İşte DP'nin ekonomi vaatleri

Demokrat Parti (DP), Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Altınok başkanlığında 'Aş-İş-Onurlu Yaşam Programı' başlığı altında ekonomi programını 18 Haziran günü açıkladı.

İşte DP'nin ekonomi vaatleri

Program, 'ne yapacağından' önce, kiminle ne yapmayacağını söyleyerek başlıyor: "Ekonomide Aş-İş-Onurlu Yaşam Programında, IMF ile stand-by anlaşması uygulamasına son verilmesi öngörülmüş, gerekirse bir 'shadow program' (gölge program) ya da 'reserve account' (yedek akçe hesabı programı) üzerinde anlaşmaya gidilmesi planlanmıştır." DP programının hedefleri ise "Programımızın hedefi, Türk halkına 'Aş ve İş' sağlamak suretiyle halkın 'Onurlu Yaşamasını' temin etmektir. Ülkemizde yaşayan her bireyin, her sahada insan haklarına saygılı, adil, yoksulluk ve açlığa mahkûm edilmeyen bir ortamda yaşamasının sağlanmasıdır. Bu çerçevede, programdaki hedefimiz: Halkın geçim sıkıntısını gidermek, İşsizliği önlemek ve rekabet ortamını yeniden tesis etmektir. Bu hedefe ulaşmada: enflasyonu körüklemeden, sürdürülebilir iddialı bir büyümeyi gerçekleştirmektir" biçiminde sayılmış. İddialı Makro Hedefler Somut ekonomik hedefler; yıllık ortalama yüzde 8 büyüme hızı, yüzde 6'nın altında işsizlik oranı, yüzde 5'in altında enflasyon oranı şeklinde saptanmış. Doğrusu, bu hedefleri oldukça 'iddialı' bulduk. Ayrıca her zaman olduğu gibi "Nasıl?" diye de sorduk. Programın detaylarını, DP Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Altınok ile seçim kampanyasını yürüttüğü İstanbul'da görüştük. "Dünyada bir likidite bolluğu var. Böyle bir fırsatı yakalayan ülkelerden biri olan Türkiye'nin bu fırsatı kullanıp kullanmadığı tartışmaya açık. BRIC diye bilinen ülkelerin ekonomik tabloları ile Türkiye'yi karşılaştıralım. Bu ülkelerin hiçbirinde bizde olan kırılganlıklar yok. Büyüme trendleri açısından, biz son dört-beş yılda ortalama yüzde 7 küsuru tutturduk diyoruz. Ama gözden kaçırdığımız bir şey var. Bizimkisi yüzde 9.9'dan başladı aşağı doğru gidiyor, Brezilya'nınki yukarı doğru çıkıyor, Çin'inki sabit, yüzde 10'un altına hiç inmiyor, Hindistan yukarı doğru gidiyor. Enflasyonda, aynı şekilde onlar daha istikrarlı bir enflasyon rakamı yakalamışken, biz tam tersine indirdiğimizi zannederken, tekrar yukarı trende girmiş olduk. Biz bunu, rakip diyebileceğimiz ülkelerle mukayese ettiğimiz anda, arzu ettiğimiz tarzda bunu gerçekleştiremediğimizi görüyoruz." Hedef işsizliği azaltmak "Türkiye'nin en büyük sorunu işsizliktir. Mal ve hizmet üretimini ne zaman artırırsınız, ki bunda da dikkat edilmesi gereken bir husus var; sermaye yoğun yatırımlar yaparsanız, işsizliği yine çözemezsiniz. Emek yoğun sahalara dönmeniz lazım." "Ben bir hesap yaptım. Türkiye'ye başından bu yana gelen sıcak paraya, 2006 yılı sonuna kadar ödediği faiz ya da getiri tutarını ben hesap ettim: Türkiye son dört yılda 41 milyar dolar ödedi. 