Artık iş, çıkacak Ana
yasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül tarafından onaylanmasına kaldı. Yapılan bu değişiklikle, üniversitelerde yıllardır; ama son 10 yılda şiddetli bir şekilde süren
yasak sona eriyor.
Süreçte,
AK Parti ile MHP bir araya geldi ve hazırladıkları
Anayasa değişikliğini
Meclis’e getirme kararlılığını gösterdi. Asıl
tartışma burada başladı, çözümden yana olanlarla yasağın sürmesini isteyenler arasındaki tartışmaların dozu gittikçe arttı. Hatta,
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal fetvalar verdi, milletvekilleri ve akademisyenlerden de mizah ustalarını aratmayacak öneriler geldi. Ancak burada dikkati çeken nokta, baş
örtüsü yasağını savunanların dünkü ve bugünkü davranışları ve sözleri arasındaki çelişkilerdi. Söz gelimi, dün
siyaset yoluyla çözülsün diyenler, bugün siyasî çözümü kabul etmiyordu. Dün mutabakat sağlansın deniyordu, bugün Meclis’te mutabakat sağlanınca buna karşı çıktılar. Meselenin çözümünü,
Cumhuriyet’in ve devletin var oluş şartları ile ilintilendirecek kadar önemli bir yere koyuyorlar; ancak diğer taraftan da ‘ekonomi, işsizlik ve daha önemli sorunlar varken neden bu konuyu tartışıyoruz’ diyorlar. Hem ‘siyasî partiler olayı çözmeyerek istismar meselesi haline getiriyor’ diyorlar, çözmeye kalkıştığı zaman da ‘oy devşirmek için yapıyor’ diye yaklaşıyorlar. Yani kimse hak ve
özgürlükleri
savunma noktasında sonuna kadar gidemiyor ya da tutarlı olamıyor.
Özgürlüklere ‘
evet’ deniyor; ancak hemen arkasına da bir ‘ama’ ekleniyor. Biz de özgürlükler konusunda samimi olmayanların, yani
yasakçıların ‘bahanelerini’ sizin için derledik, ortaya nasıl bir şey çıktı
dersiniz?..
Biz onları kimi zaman üniversiteye giremeyip kapı önünde gözyaşı dökerken, kimi zaman taşıdıkları pankartlarla yasağı protesto ederken, kimi zaman da el ele tutuşup yasağa karşı zincir oluştururken gördük. Başörtüsü yasağı üniversitelerin, bilim camiasının, öğrencilerin, düşünen, bugüne ve geleceğe ilişkin fikir üreten insanların sorunu oldu. Gazete haberleri, televizyon programları, kamuoyu anketlerinin sayfaları başörtülü kızlarla ilgili haberler, yazılar, fotoğraflar ve görüntülerle doldu taştı. Şimdi, yıllardır kafa yorduğumuz başörtüsü sorunu çözülüyor. AK Parti ve MHP, biraraya gelerek bir Anayasa değişikliği hazırladı ve bunu da Meclis’in onayına sundu. Oylamalardan sonra Cumhurbaşkanı’nın onayı ile sürecin sonuna gelinmiş ve konu gündemimizden düşmüş olacak.
Anayasa ve yasalarda yapılan yeni düzenlemedeki değişiklikler ya da
kazanılan haklar, herkesi mutlu etmeyebilirdi. Nihayetinde öyle de oldu. Kimileri buna, ‘yeterli olmadığı’ gerekçesiyle karşı çıktı, kimileri kendisi gibi düşünenlere çağrıda bulunarak
Anıtkabir’de toplandı, kimileri de topladığı
imzalarla değişikliğe
destek verdi. En renkli görüntüler ise Anayasa değişikliği yapılırken Meclis’te yaşandı.
Tunceli bağımsız milletvekili
Kamer Genç, çözüm olarak Cumhurbaşkanı Gül ve
Başbakan Erdoğan’ın eşlerinin başörtüsünü çıkarıp,
“Vallahi de billahi de bu İslam dininin bir gereği değildir. Biz bunları çıkaralım. Siz de çıkarın, bu memlekette bu mesele hallolsun.” demelerini önerdi.
