Bakanlar Kurulu sonrasında gazetecilerin sorularını
cevaplandıran
Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü
Cemil Çiçek, "Tabii dışarıda ne oluyor bilemiyorum. Hukuk içinde,
kanun nizam içinde süreç işliyor. Tüm vatandaşlarımızdan kanun nizam içinde davranış bekliyoruz. Gerginliklerden uzak durmalıyız. Kimse bana bir şey sormamalı. Herkes hukuki nizamdan saf almalı. Rektörlerden özel bir beklentimiz yok. Hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapsınlar. Kimseden özel beklentimiz olamaz. Ülkede 40 yıllık bir sorun var. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Biz iki parti olarak böyle çözüm ürettik.
Gönül isterki ana muhalefet ortaya bir çözüm koysun. Çağırımızı yineliyoruz.." dedi.
Cemil Çiçek,
Belçika Anvers Temyiz Mahkemesi'nin
terör örgütü
DHKP-C üyeleriyle ilgili aldığı
beraat kararının,
terörle mücadele konusunda bazı
ülkelerin bulunduğu pozisyonu, samimiyetini ve
işbirliği noktasındaki kararlılığını göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi. Çiçek, ''Artık bu türlü kararlardan sonra 'yargı bağımsızdır' sözüyle bizim yetinmemiz söz konusu olmaz'' dedi.
Çiçek,
Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Almanya'ya gerçekleştirdiği ziyaretin toplantıda değerlendirildiğini söyledi.
Ludwigshafen kentindeki yangının da toplantıda gündeme geldiğini anlatan Çiçek, ''
Hükümet olarak da, millet olarak da beklentimiz olayın bütün yönleriyle açığa çıkarılmasıdır.
Türkiye olarak biz elimizden gelen katkıyı veriyoruz. Alman makamlarıyla da zaten bir çalışma yapılıyor.
Umut ederim, milletimizin, hepimizin beklentisi olan bu konu kısa sürede huzura kavuşur'' dedi.
Çiçek, toplantıda Belçika Anvers Temyiz Mahkemesi'nin
terör örgütü DHKP-C üyeleriyle ilgili aldığı beraat kararını da değerlendirdiklerini belirterek, şöyle konuştu:
''İkinci olarak üzerinde durduğumuz bir başka konu da, geçtiğimiz hafta Türkiye'de bir çok insanın hayatına mal olmuş kanlı
eylemleri gerçekleştirmiş olan bir terör örgütüyle ilgili olarak
Avrupa Birliği üyesi bir ülkede adeta onları aklayan bir kararın verilmiş olmasıdır. Aslında bu örgüt, o ülke de dahil bütün
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin terör örgütü listesinde olan bir örgüttür. Türkiye, terörün her türlüsüne muhatap olmuş ve her türlü terörden de en fazla zarar görmüş bir ülkedir. Dolayısıyla bugün de karda, kışta çok zor şartlarda Türkiye mücadelesini sürdürmektedir. Türkiye'nin talebi ve isteği, uluslararası hukuktan doğan talebi, terör örgütlerine karşı samimi ve kararlı işbirliğidir.''
''BU TÜR KARARLAR, TERÖR ÖRGÜTLERİNE CESARET VERİYOR''
Hiç bir terör örgütünün dış
destek, himaye olmadan varlığını uzun süre sürdüremeyeceğini vurgulayan Çiçek, ''Türkiye'de eylem koymuş, bir çok insanın canına kıymış bu örgütlerin yöneticileri ve mensupları maalesef birçok uluslararası kuruluş içerisinde, beraber bulunduğumuz, bazı
savunma ittifaklarında beraber olduğumuz ülkelerde varlığını sürdürmektedir. Hatta bir kısım yöneticileri oradan bu örgütleri yönetmektedir ve maalesef uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerin gereği de yerine getirilmemektedir'' dedi. Çiçek, bu tür kararların terör örgütlerine cesaret verdiğini vurgulayarak, bunun çok açık ve net olarak bilinmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin bu tür olaylarla ilk kez karşılaşmadığını hatırlatan Çiçek, ''Bize verilecek cevapların da ne olduğunu biliyoruz. 4.5 yıllık Adalet Bakanlığım sırasında bu konuları hep gündeme getirdiğimizde verilen klişe bir cevap vardır: 'Bizde yargı bağımsızdır'... İnanıyorum ki bu türlü konulara tepki konulduğunda da alacağımız ve almakta olduğumuz cevap budur'' diye konuştu. Çiçek, aynı ülkelerin Türkiye söz konusu olduğunda ise mahkemelerin bağımsızlığı ve işin yargıyla ilgili kısmını göz ardı ettiklerini, kararlarla ilgili her türlü tepkiyi koymaktan da geri durmadıklarını söyledi.
