AB-
Türkiye Karma
Parlamento Komisyonu
Eşbaşkanı Helene Flautre,
Cumhuriyet Halk Partisi (
CHP) Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 29
Ekim Cumhuriyet
resepsiyonuna katılmamasının doğru olduğunu düşünmediğini söyledi.
Zaman Gazetesi'nde düzenlenen 'Türkiye-AB ilişkilerinde
son durum,
referandumun müzakerelere etkisi' konulu toplantıda konuşan Flautre,
başörtüsü sorunun bireysel özgürlükler, eğitim ve kadın-erkek eşitliği çerçevesinde çözülmesi gerektiğine işaret ederek, CHP'nin başörtüsü boykotu sebebiyle Cumhuriyet resepsiyonuna katılmayışının
demokrasinin gelişmesi adına iyi olmadığını dile getirdi. Totaliter rejimler dışında, hiçbir partinin bütün vatandaşları kendisi gibi düşünme ve memnun etme şansının olmadığını ifade eden Flautre, farklılıkların zenginlik olduğunun altını çizdi.
Türkiye'deki muhalefetin "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (
AK Parti) gizli ajandası var" iddiasına inanmadıklarını dile getiren Helene Flautre, "AK Parti'nin gizli bir ajandası varsa, onda demokrasi yazılıdır. AK Parti'nin Türkiye'yi Müslümanlaştırdığı ya da daha muhafazakarlaştırdığı söylentilerine de inanmıyoruz. Bunu söyleyenlere sormak lazım sizin de bir ajandanız olsun siz de alternatif oluşturun." şeklinde konuştu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AHİM) Türkiye'deki başörtüsü sorunu konusunda verdiği kararın Türk
halkını tatmin etmediğinin bilincinde olduklarını dile getiren AB-Türkiye Karma Parlamento komisyonu Eşbaşkanı, başını örttüğü için, eğitim, kamusal
hizmet ve diğer alanlarda zorluklarla karşılaşan kadınları iyi anladıklarını aktardı.
BAŞÖRTÜSÜ BİREYSEL HAKLAR ÇERÇEVESİNDE ÇÖZÜLMELİ
AB'nin temel ilkelerinden birinin de kadın-erkek eşitliği olduğunu aktaran Flautre, "Yeni anayasada bununla ilgili maddeler olacaktır.
Başörtüsü konusu Avrupa'da da tartışılıyor. Başörtüsünün bireysel özgürlükler çerçevesinde çözüleceğine inanıyorum. Başörtüsü konusunda tarafların kutuplaşmayı önlemek için ortak bir paydada buluşması gerekiyor. Mesela, üniversitede başörtüsünün takılmasına izin verilseydi,Türk toplumu daha mı İslamlaşmış hale gelecekti. Bu konu
Fransa ve Almanya'da da tartışılıyor. Bunun üzerinden Türkiye'nin
AB üyeliğine karşı argümanlar oluşturmaya çalışıyorlar. Bu gerçek değil, Türkiye İslamlaşmıyor. Türkiye'nin
demokratikleşme süreci var, demokrasinin bu şekilde derinleşmesine bakacak olursak,
türban aslında toplumu bölecek bir konu haline gelmemeli." şeklinde konuştu.
Türk halkının referandumda hükümete güçlü bir
destek verdiğini dile getiren Flautre, "Avrupa askeri
kontrol altına aldığı için referandum paketini destekledi. Pakette kadın haklarını iyileştirecek, pozitif ayrımcılığı öne çıkaran maddeler yer alıyor. Bu paketin kabul edilmesi,
iktidar partisinin zaferi ya da muhalefetin, ulusalcıların kaybı denilebilir."
Türkiye'nin bu çerçevede
sivil bir anayasaya ihtiyaç duyduğunu belirten AB temsilcilisi, gelecek yıl yapılacak seçimlerin çerçevesini yeni anayasa tartışmalarının oluşturacağını kaydetti. Yapılacak yeni anayasa üzerinde konsensüs oluşması gerektiğinin altını çizen AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Flautre, bireysel özgürlüklerin ve kadın-erkek eşitliğinin yasalarla pekiştirilmesi gerektiğini beyan etti.