Kadının saçının erkekte şehvet uyandırdığı kabulünü hatırlatan CHP
Yalova Milletvekili Muharrem İnce de buna başka bir çözüm buldu:
“Suçlu olan kadınlar değil ki, erkeklerin gözünü bağlayalım.” Parti grubunda yaptığı konuşmada milletvekillerinden geri kalmayan CHP Genel Başkanı ise fıkıh hocalarına taş çıkartacak bir mahiyette,
“İbadetin şartları arasında bile tesettür yok. Bugün, İslamiyet’teki örtü yorumlarının en radikali gerçekleştiriliyor.” ifadesini kullandı.
Bu süreçte herkes kendi görüşünü dile getirdi ve tartıştı. Ama bir kesim de var ki, geçmişte sorunun ortaya koydukları çeşitli yöntemlerle çözüleceğini dile getiren akademisyen, siyasetçi ve
sivil toplum önderleri, bugün kendilerinin işaret ettikleri noktaya gelinmesine rağmen yapılan değişikliklere karşı çıkıyor. Örneğin, dün Meclis’te çözülsün, mutabakat sağlansın veya yasa çıksın diyenler de, konuya
laiklik veya özgürlükler noktasında karşı çıkanlar da, başörtüsünün bu kadar büyük sorun olmadığını, abartıldığını söyleyenler de kendisiyle çelişiyor. Bu isimler, kendi düşüncelerine uyan noktalarda, hak ve özgürlüklere ‘evet’ derken karşı çıktıkları noktalarda ‘hayır’ diyor, yapılacak düzenlemelerin arkasına bir ‘ama’ eklemekten öteye gidemiyorlar.
AKLA ZİYAN YASAK GEREKÇELERİ
Türban farz değil
Prof. Dr. Nusret Aras (Ankara Üniversitesi Rektörü): Türban farz değil. İslam dininde kaza uygulaması var. Bu kızlarımız bunu bir kaza olarak saymalıdırlar.
Türban kopya çekmeyi artırır
Prof. Dr. Mustafa Akaydın (Akdeniz Üniversitesi Rektörü): Cep telefonlarının bluetooth kulaklıkları var. O kulaklığı kulağına takan ve
türbanla kapatan bir öğrenci sınava girdiğinde ne olacak? Dersteki erkek hocaysa türbanını açtırıp
arama yapamaz. Yapsa cinsel tacizle suçlanır. Her derse kadın hoca mı vereceğiz.
Türbanlıya hak ettiği notu vermeyiz
Prof. Dr. Mesut Parlak (İstanbul Üniversitesi Rektörü): Türban kararı üniversitelerde barış ortamını zedeler. Bu gerginlik bizi bile etkileyecek. Belki hiç hakkımız olmadığı halde, türbanlı bir öğrenciye, cumhuriyet ilkelerinin kıyafetlerine aykırı diye hak ettiği notu vermeyeceğiz.
Türbanlı öğrenciye ders vermem
Prof. Dr. Ufuk Yiğitsubay (İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi): ‘
Atatürk ilkelerine ve Atatürk cumhuriyetini korumakta kararlıyız. Özgürlük denince bu da benim özgürlüğüm, ben türbanlı bir öğrenciye ders vermek istemiyorum’
Üniversiteye kilit vururuz
Prof. Dr. Celal Şengör (İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi): Başörtüsüne izin verilmesi durumunda kilit asarız üniversitenin kapısına. Biz işimizi bırakırız. Çünkü üniversite üniversitelikten çıkar. Biz bu şartlarda hocalık yapamayız. Benim sebebi mevcudiyetim ortadan kalkar.
TUTARSIZLIK İÇİN NE DEDİLER?
Özgürlükler pazarlıkla savunulamaz
Ömer Laçiner (Yazar-yayıncı): Eğer üniversitede türban kullananların başkaları üzerinde bir
baskısından söz ediliyorsa bu
ülkede
kanunlar vardır, baskı yapacak olanlar bu kanunun yaptırımı ile karşılaşır. Bu ülkede insanlar birtakım ilkeleri, birtakım değerleri savunma olgunluğunda değiller. Özgürlüğü savunuyorsanız bu kayıtsız şartsız savunulur. Bunu savunuyorsam birileri bundan faydalanır diyemezsiniz. Bir pazarlık için savunulursa biz onların tutarsızlıklarını söyleriz. Bu şerefsizliktir, böyle bir şey söz konusu olamaz.
