İşte MHP'nin ekonomi politikası

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), 22 Temmuz genel seçimi öncesinde seçim beyannamesini açıklayan ilk parti oldu. Ekonomide MHP neyi, nasıl yapmayı planlıyor?

İşte MHP'nin ekonomi politikası

MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural'la partinin ekonomi programının ana başlıklarını konuştuk. Oktay Vural'la, seçim kampanyasını yürüttüğü İzmir'de görüştük. Bizim yorumumuz, MHP'nin seçim beyannamesindeki ekonomik hedefler ve saptamalara bakılırsa, parti 'merkeze odaklanan' bir anlayışla konumlandırılmış. Sert, ürkütücü, tedirgin edici yaklaşım ve söyleme yer verilmemiş. Örneğin, yabancı sermayenin belli sektörlerde yoğunlaşmasına sınırlama getirmeyi düşünüyorlar, ancak yine de kendilerini bağlayıcı kesin değerlendirmelerden de kaçınıyorlar. 'Değerlendiririz, teknik detayına bakarız' gibi yaklaşıyorlar. Önce, MHP'nin 'Milli Duruş ve Kararlılık Belgesi' başlığıyla sunduğu seçim beyannamesindeki ana başlıklara ve bellibaşlı konulardaki yaklaşımına bakalım. MHP, programının temel amacını: 'İstihdam dostu, sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek, işsizlik ve yoksulluğu azaltmak ve gelir dağılımını daha adil hale getirmek, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığını azaltarak rekabet gücü yüksek bir üretim ekonomisi tesis etmek, ekonominin dış kaynak bağımlılığını azaltarak şoklara dayanıklı hale getirmek ve kırılganlığı azaltmak, kamu ve özel sektör borç stokunu sürdürülebilir bir seviyeye indirmek' olarak tanımlıyor. Bu amaçlar çerçevesinde; rekabetçi piyasa ekonomisinin geliştirilmesi ve hukuki altyapısının güçlendirilmesi hedefleniyor. MHP'nin seçim beyannamesinde en çok vurgulanan bir unsur var, o da, 'katma değer'. Katma değeri yüksek ve yenilikçi bir üretim ekonomisi hedefleniyor. MHP'nin hedefleri arasında, her yıl ortalama yüzde 7 büyüme ve 700 bin yeni iş imkânı, enflasyonun beş yıllık bir dönem sonunda yüzde 3'e çekilmesi, sağlanacak faiz dışı fazlanın ise GSMH'ya oranında 2,3 puanlık bir düşüş sağlanacağı vaadi yer alıyor. Döviz kuru rejimi MHP'nin beyannamesinde, 'Kurların piyasa şartlarına göre belirlendiği serbest döviz kuru politikası uygulanacaktır' deniliyor. 'Ancak, piyasanın derin olmaması dikkate alınarak, kısa dönemde kurlarda aşırı dalgalanmalara ve spekülatif hareketlere müdahale edilecektir' notu düşülüyor. Diğer taraftan, kur politikası için; 'rekabetçi bir kur politikası uygulanacak', 'gerçekçi bir döviz kuru politikası uygulanacak', 'Türk parasının uluslararası piyasalarda rekabeti yapay olarak önleyecek derecede değerlenmesine izin verilmeyecek' gibi hedefler de gösterilmiş. Bu farklılığı Oktay Vural'a sorduk: "Rekabetçi kur politikası dediğimiz aslında, uluslararası rekabet gücümüzü sağlayacak sağlıklı bir ortamda belirlenmiş kur demek. Mali piyasalardaki köpükle sağlanmış bir denge değil, milli ekonomiyle sağlanmış bir denge. Dalgalı bir kur ise benim dış ticaret açığım artıyor, kur düşüyor. Kur niye fonksiyonunu icra etmiyor? Demek ki, kur sağlıklı bir ortamda işlemiyor. Ha, buna müdahale etmek gerekiyor mu? Gerekmiyor mu? Biliyorsunuz piyasalara müdahale etme görevi Merkez Bankası'na aittir. Dolayısıyla Merkez Bankası'nın döviz alım müdahaleleri, faiz gibi araçların bağımsızlığını