Fırat, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, ''merkezi Almanya'da bulunan bir
yardımlaşma derneğiyle ilgili yargılama sürecinin
AK Parti ile ilişkilendirilmesine yönelik yayınların, hukuk tanımaz boyutlara ulaştığını'' söyledi.
''
Basın özgürlüğü perdesinin ardından yapılan ve sınır tanımayan saldırıların bağımsız
gazetecilik kavramıyla izah edilmesinin mümkün olmadığını'' savunan Fırat, şöyle konuştu:
''Eğer mesele habercilik olsaydı, eğer mesele gerçekleri bulup ortaya çıkarmak olsaydı,
Aydın Doğan'ın gazetelerinde kendisinin ve
siyasetteki işbirlikçilerinin ne işler karıştırdıklarını da görüp okuyabilirdik. Ben, Aydın Doğan medyasında yazılıp çizilmeyen bir kaç haberi hatırlatayım.
Bağımsız ve tarafız gazetecilik konusunda mangalda kül bırakmayan sözde tarafsız ve bağımsız Aydın Doğan medyasının görmediği bazı haberlere dikkatinizi çekiyorum. Mal beyanı tartışmasının hatırlarsınız, Sayın
Başbakanımız ve eşinin mal beyanı internette açık ve şeffaf olarak yayınladığı halde Deniz
Baykal 2 yıldır hala eşinin mal beyanını tam olarak açıklayamadı. Madem tarafsızsın ve yansızsın sorsana, 'neden eksik açıkladın' diye. Sormuyor, soramıyor.''
''
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal'ın Antalya'da imar tadilatı görerek trilyonlarca
rant sağlanan tarlasını Doğan medyasının haber yapamadığını'' iddia eden Fırat, ''Yoksa şıracı-bozacı ilişkisi yüzünden mi yazamıyorsunuz?'' diye konuştu.
Fırat sözlerini şöyle sürdürdü: ''Başbakan'ın, 'şıracı- bozacı tezgahı kurdular' dediği Aydın Doğan ve Deniz Baykal, birbirlerine şahitlik ederek bunu reddetti. Aydın Doğan, son iftiraları önce Baykal'ın NTV'de gündeme getirdiğini, kendilerinin sadece alıntı yaptıklarını söylemişti. Baykal da, Doğan medyasından almadığını söyleyerek, Aydın Doğan'ın yardımına yetişmiş, ona arka çıkmıştı. Oysa gerçek böyle değil. Baykal NTV'de konuştuğu gün,
Milliyet'in manşetinde o iftiralardan biri vardı. Röportajı yapan Murat Akgün de Milliyet'ten alıntı yaparak sormuş, Deniz Baykal da Milliyet'i referans göstererek konuşmuştu. Açın bakın görürsünüz, Deniz Baykal Aydın Doğan'ın yalancısı, Aydın Doğan da Deniz Baykal'ın... Yoksa 'sen beni koru, ben de seni korurum' anlaşması mı var aralarında? Baykal, dün 'Ergenekoncuların avukatıyım' diyordu, şimdi medya patronların avukatlığına soyunuyor. Ancak görebildiğim kadarıyla avukatlıktaki başarısı ana muhalefetteki başarısından daha iyi olmayacaktır.''
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Dengir Mir Mehmet Fırat, ''Tüm medyaya sesleniyorum: Şimdi çıksınlar, Baykal'ın mal varlığından ve Antalya'daki arsasından başlayarak Aydın Doğan'ın gazete kağıdı kaçakçılığı iddialarına kadar uzanan haberlerin de peşine düşsünler'' dedi.
Fırat, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile iş adamı Aydın Doğan'a yönelik eleştirilerde bulundu.
Bir televizyon kanalının günlerdir Aydın Doğan'a bazı sorular yöneltiğini ifade eden Fırat, bu televizyon kanalının, ''
Hürriyet ve Milliyet gazetelerini 'kaçak kağıtla' bastığı, bu yolla milyonlarca dolar haksız
kazanç sağladığı ve borsadaki
küçük ortaklarını zarara uğrattığı iddiasını'' sorduğunu anımsattı.