2002 yılında 8.5 milyar dolar, 2003 yılında 22 milyar dolar, 2004 yılında 27-28 milyar dolar. Sonunda, 2006'da 64 milyar dolar, şimdi 85 milyar dolar. Şimdi bu paraların o tarihteki getirileri, kur değişimini de hesaba kattığımda bu rakam çıktı. Peki Türkiye bu parayı üretimi geliştirmek için kullansaydı? Türkiye'ye doğrudan gelen yabancı yatırım miktarı ne kadar deseydik, bu da 41 milyar dolar çıkıyor. Yani biz yabancıya, bir anlamda bir tarafta 41 milyar dolar aldık, öbür taraftan geri verdik adamlara. Bu işin kaynağını nereden bulacağımız önemliydi, yüzde 8'lik büyümenin kaynağı şöyle; eğer ben bu düşük kur-yüksek faiz belasını bu problemi çözecek biçimde, piyasaları oluşturabilirsem, düzeltmek de zorundayım." Yıllık yüzde 8'lik büyüme hızı, yüzde 6'nın altında işsizlik oranı öngörüyorsunuz. Türkiye'de nüfus artış oranı yüzde 2 civarındayken, nasıl olacak da, yüzde 6'ya çekeceksiniz? Şimdi istihdamı artırabilmenin tek yolu var; üretim yapmak, bunu yapabilmek için de başlangıçta yatırımlarınızı gerçekleştirmeniz gerekir. Düşündük taşındık nasıl yapabiliriz diye. Her yeni gelen öğrenci, aslında işgücüne katılan sayı. Bunu 600 bin kabul edelim. Bizim her yıl 600 bin kişilik bir yeni iş sahası yaratmamız lazım. Bizim programımızda, mümkün olduğunca yapılacak işi devlete yaptırmamaktır. Devlet aktif rol oynamaz piyasada. Ama bir iş yapılacak ise ya benim kendi sermayedarım yapsın, ya da yabancı sermayedar gelsin. Yabancı sermayeye yaklaşım tarzımızı da söyleyeyim; bıraksınlar burada bilmem ne satın almayı. Bir şey yapacaklarsa, gelsinler Türkiye'de mal ve hizmet üreten bir ünite yükseltecek iş yapsınlar ya da bir kişilik istihdam artışını getirsinler, başımızın üstünde yerleri var. Üretime bakarım mı diyorsunuz? Evet, üretime ve istihdama bakarım. Satın almaya karşı mısınız? Hayır değilim, ilave teşvik alamaz. Çok farklı teşvik yöntemleriyle mutlaka üstesinden gelmesi gerekir Türkiye'nin. Türkiye'nin bırakıp işini gücünü, üretimi nasıl artıracağım, altyapıdaki 4 buçuk-5 yıllık boşluğu nasıl dolduracağım, ona bakması gerekiyor. Çok iddialı bir hedef değil mi? Evet. Çok iddialı. Enflasyonla mücadele feda mı ediliyor? Programda, hedefler içinde enflasyonda 'yüzde 5'in altı' denilmiş. Bu hedef, yüzde 3 de olur, yüzde 4.5 da. Beş yılda nereye geleceğiz? Ya da diğer bir deyişle, biz 2-3 yıl enflasyonla mücadeleyi feda mı edeceğiz? Hayır. Bundan vazgeçmek diye bir şey söz konusu değil. Ama, şunu unutmayalım, her politika değişikliğinin platformu farklı yere gelir oturur. Platform, dengelerin sağlandığı yerdir bana göre. Bugün sağlanmış olan yerde, kur ve faiz, büyüme ve enflasyon farklı yerdedir. Bu platform belki biraz farklı yere çıkacak. Çıkması da doğaldır. Ama program, uzun vadede düşündüğünüzde, AKP gelirken ekonomideki bu kırılganlıkların ortaya çıkabileceğini, işsizliğin buraya geleceğini tahmin ediyor muydu? Türkiye'nin bütün sanayi üretiminin, ara mal ve hammadde tedarikinin ithalatla karşılanacağını hesaba katmış mıydı? Enflasyonla mücadele ederken, onarılamayacak