biz gözetiyoruz. Bu piyasalara müdahale edilmesi dediğimiz husus, bizim belirlediğimiz siyasi amaç doğrultusunda, rekabetçi bir kur politikasını oluşturma doğrultusundaki müdahalelerdir. Ama bunu, iktidarın kur rejiminden vazgeçerek, piyasaya müdahale edeceği, kur tespit edeceği bir müdahale olarak düşünmüyoruz. Siz, kuru belirleyen unsurları yönetemezseniz, kuru düzenleyemezsiniz. Bizim asıl amacımız, kurun işlediği ekonomideki sıkıntıları çözerek, kurun rekabetçi bir noktaya taşınması demektir." Güçlenen ulusal paraya MHP'nin bakışı... "Son birkaç yıllık bir dönemde Türk Lirası değerleniyor. Milliyetçi bir parti için bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?" diye soruyoruz. Vural şöyle yanıtlıyor: "Ben bir milliyetçi olarak daha fazla ihracat yapmak isterim. Para dediğimiz husus, sizin ürettiğiniz mal ve hizmetlerin rekabet gücü ile alakalıdır. Bu rekabet gücü olmadan oluşan değerlenme, kaynaklarınızın dışarı transfer olmasına yol açıyor. Paranın güçlenmesi ekonominin güçlenmesi ile olur. Kısa vadeli sermaye hareketleri Yüksek miktarda para giriş-çıkışları büyümede de kırılganlık yaratıyor. Bu giriş-çıkışlar ekonomide dalgalanmalar yaratıyor mu? Yaratıyorsa, tedbir alınmalı. Tedbir nasıl olmalıdır? Bu tedbir, ilave para girişini engelleyen mi olmalıdır? Engellediğiniz zaman risk oluşmaya başlar. O riski yine biz ödemeye başlarız. Bunu Türkiye'nin kurumları ile oturup değerlendireceğiz elbet." Uluslararası rekabet MHP, üretim faktörlerinin katma değerinin artırılması üzerine odaklanmış. Beyannamede 'katma değere' defalarca atıfta bulunulmuş. Oktay Vural: "Ekonomimizin en önemli unsurlarından biri beşeri sermayedir. Önümüzdeki 20 yıl tarihi bir dönemdir. Türkiye'de bağımlılık oranı azalmaktadır. Avrupa'da ise artmaktadır. Çalışabilir nüfus artmaktadır. Bu çalışabilir nüfusu istihdam edilebilir nüfusa çıkarttığımız anda büyük bir sıçrama yapabiliriz. Tarihi fırsat budur. Nitelikli bir işgücüne gitmemiz gerekiyor. Zorunlu eğitim süresinde yüzde 10'luk bir artış, milli gelirde yüzde 9'luk artışa sebebiyet veriyor. Biz, onun için zorunlu eğitimi dokuz yıldan 12 yıla çıkarmayı hedefliyoruz. Üniversiteyi sınavsız hale getirmeyi ve daha nitelikli bir işgücü oluşmasını hedefliyoruz. Yeni yeni teknolojiler gelişiyor; nano teknoloji, hidrojen ekonomisi gibi yeni şeyler. Sizin bunlara hazır araştırmacı insan gücünü yetiştirmeniz lazım. Sanayicinin emrine vermeniz lazım bu kaynağı. Bizim amacımız asgari ücretli istihdamı artırmak değil. Daha nitelikli istihdamı artırıp, daha fazla gelir elde etmesini sağlamak. Hedeflerimizden biri de, açık ticaret. Zaman zaman bize soruyorlar, 'Duvarları mı kapatacaksınız' diye. Hayır. Biz diyoruz ki; milli düşünelim, küresel davranalım." Bütçe-Maliye politikası MHP, 'kamu açıkları ve kamu borç stokunun azaltılarak, kamu kesiminin mali piyasalar üzerindeki ağırlığının hafifletilmesi sağlanarak' enflasyonu düşürmeyi hedefliyordu. Maliye politikasının hedefi de aynı biçimde tanımlanmış. MHP, vergi oranlarını düşürmeyi, vergi tabanını genişletmeyi, dolaylı verginin payının düşürülmesini hedefliyor. Bir taraftan kamu açıklarının düşürülmesinin hedeflendiği söylenirken, diğer taraftan, 'Faiz dışı fazla hedefi, kamu yatırımlarını ve sosyal destekleri engellemeyecek