Derginin 14
Mayıs tarihli sayısında Fareed Zakaria tarafından kaleme alınan ''Demokrasi İçin Sessiz Dua'' başlıklı makalede,
Türkiye,
Orta Doğu bölgesinde liberal
demokrasinin en fazla geliştiği
ülke olarak gösterildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) ''Türkiye tarihinin gördüğü en açık, modern ve liberal siyasi hareket'' olduğunu kanıtladığı belirtilen makalede, ''bu olağanüstü başarının ülkenin laik kesiminin aşırı tepkisi yüzünden tehlikeye düşebileceği'' görüşü savunuldu.
Makalede, asıl sorunun ''AK Parti'nin
cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül'ün bu göreve gelirse partinin uygulamaya koyacağı gizli bir
İslami gündemi olup olmadığı'' sorusu olduğu ve bu sorunun Zakaria tarafından Abdullah Gül'e geçen hafta telefonda sorulduğu aktarıldı.
Gül'ün bu soruya açıkça ''
Hayır'' cevabı verdiği ve ''Ama şimdi dediklerimi dinlemekten çok bizim 4,5 yıldır hükümet olarak neler yaptığımıza bakın. Türkiye tarihinde bu ülkenin AB'ye üye olabilmesi için diğer siyasi partilerden daha fazla çalıştık. Ekonomiyi serbest hale getiren ve insan haklarını güçlendiren yüzlerce yasayı Meclisten geçirdik. Eğer Türkiye'yi İslamlaştırmak istiyorsak neden bunları yaptık?'' dediği belirtildi.
Dergide, şeriatla ilgili bir soruya Gül'ün ''Türkiye'de şeriatı getirmek gibi bir şey mümkün değil. Biz ülkenin yasalarını her alanda AB'nin standartlarıyla uyumlu hale getiriyoruz'' dediği belirtildi.
Makalede, Gül'ün görüşlerinde haklı, laik kesimin AK Parti hakkındaki şüphelerinde ise haksız olduğu görüşü dile getirildi. Yazıda,
türban konusuna değinilirken, Gül'ün eşinin türbanlı olduğundan ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızlarının bu yüzden ABD'de okuduğundan söz edildi.
Dergiye konuşan Gül, ''Kimseyi baş örtüsü takmaya davet etmek ya da zorlamak gibi bir niyetim yok. Bu, kişisel bir tercihtir. Ailemdeki tüm kadınlar baş örtüsü takmıyor. Ben kendi ailemdeki kadınlara baş örtüsü konusunda bir şey söylemezken, neden diğerlerine söyleyeyim? Böyle bir şey yapmaya kalksam, zaten en başta kendi ailemden olumsuz tepki alırım'' dediği belirtildi.
Makalede, Abdullah Gül'ün ''Türk silahlı kuvvetlerinin ülkedeki demokratik sürece saygı duyacağından emin olduğu ve bu sürece karışmanın modern bir demokraside ordunun görevi olmadığını'' belirttiği de ifade edildi.
Gül'ün ''Ancak ordunun bazı endişeleri olduğunu anladığını, bunu çözüme kavuşturmak için birlikte çalışacaklarını, bir Türk olarak silahlı kuvvetlerle gurur duyduğunu ve dışişleri bakanı olarak kendileriyle mükemmel ilişkileri olduğunu'' söylediği de belirtildi.
Newsweek'in makalesinde, Gül'ün İslam ve demokrasiyle ilgili bir soru üzerine, ''iki kavramın uyumlu olduğunu belirttiği'' ve ''Türkiye,
Müslüman bir ülke. Ancak bu, İslam ve siyaseti birbiriyle karıştırmamız anlamına gelmiyor.'' dediği kaydedildi.
Yazıda Gül'ün ''Biz İslami bir parti değiliz. Din, bireylerin meselesi, siyasetin değil. Türkiye Anayasası laik bir devletten söz ediyor ve biz bunu kabul ediyoruz. Ben İslami siyasi partileri sevmiyorum. Ancak Müslüman toplumlar demokratikleştikçe toplumun her kesiminde dinin daha çok ifade edildiğini göreceksiniz. Bu, demokrasinin bir sonucu'' görüşünü dile getirdiği ifade edildi.
Yazının son bölümünde, AB yetkilileri ile ABD
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Türkiye'de demokratik sürecin işlemesi yönünde görüş dile getirdikleri ve Türkiye'de ordunun demokratik sürece saygı göstereceğine inanıldığı ifade edildi.
Makalede, ''Son 5 yılda Türkiye sessiz bir devrimden geçti ve ülke şimdi daha fazla bir liberal demokrasi haline geldi. Laik göstericiler hem şeriata, hem askeri darbeye 'Hayır' diyen pankartlar taşıdı. Bu, çoğu Türk'ün istediği şey, onlar kendilerine bir muz cumhuriyetinin vatandaşları gibi davranılmasını kabul etmeyecekler'' ifadelerini yer verildi.
AA