Abdullah Gül ile ağladığı dönemler olduğunu söyleyen Gül, zor süreçler geçirdiğini, arka kapıdan birçok misafir ağırladığını anlattı. Öğrenci evi tartışmasıyla ilgili “Bu iş ailede biter” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, himaye ettiği ‘Konuşan Kitap Şenliği’ programı kapsamında gittiği Mersin’de çarpıcı açıklamalar yaptı. Bugün Gazetesi'nin haberine göre İlk kez bu kadar detaylı cevaplar veren bayan Gül bilinmeyen pek çok şey anlattı. İşte Gül’ün sorulara verdiği cevaplar:
Gezi olayları kazaydı
Hayrünnisa Gül, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili “Keşke yaşanmasaydı. Bir kaza olarak görüyorum” dedi. Güzel şeyler içinde böyle bir dönem geçirmiş olmanın insanı üzdüğünü belirterek “İnşallah bir daha dönmeyiz” diye konuştu.
Türkiye normalleşti
Milletvekillerinin Meclis’e başörtüleriyle girebilmesini de değerlendiren Hayrünnisa Gül şöyle konuştu: “Türkiye normalleşti bakın hiçbir şey olmadı. Türkiye normal bir ülke haline geldi. Ne kadar güzel. Keşke hiç bunlar, kötü olaylar yaşanmasaydı.”
Bu iş ailede biter
Öğrenci evleriyle ilgili tartışmalar konusunda Gül şu ifadeleri kullandı: “Ben her şeyin doğal seyrinde seyretmesinden yanayım. Bir şeyi zorla yaptırmak çok güç. Hepimiz anne babayız. Çocuklara bir şeyi iyilikle söylemek ayrı, baskıyla yaptırmaya kalkmak ayrı. Açıkçası bu işi ailelerin götürmesi taraftarıyım. Ben de çocuğumun bu şartlarda kalmasını istemem.
Yurtdışında da o şartlarda kalmıyor. Anne baba olarak çocuğumuzun doğru şartlarda olduğundan emin olmak istiyoruz, kontrol de ediyoruz. Bütün aileler de isteyecektir. Devlet, ortada kötü bir şey varsa olmaması için tedbir alabilir, yurtlar kurabilir, imkanları sağlayabilir ama devlet anne baba gibi olamaz. Bu iş ailede biter.”
Sürecin kurbanlarından biriydik
Hayrünnisa Gül Meclis locasında ilk kez bulunduğu anlarla ilgili düşüncelerini şu sözlerle anlattı: “Türkiye gerekten çok acı bir süreç geçirdi. Belki bizler sürecin kurbanlarından biriydik. O dönemde çok ümitsizliğe kapılmış, acaba düzeldiği günleri görebilecek miyiz diye çok üzülmüş, hatta gözyaşı dökmüştüm. Kötü şeyleri çabuk unutmaya çalışıyorum. Allah bir daha yaşatmasın. Bugünlerin kıymetini bildirsin. Yeni nesil neler çektiğimizi anlamıyor, bilmiyor. Anlamakta zorluk çekiyorlar çünkü anlatılabilecek gibi değil. ‘Gerçekten bunlar olmuş mu’ diyor çocuklar.
O günleri unutup yeni günlerin kıymetini bilelim.”
Komutan eşleri üzülüyordur
Gül, “Komutan eşleri ile ilişkileriniz nasıl, görüşüyor musunuz” şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi: “Bence onlar da üzülüyordur. Kimseyi suçlamak istemiyorum. Şartlar öyleydi ki belki onlar da istemeye istemeye öyle davranmıştır. Bugün zorda olan bazı isimler var üzülüyorum. Hoşgörü ortamı ne kadar güzel. Kıyamet de kopmadı. Gayet normal bir şey. Yurtdışına gidince temsil görevi yapabiliyoruz, misafir kabul ediyoruz. Biz bir ve bu ülkenin insanı değil miyiz? Yazık değil mi?
Bunları niye yaşadık? Bana yapılmasından hoşlanmadığım bir şeyi başkasına yapmak istemem. Başka insanların hayatına müdahale diye bir şey hiç düşünmüyorum, düşünmek de istemiyorum.”
