Pınarhisar Cezaevi'ndeki
hapis günleri,
Tayyip Erdoğan'ın siyasal projesine ilham verdi. Milli Görüş gömleğini çıkaran Erdoğan, herkesi kucaklayan bir hareket için düğmeye bastı Hapishane, Erdoğan'ı
İstanbul'un dışına taşımıştı. Her türlü sosyal çevreden insanlar ziyaretine geliyordu. Seçimde her iki kişiden birinin oyunu alan Erdoğan, siyasette ismini tarihe yazdırdı.
Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde en büyük sıkıntısı merkezi yönetimlerden yeterince
destek alamamaktı. Bu sıkıntı, Refah-Yol
Hükümeti döneminde de devam etti. Er
bakan yerine, mümkün olsa Turgut
Özal'la çalışmayı yeğlediğini ima ediyor, Özal gibi İstanbul'a önem veren bir merkezi yönetimle çalışsa işleri üç kez daha hızla yapacağını iddia ediyordu. Merkezi hükümet, Erdoğan'ın yaptığı büyük projelere destek olmadığı gibi görmezden de geliyordu.
Erbakan, başbakanlığı döneminde Erdoğan'ın yaptığı açılışlardan sadece bir tanesine katıldı. 28
Şubat sürecinde Refah Partili yöneticilerin pasif kaldığını düşünen Erdoğan,
baskılara karşı onurlu bir tavır alınmasını savunuyordu. Ancak yılların usta politikacısı Erbakan, dönemi en az zararla atlatma ve koltuğunu koruma derdindeydi. Erdoğan'ın çıkışlarını "kab
adayılık" olarak görüyor, "bu işlerin çocuk oyuncağı olmadığını" söylüyordu. Genel merkezle Erdoğan arasında ipler iyice kopma noktasına geliyordu. Bir yanda "acz içinde Erbakan diğer yanda başkaldıran Erdoğan" vardı.
ŞİİR VE MAHKEME SÜRECİ
RP genel merkezine cephe alan Erdoğan, Anadolu'yu muhalefet partisi lideri gibi gezmeye başladı. Uğradığı duraklardan bir tanesi de eşinin memleketi
Siirt'ti. 12
Aralık 1997'de "eniştelerini" dinlemeye gelen binlerce Siirtliye seslenirken Erdoğan'ın dudaklarından
İmam Hatip günlerinde öğrendiği bir şiirin mısraları döküldü; "Minareler Süngü, Kubbeler
miğfer, Camiler kışlamız, Müminler asker." 28 Şubat sürecinin
psikolojik ortamında okunan bu şiir yargıyı harekete geçirdi ve
mahkeme süreci başladı. DGM, TCK'nın halkı din, dil ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa
tahrik etme suçunu düzenleyen 312/2 maddesi uyarınca Erdoğan'ı 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, Erdoğan'ın cezasını, "Geçmişteki hali ve suç işleme eğilimi" nedeniyle ertelemedi. Hapis cezasının paraya çevrilmesi halinde etkili olmayacağı görüşüyle cezayı paraya da çevirmedi. Ancak kararın en vurucu noktası ise Erdoğan'ın ömür boyu siyasi yasaklı olacağı hükmüydü. Hapishane onu İstanbul'un dışına taşıdı. Türkiye'nin dört bir yanından, her türlü sosyal çevreden insanlar ziyaretine geliyordu. Gelenler yanlarında mahkûm Erdoğan'a sunmak için pasta,
börek, çörek de getiriyorlardı. Yiyecekler sorun olmaya başlayınca Erdoğan'a
hediye olarak kitap getirilmesi istendi. Bu kitaplar daha sonra tasnif edilerek Pınarhisar Kütüphanesi kuruldu. Partili, partisiz çok farklı sosyo-
ekonomik kesimlerden insanların ziyaretine gelmesi, yıldızının o zamana kadar hiç de barışmadığı kimi sol aydınların mahkûmiyetini kınaması, Erdoğan'ın yeni siyasal projesine ilham veriyordu. Bundan sonra artık herkesi kucaklayan bir siyasal hareket kurmalıydı.
MARJİNAL ADIM...
14
Ağustos 2001'de Turgut Özal'ın ANAP'ı çizgisine yakın muhafazakâr demokrat AKP'yi kuran Erdoğan, partinin ilk genel başkanı oldu. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik
krizi,
seçim propagandasında kendisi için bir avantaja çevirdi. 3
Kasım 2002'de AKP'yi katıldığı ilk seçimlerde yüzde 34.6 oy ile iktidara taşıdı. Ancak yasaklı olması nedeniyle ne milletvekili, ne de başbakan olabildi.Seçimlerde AKP'nin içinden çıktığı
Saadet Partisi yüzde 2.5 oy almıştı. Diğer deyişle Milli Görüş gömleğini çıkaran Erdoğan, bu hareketi marjinalleştirdi. Hükümeti kuran AKP,
CHP ile anlaşarak yaptığı bir anayasa değişikliğiyle Erdoğan'ın yasağını kaldırdı. Erdoğan, Siirt milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından Siirt seçimlerinde AKP'den ilk sıradaki Mervan Gül'ün adaylıktan çekilmesiyle girdiği seçimi kazandı. 8
Mart 2003'te Meclis'e giren Erdoğan, bir hafta sonra 59. Hükümet'i kurdu.
49 yaşında Türkiye'nin 28'inci Başbakanı oldu
KASIMPAŞALI
Recep Tayyip Erdoğan, 49 yaşında Türkiye'nin 28'inci başbakanı olmayı başardı. Erdoğan yaklaşık dört buçuk yıllık iktidarı boyunca, SP tarafından dini hassasiyetleri olan çevrenin sorunlarına duyarsız kalmakla, CHP tarafından
laiklik düşmanlığıyla ve MHP tarafından milli çıkarları korumamakla suçlandı. Erdoğan, belki de hayatının en zor günlerini 27
Nisan 2007'de Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlanan emuhtıranın ardından yaşadı. Ancak 22 Temmuz 2007'deki seçimlerde Türkiye'nin her bölgesinden, her sosyo-ekonomik gruptan, hatta kimi Hıristiyan cemaatlerin de desteğiyle 16 milyon oy aldı, diğer bir deyişle neredeyse her iki seçmenden biri oyunu AKP'ye verdi. AKP'nin muhafazakâr demokratlığı tutuculaşan sol ve milliyetçi ideolojiler karşısında
zafer kazandı.
Necmettin Erbakan'la ilk çelişki
TAKVİM yaprakları 2 Nisan 1994'ü gösterdiğinde İstanbul Belediye Sarayı tarihi günlerden birini yaşıyordu.
Eyüp Camisi'nden çıkan ve Kasım
paşa'dan yola koyulan binlerce kişi, Saraçhane'deki Belediye Sarayı'nın önünü miting alanına çevirmişti. Birazdan liderleri Tayyip Erdoğan, Nurettin Sözen'den Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini devralacaktı.
VERDİĞİ LİSTE KIZDIRDI
Görevi devralan Erdoğan hemen kolları sıvadı, ilk işi kendisiyle
birlikte çalışacak ekibi belirlemekti. O zamanlar
ihale yasasına tabi olmayan belediye iştirakleri yönetiminin en tepesine Prof. Dr. Ömer
Dinçer'i getirdi. Erdoğan ve Dinçer, baş başa vererek büyük paraların döndüğü belediye şirketlerinin başına geçecek bürokratları belirlediler. Erdoğan'a öteden beri kuşkuyla bakan RP merkezi, yeni bürokratların isim listesini görünce küplere bindi. Teşkilatta memnuniyetsizlik hâkim oldu. Erdoğan,
dava arkadaşlarına ihanetle suçlandı. Zira listede Milli Görüş çevresine yakın olmayan taban tarafından tanınmayan birçok isim vardı. Oysa devrin cefasını çekmiş RP
teşkilatı, seçimlerden sonra sefasını sürmek, önemli görevlerde ve
kilit noktalarda yer tutmak istiyordu. 31 Temmuz 1994 tarihli
Nokta dergisi partinin Erdoğan'a olan tepkisini şu cümlelerle dile getiriyordu: "RP'li başkan ihanetle suçlanıyor. Erdoğan'ın başkan olduktan sonra kendilerine danışmadığını ve bildiğini okuduğunu söyleyen Refah Partililer, öfkeli ve küskün." Aylar içinde Erdoğan ile RP arasındaki kriz had safhaya ulaştı. Erdoğan RP'ye rest çekmeye hazırlanıyordu. 8 Kasım 1994 tarihli SABAH gazetesinde "Partim dahil hiç kimse bana göreve alınacak kişilerle ilgili baskı yapamaz. Hiçbir zaman yetkilerime karışamaz. Karışırsa resti çekerim" diyordu.