bir seviyeye çekilecektir' deniliyor. Nereye? Bunun yanıtını MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin seçim beyannamesi sunuşunda buluyoruz. Bahçeli, "Faiz Dışı Fazla/GSMH oranında 2,3 puanlık bir düşüş sağlanacak ve bu suretle sosyal destek projelerinde kullanılmak üzere yaklaşık 16,8 milyar YTL tutarında bir kaynak oluşacaktır" diyordu. Biz de bunu, yani 'Faiz dışı fazla düşürülerek kaynak yaratılması mümkün değil, bu 'harcama artırmak' değil midir' diye Vural'a sorduk (Not: Faiz dışı fazlanın azaltılması, faiz dışındaki harcamaların artırılması ya da gelirlerin azaltılması ile mümkün olur). Vural şöyle yanıtladı: "Reel faizi düşürdüğünüz zaman, gerçekte sizin bu borç yönetimi dışındaki bütçenizde bir rahatlama meydana getirebilirsiniz." Peki MHP reel faizi nasıl düşürecek? "Bu bir siyasi hedef. Mevcut faizler yüksek. Böyle bir ortamda faizlerin düşürülmesi gündeme getirilebilmeli mi?.. Getirilebilmeli." Bununla kısa vadeli faizleri mi kastettiğini soruyoruz, Oktay Vural 'Evet' diyor. Peki ya Merkez Bankası buna yanaşmazsa? Vural, "Ekonomik aktörlerin oyunun kurallarını yazarken, aktörlerin kuralları beraber tespit ettikleri ve uygulayacağı ve katılacağını düşünüyorum" diyor. Ya piyasa buna katılmazsa? "Ona yapacak bir şey yok. Ama Merkez Bankası ve kamunun birtakım araçları vardır. Reel faiz bir sorun ise bunu çözmemiz gerekir." Özelleştirme MHP, özelleştirmede, satışları halka arz yoluyla yapacak. Elde edilecek gelirler ise harcanacak: 'Dar ve sabit gelirlilere yönelik sosyal politikaların finansmanında kullanılacaktır' deniliyor. Daha az müdahaleci, daha çok piyasacı bir KİT politikası hedefleniyor. KİT'lerde profesyonel yönetim anlayışına geçileceği belirtiliyor. MHP, 'Özelleştirilecek KİT'ler değerinin en uygun olduğu konjonktürde, bulunduğu sektörün işleyişine engel olmayacak ve katkı sağlayacak şekilde özelleştirilecektir' diyor. Peki günümüzün hızla gelişen dünyasında, en uygun konjonktür nasıl yakalanacak? "Öngörü ve doğru tespit gerekiyor tabii ki. Satmak kadar doğru biçimde işletmek de önemli. Rekabet gücü için varlıklarınızı verimli kullanacaksınız. Yatırım yapmaktan kaçınan bir modele girdik. Oysa, düzgün yöneticiler olsaydı, piyasalara duyarlı olsaydı, halka açık olsaydı. Kim müdahale edebilirdi? Kamu varlıklarını iyi yönetmemiz lazım, iyi yöneticiler getirmemiz lazım. Siyasetin elde edeceği rant burada olmalıdır. KİT'leri, piyasalarda iyi yönetici olmuş kişilerin yönetmesi lazım. Siyasi bir pazardan uzaklaşmak lazım. Yabancı sermaye Mülk satışlarında hukuki ve fiili karşılıklılık olmasını istiyoruz. Bazı kısıtlamalar getirmek istiyoruz. Mevcut kısıtlamadan farklı olacak. Yabancı sermaye yatırımlarında, ülke üretimine katkıda bulunacak sermayeyi tercih ediyoruz." Belli sektörlerde yabancı sermayeye sınır konulmalı mı? Oktay Vural MHP'nin yaklaşımını şöyle anlatıyor: "Konulması gerekiyor. Stratejik bir dengenin oluşması sağlanmalı. Bugün menkul kıymetler piyasamızın yüzde 70'i yabancıların elindedir." "Peki yabancı gelenlerin bir bölümünün 'bıyıklı yabancı' olarak bilinen Türk yatırımcılar olduğunu hesaba katıyor musunuz?" diye sorduk. Vural, "Tabii Türkiye'de bir de öyle bir ayrım oldu biliyorsunuz. Biz onu kaldıracağız." derken, aslında menkul kıymet kazançlarında