Siyasi Parti Genel
Merkezlerinin önü
siyasete yeni girmek isteyenler ile dolup taşıyor. Bir de siyaseti meslek haline getirmiş, ancak bir önceki
seçimlerde halktan kırmızı
kart yemiş, eski politikacılar var. Hepsinin gözü
genel merkez yöneticilerinde .
Listelerde seçilebilecek bir yer bulabilmenin hesaplarını yapıyor. Kulislerin biri bin para. Aday
adayları medya kuruluşlarının kapısını aşındırıyor. Hal böyle olunca Partilerin de işi zor. Halkta heyecan uyandıracak,doğru adayı bulmak o kadar da kolay değil . Siyaseti yakından takip eden usta yorumcular partilerin en zor kararı bu 'DOĞRU ADAY'ı bulmakta yaşayacaklarını , kim daha çok 'DOĞRU ADAY' bulursa rakiplerine fark atacağını söylüyor.
Fehmi Koru dün Yeni Şafak'taki köşesinde bu konuda önemli bir yere dikkat çekiyor. İşte Koru'nun bu konudaki görüşü
''Geniş kitlelerden oy almayı hedefleyen siyasi partilerin, aday listelerini, en yakınlarındaki keskinlere hoş gelecek simalarla doldurmaları farklı güdülerle sandık başına giden ortadaki seçmene ters düşmeyi getirebilir. Bu seçim büyük çapta Ak Parti ile CHP arasında çekişmeli geçeceğe benziyor, ama iki partinin, kendilerine yakın duran en keskinleri mutlu etme gayretine girmeleri, çekişmeye başka partileri de dâhil edebilir.''
Koru'nun esas uyarısı Ak Parti'ye :
''Ak Parti çevresi, kendi etraflarına bakıp “Herkes kızgın, seçimde en az yüzde 50 oy alırız” hesabı yaparsa yanılır. Aynı durum CHP için de geçerli; 'lâiklik' konusunda olağanüstü duyarlı kesimlerin mitinglerine bakıp “Bu kalabalık sandıkta en az yüzde 30'a erişir” mâl-i hülyasına kapılmamalı CHP önderleri… İktidar, iki grubun keskinlerinin dışındaki alanda yatıyor…''
Bu gün benzer düşünceyi
Sabah Genel Yayın yönetmeni
Ergun Babahan da dile getirmiş.
Fehmi Koru'nun yazısına da atıfta bulunan Babahan'a göre partilerin esas performansı aday listelerinin açıklanmasından sonra ölçülecek.
Babahan bu konuda Ak Parti ,CHP ve DP'ye önemli uyarılar da bulunuyor ve bu partilere aday belirlerken yardımcı olacak sorular soruyor:
'' AK Parti, Milli Görüş gömleğini tamamen çıkarıp atacak mı?
Özal'ın 1983'te yaptığı gibi, toplumun farklı kesimlerinden başarılı insanları bulup aday olarak halkın karşısına koyabilecek mi?
Mitinglerde ortaya konulan endişeleri anlayabilecek mi?
Bütün bu soruların cevabını önümüzdeki bir ay içinde bulacağız ve bu cevap AK Parti'nin sandıktan nasıl bir oranla çıkacağını gösterecek.
Bu gerçek sadece AK Parti için geçerli değil elbette.
Aynı şekilde DYP ve Anavatan'ın birleşmesiyle ortaya çıkan Demokrat Parti'nin ne kadar kucaklayıcı ve kapsayıcı olabileceği seçim performansını doğrudan etkileyecektir.
Demokrat Parti sandıkta tasfiye edilmiş siyaset sınıfının sığınağı haline mi gelecek, yoksa Türkiye'ye yeni bir ufuk sağlayacak genç ve parlak isimlerle farklı sulara yelken açmayı mı tercih edecek, cevabı beklenen bir sorudur.
Yoksa iki partinin birleşmesiyle bünyesinde en az 100 eski bakan ile 400'den fazla eski milletvekili barındırır hale gelen Demokrat Parti'nin hayal kırıklığı yaratması kaçınılmaz olur.
CHP'ye gelince, DSP ile işbirliği yapmasına yönelik önerileri elinin tersiyle itmeyen Deniz Baykal, önemli bir fedakarlık yaptı.
Çünkü sonuç itibariyle solun daha küçük olduğu görünen ve meydanlara yansıyan duyguya göre bu seçimde fazla büyüme şansı olmayan partisine belirli bir kontenjan vermeyi kabul etti.
Bu gerçeklik CHP'de liste yapmayı zorlaştıracaktır elbette ama yine de özellikle kentli ve genç seçmene umut verici isimlerin ve özellikle kadınların listelerde yer almasına engel değildir.
Partiler unutmamalıdır ki, liderleri ve programları kadar aday listeleriyle de görücüye çıkacak ve en doğru listeyi yapan parti ipi başarıyla göğüsleyecek.''
samanyoluhaber.com