derecede tahribat yaptıysanız, o mücadelenin bana göre hiç anlamı yok. Her şey değil, enflasyon. Anadolu'ya gidin, esnaf ve sanatkâr diyor ki, biz eski günleri arıyoruz. Çünkü öyle rakipler gelmiş ki piyasaya, özellikle ithalatla, adamın iş yapmasına imkân ve ihtimal yok. Peki bu bir anlamda rekabet ve verimlilik artışı, olması gereken değil mi? Ama oralarda gelişmiyoruz ki biz şimdi. Habire ithal ediyoruz. Hem sorunları çözmek, hem de üstüne bir şeyler koymak açısından, saydığınız hedef zor bir hedef değil mi? Başka türlü yakalayamazsınız. Hindistan nasıl yakaladıysa, Çin nasıl yakaladıysa, Türkiye niye yakalayamasın? Hızlı büyümenin yolu KOBİ'lerde Teşvik dediniz. Üretime teşvik verseniz, iki yıldan önce üretim açısından sonuç alamazsınız. Bakın, hızlı gidebilmenin yolunu KOBİ yoluyla çözeceğiz. Bu işletmeler, ya işlerini kapatıyorlar, ya da makul düzeyde iş yapabilecekleri yerler gidiyorlar. Gazetelerden okuyoruz. İşte, Mısır'a giden tekstil, Bulgaristan'a giden fırıncı vesaire, Orta Asya'ya giden müteahhitlik işleri. Bunların hepsi, aslında Türkiye'den giden KOBİ'ler. Niye gidiyorlar? Çünkü artık kimse kendisinden onun ürettiği malı almıyor. Sebep, adamın maliyetleri yükseliyor. Ben bunu, bir yerde çözebilmenin yolu olarak görüyorum. KOBİ'leri ürettiğini satabilen hale getiren... Rekabet deyince aklıma döviz kuru geldi. Açıkladığınız programın bir yerinde, "Türk parasının konvertibilitesi ve dalgalı kur sistemi ile günlük piyasada oluşması temel yaklaşımımız olacak" derken, bir başka yerinde 'değiştirilecek kur politikası sayesinde' deniliyor. Bir başka yerde ise "Özellikle düşük kur politikasının sonucu olarak borçlanma ve sıcak para girişleri ile oluşan fazlalığın ekonomide yol açtığı dengesizlikler ve kırılganlıklar kur politikasındaki değişimle düzeltilecek" denilmiş. Kur politikasında ne değişecek? Kur politikasını değiştirdiğiniz zaman, artık yatırımlarınızda sermayenin dışında bir yaklaşım tarzı ortaya çıkacak. Orada KOBİ'ler öyle teşvikler alacak ki, sadece ve sadece 49 ilde değil. Öncelik vereceğimiz sektörler belli. Yabancıya karşı rekabet şansınız yok oluyor. Sizin bu sayede, ithal etmek durumunda kaldığınız ürünü içeridekinin üretip de onunla rekabet edebilmesi için kur politikasının değişmesi gerekir. Peki nasıl değiştireceksiniz? Somut olarak? Zaten işin can alıcı noktası bu. Buna hiç kimse cevap veremez. Piyasa dediğinizde aklınıza gelen, arz ve talep miktarına göre değişiyor. Benim bu fiyatlarla oynayabilmem için arz ve talebi etkilemem lazım. İşte piyasa koşullarının oluşması dediğimiz olguyu yaşamamız lazım. Merkez Bankası daha fazla döviz mi alacak? Hayır efendim. O döviz arzının buraya gelişinin nedenini bilirseniz eğer, ki siz 5 normalin üzerine artı 13 veriyorsunuz. Hangi para gelmez buraya? Peki faizleri mi düşüreceksiniz? Benim söylediğim şu; piyasanın koşullarını o hale getireceğim ki benim mali piyasalarımın yüzde 80'i yabancıların elinde. Bu, bir Deutsche