Moral FM programcısı Tarihci
Yazar Yavuz Bahadıroğlu, gündeme Avukat Bekir Berk'i ve Cemil
Meriç'i andığı hafta içi her gün saat 10:30'da yayınlanan Hayatın Yorumu isimli programında
Ezan'ın
Türkiye’de 18 senelik bir ayrılıktan sonra aslına dönüşünü anlattı.
Bahadıroğlu programda Yahya Kemal'le ilgili önemli bir ayrıntıyı da anlattı.
Ufuk Güldemir'in cenazesinde yakınları Güldemir için 'yıldızlara gitti' sözüne de vurgu yapan Bahadıroğlu, Meriç ve Berk için 'yıldızlara değil Hak'ka yürüdü' ifadesini kullandı.
İşte
Yavuz Bahadıroğlu'un konuşmasından satır başları:
- 13 Haziran günü Yazar Cemil Meriç’in
ölüm yıldönümüydü. Cemil Meriç hep hakla beraberdi ve Hakka yürüdü. İnsanlığın okuması gereken bir abide ve şahsiyetti.
- Bir de sevgili
avukatım, ağabeyim ve dostum Bekir Berk 14 Haziran 1992’de aramızdan ayrıldı ve o da Hakka yürüdü. Misafirliğini bitirdi ve evine döndü.
Şimdilerde moda oldu “yıldızlara yürüdü” lafı. Bunlar Şamanizm’e özgü bir anlayışın ürünü. Semavi olan Hristyanlık, Musevilik ve
İslam’da böyle bir inanış yoktur.
Aksine ölen kimselerin ruhunun ölmediğine inanılır. Geçen gün bir gazetecinin cenazesinde onun için yıldızlara yürüdü dendi. Nereye yürüyor yıldızlara mı? Rahmetli Cemil Meriç ve Bekir Berk Hakk’a yürüdü yıldızlara değil.
Bugün gündemimiz hayli yoğun. Süremiz içerisinde hepsinden konuşmaya çalışacağız. Cemil Meriç gibi şahsiyetler kendisini anlamaya çalışan ve anlamasını bilen insanlar arıyor. Aynı Bekir Berk gibi.
- 16 Haziran günü Türkiye’de 18 senelik bir ayrılıktan sonra Ezan-ı Muhammediye’nin aslına dönüşünün yıldönümü. Ayrıca bir tevafuk eseri Ezan-ı Muhammediye’nin dünyada ilk kez okunduğu günün yıldönümüdür.
Gençler şimdi soracaklar. Zaten ezan hep ilk okunduğu şekliyle okunmadı mı dünya üzerinde?
Okunmadı efendim.
Türkiye’de 1932 yılında Ezan-ı Muhammediye için bir
kesinti yaşandı ve onun yerine başka bir ses yükseldi. “
Allahu Ekber” yerine “Tanrı uludur” lafzı minarelerden yükseldi ne yazık ki.
Ezan-ı Muhammediye’nin aslının
yasak olduğu bir dönemde ünlü
şair Yahya Kemal’in “Ezan-ı Muhammediye” adlı eseri çok önemlidir.
Şiirinde 1932 yılında “Emri bülentsin ey Ezan-ı Muhammedi” dediği için tek parti döneminin hışmına uğradı.
Yahya Kemal çok
dindar bir insan değildi. Hatta
içki de içerdi. Ama bu toprağın içinden bir insandı. Bu topraklara kök salmıştı. Hatalar ve günahlar farklı bir şeydir, ama kalbinin ve gönlünün
Müslüman olması başka bir şey. Yakalanması gereken nokta budur aslında.
Yani hatalar ve günahlar işleyen insanların ruhu da İslamla ve Peygamberimizin sevgisiyle dolu olabilir.
Bazı cenazelerde kadrolu yuhalayıcılar, göstericiler gidip cenaze namazları kılıyorlar ve kendinden olmayanları sloganlarla
protesto ediyorlar, yuhluyorlar.
Bir insanda
kalp yumuşaması olmamışsa, gönlüne rikkat ve
şefkat dolmamışsa onun Müslümanlığı kendine bile yansımamıştır.
Yahya Kemal’in “Ezan-ı Muhammediye şiirindeki mısralar daha da dikkatli okunmalıdır. Bu mısralar 1942 yılında ezansız bir ülkede yazıldı. Böyle bir Türkiye vardı.
Sevgili gençler uyumayın. 1932’den 1950 yılının 16 Haziran’ına kadar sürdü bu durum. Yazdığı bu şiir yüzünden Yahya Kemal’in başı
CHP hükümetiyle belaya girdi. Yahya Kemal asıl kimliğini mısralarıyla ortaya koyuyordu. Bu sözler Mehmet Akif’in
İstiklal marşındaki “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” mısralarıyla birleşince ruhları coşturuyordu. Dostlar işte onların korktuğu buydu.
Bu mısralar, bu duygu yoğunluğu ve bu yaklaşım uyanışı tetikleyebilirdi. CHP’nin de bu işine gelmedi ve hemen vaziyet aldılar. Türkiye’nin medarı iftiharı Yahya Kemal’i sorgulamaya çektiler, pasaport vermediler ve
yurt dışına çıkmayı yasakladılar. Tek parti iktidarı özellikle “Ezan-ı Muhammediye” şiirindeki ezanla ilgili mısralarındaki güzel ifadelere takılmıştı.
Niye?
Çünkü onlara göre sonsuza ulaşan sadece İsmet Paşa’nın emri değil miydi?
Bunun dışında hangi emir sonsuza ulaşabilirdi. İşte buna takılmıştı. “Emri Bülentsin ey Ezan-ı Muhammedi” mısraları laikliğe aykırı bulunmuştu. Allah’ın emirlerinin sonsuza kadar yaşayacağı ifadesi laikliğe aykırı bulmuşlardı ve Yahya Kemal hakkında
dava açıldı.
Devrin basını şimdikinden daha mantıklı ve değerlerine bağlı olduğu için üzerine gittiler ve geri adım atmak zorunda kaldılar. Yahya Kemal’in üzerindeki yasak kalktı. Sevgili dinleyicilerimiz nasıl ilk ezanın hikayesi varsa son ezanında hikayesi vardır. Bunları bilmek zorundayız.
Ben bunları dillendirip unutturmamaya çalışıyorum.
Çünkü biz bu konularda derinleşemezsek sloganlaşırız.
Rahmetli Cemil Meriç’in deyişiyle “Sloganlaşmak deli gömleğidir.” Öyle diyor rahmetli.
İdeolojik kamplara bölünürüz. İdeolojiyi de insan şuuruna vurulan bir pranga olarak nitelendiriyor. Onun için konuşmamın sonunda ideolojik kamplardan uzaklaşmak, sloganlardan uzak durmak ve derinleşmeye çalışmak hayatı kavramanın en güzel yoludur diyorum ben.
Moral Haber