Belçika'daki DHKP-C üyelerine ilişkin beraat kararının, terörle mücadele konusunda bazı ülkelerin bulunduğu pozisyonu, samimiyetini ve işbirliği noktasındaki kararlılığını göstermesi açısından önemli olduğuna işaret eden Çiçek, konunun Bakanlar Kurulu toplantısında etraflıca görüşüldüğünü söyledi. Çiçek, bu konunun uluslararası platformlarda takibi ve ortaya konulan tepkilerin ötesinde başka neler yapılabileceğinin bir kaç gün içinde netleştirileceğini belirterek, ''Artık bu türlü kararlardan sonra 'yargı bağımsızdır' sözüyle bizim yetinmemiz söz konusu olmaz. Uluslararası hukuktan doğan ne imkan varsa, bu konuyu her platformda daha yüksek sesle gündeme getirmiş olacağız'' diye konuştu.
Toplantıda ayrıca genel bir durum değerlendirmesi yapıldığını da bildiren Çiçek, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmelerinin Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin
yasa tasarısının da görüşülerek imzaya açıldığını bildirdi.
Hükümet Sözcüsü
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, YÖK Kanunu'nun ek 17. maddesinde yapılacak değişiklikle ilgili kim olumlu bir
teklif getiriyorsa ona, ''Sen bu teklifi niye getiriyorsun'' demeyeceklerini belirterek, ''Çağrımızı tekrar ifade ediyoruz. Neticede bir yasal
düzenleme yapılacaksa bu düzenlemede hem bu sıkıntılar ortadan kaldırılır, hem de endişesi olanların endişelerini ortadan kaldıracak hukuki düzenlemeleri yapabiliriz'' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir soru üzerine, Belediyeler Kanunu'nun bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme gelmediğini belirten Çiçek, kanunla ilgili İçişleri Bakanlığı'nın değerlendirmelerini sürdürdüğünü söyledi. Çiçek, kısa süre içinde bir karara varılması gerektiğini ifade ederek, ''Esas itibariyle bunu kısa sürede neticelendirmemiz zaten
Anayasal zaruret icabıdır. Seçimlere bir yıl kala yapılacak düzenlemeler daha sonraki
seçimler için geçerli olacaktır. Önümüzdeki senenin 29
Mart'ında seçim yapılacağına göre bu düzenlemenin 29 Mart 2008 tarihinden evvel yasalaşıp yürürlüğe girmesi lazım. Bu konudaki çalışmaları neticelendirmek istiyoruz'' diye konuştu.
İstihdam paketiyle ilgili olarak da bunun mali boyutlarının önem arz ettiğini ifade eden Çiçek, ''Neye karar verirsek bunun bütçeye getireceği asgari ve azami yükler var. Bir kısım kuruluşların da beklentileri var. Ekonomik Koordinasyon Kurulu bu konuyu görüşüyor. Onlar bu konuyu bitirmediği için gündeme gelmedi'' dedi.
-''ANAYASAL SÜREÇ İŞLİYOR''-
Bir gazetecinin, ''YÖK Kanunu'nun ek 17. maddesiyle ilgili değişiklikte gecikme olacağı yönünde bir intiba var'' sözleri üzerine Çiçek, şöyle konuştu:
''İşin anayasa çerçevesinde nasıl yürüyeceğine bakmak gerekir.
TBMM, 411 gibi çok önemli bir çoğunlukla, Meclis'in yüzde 80'i, bu 411'in oy tabanı itibariyle neye tekabül ettiğine bakarsanız, yüzde 70'in üzerinde bir vatandaş çoğunluğunu temsil eden milletvekilleri '
evet' oyuyla bir
Anayasa değişikliği gerçekleşmiştir. Bunu, bulunduğu noktadan çok başka türlü değerlendirmeye çalışan bir taraftan 'ortalık yumuşasın' deyip, öbür taraftan da ortamı germek için elinden gelen değerlendirmeleri yapan, söylemde bulunanlar da var. Ama neticede TBMM, 411 gibi önemli bir çoğunlukla bu işe karar vermiştir. Şu an Anayasal süreç işlemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın onayına gitti mi, gidecek mi bilemiyorum. Gittiyse bunun 15 günlük inceleme
yetkisi var. Bu süreç bitmeden hemencecik öbürünü gündeme getirmek, biraz da bu işin intibalarla, izlenimlerle değerlendirmek yerine hukuki gerekçelere bağlı olarak değerlendirmek bence daha doğru olur. Bunun için bu süreç işliyor.''
-''KİM NE YAPACAKSA HUKUKA SORARAK YAPMALI''-
Çiçek, bir gazetecinin, bugün bazı üniversitelerde başörtülü öğrencilerin derse alındığının basına yansıdığını belirterek, ''Bu sorun temel olarak nasıl çözülecek?
Üniversiteler kendiliğinden mi yasaktan vazgeçecek?'' sorusu üzerine de ''Bakanlar Kurulunda olduğum için dışarda ne olup bittiğini
izleme imkanım olmadı'' yanıtını verdi. ''Kimse de ne yapacaksa bana sorarak, bize sorarak yapmıyor'' diyen Çiçek, şöyle konuştu:
''Kim ne yapacaksa hukuka sorarak yapması lazım. Hukuk içinde, kanun nizam çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Benim söyleyeceğim budur. İşleyen bir süreç var. Bu süreci hep beraber yakinen takip ediyoruz. Bütün vatandaşlarımızdan talebimiz şudur: Herkes ne yapıyorsa, ne yapacaksa kanun nizam çerçevesinde yapmalıdır, herhangi bir gerginliğe, taşkınlığa, istismara, suistimale imkan verecek davranışlardan, tutumlardan hepimizin kaçınmış olması gerekir, buna hepimiz dikkat etmeliyiz. Bizim isteğimiz herkesten budur.
Türkiye, Anayasası olan bir ülkedir. Anayasa'da herkesin görev, yetki, sorumluluğu, hakları bellidir. Bu çerçevede bu işlerin değerlendirilmiş olması gerekir diye düşünüyorum. Kimsenin bana bir şey sorarak bir şey yapmasına gerek yok. Herkes, hukuk ve nizamı esas almalıdır.''
-''REKTÖRLERDEN BEKLENTİMİZ YOK''-
Çiçek, ''Rektörlerden özel bir beklentiniz var mı?'' sorusunu yanıtlarken de özel bir beklentilerinin bulunmadığını söyledi. Çiçek, ''Bizim yok.
Milletimizin ne beklentisi varsa onu dikkate almak gerekecektir. Hukuk neyi emrediyorsa, onu ortaya koyarak bu işlemlerin sürdürülmesi gerekmektedir. Her zaman vurgu yaptığım husus, hak ve hukuktur. Onun dışında bizim kimseden, hukuk dışı, özel bir beklentimiz olamaz'' diye konuştu.
''Bayındırlık ve
İskan Bakanı'nın, bazı tapu müdürlüklerinde yaşanan rüşvet olayları konusunda yaptığı bahşiş açıklaması var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna karşılık da Çiçek, bu konunun bakanlar Kurulu'nda görüşülmediğini, sorunun ilgili bakana sorulması gerektiğini dile getirdi.