Bank müdürüne, "Biz kurların yukarı çıkmasına engelleriz, gerektiğinde müdahale ederiz" dedirttiriyor. Bir Merkez Bankası için zûldür bu. Bir Türk otoritesi için de, kendi parasının değerini kendisi ayarlayamıyor, yabancılar belirliyor tezinin kuvvet kazanmasına neden oluyor. Ekonominizin yönetimi başkasının elinde, piyasanızın yönetimi yabancıların elinde, siz kalkmışsınız Merkez Bankanızla ya da Hazinenizle bu ekonomiye hâkim olacağınızı söylüyorsunuz. Size oldurtmazlar. Ben şimdi dönüyorum, diyorum ki, biz bu bozulmuş şartları yeniden ihya edeceğiz. Nasıl? Her şeyden önce, bu piyasalarda rekabet bozulmasının temelinde yatan, yapılmamış olan reformları hemen gerçekleştirmek zorundayız. Reformların yapılması şart Hangileri onlar? Bir, hukuk reformunun bir an evvel bitmesi lazım. Siz bir alacak, bir ihtilafınızı yıllarca mahkemede süründürüyorsanız, alacağınızın anlamı kalmıyor.Yine yasal düzenlemeler içerisinde, siyasetin gerçek anlamda şeffaflaşmasını sağlayacak, toplumda kabul görmeyen oluşumları ortadan kaldıracak, Cumhurbaşkanı seçiminden parti genel başkanının seçimine kadar, bunları temin edecek reformlar. Vergi reformu örneğin. 12-13 adet reform. Bunların hepsinin yapılması gerekiyor. Demokrat Parti, "Ekonominin genel dengesi içinde yer alan kamu dengesinde, kamu finansman açığının kapatılabilmesi için, mevcut bütçe açıklarının yıllık yüzde 30'a ulaşan dengesizlikleri, her yıl gelirlerin bir önceki yılın gelirine göre sabit fiyatlarla yüzde 5 oranında artırılması, giderlerin ise yine aynı esaslar çerçevesinde bir önceki yıl giderlerine nazaran yüzde 5 oranında azaltılması ilkesi çerçevesinde üç yıl içinde dengeye kavuşturulacaktır" deniliyor. 3 yıl boyunca her yıl, reel olarak yüzde 5'lik harcama daraltma, yüzde 5'lik gelir artışı iddialı değil mi? Başka türlü o dengeyi sağlayamazsınız. O büyümeyi de sağlayamazsınız. Bunlar hesap meselesi. Şunu da söyleyebilirdik, "Gelirleri yüzde 1 artır, giderleri yüzde 1 azalt", o zaman programın süresi 10 yıla çıkıyor. Ama katılaşmış alanlar da var. Örneğin sosyal güvenlik harcamaları, personel harcamaları? Efendim, elbette katılaşmış alanlar var. Bugün kayıt dışılığın boyutunu bilemiyoruz. Biz diyoruz ki, insanların kayıt dışılığa kaçışının nedenlerini yakalayabilirsek çözeriz. O nedenle diyoruz ki, yüksek olan vergileri düşürüp, tabanı genişletip bugünkü hasılayı elde ederiz. "Faizler Merkez Bankası tarafından piyasa koşullarında serbestçe tespit edilecektir" diyorsunuz. Bir merkez bankası faizi piyasa koşullarında nasıl tespit eder? Zaten bütün olay orada. Rekabet ortamı bozulmuş olduğu için o kadar çok talep var ki, bunu yukarıda tutma zorunda kalıyor. Bir miktarı da suni bunun. Çünkü yabancı paraya karşı olan talebi de yukarıda tutma gereği ile karşı karşıya Merkez Bankası. Merkez Bankası'na faizleri indirme yönünde baskı oluşacak mı? Döviz kuru konusunda aynı şekilde. Piyasalarda bakılan şeyler bunlar... Hayır kesinlikle. Geçmişteki mesleki tecrübemle şunu gördüm; talimatla faiz inmez. Talimatla kur da yükselmez. Bunların gerçek anlamda oluşabilmesi için piyasa koşullarının oluşması lazım. Demokrat Parti döneminde piyasalar yerine oturacaktır. Doğrudan yatırıma ve özelleştirmeye gelelim. Özelleştirmeyi Hükümetten tamamen ayrı, bağımsız bir varlık yönetim şirketi yapısında yürütmeyi düşünüyorsunuz... Bakın, buradaki şeffaflık konusu önemli. Kamuda görev yapan herkes şeffaf olmak zorunda. Kimin malını kime veriyorsunuz derler insana. Bu denilmeyecek mi? Denilecek bakın söyleyeyim. Peki doğrudan yatırımda sektörel ve oransal bir sınırlama düşünüyor musunuz? Bakın, mali piyasalar böyle konuları hafife alınacağı bir sektör değil. Belirli bir işi yapabilmeniz için belirli finansal imkânlara sahip olmanız gerekiyor. Bu yoksa, hiçbir şey yapamazsınız. Biz buradaki düzenlemeyi hafife almamalıyız derken, bunun koordinasyonunu da sağlamadan yapmamalıyız. SPK ve BDDK hepsi birleşmelidir. TMSF sigorta şirketine dönüşmek zorunda. Üç aydan daha fazla bir varlığı elinde bulundurma. Ya sat, ya da ilgili devlet kurumuna devret. İştirak ise götür ver Hazine'ye. BDDK kaldırılacak diyorsunuz, üst kurul düşündüğünüz için. Bankacılık Kanunu'ndaki hukuka ve Anayasa'ya aykırı tüm hükümler kaldırılacak diyorsunuz. Şu kadarını söyleyeyim. Bankalar Kanunu'nun 137. maddesini açıp okuyun. Kanuna ne yazılmış? 5020 Sayılı Kanun yazılırken, ne denildi? Bir grupla ilgili geçici olarak konuldu denilmedi mi? Adalet Bakanı o tarihte söylemedi mi? Eğer Demokles'in kılıcı gibi Türk bankacılık sektörünün üzerinde tutarsanız bu tehdidi, bu sektörde bir tane Türk kalmaz. Neden kalsın? Satar çıkar. Tarıma gelelim. "Desteklenen tarım ürünleri için gerçekçi fiyat tespitine yöneleceğiz" diyorsunuz. 'Gerçekçi' ile kast edilen nedir? Dünya piyasalarından fiyatlandırma söz konusu olacakken, kur yukarı çıktığında sizin içerideki ürününüzün Türk Lirası olarak değeri de o düzeylere gelme durumunda olacak. Kur düşük olduğu sürece, dışarıdaki pamuk sizin pamuğunuzdan daha ucuz. Tarımda maliyet kalemlerinde dış piyasalardaki rekabette karşı karşıya kaldıkları zorluklarda onları desteklemek istiyoruz. Sulamasında, gübresinde, mazotunda... ****************** DP'nin programına katkısı olanlar: Tevfik Altınok, Binhan Oğuz, Süleyman Tuluğ Ok, Altan Koçer, Tanju Yörükoğlu. DP: Bir yıl içinde vergi reformu Verginin tabana yayılması ve kayıt dışılığın önlenmesi için gerekli önlemler alınacak. İstihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik yükü azaltılacak ve tedricen yüzde 20'ye düşürülecek. Kurumlar vergisi oranı yüzde 15 oranına indirilecek. Gelir vergisinde; asgari ücret vergi dışı bırakılacak, mevcut vergilendirme oranları dört kademeye indirilecek, her türlü harcamanın gelir beyanından düşülmesi sağlanacak. Katma değer vergisinde mevcut oran yüzde 8'e düşürülecek, ÖTV yerine gerçek anlamdaki lüks mal teslimlerinde Lüks Tüketim Vergisi'ne (LTV) geçilecek. Damga vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi kaldırılacak. Gerçekleştirilecek vergi reformu ile hem vergi gelirlerinin yapısı, hem de vergi oranlarındaki yeni düzenlemeler, kayıt dışı öncelikle vergi kaçırmanın cazibesini azaltmak suretiyle ekonomiyi de kayıt altına alacak ve kamu kaynaklarının GSMH'ye oranla payı artırılacak. Vergi Reformu, azami bir yıl içinde öncelikle gerçekleştirilecek, ancak, vergi reformunun neticelerinin elde edilmesinin zaman alacağı da hesaba katılacak. DP'nin ekonomi politikası hedefleri Önemli ölçüde üretim, istihdam ve ihracat yaratacak ve bölgesel kalkınma farklılıklarını ortadan kaldıracak projeler için özel teşvikler verilecek. Orman vasfını yitirdiği için orman sınırları dışında kalan yerler, gelir getirecek şekilde değerlendirilecek. KİT'lerin ürettiği mal ve hizmetler açısından kamu yararı ve kamu hizmeti tanımlaması yeniden yapılacak, temel mal ve hizmet üreten kamu iktisadi teşebbüsleriyle sınırlı kalmak kaydıyla dört yıllık program süresince, KİT'ler ya özelleştirilecek ya da tasfiye edilecek. Bankacılık kesiminde, özel sektörün faaliyet göstermesi esas alınacak, ancak, Ziraat Bankası ve Halk Bankası'nın özelleştirmesi Program sonuna bırakılacak. Özelleştirmenin açık, net ve şeffaf bir yöntemle yapılması için; özelleştirme Hükümet tarafından yapılmayacak. Özelleştirme idaresi yeniden yapılandırılarak bağımsız bir varlık yönetim şirketi yapısında olacak. Özelleştirme ihalelerine gireceklerde yeterlilik ön planda tutulacak. Yabancı-yerli sermaye ayırımı yapılmayacak. Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında, işsizlik sigortası, kapsamı, yararlanma koşulları ve biriken fonun kullanımına ilişkin esaslar çağdaş bir biçime getirilecek. Tarım Destekleme politikalarında; desteklenen tarım ürünleri için gerçekçi fiyat tespitine yönelinecek. Fındık, kuru üzüm ve pamuk desteklemelerinde özel politikalar oluşturulacak. Peşin ödeme uygulamasına geçilecek. Alımlarda sınırlama uygulaması kaldırılacak. Tarım desteklemesi yapan kuruluşlarca piyasa düzenlenecek. Ürün borsaları sistemi yaygınlaştırılacak. "Her köye internet" sloganı ile en kısa sürede, en az bir bilgisayarı ve internet bağlantısı olmayan köy kalmayacak. Hedef 1 milyon yeni KOBİ kurulması ve böylece 5 milyon istihdam sağlanması olacak. Sosyal Güvenlik reformuyla istihdamdaki yüklerin azaltılması suretiyle kayıt dışılığın asgariye indirilmesi ve kayıt içine alınan istihdamdaki artışla yaratılacak kaynaklar sayesinde bugünkü hasıladan daha fazla kaynak yaratılması esas alınacak. Her yıl GSMH'nın yüzde 6'sı büyüklüğünde bir iç tasarruf kaynağı yaratılması ve Merkezi Bütçeden halen sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılan GSMH'nın yüzde 4.9'una ulaşan desteğin, önümüzdeki 4 yıllık dönemde, yüzde 2.6'ya 10 yıllık dönemde ise yüzde 1'e indirilmesi hedeflenecek. UĞUR GÜRSES - RADİKAL
<< Önceki Haber İşte DP'nin ekonomi vaatleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER