Güya diyorum; çünkü aslı astarı olmayan yazı dizileriyle, temelsiz ve ön yargılı değerlendirmelerle, yalan yanlış tespitlerle insanların kafası karıştırılıyor. Önceki gün,
Milliyet gazetesinde de böyle bir dizi başladı.
Neymiş, "
Gülen cemaati, AK Parti'yi
destekliyor"muş. "AKP milletvekili
adayları içinde cemaate yakın 30 dolayında isim olduğu, bunların da seçilebilecek sıralardan aday gösterildiği söyleniyor"muş. "
Cemaat, bir dönem,
merhum Bülent Ecevit'in DSP'sine de açık destek" vermişmiş... Şahsen ben bu 30 kişiyi çok merak ediyorum. Sorumluluk ve dürüstlük, bunların kimler olduğunun açıklanmasını gerektirir. "Söyleniyor" ne demek? Kim söylüyor?
Doğru mu söylüyor? O isimlere sorulmuş mu? Milletimizin büyük çoğunluğu Sayın Gülen'in
tavsiye ettiği eğitim ve
diyalog hizmetlerini alkışlıyor.
Destek veriyor, sahip çıkıyor. Bu insanlar
milletvekili adayı olduğunda "Gülen cemaati"nden mi sayılacaklar?
Bu tür yakıştırmaların, vehim ve suizanların, Sayın Gülen'i üzdüğünü, kırdığını yakinen biliyorum. Nitekim, Milliyet'in yazdıklarına avukatı aracılığı ile anında açıklama gönderdi. Herhangi bir tarikatın veya cemaatin lideri olmadığını, seçmenin hür iradesini yönlendirme gibi bir davranışı, insanlarımıza saygısızlık kabul ettiğini belirtti.
Geçmişte Sayın Gülen, pek çok siyasî parti lideriyle görüştü. Rahmetli
Özal, rahmetli Türkeş, rahmetli Ecevit,
Demirel,
Çiller, Yılmaz bunlar arasındadır. Ama hiç biriyle gündelik
siyaset konuşmadı. Bu görüşmeleri memleket meselelerini anlatmak için fırsat saydı. Sayın Gülen'in, Rahmetli Özal ve rahmetli Ecevit'i takdir ettiği, onlara büyük saygı duyduğu doğrudur. Ama onların siyasî destekçisi asla olmamıştır.
Sayın Gülen, Ecevit'e oy verilmesi hususunda katiyen bir tavsiye ve teşvikte bulunmamıştır. Keza Özal da, Ecevit de, Gülen'in hizmetlerini takdir etmiş, ona saygılı davranmışlardır. Ama ikisi de, Sayın Gülen'den bir
seçim desteği, bir siyasî destek talebinde bulunmamışlardır. Rahmetli Ecevit'in nezaketinin, siyaset anlayışının, böyle bir beklenti içine girmesine izin vermeyeceğini de kendisini tanıyanlar bilirler.
Yeri gelmişken şunu da hatırlatmalıyım. Ecevit, dine saygılı
laiklik anlayışının sol kesimdeki öncüsü olmuş, solun samimi dindarlarla barışık olacağını göstermiştir.
Yine yeri gelmişken şu "cemaat", "Fethullahçılık" laflarına da bir şey demeliyim. Sayın Gülen onlarca defa "Fethullahçı" şeklindeki ifadelerden tiksinti duyduğunu, "cı", "cu" gibi yakıştırmaları kabul etmediğini söyledi.
Teşvikçisi olduğu diyalog ve eğitim hizmetlerinin içindeki insanların "cemaat" olarak adlandırılmasının da yanlış olduğunu belirtti. Bu insanlara dense dense "Gönüllüler Hareketi"nin sevdalıları denebileceğini anlattı.
Onların bir partiyle, bir iktidarla birlikte anılmalarının, yapılan güzel hizmetleri karalayacağını, bunun da insanlarda bir aldatılmışlık hissi uyandıracağını söyledi. Ve açıkça şunu ilan etti:
"Biz bütün partilere eşit yakınlıktayız. Eşit uzaklıkta demiyorum, eşit yakınlıktayız. Çünkü bütün partilerin müntesipleri, sempatizanları bizim insanımızdır. İnsanların partileri, siyasî anlayışları bizim onlarla dost olmamıza mani değildir." Bir seçim öncesinde yine "Gülen cemaati falan partiyi destekliyor" diyenler, yakıştırma ve suizanlarından artık vazgeçsinler. Seçimde başarısız olacaklar da "bizi destekleselerdi bu duruma düşmezdik" mazeretini, akıllarından bile geçirmesinler...
HÜSEYİN GÜLERCE- ZAMAN