Yasakçılar tutarlı olmak zorunda değil!
Ferhat Kentel (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi): Bana göre esas mesele bugün
başörtüsü yasağını savunanların içinde bulundukları otoriter ve yasakçı zihniyet. Bu zihniyet her zaman için
tehlike olarak gördüğü toplumsal taleplere karşı, başka bir toplumsal kesimin duyarlılıklarını araçsallaştırdı. Yani bu zihniyete sahip zümreler dün başka bir konuda yasakçı tavır sergilerken, bugün başörtüsünün yasaklanmasını istiyorlar ve yarın da başka bir konuda yasaklar arayacaklar. Toplumun üzerinde “efendilik” halini kaybetmek istemeyenler her zaman yasaklar sayesinde toplumu denetim altında tutmak istiyorlar. Bu denetimin sağlanması için de tutarlı olmak gibi bir durum söz konusu değil.
21. yüzyılda kadınlar örtünmemeli
Tufan Türenç (Hürriyet Gazetesi Yazarı): Ben 21. yüzyılda kadınların örtünmemesi gerektiğinden yanayım. İslamiyet’i çağın koşullarına göre yorumlamak zorundayız. Aksi halde biz de İslam âleminin durumuna düşeriz. Unutmayın İslamiyet’in en güzel ve anlamlı yaşandığı ülke
Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Özgürlüğü savunanlar özgürlükten bihaber
Tuğçe Baran (Vatan Gazetesi yazarı): Kimse gerçek özgürlüğün ne olduğunu bilmiyor. AKP de bilmiyor karşı taraf da bilmiyor. Gerçek özgürlükten bahsediyorsak başörtüsü zulmü devam edemez ancak 301 de devam edemez. Türkiye’de özgürlüğü savunanlar özgürlükten bihaber. Hakiki bir demokrasiden hiç kimsenin haberi yok.
Taraflar birbirlerine pek sevimli bakmıyorlar. ‘Çarşaflılar
Arabistan’a gitsin’ diyen kişi de aynı,
Üsküdar’daki ‘tövbe tövbe’ diyen amca da aynı.
ANTİTÜRBANİST TEZLER
1. Laiklik için tehdit mi değil mi?
Üniversitelerde başörtüsü yasağının sona ermesine karşı çıkanların en sık kullandığı argümanların başında ‘başörtüsünün laiklik için tehdit oluşturduğu’ tezi yer alıyor. Ancak, dünyanın hiçbir ülkesinde yükseköğrenimde başörtüsü yasağı yok. Laikliğin vatanı
Fransa’da bile öğrenciler başörtüleriyle derslere girebiliyor.
TESEV’in, 2006 yılında yaptığı “Değişen Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset” başlıklı araştırmasına göre de Türk halkının yüzde 73’ü laikliği tehdit altında görmüyor.
2. Uzlaşmaya evet mi hayır mı?
Başörtüsü sorununun çözümü gündeme geldiğinde hep ‘uzlaşma’, ‘toplumsal mutabakat’, ‘makul çoğunluk’ kavramları gündeme getiriliyor. Pek çok farklı kamuoyu araştırmasında toplumsal mutabakat anlamına gelecek ezici bir çoğunluğun yasağı haksız bulduğu gözardı ediliyor.
Milliyet Gazetesi’nin 2003 yılında yaptırdığı kapsamlı araştırmada “Üniversitelerde türban yasağı olmamalıdır” diyenlerin oranı % 75.5 olarak çıkmıştı.
3. Özgürlük istiyor muyuz istemiyor muyuz?
Yasakçıların çoğu kendileri için sınırsız özgürlük istiyor. Söz konusu özgürlük başörtüsüne gelince, tavır değiştirerek kendileriyle çelişkiye düşüyorlar. Bir yandan kız çocuklarının okuması için ‘haydi kızlar okula’ kampanyası düzenlenirken, diğer yandan yasakla başörtülülerin eğitim hakkı engelleniyor. Yasakla kadınlara yönelik bir ayrımcılığa da imza atılıyor.
4. İstiklal Savaşı mı BOP mu?
Başörtüsü serbestisine karşı çıkanların bir kısmı da türban Büyük
Ortadoğu Projesi’nin bir aracı, bayrağıdır tezini savunuyor.
Maraş ve Antep’te “İstiklal Savaşı” kıvılcımını “başörtüsü”nün başlattığı unutuluyor. Yine aynı çevrelerin türbanla ilgili söyledikleri gülünecek türden: “Türban, en bir sosyete giysisidir. Türbanla
zeytin toplayamazsın,
inek sağamazsın, fabrikada, tezgâhta iş göremezsin, hekim olarak hemşire olarak çalışamazsın, üniversite ve
yargıç kürsüsünde oturamazsın.”
5. Meclis çözmezse kim çözsün?
Başörtüsü tartışmaları yıllardır devam ederken, başörtülü öğrencilerin üniversitelerde derslere girmesine karşı olan
öğretim üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve siyasi
parti liderleri, “Kanunlar bunu öngörüyor, o yüzden başı kapalı derse giremezler. Bu konu Meclis’te çözülsün, o zaman herkes istediği gibi gelir.” diyordu. Şimdi Meclis kanun çıkarıyor ancak buna karşı çıkıyorlar.
6. Çoğunluğu mu azınlığı mı ilgilendiriyor?
Başörtüsü yasağının sürmesini isteyenler, başı açıkların özgürlüğünü korumak için yasağı savunduklarını iddia ediyorlar. Ancak yapılan kamuoyu araştırmalarına göre toplumun yüzde 75’i başörtüsüne özgürlük istiyor. Konu tartışılırken, ‘bu çoğunluğun meselesi değil’ tezini öne sürüyorlar. Ama Türkiye’de kırsalda ve kentlerde kadınların büyük bir kısmı başörtüsü kullanıyor, en azından herkesin ailesinde mutlaka başını örten birileri var.
7. Sorun büyük mü yoksa küçük mü?
Başörtüsü serbestisine karşı çıkanlar, başörtüsü sorununun çözümünü cumhuriyetin temel ilkelerine bağlayacak kadar çıkmaz bir sokağa sürüklüyorlar. Hem devletin ve cumhuriyetin var oluş koşulları ile ilintilendirecek kadar önemli bir yere koyuyorlar hem de ekonomi ve işsizlik gibi önemli sorunlar varken neden bunu tartışıyoruz diyorlar. Başörtüsüne hem önemli hem de önemsiz bir konum atfederek büyük bir çelişkiye düşüyorlar.
8. Çözülünce mi istismar olur sürerse mi?
Başörtüsü yasağını ve bu yasağın çözümüne ilişkin vaatleri siyaset kurumunun, bunun da ötesinde toplumdaki erkek
egemen zihniyetin kullandığı söylenir. Mağduriyet edebiyatı yapıp, seçimlerde de bu şekilde
taraftar toplandığı iddia edilir. Şimdi, AK Parti ve MHP çözüm için birliktelik yaptı ve sorunu çözüyor. Bu defa da olay, 2009’da yapılacak yerel seçimler öncesinde partilerin oy devşirdiği iddiasına götürülüyor.
9. Özgürlükler referanduma sunulur mu?
Hem ‘
Temel hak ve özgürlükler referanduma sunulmaz.’ şeklindeki yasal ve ilkesel bir gerçeği seslendiriyorlar, hem de Anıtkabir’e yürüyen 2 milyon kişiden, mutabakat nerede diye onay bekliyorlar. Olayın ilkesel yönü bir yana, örneğin, bir grup ‘
içki içilmesin’ diye sokağa çıksa, sivil toplum örgütleri de buna destek verse, içkiyi yasaklamak için mutabakat mı aranacak.
10. Üniversiteye ilk kez mi başörtülü girilecek?
Üniversitelerde başörtüsü serbest olursa toplum bölünür deniyor. Ancak başörtüsü üniversitelerde ilk kez serbest olmuyor. Bundan 10 yıl önce, yani 28
Şubat öncesinde başörtülüler üniversitede okuyabiliyordu. Bu yıllarda ne toplum bölündü, ne kimseye baskı yapıldı ne de başörtüsü kullananlar çığ gibi çoğaldı.
ZAMAN PAZAR