-CHP'NİN ANAYASA MAHKEMESİNE YAPACAĞI BAŞVURU-
Çiçek, CHP'nin, başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılmasını öngören Anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunacağının hatırlatılarak, ''Ek 17. madde ile ilgili tekliflere açık mısınız?'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''Ortada bir sorun olduğunu hepimizin kabul etmiş olması gerekir. Ortada bir sorun var. 40 yıllık bir sorun var. Üstelik bu sorunu konuşmayan siyasi parti de yok. Ana muhalefet Partisi de dahil olmak üzere, 'ben gelirsem bu işi çözerim' diye 2002 yılında Sayın Baykal'ın beyanı var. Ortada bir sorun var. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Nasıl çözülmesi gerekiyorsa öylece çözülmesi gerekiyor. Hukuk çerçevesinde kalarak, onu baştan söyleyeyim.''
2 parti bir araya gelerek böyle bir çözüm ortaya koyduklarını anımsatan Çiçek, şöyle konuştu:
''Şimdi gönül arzu eder ki, Avrupai anlamda bir muhalefet partisi eğer bir araya gelenlerin ortaya koyduğu çözümü beğenmiyorsa, kendisinin bir çözüm ortaya koymasıydı. O gün konuşmaları takip ettik televizyonlardan, ana muhalefet partisi maalesef ortaya hiçbir çözüm koymadı. Tutanaklar orada, bunların hepsini bir kez daha okuruz. Onun için biz samimiyetle o gün yaptığımız çağrıda, 'gelin bu sıkıntıyı ortadan kaldıralım, öbür tarafta da endişesi olanlar olabilir, o endişeyi de ortadan kaldıracak düzenlemeyi birlikte yapabiliriz' dedik. Bu çağrımızın arkasında duruyoruz. Kim bu noktada olumlu bir teklif getiriyorsa biz ona 'sen bu teklifi niye getiriyorsun' demeyiz. Ama ana muhalefet partisi
iktidar adayıdır, eğer iyi çözümler üretebiliyorsa... Hem ana muhalefet partisi olacaksın, hem de ortaya hiçbir çözüm koymayacaksın, sadece gelen çözümün doğru olmadığını söyleyeceksin. Peki doğru nedir? Ben size sorayım. CHP'nin bir ana muhalefet Partisi olarak getirdiği çözümle ilgili bir fikri olan var mı? Kamuoyu böyle bir fikrin sahibi mi? Biz bu arayışın halen içindeyiz. 'Gelin 40 yıldır Türkiye'yi sıkıntıya sokan bu meseleyi gündemden çıkaralım. Çözüm
koyun orta yere, onu tartışalım, onu konuşalım' dedik. Çağrımızı tekrar ifade ediyoruz. Neticede bir yasal düzenleme yapılacaksa bu düzenlemede hem bu sıkıntılar ortadan kaldırılır, hem de endişesi olanların endişelerini ortadan kaldıracak hukuki düzenlemeleri yapabiliriz. Bunu bir kez daha buradan ifade ediyorum.
Ama göreceksiniz, bu konuda ana muhalefet partisi bir çözüm getirmeyecek. Sadece konunun, şu taraftan, bu kesimden istismar edildiğini söyleyecektir. Çözüm getirmemek de bir başka işin istismarıdır. Bu işlere nokta koymamızın zamanı geldi. Yani bir ülke bir konuyu 40 yıl konuşuyor da çözüme ulaştıramıyorsa, o zaman oturup 'nerede yanlış yapıyoruz' diye düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum. Samimi olarak çağrımız devam ediyor. Ortada herkesi rahatsız eden bir durum varsa, hiç kimse bu olaya, bu gelişmelere sırtını dönemez. Kimin aklında, fikrinde bir çözüm varsa onu ortaya koysun. İyi niyetle bunları tartışabiliriz. Bundan daha açık seçik ne olabilir onu bilemiyorum.''