İŞTE AKÖZ'ÜN MAHKEME KARARINI DEĞERLENDİRMESİ
Anayasa Mahkemesi'nin, cumhurbaşkanını
halkın seçmesine cevaz vermesine şaşırdım. Hem de çok şaşırdım.
Çünkü bu karar... Mevcut cumhurbaşkanıyla, internet bildirisi yayınlayan askeriyle, YÖK Başkanı'yla, Kızılelmacı gazetecisiyle, onların siyasi uzantısı olan
CHP'siyle, " bürokratik elitin " iki, üç yıldır kurguladığı senaryoya aykırı. (Senaryonun ne olduğunu defalarca yazdığım için tekrarlamıyorum.)
Daha düne kadar, " Cumhurbaşkanını seç
erken partiler uzlaşmalıdır " diyen bazı üyeler, nasıl oldu da " halk da seçebilir " demeye başladı?
Anlaşılır gibi değil.
Değil çünkü cumhurbaşkanını halkın seçmesi bir " uzlaşma " değil, bir "
yarıştır. "
Nasıl partiler
seçimlerde yarışıyorsa, yani birbiriyle
rekabet ediyorsa... Ve neticede en çok oyu alan galip geliyorsa...
Halk seçtiğinde de bir yarış, bir rekabet olacak.
"Uzlaşma" ve "yarış", bu noktada birbiriyle çelişen kavramlardır. Apayrı mekanizmaları vardır.
Peki nasıl oluyor da, " 367 " kararının gerekçesine "uzlaşma şarttır" diye yazanlar, şimdi kalkıp "adaylar yarışsın" diyebiliyor?
Bunun şu anda "görünen" tek açıklaması,
mahkemenin 50 küsur gün sonra kamuoyuna duyurabildiği gerekçenin büyük tepki toplaması galiba...
Hatta tepkiden daha beteri oldu: Maytap geçildi! Her karar ve onun gerekçesi tepki alabilir. Bu olağandır. Ama alay edilmesi hukukçular için en vahim durumdur.
Eğer böyle olduysa... Yani daha önce " siyasi " karar veren bazı üyeler, bu kez " vicdanlarının ve mantıklarının " sesini dinlediyse...
İşleri daha da karıştırdılar!
Köşk seçimi belirsiz bir hal aldı. (Bu belirsizliğin çeşitli yönlerini haberlerden takip edebilirsiniz.)
Cuma gecesi
Kanal 7'deki " İskele Sancak " programında anketler bağlamında seçim kampanyalarını tartıştık.
Anketleri gerçeğe çok yakın sonuçlar veren
GENAR'ın Müdürü Tevfik Göksu'nun açıkladığı verilere göre yeni
Meclis'in kompozisyonu şöyle olacak:
AKP yüzde 40.9 ( 317 milletvekili), CHP yüzde 22.1 ( 142 ), MHP yüzde 10.8 ( 56) ve 35 de bağımsız...
" Normal şartlar altında " akla gelen şu: Yeni Meclis'te AKP adayını gösterir... Faraza bu kişi yine Abdullah Gül'dür... CHP " uzlaşma yok" diye salona girmez... Eğer MHP de onu takip ederse, Köşk seçiminde 367'yi bulamayan Meclis tekrar erken seçime gitmek zorunda kalır... Bu arada
referandum yapılır... Halk, " Cumhurbaşkanını ben seçeyim " derse (ki bu komediye son vermek için diyecektir) sonbaharda halkın önüne iki
sandık birden konulur.
Tabii başka makul senaryolar da oluşturabiliriz. Ancak bunlar yukarıda belirttiğim gibi, " normal şartlar altında " yapılmış tahminlerdir, öngörülerdir.
'İskele Sancak' programında, GENAR Araştırması için "Bizim anketlerimizde de benzeri sonuçlar çıkıyor" diyen
ANAR Genel Müdürü İbrahim
Uslu, bütün gece istatistiklerden, verilerden, oranlardan söz ettikten sonra, kapanış konuşmasında şöyle dedi:
"
Türkiye gibi her an, her şeyin olabildiği bir ülkede... " Yani siz istediğiniz kadar bilimsel tahminlerde bulunun,
siyaset tasarımcıları şapkadan tavşan çıkararak normal süreçleri baltalayabilir.
" Seçimlere şunun şurasında 15 gün kaldı, ne olabilir ki " demeyin. Belli mi olur?
Kastamonu köylülerinin deyişiyle: " Daş düşebülü! Ağaç devrülebülü! Toprak kayabülü! Ayı çıkabülü! Her şey olabülü!.. "
İşin daha da kötüsü, Anayasa Mahkemesi'nin son kararı siyaset tasarımcılarına
vakit kazandırdı. Ne yapacaklarsa 23 Temmuz'a kadar yapacaklardı ama şimdi müsabaka onların lehine uzadı.
Bunları karamsar olalım diye yazmıyorum. Tam tersine, tehlikeyi bilmek tedbirli olmamızı, tuzaktan kaçınmamızı sağlıyor: Ortada
kuyu var, yandan geç!
EMRE AKÖZ- SABAH