4 MAYIS 2007 sabahı Mümtaz
Yavuz çok yorgundu. DYP Genel Başkan Yardımcısı sabaha kadar süren Anavatan’la
birleşme toplantısından yeni çıkmıştı. Saat tam 06.05’te cebi çaldı. Arayan genel başkan
Mehmet Ağar’dı.
- Buyurun Sayın Genel Başkan...
- Mümtazcığım salon işini ağırdan al...
Dinleyenler için fazla anlam ifade etmeyen salon kiralama diyaloğu aslında 22 Temmuz seçimlerini etkileyecek bir siyasi gelişmenin, merkez sağın çöküşünün ilk işaretiydi.
Sabaha kadar
Erkan Mumcu ile pazarlık eden Mehmet Ağar, aynı gün öğleden önce, saat 11.00’de
erteleme talebini Anavatan’a resmen iletti.
- Erkan Bey aceleye getirmeyelim, bir gün erteleyelim,
akşama buluşup bir daha konuşalım.
- Olur, ama bu işin acelesi takvimden kaynaklanan bir durum.
DYP ile Anavatan arasında sabah saat 06.00’da imzalanan
protokolün açıklaması Mehmet Ağar’ın talimatıyla böylece geciktirildi. İki başkan ancak 24 saat süren ve Bayar Köşkü’nde noktalanan ek pazarlık sonucunda ertesi gün öğle saatlerinde kameraların karşısına geçip anlaşmayı kutlayabildi.
GÜVEN BUNALIMI VE BEYAZ YALAN
İki lider arasındaki güven bunalımı, aslında daha ilk günden itibaren vardı. İki partinin birleşme görüşmelerine zemin hazırlayan ATO Başkanı
Sinan Aygün bu tereddüdün canlı tanığıydı. Aygün, 3
Mart günü yani protokolden 2 ay önce
Erkan Mumcu’dan şu soruyu duymuştu:
- Ben birleşmeye varım, ama Mehmet Bey’in bu işi gerçekten istediği konusunda kuşkum var. Mehmet Bey’e güvenilmeyeceği söyleniyor. Sen güveniyorsan, ben varım.
Aygün, hemen ertesi gün Mehmet Ağar’ın evine gitti. Bu kez Ağar sordu:
- Mumcu benim için ne düşünüyor?
Aygün birleşme sürecine zarar vermemek için lafı çevirdi:
- Size olumlu bakıyor, güveni var. Çok istekli, siz de ’Evet’ derseniz yola çıkılacak.
Fiyaskonun perde arkası
DEMOKRAT Parti bir projeydi. Türk
siyasetine yön vermek, AKP-
CHP kutuplaşmasına bir alternatif olmak, toplumdaki uzlaşmacı siyaset ihtiyacına
cevap vermek için üretilmiş, büyük bir merkez sağ projesi. Ancak projenin DYP ayağındaki Mehmet Ağar’a göre 25 yıl birbirine küfretmiş iki yapıyı birleştirmek için verilen zamanın darlığından, ANAVATAN ayağındaki Erkan Mumcu’ya göre sahtecilik yüzünden olmadı. Başlamadan çöktü. Bu dizide, fiyaskonun perde arkasını öğreneceksiniz. Şimdiye kadar kamuoyuna yansımayan, kapalı kapılar arkasında kalan çöküş anekdotlarını okuyacaksınız.
Bu köşkte imzalandı
Mümtaz Yavuz’un bürosunda, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu başkanlığındaki heyetlerin sabah 06.00’ya kadar yaptığı toplantıda üzerinde mutabakat sağlanan konular, "Protokol" başlığı altında metne döküldü. Yazma işlemini Yavuz ile Anavatan Grup
Başkanvekili Süleyman Sarıbaş üstlendi. Bu ön protokol, aynı akşam Bayar Köşkü’ndeki görüşmelerden sonra zenginleştirilip iki lider tarafından imzalanarak hayata geçirildi.
Ağar büyüğüm evine giderim
Sinan Aygün’ün görüşmelerinden sonra, arabulucular devreye girdi.
Gazeteci Celal Kazdağlı ile Mehmet Ağar’ın danışmanı Osman Bostan liderleri buluşturmaya çalıştı.
Celal Kazdağlı’nın ilk durağı 12
Nisan’da Erkan Mumcu oldu:
- Erkan Bey, mutlaka Ağar’la bir araya gelmelisiniz.
- Reddetmem, ama muhatabımdan aynı samimiyeti görmek isterim.
Bu sözler Kazdağlı için ilke anlaşması anlamına geliyordu. Sıra
buluşma yerinin tespitine geldi. Erkan Mumcu, "O benden büyük, ben onun evine gideyim" deyince mesele çözüldü.
Kazdağlı, Osman Bostan’la birlikte 16 Nisan günü Erkan Mumcu’yu kendi otomobiliyle Ağar’ın evine götürdü. Evde
Emel Ağar dahi yoktu, görüşme dışarıya sızmadı.
ATAKULE’YE KEYİF YÜRÜYÜŞÜ
Ağar’ın evindeki görüşme bir saat sürdü ve birleşme kararına varıldı. Dört gün sonra iki lider Cinnah Caddesi’ndeki bir büroda buluştu. Günlerden cumaydı, aslında iki lider de cuma namazına gidecekti. Ama zamanın nasıl geçtiği anlaşılamadı ve namaz kaçtı.
İlk fark eden Ağar oldu, saatine baktı:
- Neyse bu da hayırlı bir iş, memleket, millet için.
Allah affetsin.
Bürodan ayrılan Ağar’ın keyfi yerindeydi.
Celal Kazdağlı’nın koluna girip Cinnah Yokuşu’nu tırmandı. Atakule’ye kadar yolunu kesenler, otobüsten inip "Birleşin bizi kurtarın" diye
destek verenler oldu.
Demokrat Parti var, görseli yok
Her şey, görünürde iyi gidiyordu. 5
Mayıs’taki birleşme protokolü için Anavatan, Dedeman Oteli’nin büyük salonunu kiraladı.
Ancak iki liderin ortak basın toplantısının yapılacağı salona giren Anavatanlılar şaşırdı.
Toplantıya bir saat kala ortalıkta sadece DYP
bayrak ve amblemleri vardı.
Erkan Mumcu’nun Özel Kalem Müdürü Şükrü Demiryürek, kardeş partinin yöneticilerine sordu:
- DP görseli koysak daha iyi olmaz mı?
- Elimizde yok ki...
Demiryürek, yeni partinin amblemini hatırladı.
Türkiye haritası üzerine kırat figürü, DP’nin yeni amblemiydi. Bu amblemi kullanmak isteyen Demiryürek, son bir rötuş yaptı. Kırat’ın yönünü Doğu’dan Batı’ya çevirdi, soranlara da, "Türkiye Batı’ya koşuyor" dedi. DP’nin amblemindeki bu önemli değişiklik, böylece siyasilerin haberi bile olmadan tamamlanmıştı
HÜRRİYET