Mevcut Türkiye anayasandaki 'vatandaşlık' kavramanın değiştirilmesi gerektiğine işaret eden Helene Flautre, "
Anayasadaki vatandaşlık açılımının Türklük olarak yer alamsı şeffaf değil. Her vatandaşın kendi tarihçesi, inancı, kendi ırkı, etnik ve siyasi kimliği var. Türkiye anayasasında vatandaşlık konusunda eşitsizlik var. Anayasada vatandaş etnik bir kimliğe işaret ediyor. Bu konuda
Kürtler de memnun değil." dedi.
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ BİRLİĞE YENİ BİR PERSPEKTİF KAZANDIRACAK
Avrupa Birliği ülkelerinin, aralarında üzerinde uzlaşamadıkları bir çok konu olduğunu dile getiren Flautre, bazı ülkelerin Euro'nun kullanılmasından yana olduğunu, bazılarının karşı çıktığını dile getirdi. Türkiye'nin üyeliğinin AB için çok önemli olduğunu aktaran Helene Flautre, "Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların niyeti kötü. Onların Türkiye'nin üyeliğine karşı öne sürdükleri gerekçeler, Avrupa Birliği'nin kuruluş felsefesine zaten ters. AB'nin global bir yapıya kavuşması için Türkiye'yi muhakkak içine alması gerektiğine inanıyorum. Eğer Avrupa ayakta kalmak istiyorsa, kendi içindeki sorunlar ile birlikte Türkiye'nin üyeliğini de açık açık tartışmalı. AB'de bazı çevreler Türkiye'den korkuyorlar. Türkiye'nin AB'ye girmesiyle büyük bir entegre sorunu yaşayacaklarını öne sürüyorlar." ifadelerini kullandı.
AB TÜRİKYE'NİN ORTA DOĞU POLİTİKASINI DESTEKLEMELİ
AB'nin Türkiye'yi
Orta Doğu politikasında yalnız bıraktığını ifade eden Flautre,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki duruşunu önemsediklerini aktardı. AB'nin Türkiye'ye Orta Doğu politikasında cesaret vermesi gerektiğinin altını çizen Flautre, "Türkiye Orta Doğu sorununda alternatif bir politika geliştirdi. Bölgede etkisi büyük olan Türkiye'nin geliştirdiği yeni ses sorunların çözümüne daha barışçıl yaklaşmakta. Silah kullanılmadan da sorunların çözülebileceğini göstermekte. Türkiye ve Brezilya'nın birlikte yürüttükleri
İran nükleer sorununun çözümü konusundaki çabalarının AB tarafından desteklenmemesi büyük bir hata idi.
Gazze konusunda da Türkiye çok etkili bir politika izledi. Bölgeye dünya kamuoyunun dikkatini çekti. Bu konuda da AB Ankara'ya gereken desteği vermedi ve sırtını çevirdi." dedi. Flautre, Erdoğan ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğulu'nun İsrail'in Mavi
Marmara gemisine yaptığı kanlı saldırıya verdiği tepkinin AB tarafından dikkatlice izlendiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Orta Doğu'da İran dışında da nükleer güce sahip olan ülkelerin olduğu hatırlatmasını dile getiren AB temsilcisi, "Gül'ün dediklerine katılıyorum. Türkiye Orta Doğu'da ne İran'ın ne de İsrail'in nükleer güce sahip olmasını istiyor. Ben de katılıyorum. Orta Doğu'da deklare edilen ya da edilmeyen bütün nükleer
silahlara karşı olmamız lazım." ifadesini kullandı.
AB temsilcisi Türkiye'nin de
nükleer santral kurma planı yatığını hatırlatarak, "İster askeri olsun ister sivil olsun nükleer güç, başımıza büyük bir beladır. Yediğimiz balıktan tutun, içtiğimiz suya kadar nükleer atıklardan nasibini almış. Bulunduğum ülke Fransa nükleer çöplüğe dönmüş. Türkiye denizleri olan bir çok
yenilenebilir enerji üretebilecek imkanlara sahip, nükleer santral kurmak hem de sismik bir bölgede Türkiye için çok kötü olur." şeklinde konuştu.
Toplantıya; Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ekrem Dumanlı, Zaman ve diğer gazetelerden köşe yazarları, akademisyenler ve üniversite öğrencileri katıldı.
(CİHAN)