Cumhurbaşkanlığı için Allah korusun demiştim
Abdullah Bey 1991’de kendi rızasıyla değil Allah’ın lütfu, kaderi olarak siyasete girdi. Demek ki Allah bize bugünleri çizmiş, biz bilemeyiz. Uzun vadeli planlar yapmam. Abdullah Bey de öyle. Bulunduğumuz yerlerin hakkını vermeye çalıştık. Abdullah Bey’in siyasi hayatında hiç yön verici olmadım, karışmadım. Hakkıyla yapıp teslim edersek ne mutlu bize.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı öncesi ‘Allah korusun’ dediğim günleri biliyorum. Çok zor olacağını, kolay geçmeyeceğini biliyordum. Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı gün bizim çocuklar çok üzgündü. Ailenin de fedakar olması gerekir.
Misafirlerime mahçup oldum
Adaylığı, ismi açıklanmadan bir gün önce öğrendim. Gerçekten zor bir süreçten geçtik. Hiçbir zaman ‘bize niye böyle yapıldı’ diye hayıflanmadım. Ama arka kapıdan bir sürü misafir ağırladım. Misafirlerime mahcup oldum. Misafire anlatmakta çok zorluk çektiğimiz oldu. Abdullah Bey ‘Nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyorsun, bunlar sana yapıldı’ diyordu. Bana kötülüğü yapan insanlar bugün zorda olsa döner yardım ederim.
‘O bana onu yapmıştı’ diyemiyorum. Öyle bir yapımız yok benim de Abdullah Bey’in de. Önemli olan o günlerin aşılmış olması. Bunu görmek bana yetiyor.
28 Şubat’ta çocuklarım incindi
Kendimle ilgili örnek vermek istemiyorum, unutmak istiyorum. Ama çocuklarımız da yaşadı. 28 Şubat çok zor geçti. 28 Şubat sürecinde çocuklarımın çok incindiğini ve zorlandığını biliyorum. Çocuğunun mutsuz olduğunu görmek gerçekten acı oluyor. Birçok çocuk yurtdışında okumak zorunda kaldı. Ama her şerde bir hayır var. Belki onları yaşamasaydık bugün yurtdışında okumuş o kadar çocuğumuz olmayacaktı.
Oğlumla film kaçamağı yapıyoruz
Bu ara o kadar yoğun yaşıyoruz ki pek kitap okuyamıyorum. Seyahatler, programlar var. En son ‘Benim Dünyam’ filmini izledim. Kaçamak yaptık oğlumla. Filmi başarılı buldum, çok duygulandık. Abdullah Bey’e de seyrettireceğim.
Atalarımız bize ne bırakmış bir çocuklarımıza ne bırakıyoruz? Kayseri Kervansaray’da konser vardı. Bina, akustik muhteşem. Ortam inanılmazdı. Ama çatıdan zift akıyordu. Abdullah Bey’e “Biz bu ataların çocukları mıyız dedim? İnanılmaz güzel taş işçilikleri var. Şu an yapamazsınız. Restorasyonda o kadar çok hata yapılmış ki. Yeni yapılan binaların hangisini tarihe bırakabileceğiz? Gökdelen de yapılabilir ama yerinde ve estetik olursa güzel.
Pembe Köşk’ten on kat boya çıktı. Onlarca defa boyanmış. Hiçbir renk birbirini tutmamış. İlgisiz renkler kullanılmış. Pembe Köşk’te cam tuğla kullanılmış. Olacak iş mi?
Abdullah Bey’le gizlice ağladık
Sokağa baktığınızda insanların size olan sevgisini görüyorsunuz. ‘Onlara layık olabiliyor muyuz’ diye endişe ediyorsunuz. Her türlü insanın mesuliyeti vebali sizin omuzlarınız da. Uykularımızı kaçıracak kadar büyük bir vebal. Suriye’de bunlar olurken nasıl rahat olursunuz ki? Geçen gün iki tane Suriyeli kızımız geldi. Bir arkadaşım getirdi. Anne babaları Suriye’de. Okullarını bırakmışlar. Çocuklara göstermeden Abdullah Bey’le ağladık.”
Restorasyon işini biz bilmiyoruz
Geriye dönüp baktığımda, sonuca varabilecek miyiz diye ümitsizliğe kapılmıştım. Şimdi çoğunu sonuçlandırmışız. Birkaç tablonun restorasyonu devam ediyor. En çok vaktimi alan şey tablo asmak oldu. Köşk şimdi müze gibi. Camlı Köşk’e sıra gelmedi. Restorasyon konusunda Türkiye’nin imkanları çok kıt. Biz bu işi bilmiyoruz. Hüber’e de o yüzden dokunmadık. İyi bir ekip olsa, iyi yapacaklarına emin olsam başlatırdım.