Üç alternatifli olarak açıklanan seçim sistemi maddesinde Başbakan'ın "dar bölgeyi" savunduğu ve "baraj kalksın o zaman" dediği öğrenildi, ancak bu sisteme muhalefetten gelebilecek eleştiriler nedeniyle alternatiflerin kamuoyunda tartışmaya açılması benimsendi.
Milliyet'in haberine göre, Demokrasi paketini dün açıklayan Erdoğan'ın önceki akşam kurmaylarıyla son bir toplantı yaptığı ve pakette önemli değişikliklere imza attığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, toplantıda Alevilerle ilgili başlıklar ele alınırken, asıl sorunun muhalefet perspektifinden bakıldığı için görülmediği değerlendirmesi yapıldı. Toplantıda, Alevi kesiminde görüş ayrılıkları bulunduğu, cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin Aleviler içindeki bir kesimi memnun ederken bir diğerinin tepkisini çekeceği konuşuldu. Toplantıda, "Cemevlerini isteyen var istemeyen var. Alevi dedelerine maaş verilmesini isteyenler var bazıları istemiyor. Peki maaş nasıl bağlanacak? Bazıları 'parayı bize verin, gerisini biz hallederiz' diyor. Hangisine göre yapacağız? Yakın zamanda gördük, cemevi-cami birlikte olsun diyenler de var buna karşı eylem yapanlar da var. Hepsinin razı olacak bir model yok" denildi.
Toplantıda Alevi kesimine yönelik nasıl bir model uygulanacağı konusunda "Avusturya" ve "Almanya" modeli masaya yatırıldı. Alevilerin, bu ülkelerdeki dini cemaat örgütlenmeleri gibi bağımsız örgütlenmeler kapsamında değerlendirilebileceği dile getirildi. Toplantıda, tüm Alevi kesimleriyle temasa geçilip ortak bir nokta aranması kararlaştırıldı.
Başbakan "dar bölge" dedi
Toplantıda, seçim sistemi önerisinin üç alternatifli açıklanması kararlaştırılırken, ilginç diyaloglar yaşandı. 12 Eylül ürünü yüzde 10 seçim barajıyla devam etmeye hiçbir partinin artık sıcak bakmadığı değerlendirilmesinin yapıldığı toplantıda, Başbakan "dar bölge" sistemini savundu. Erdoğan, "Madem kimse istemiyor baraj kalksın" değerlendirmesi yaptı. Kurmayları ise muhalefetin yaklaşımının da önemsenmesi gerektiğini belirterek yüzde 5 seçim barajı ve Türkiye'nin üst sınırı 5 milletvekili olan seçim bölgelerine ayrılmasını içeren daraltılmış seçim sistemi önerisinin daha çok destek bulacağını dile getirdi. Daraltılmış seçim sisteminin Türkiye'nin genelini etkilemediği, 5'ten fazla milletvekili çıkaran illerle sınırlı olduğu vurgusu yapılan toplantıda, 6 milletvekili çıkaran Tekirdağ'ın 3+3 şeklinde iki seçim bölgesine bölünebileceği örneği de verildi.
Alternatiflere ilişkin kombinasyonların da masaya yatıran Ak Parti, daraltılmış bölge sisteminde CHP ve MHP'nin güç kaybedeceği, BDP'nin ise batıda kaybettiği sandalyeleri, doğuda kazanacağı yorumu yapıldı. Bu farklı görüşler, Başbakan'ın dar bölgeyi desteklemesine rağmen kesin bir karar verilmemesine yol açtı. Tartışmalardan sonra konunun masaya yatırılması kararlaştırıldı.
Ruhban Okulu
Ruhban Okulu'nun açılması düzenlemesinin pakette olmaması ise Batı Trakya hassasiyetinden kaynaklandı. Erdoğan'ın daha önce Yunanistan Başbakanı ile yaptığı görüşmelerde, Yunan tarafının defalarca söz vermesine rağmen Batı Trakya Türklerinin haklarına ilişkin herhangi bir adım atmaması üzerine, Ruhban Okulu düzenlemesinde frene basıldı. Ancak Mor Gabriel Manastırı ve arazilerinin Süryani kesimine iadesiyle, batıya, Yunanistan'ın Batı Trakya'da adım atması halinde Ruhban Okulu'nun da açılabileceği mesajı verildi.
Yeni anayasaya bağlı
Toplantıda, bazı başlıkların ise anayasal değişiklik gerektirdiği, yeni anayasa çalışmalarının beklenmesi gerektiği düşüncesiyle paketten çıkarıldığı öğrenildi. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yeni anayasanın hayata geçme ihtimalinin belirmesi halinde bu değişikliklerin rahatça hayata geçirilebileceği görüşü dile getirilen toplantıda, Uzlaşma Komisyonu'nun başarısız olması halinde değişikliklerin Ak Parti olarak TBMM gündemine getirilmesi gerektiği vurgulandı.
Alfabe değil, Kabahatler Kanunu değişecek
Toplantıda, x, w, q harfleriyle ilgili değişiklikler ele alınırken, alfabe düzenlemesine dokunulmasına gerek olmadığı, sadece Kabahatler Kanunu'nda cezai yaptırımın kaldırılmasıyla sorunun çözüme kavuşacağı vurgulandı.
Anadil tartışması
Anadil konusunda ise mevcut anayasadaki düzenlemenin Türkçe dışında başka bir dilin anadil olarak öğretilmesini engellediği, eğitimi engellemediği yorumu yapılan toplantıda, "Milli Güvenlik Konseyi'nin getirdiği bir düzenleme. 12 Eylül'de Danışma Meclisi önerisinde yok. Düzenleme anadilin öğretilmesi yasaklanıyor. Anadil eğitim yapılmasını engellemiyor" değerlendirmesi de dile getirildi. Toplantıda buna rağmen, Özel Okullar Kanunu'nda değişiklik yapılarak anadil eğitiminin özel okullarda önünün açılması kararlaştırıldı.