Fırat, şöyle konuştu: ''Bu vahim iddialar doğru mu, değil mi? SPK bu konuda inceleme başlattı mı, başlatmadı mı? Bağımsız ve tarafsızlığı kendinden menkul Aydın Doğan medyasında bu iddialar neden haber yapılmıyor? Bırakın haberi, neden bu sorulara
cevap verilmiyor? Baykal, neden bu iddiaların peşine düşmüyor?
Sayın Baykal unutmamalıdır ki: ''suçu ve suçluyu övmek'' ve ''yardım ve yataklık yapmak'' da TCK tarafından suç olarak nitelendirilmiştir.
Tüm medyaya sesleniyorum: Şimdi çıksınlar, Baykal'ın mal varlığından ve Antalya'daki arsasından başlayarak Aydın Doğan'ın gazete kağıdı kaçakçılığı iddialarına kadar uzanan haberlerin de peşine düşsünler. O zaman biz de aralarında suç ortaklığı olmadığına inanalım, yansız ve tarafsız medya olduklarına inanalım. Deniz Baykal da işe kendi mal varlığını açıklayarak başlasın, Antalya'daki tarlasına imar rantı sağlandı mı, sağlanmadı mı, onu bir güzel anlatsın. Öyle ya, kendi hesabını veremeyen, başkasından nasıl
hesap soracak. Kendi hesabını verdikten sonra da Aydın Doğan'ın kağıt kaçakçılığı haberleri niye bazı gazetelerde yazılmıyor, niye bazı köşe yazılarında sorgulanmıyor, bir sorsun. O zaman biz de Baykal'ın
basın özgürlüğünü savunduğuna inanalım. Aksi takdirde şıracı-bozacı olarak kalmaya devam edecekler.''
-''BAHÇELİ, ŞIRACI İLE BOZACININ DOLMUŞUNA BİNİYOR''-
MHP Genel Devlet Bahçeli'yi de eleştiren Fırat, Bahçeli'yi ''anlamanın mümkün olmadığını'' söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''aynı iddianamedeki belgelerle iftiralara cevap verdiği halde, Devlet Bahçeli'nin de şıracı ile bozacının dolmuşuna binip bunları yok saydığını, yalanın sürmesine, tezgahın dönmesine yardımcı olduğu'' görüşünü savunan Fırat, şöyle devam etti:
''(Aydın Doğan medyası her istediğini yazar, onlara niye tepki gösteriyorsunuz) diyor.
Hayır Sayın Bahçeli, yanlış biliyorsunuz. Böyle bir
özgürlük tanımı yok. Yasaların ötesinde, medyayı da sınırlandıran ahlaki kurallar var ve olmak zorunda. Siyasetçiler için de bu sınırlar var.
Al gülüm ver gülüm yaparak halkçılık olmaz. Patronlarla paslaşarak milliyetçilik yapılmaz. Halkçılık halkın yanında durmayı, milliyetçilik milletin çıkarlarını korumayı gerektirir.''
-ŞANTAJ-
''
Vatan Gazetesi'nin bir yazarının, SPK Başkanı'na
şantaj yaptığı'' iddiasında bulunan Fırat, ''Eğer Deniz Baykal ile Aydın Doğan, gerçekten kim kime şantaj yaptı onu arıyorlarsa, alın size şantaj. Vatan gazetesi için Aydın Doğan'ın istediği gibi karar vermezse
Kanal 7 ile ilgili ellerindeki
dosyayı haber yapacaklarını söylüyor.
Tehdit ve şantaj bu değildir de nedir?'' dedi.
Fırat, şunları kaydetti: ''Bir medya patronu düşünün, gazeteleri, mahkemelerde doğruluğu kanıtlanmamış iddialarla patronlarının çıkar ihtilafı yaşadığı Başbakanları, bakanları, belediye başkanlarını ya da bürokratları
hedef alacak; Baykal ile Bahçeli de basın özgürlüğü diye buna sahip çıkacak. Ne yazık ki bu tavrı iyi niyetle ve ahlaki sorumlulukla izah etmek mümkün değildir.
