Başbakanın annesinin
vefatı münasebetiyle hüngür hüngür ağlamasından etkilendiğini belirten
Ünal, Başbakanın dünyevi makam olarak ne kadar yükselse de insani melekelerinden hiçbir şey kaybetmediğini dile getirdi.
Başbakanın Kur'an okurken şu andaki başın vücudu çok iyi anladığına, vücudla çok iyi bütünleşebildiğine vurgu yapan Ünal, şöyle devam etti; "Çünkü insan yeryüzünde
Allah'ın halifesi. Yeryüzünde Allah'ı temsil etmesi gereken, O'na ayna olarak yaratılmış bir varlık. Yüce kitabımız da Yüce yaratanın bize en kıymetli hediyesi. O'nu hakkını vererek okuyan bir başbakanın dönemi artık milletle devletin vücudla başın barıştığının göstergesi. Baş ile
vücut arasındaki ulaşılmaz mesafelerin bittiğinin göstergesi. Milletçe tekrar şahlanışa geçeceğimiz günlerin yakın olduğunun göstergesi."
İşte Ünal'ın kaleme aldığı yazı;
Başbakanımızın Okuduğu Kur'an-ı Kerim'i dinlerken
Sayın başbakanımızın annesinin vefatı münasebetiyle hüngür hüngür ağlamasından çok etkilenmiştim. Bu olay başbakanımızın dünyevi makam olarak ne kadar yükselse de insani melekelerinden hiçbir şey kaybetmediğini gösteriyordu. Daha sonra annesinin dar-ı bekaya irtihali sebebiyle okunan mevlütte bizzat Kur'an-ı Kerim okuduğunu duyunca doğrusu bir ilahiyatçı olarak başbakanımızın nasıl Kur'an-ı Kerim okuduğunu merak etmiştim. Dün dinleme imkanım oldu. Başbakanımız yüce kitabımızı hakkını vererek okuyordu. Dinlediğim 6 dakikalık süre içerisinde içimden geçenleri paylaşmak istiyorum.
Beyin insanda nasıl vücuda komuta ediyor, bir şey yapmaya karar verdiğinde vücudun bütün organları ona itaat ediyorsa yani o şeyi yapma adına vücut hücrelerine kadar konsantre oluyorsa, bu manada
beyin ve kafa yani baş vücuda liderlik yapıyorsa
toplumların da bir başa ihtiyacı vardır. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve selem) 2-3 kişi bile olsa aralarından birini baş olarak seçmelerini
tavsiye etmektedir. Ancak vücudla baş ne kadar bütünleşmişse sağlıklı bir toplum için topluluğa baş olanların da toplumla o kadar bütünleşmeleri gerekir.
Evet şanlı tarihimize baktığımızda idarecilerimizin toplum ve onun değerleriyle barışık olduğu dönemlerde yıldızımızın parladığı görülmektedir. Parlamıştır zira ta malazgirtte Alpaslan bembeyaz sarığıyla ordusunun önüne geçmiş ve Anadolunun kapılarını Türklere açmıştır. Fatih halkıyla hatta tüm insanlıkla, insanlık değerleriyle barışık olduğu için çağ açıp çağ kapatmıştır.
Yavuz baş olmanın hakkını Mısıra giderken atından niçin indiğini soranlara “görmüyor musunuz efendimiz önümüzde yürüyor. O yürürken ben nasıl ata binebilirim” diyerek vermiştir. Allah hepsinden razı olsun ve gani gani rahmet eylesin. sadece birkaç tanesinin ismini sayabildiğim bu yüce kametler topluma baş olmanın hakkını vermişlerdir.
Yakın tarihimizde ise baş olanlar vücudla uyuşamamışlardır. Vücudun özelliklerini, ihtiyaçlarını tam etüt edemedikleri için başarılı da olamamışlardır. Adeta başlar ile vücudlar arasında ciddi kopukluklar yaşanmış bu da bizim yıllarımıza mal olmuştur.
Başbakanımız çok güzel bir şekilde Kur'an okurken şu andaki başın vücudu çok iyi anladığını, vücudla çok iyi bütünleşebildiğini düşündüm. Çünkü insan yeryüzünde Allah'ın halifesi. Yeryüzünde Allah'ı temsil etmesi gereken, O'na ayna olarak yaratılmış bir varlık. Yüce kitabımız da Yüce yaratanın bize en kıymetli hediyesi. O'nu hakkını vererek okuyan bir başbakanın dönemi artık milletle devletin vücudla başın barıştığının göstergesi. Baş ile vücut arasındaki ulaşılmaz mesafelerin bittiğinin göstergesi. Milletçe tekrar şahlanışa geçeceğimiz günlerin yakın olduğunun göstergesi.
Sayın başbakanımızın annesine, ondan bir gün önce vefat eden babaanneme ve bütün
merhum ve merhumelere Allah'tan rahmet diliyorum.
Taha ÜNAL
(Din Sosyolojisi Uzmanı)