yerli-yabancı ayrımına işaret ediyor. Peki 'yerlilere yüzde 10, yabancılara sıfır' uygulanan stopaj oranını nasıl eşitleyecekler? "O da programımızın bir parçası. Denge sıfırda mıdır? Ortada mıdır? Ekonomik programın yaklaşımında olacaktır." Tarım MHP'nin seçim beyannamesindeki tarım politikası açıklamasında, 'Doğrudan gelir desteği, ürünlerin arz ve talebi dikkate alınarak ödenecektir' deniliyor. Arz açığı olan ürünlerde prim sisteminin devam edeceği, prim miktarlarının artırılacağı, ödemelerin doğrudan üreticiye yapılacağı belirtiliyor. Metnin devamında, 'Her yıl için dekar başına doğrudan gelir ödeme miktarı enflasyona paralel olarak artırılacaktır' deniliyor. Bir tarafta, ürün arz ve talebine, diğer tarafta alana göre gelir desteğinden bahsediliyor. Bu karışıklığı Oktay Vural'a sorduk. "Primli bir sisteme geçeceğiz. Üretimle ilişkilendirerek gelir desteği vermeyi düşünüyoruz" diyor. MHP ve popülizm "Bizim programımız, uzun vadeli bir gelişme stratejisinin hedeflendiği bir programdır. 2023'te kişi başı 25 bin dolarlık bir gelir hedefliyoruz. MHP 1999'da koalisyon ortağı olduğunda da popülist yaklaşımları değil, elini taşın altına koyan bir yaklaşımı ortaya koymuştur. MHP'nin ekonominin gereklerini dikkate alan bir temel tercihi vardır. Dolayısıyla kısa vadeli yaklaşımlar uğruna orta ve uzun vadeyi heba eden bir yaklaşımı Türkiye'nin aleyhine görüyoruz. Yalnız bizim programımızın sosyal boyutu vardır." Soruyoruz: "Genel Başkan sayın Devlet Bahçeli'nin sunuşunda, kamu çalışanlarına, öğretmenlere, emeklilere, işsizlere, güvenlik görevlilerine yapılacak ilave ödemeler planlandığı yer alıyordu. Bunlar, hemen 'kasadan çıkacak' 12.5 milyar YTL'lik bir boyutu olan harcamalar. Oysa, kaynak olarak gösterilen, kayıt dışının azaltılması, vergi tabanının genişletilmesi gibi önlemlerle sağlanacak gelirler daha ileride 'kasaya girecek' bir özellikte. Bu nasıl olacak?" Vural, "Bunlar 2008 yılı programıdır. Bizim başka türlü kaynak paketimiz de var. Kaynaklarla ilgili detaylara koymadık programda. Önemli ölçüde, vergiye başvurmadan sağlayabileceğimiz kaynaklar da var. Bunlara ilişkin adım atmadan da, bunun spekülasyonunu yapmayı da doğru bulmuyoruz açıkçası" diye açıklıyor. Oktay Vural, bir programın başarıya ulaşmasının güven sağlamakla mümkün olduğunu söylüyor. İstikrar programının, 'uzlaşma yoluyla tedavi' demek olduğunu vurguluyor. Tüm kesimlerin programı desteklemeyi sağlayacakları, uzlaşmayı sağlayacakları bir potada toplama gereğine dikkat çekiyor. Peki MHP seçim öncesinde davet de aldığı halde, neden TÜSİAD'a ya da TOBB'a giderek sunum yapmadı? Oktay Vural, "İktidar olduklarında Türkiye'nin hükümeti olacağız, herkesin hükümeti olacağız. Şimdi, adeta bunlarla ilgili girişimlerimiz siyasi iktidarın özel tercihleri gibi nitelendirilebileceği için karşı çıkıyoruz" diyerek yanıtlıyor. IMF ilişkileri "Güvenilir bir ekonomik 1 program ve bu programa uyacağına güvendiğiniz bir kadro var mı, yok mu? Bunu sağladığınız zaman IMF gibi kurumlar da destekler zaten. Şu soruyu da soralım; IMF gerçekten bir denetim görevini yapabilir mi? Bu dönemde yaptı mı? Sorgulayalım, nerede beyefendiler? Bütçe dengesi yok, bir sürü popülist uygulamalar. IMF gerçekten ekonomik hedeflere mi odaklanmış, siyasi hedeflere mi odaklanmış? Bu