Milletimiz bunu görüyor, biliyor.
Cumhuriyet savcılarının da görmesini bekliyoruz. Bana göre, Aydın Doğan'ın Vatan gazetesi adına SPK Başkanı'na şantaj yapılması hakkında derhal
soruşturma başlatılmalıdır.
Kağıt kaçakçılığı iddiaları da mutlaka mali suçlar kapsamında bütün yetkili birimler tarafından incelemeye alınmalıdır.
Türkiye'nin gerçekten özgür bir medyaya ihtiyacı var. Ama özgür medya görünümlü bir şantaj makinesine asla ihtiyacı yok.
Medya patronlarının
ekonomik çıkarlarını korumak ve rant sağlamak için medya kullanılamaz. Asıl basın özgürlüğü bu alanda gereken anlayışın sağlanması ile mümkündür.
Son sözümüz şudur: Kim olursa, kimin olursa olsun, biz AK Parti olarak hiç bir medyanın şantaj ve tehditlerine
boyun eğmemekte kararlıyız. Biz, medya terörüne ve tetikçiliğine sonuna kadar karşıyız. Biz cevap hakkına saygı gösterilmesini istiyoruz. Bunun için de hukuk içinde sonuna kadar mücadele edeceğiz. Aydın Doğan medyasının siyasetteki uzantı ve işbirlikçilerinin de bunu böyle bilmesinde fayda var.''
-SORULAR-
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Fırat, ''Başbakan'ın
Bayrampaşa konuşmasındaki üslubu medya-
iş dünyası-siyaset ilişkisi açısından bu üslubu nasıl değerlendiği'' sorusu üzerine, ''Benim görebildiğim kadarıyla Sayın Başbakan'ın tutumu aslında Türkiye'de bir hukuk devletinin varlığından yana. Medyanın, dünyanın hiçbir yerinde görülmedik şekilde, rant sağlama vasıtası haline getirilmiş olmasını dile getirmek ve buna karşı çıkmak aslında
yabancı sermayenin bir nevi garantisi olacaktır'' dedi.
Doğan Medyasından önce, ''sadece gazetecilik yapan Milliyet, Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin sahiplerine bakıldığında, sadece gazetecilik yapan ve halen sevgiyle yad edilen kişilerin hala akıllarda olduğunu'' anlatan Fırat, Türkiye'nin kötü bir dönem yaşadığını söyledi.
Devlet ile çıkar ilişkileri v
e devlet bankaları ile
kredi ilişkileri olan,
özelleştirme kapsamı içinde rant kapmaya çalışan belli bir kesimin, sahibi olduğu medyayı ''bir
silah olarak kullanmaya başladığını'' ifade eden Fırat, şöyle devam etti:
''Türkiye bu çemberi kırmak durumundadır, şu anda yapılan mücadele bu mücadeledir. O bakımından aslında Sayın Başbakan o gün, 'neden böyle yaptığınızı açıklayın, açıklamadığınız takdirde ben açıklayacağım' demiştir. Tahmin ediyorum ki önümüzdeki hafta siz de merakla bekliyorsunuz, mutlaka bu açıklamalarını yapacaktır. Biz şunu bekliyoruz; Hakikaten özgür bir ortam var ise bu yöntemlerin kullanılmasının altındaki gerçek nedeni açıklarlar. Bir köşe yazarının, SPK Başkanı'nı arayarak bir konunun bir an önce halledilmesini, aksi halde bu dosyanın yayına konulacağını söylemiştir ki bu dosya bugün yayınlanan dosyadır. Ne zaman konuşulmuştur? 3 ay önce.
Peki, özgür bir basının suç unsuru olduğu ve haber unsuru olduğundan emin olduğu bir konuyu 3 ay bekletmesinin ve sonra kullanmasının adı ne olabilir? Takdirlere bırakıyorum.''
CİHAN