Fatih'teki caddeyi Champs Elysees gibi yapacaktı
TAYYİP Erdoğan'ın kafasına koyduğu onca büyük proje arasında bir tanesi çok özeldi ve yakın çevresi dışında bu hayalini bilen pek fazla insan yoktu. İstanbul Belediye Sarayı'nın hemen yanında olan ve Edirnekapı'ya kadar uzanan Fevzi Paşa Caddesi'ni Fransa'nın başkenti Paris'teki dünyaca ünlü Champs-Elysees Caddesi ayarında bir bulvar yapmak istiyordu. Dönemin
İGDAŞ Genel Müdür Yardımcısı Bilal Aslan, bu konuyla Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde çok ilgilendiğini ancak caddede onarım yapan müteahhidin projeyi Erdoğan'ın hayal ettiği şekilde yapmayı beceremediğini söylüyor.
Hapishanede 4 ay İngilizce çalıştı
ÜSKÜDAR'DAKİ evinin önünde kendisini uğurlamaya gelenlere Erdoğan "Bu bir
veda değil. Her zaman söylediğim gibi, inşallah bitmeyen şarkının besteleri içindeki bir 'es'tir" dedi. Hapishane sadece ziyaretçilerin kabul edildiği siyasi projelerin yapıldığı bir mekân değildi Tayyip Erdoğan için. O tarihlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı olan
İlker Aycı ve bir İngilizce öğretmeninden haftada 3-4 gün İngilizce dersi aldı. Hapishane günlerini gelecek için bir hazırlanma,
istasyon yeri olarak betimleyen Aycı, daha önceden bir miktar İngilizce bilen Erdoğan'ın 4 aylık
hapishane hayatı sonrasında da İngilizce derslerine devam ettiğini söylüyor. Erdoğan, İngilizce'nin yanı sıra hapishanede Türk ve dünya siyasetini ilgilendiren konularda kitap okudu. Kısacası kurmaylarıyla yeni bir siyasi projenin temellerini Pınarhisar Cezaevi'nde attı.
Teşkilat yalnız bıraktı milyonlar sahip çıktı
PINARHİSAR'A ön kapıdan giren Erdoğan, bir gece vakti arka kapıdan
tahliye edildi. Hapisten çıktıktan sonra Milli Görüş teşkilatı Erdoğan'a sahip çıkmadı. Belediyede bıraktığı izler silinmeye çalışıldı, atadığı bürokratlar görevden alındı. Teşkilat anlamında yalnız kalmıştı ama milyonlar onu bağrına basmaya hazırdı. İlk planı yeni bir parti kurmaktan ziyade Fazilet Partisi'ni kendi gibi değişimi savunan arkadaşlarıyla içerden ele geçirmekti. 14
Mayıs 2000 tarihinde 1. FP kongresinde kozlar paylaşılacaktı. Erbakan'a mutlak itaat üzerine kurulan 30 yıllık Milli Görüş geleneğinde ilk kez bir kongrede iki aday yarışacaktı. Yasaklı Erbakan'ın adayı "gelenekçi"
Recai Kutan ile yine yasaklı olan Erdoğan'ın adayı "yenilikçi"
Abdullah Gül. Erdoğan'ın adayı Gül seçimi çok az bir farkla kaybetti. Artık yeni bir parti kurmanın vaktiydi.
SABAH
Erdoğan, kaleyi 'içten' fethetti
Eşiyle arasındaki 'gizli anlaşma'
Gençliğinde Erdoğan'ı üzen ölüm
Başbakan'ın unutamadığı futbol anısı
Menderes'in idamına babasıyla ağladı