Bir gazetenin
Devlet Bakanı Aliye Kavaf’ın bağlı olduğu kurumlara yönelik: ‘İhale ile,
sözleşme ile
personel alıyorlar’ başlığına yönelik Kavaf şunları kaydetti:
“ Biz insana
hizmet veren bir bakanlığız. Özürlülere, yaşlılara
bakım hizmeti veriyoruz. Biz 8-5 değil 24 saat, 3 vardiya personel çalıştırıyoruz.
Maliye Bakanlığı’nın tahsis ettiği personel ile bu işe yürütmeyiz dolayısı ile hizmet alım sureti ile de personel çalıştırmak durumundayız. Zaten 2007 yılında Ana
yasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir karar da var. Bu kararda halkın sosyal memnuniyetini arttırmak ve hizmetlerin aksamamasını sağlamak üzere hizmet alım sureti ile personel çalıştırılabilir diyor. Biz yasalara aykırı bir şey yapmıyoruz; ama bu hizmetlerin aksamasından doğacak sıkıntılar ve bedeller çok daha ağır olabilir.
“ Mücadeleyi sokak gösterilerinde değil, parlamento da verin!”
Devlet Bakanı
Selma Aliye Kavaf;
bütçe görüşmeleri sırasında BDP’li
Sevahir Bayındır ile yaşadığı tartışmayı şu şekilde anlattı:
“ Sevahir Hanım
koltuk değneği ile kürsüye çıktı. Bir sokak gösterisinde, polisin müdahalesinde düşerek kalçasını kırmış. Kendisine geçmiş olsun diyoruz; ama bütçe görüşmelerinde konuşurken bu olayda beni sorumlu tuttu. Koltuk değneğini bana bıraktı, bende; ‘ Sizin yürümeniz gerekir, buyurun alın’ dedim. Mücadelesini verdiğin şeyi, meşru bir şekilde, parlamento da ifade etmek varken, sokak gösterisinde anlatmaya çalışırsan kaçınılmaz sondur bu.”
“ SHÇK’de çocuklar aç değiller!”
“Dünkü bir gazetede,
Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun araştırmasına göre, yapmış olduğu bir incelemede, Yatılı Bölge Okulları(YBO)’nın ve Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çocukların aç kaldığına ve üşüdüğüne dair haberler vardı. Sosyal Hizmetler Kurumu’nda kayıtlı 40 bin çocuğumuz var.Bunlardan 30 binini
ailelerinin yanında destekliyoruz. Ekonomik
yoksulluk nedeni ile bırakıyorsanız bırakmayın diyoruz, biz ihtiyacı karşılayalım, aile bütünlüğü bozulmasın diyoruz. Aileleri olmayanları ise çocuk evlerinde,
Sevgi Evleri’nde ve Koğuş
tipi yapılarda barındırıyoruz; ama 5 yıl içerisinde koğuş tipi yapıları terk etmiş olacağız.” dedi.
“ İnsan Hakları Komisyonu’nun Alt Komisyon Başkanı
Mustafa Ataş, konu olan
rapora yönelik yazısında Yatılı Bölge Okullarının
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğunu ifade etmiştir ve raporda çocuklar İlköğretim 2. sınıfa giden kız çocukları ile görüşüldüğü ve onlara personellerin iyi davrandığından, istediklerinin yapıldığından söz etmişlerdir. Gazetecilerimiz bu tip şeyleri haber yapmak istediklerinde bize başvurmaları gerekmektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çocuklar aç, üşüyorlar diye yapılan haberlere karşılık bu rapor
cevaptır” diye sözlerine devam etti.
“ Sevgi Evleri’nde ötekileşme yok!”
“ 35 ilde Sevgi Evi sitelerimizden var. Halen yapımı devam edenler de var. Orada sosyal hizmet uzmanları ile birlikte kalıyorlar. Sevgi Evleri adı üstünde, ‘Ev’. Kurumsal yapılarda 5 yıldızlı rahatlığı sağlayabilirsiniz; ama ev sıcaklığını, aile sıcaklığını veremezsiniz. Sevgi Evleri’nde aile sıcaklığı da yaşanıyor. Kendi sorumluluklarını biliyor çocuklar. Mahalle okuluna gidiyorlar, komşuluk ilişkileri gelişiyor. Ev ortamı çocukların
ders başarılarını bile olumlu yönde etkiliyor. Tel örgüler ile çevrilmiş koğuşlara koyduğunuzda kendilerini, ötekileşmiş hissediyorlar, sonra da davranış bozuklukları ortaya çıkıyor. Bir evi paylaşıyor olmak onları çok olumlu geliştiriyor” diye konuştu.
“ Zihinsel altyapının gelişmesi lazım!”
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın kadına ve çocuğa şiddete yönelik yayınladığı
genelgeden söz eden Kavaf, şunları kaydetti:
“ 2005’teki Türk
Ceza Kanunu’ndan başlayarak, bir dürü yasa çıkardık. İlk defa bir Başbakan kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı bir genelge yayınladı. Yasa çıkarıyorsunuz; ancak hayata geçmesi zihinsel altyapının gelişmesi ile yani eğitim ile mümkün oluyor. Biz kurum personelinden başladık eğitime. Peki vatandaşın zihinsel altyapısını nasıl geliştireceğiz? Toplumdaki kanaat önderlerinden faydalanmamız gerekir. 2015 yılına kadar 100 bin tane din görevlisini yetiştireceğiz, kadına yönelik şiddet üzerine.
Cuma namazlarında, imam kadına yönelik şiddetten söz ederek zihinsel altyapıyı oluşturacak.”
“ Ayşe Paşalı cinayeti: Şiddetin suç vesikası!”
‘Dezavantajlı grupların tamamına hizmet eden bir bakanlığız’ diyerek önemli açıklamalarda bulundu:
“Ayşe Paşalı olayı bir cinayetti, insanın içini acıtan bir görüntü. Gerçekten ‘Şiddetin suç vesikası.’ AKP iktidara geldiğinden bu yana, kadına ve çocuğa şiddete sıfır tolerans ile konuları değerlendiriyor. İdamdan sonra en ağır ceza olan müebbet
hapis cezası getirildi.
Kadının Statüsü’nün
teşkilat yasası yoktu, teşkilat yasası olmadığı için dolayısı ile bütçe de yoktu, biz çıkardık ve kamuoyunda az diye eleştirilen bütçeyi de biz koyduk. Kadına harcanan parayı sadece Kadının Statüsü’nde değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nda da,
Sağlık Bakanlığı’nda da ciddi bütçeler çıkardık” diyerek “ Yasalar nasıl uygulanır? Kadın şiddete maruz kaldığında polise gider, polisin duyarlı olması gerekir. Bunun için polislere eğitim verildi. Sonra kadın hastaneye gider, sağlık personellerine de eğitim verildi. Son olarak da 326 Aile Mahkemesi hakimine de eğitim verdik. Bu çalışmalar
eylem planlarında devam ediyor” diye konuştu.
“ Evli olmayan çiftlerde korunabilecek!”
“ Kadınların ve çocukların şiddete maruz kalmasını istemeyiz. Ayşe Paşalı bu kadar ağır olmayan şiddetleri yaşadığında bize başvurabilirdi ve biz gerekli kurumlarda ilgilenirdik. İkinci yol olarak kadın doğrudan mahkemeye başvurmuş; ama
tedbir kararı alınamamış ve böyle bir olay meydana gelmiş. Tedbir kararının çıkmamasının sebebi de evli olmamaları olabilir diye düşündük ve yasalarda yeni şeylere ihtiyaç var ise, evli olmayan çiftlerinde korunması ile ilgili bir
düzenleme yaptık, gündeme getireceğiz” diyerek sözlerini noktaladı.