soruyu da sormak zorundayız. Uluslararası piyasaların güvenini sağlayabilecek, güvenilir bir ekonomik programı şeffaf bir biçimde topluma sunup, şeffaf bir biçimde denetimini ve uyacağımızı ifade ettiğimizde, zannederim IMF gibi bir çapaya ihtiyaç olmayacağını düşünüyoruz." Enflasyon ve Merkez Bankası'na bakış MHP, enflasyon hedefini 'enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürerek beş yıllık bir dönem sonunda yüzde 3'e çekmek ve fiyat istikrarını sağlamak' biçiminde tanımlamış. 'Kamu açıkları ve kamu borç stokunun azaltılarak, kamu kesiminin mali piyasalar üzerindeki ağırlığının hafifletilmesiyle' bunun sağlanacağına inanılıyor. 'Beş yıllık bir dönem sonu' için hedef konulmasının enflasyonla mücadelenin askıya alınıp alınmadığını, böyle bir tanımın 'zaman odaklanmasının' muğlak olduğunu anımsatarak Oktay Vural'a sorduk. Yanıt: "Aslında Türkiye'nin açık enflasyon hedeflemesi başarılı olamadı. Bunun bir muhasebesinin yapılması lazım. Yani enflasyon hedefini yüzde 4 koyup, yüzde 9.86 çıkarmak bizatihi enflasyon oluşturup milletten para çalmak demek. Biz fiyat istikrarını ekonomide durgunluğu oluşturmayacak bir yerde sürdürmemiz lazım diye düşünüyoruz. Takdir edersiniz ki, bu bir hükümet programı değil, siyasi bir hedef. Üç yılın sonunda mı olur, daha önce mi olur ? O ayrı. Siyasi, ekonomik bir hedeftir bu." Atama süreçlerini kamuoyuna güven veren, Merkez Bankası'nı siyasileştirmeyen bir yaklaşımla bakarız meseleye. Çünkü, Merkez Bankası bağımsızlığı uluslararası bazda kabul edilmiş bir konu. Benim hedeflerim şöyle: 1. Fiyat istikrarını sağlayın diyorum. 2. Rekabet gücümü düşünün diyorum. 3. Büyüme ile çalışabilir nüfusumu daha fazla istihdam edebilir bir ekonomi istiyorum diyorum. Fiyat istikrarı bunun genel çerçevesidir ama, bu değişkenleri de dikkate alan tali unsurlarla desteklenmiş bir politika." MHP'nin ekonomi politikası hedefleri Kayıt dışılık azaltılacak, vergi tabana yayılacak. Ücret gelirleri için ayrı bir vergi tarifesi uygulanacak ve vergi oranları 5 puan daha düşük belirlenecek. Asgari ücretten vergi alınmayacak. Menkul kıymet sermaye iratlarına uygulanan stopaj oranlarında yerli ve yabancı ayrımına son verilecek, eşit oranda vergi alınacak. Rekabetçi piyasa ekonomisi geliştirilecek, hukuki altyapısı güçlendirilecek. Kamu mali yönetimi ve mali kontrol sistemi etkin hale gelecek Ekonomi bakanlığı kurulacak Yüksek ölçüde katma değer ve istihdam sağlayan yatırım projelerine yüksek oranlı 'yatırım indirimi' uygulanacak. KİT'lerde profesyonel yönetim anlayışına geçilecek. Kâr ve vergi odaklı bir KİT işletmeciliğine yönelinecek Özelleştirmeler uygun konjonktürde, halka arz yöntemiyle yapılacak. Halk Bankası halka arz yöntemiyle satılacak, Ziraat Bankası kamuda kalacak. Mali piyasalar üst kurulu kurulacak, Yabancı sermayenin milli güvenlik ve ekonomik istikrarı olumsuz etkileyecek ve rekabeti engelleyecek şekilde, bulunduğu sektörde hâkim konuma gelmesine meydan verilmeyecek. Yabancılara mülk satışının esasları gözden geçirilecek. Tarımda doğrudan gelir desteği, ürünlerin arz ve talebi dikkate alınarak ödenecek. Tarımsal girdilerden alınan ÖTV ve KDV kaldırılacak UĞUR GÜRSES - RADİKAL
<< Önceki Haber İşte MHP'nin ekonomi politikası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER