ÖZGÜVEN VE AK PARTİ İKTİDARLARI
ABD Başkan Yardımcısı
Joe Biden'in
Türkiye ziyareti ile ilgili haberi izlerken gözüm Cumhurbaşkan'ımız'ın oturuşundaki rahat tavra takıldı. Bu fotoğraf bana ister istemez
merhum Ecevit'in 27
Eylül- 2
Ekim 1999 tarihlerindeki ABD ziyareti sırasında dönemin ABD Başkan'ı
Clinton karşısındaki fotoğrafını anımsattı.
Yetiştikleri kültür sebebiyle olsa gerek bu tarz pozlarına çok alışık değildik Ak Partili yöneticilerin. Ancak
iktidara geldikten sonra sayın
Başbakanımız'ın özellikle Batılı yöneticiler karşısındaki bacak bacak üstüne attığı kendinden emin fotoğraflarına alıştık.
Kainatın değişmez kuralıdır güçlü olanın sözünün geçmesi. Bunun bir başka ifadesi de “veren el'in alan elden üstün olması” hakikatıdır. Güçlü olacaksınız ki veren el olabilecek veren el olunca hem sözünüz geçecek hem de üstün olacaksınız. Biz bu hakikatı tarihimiz boyunca iliklerimize kadar yaşadık. Güçlü olduk, adil olduk ve dünyaya
adalet dağıttık. Gücümüzü de menfaatlerimiz uğruna kullanmayıp Cihan padişah'ı Fatih'in yaptığı gibi bir işciyle aynı mahkemede yargılanacak kadar adaletin tesisi uğruna kullandık. Bu gücümüz özgüvenimizi arttırıyor ve Kanuni döneminde dünya muvazenesinde kendimize eşit bir devlet göremiyorduk. Derken çağın şartlarını iyi okuyamayıp geri kalınca özgüvenimizi de kaybetmeye başladık. Bir de geri kalmamızın sebebi olarak dini suçlayınca dinden ve dindardan da uzaklaşmaya başladık. Bu süreçte de dindarlar kendilerini 2.
sınıf vatandaş gibi hissettiği veya hissettirildiği için özgüvenleri güdük kaldı hep. Çünkü müslümansanız dünya işlerinden çok anlamazdınız. Yaklaşım “sen kıl namazını, tut orucunu niye burnunu sokuyorsun ki anlamayacağın işlere” şeklinde idi. Oysa Yüce
Allah insanı halife olarak yaratmış ve Dünya'yı Cennetlere çevirmesi için göndermişti oraya. Yoksa din sadece ahirete ait meseleleri ilgilendirecek olsaydı Allah dini neden dünyada iken göndermişti ki?
İşte merhum Ecevit'in Clinton karşısındaki fotoğrafı yılların ezilmişliğinin fotoğrafıydı. Bir tarafta şubat soğuğundan yeni çıkmış, krizlerle boğuşan bir
ülkenin başbakan'ı, karşı tarafta ise Dünya devletinin lideri. Birinde ezilmişlik ön plana çıkarken diğerinde ise son derece mağrur ve küçümseyici bir tavır göze çarpıyordu. Bu basit bir fotoğraf değildi.
Milletimiz bu fotoğrafa baktıkça mazisini hatırlıyor ve için için ağlıyordu.
Derken kısa bir süre sonra Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti İktidara geldi. Ak parti milletin büyük bir çoğunluğunun desteğini alarak iktidara gelmişti. O dönemde R. Tayyip Erdoğan başbakan olarak değil, iktidar partisi başkanı sıfatıyla
yabancı devletlere ziyaretler gerçekleştirmişti. Ne yalan söyleyeyim henüz tecrübesiz olarak gördüğüm Başbakan'ın bu ziyaretlerdeki özgüveni ve ikili ilişkilerdeki ustalığı beni şaşırtmıştı.
Sayın Tayyip Erdoğan Başbakan olunca kendimizi millet olarak karşılarında daha çok ezik hissettiğimiz batılı devlet adamlarının karşısındaki bacak bacak üstüne atmış haldeki rahat fotoğraflarına çokça şahit olacaktık. Tayyip Erdoğan normalde böyle poz veren bir insan değildi. Ancak enaniyetli birinin karşısında ezilmenin onun enaniyetini daha da arttıracağı hakikatının farkında görünüyordu. Mazisi kahramanlıklarla dolu milletimizin de bu fotoğraflar çok hoşuna gidiyor ve böylece 1999'daki fotoğraf zihinlerden siliniyordu. Başbakanımız
Müslüman olmanın, mazisi
altın yıldızlarla dolu olan bir milletin torunu olmanın izzetini yaşıyor ve muhataplarına bunu hissettiriyordu. Bu tavır meşhur
Davos çıkışıyla zirve yaptı, o çıkış adeta yılların ezilmişliği ve suskunluğu karşısında muhataplara vurulmuş okkalı bir tokattı.
Bütün bu çabalar meyvesini verdi ve ülke olarak
sivil toplumun da olağanüstü gayretleriyle on bir yılda dünyada imajı hızla artan bir konuma geliverdik. Şimdi milletimiz v
e devlet adamlarımız çok daha özgüvenli ve bu özgüvenleri
vücut dilerine yansıyor. Millet de bu durumdan çok memnun ve memnuniyetini seçimlerde tarih yazarak gösteriyor.
Devlet ve hükümet adamlarımızdaki bu özgüven'in vatandaşına karşı tevazuda derinleşme olarak yansıması dileklerimle yazıma son vermek istiyorum.
Taha
Ünal
Din Sosyolojisi Uzmanı
[email protected]