BDP Genel Başkan Yardımcısı
Gültan Kışanak,
Van'daki depremden sonra, 'BDP'liler nerede?' diyerek partilerini eleştiren
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a
yanıt verirken, "BDP, halkımızın önüne konulan bir kap sıcak aşta, sıcak bir battaniyede, insanları soğuktan koruyan
giysi, sevgiydi, sosyal dayanışmaydı" dedi. BDP'li Kışanak,
depremin üzerinden 1 ay geçmesine rağmen henüz geçici konutların bulunmadığını, insanların soğukta salgın hastalıklarla baş etmeye çalıştığını, ısınabilmek için yanmayı göze aldığını belirterek, "
AK Parti neredeydi? sorusunun net cevabı, enkazın altında" diye konuştu.
Diyarbakır'da bir araya gelen BDP'li Belediye başkanları,
Van depremi gündemini içeren toplantı gerçekleştirdi. Sümer
Park Resepsiyon Salonu'ndaki toplantının açılışında konuşan BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, deprem sonrası BDP'li Belediyeler ile ilgili yapılan eleştirilere yanıt verdi.
Depremin olduğu ilk andan itibaren BDP'li tüm yerel
yönetimlerin anında harekete geçtiğini ve ellerindeki bütün olanakları harekete geçirdiklerini söyleyen Kışanak, şöyle dedi:
"Başbakan ikide bir 'BDP nerede?' diye sorup duruyor. Tüm belediyelerimiz ilk günden itibaren,
sağlık ekipleri,
kurtarma ekipleri, iş makineleri ile Van'a gitti. Bir gün olsun oradan ayrılmadılar. Her gün, her saniye oradaydık. Bu bizim görevimizdi. Biz insanlık görevimizi ve halkımıza karşı olan sorumluğumuzun gereğini yerine getirdik. Bundan sonra da en güçlü şekilde bunu yerine getirmeye çalışacağız. Ama 'AK Parti neredeydi?,
Hükümet neredeydi? diye sorduğumuzda alacağımız cevaplar çok açık ve nettir. İlk iki gün kurtarma ekiplerini sevk edemediler. İlk bir hafta neredeyse çadır dağıtamadılar. 20 gün geçti
hasar tespiti yapamadılar, ikinci depremde insanlar yeniden yaşamını yitirdi. Birinci deprem afetti, ikincisi
cinayet oldu. Şimdi depremin üzerinden 1 ay geçti hala geçici konutlar yok. İnsanlar soğukta salgın hastalıklarla baş etmeye çalışıyor. Isınabilmek için yanmayı göze alıyorlar. İşte AK Parti buydu. AK parti neredeydi? sorusunun net cevabı, enkazın altında. Devletin yapabileceği birkaç şeyin tamamını halktan esirgedi. Profesyonel kurtarma ekipleri ağırlıklı olarak devletin harekete geçirebileceği ekiplerdi, bunu zamanında harekete geçiremediği için can kaybı arttı.
Afet yönetimi devletin, merkezi yönetimin elindedir, çadırlar zamanında dağıtılamadığı için depremzedeler ilk bir hafta neredeyse sokakta geçirmek zorunda kaldı. Hasar tespiti yapmak merkezi hükümetin göreviydi. Bizim bütün katkı yapma yönündeki çağrılarımıza
teknik personel desteğimizi de redederek, hasar tespitini yapmadılar. Şimdi yapmaları gereken bir şey var; affet
bölgesi ilan etmek ve bu depremzedelerin geleceğine yönelik hiç değilse umut vereci bir çalışma yapmak."
"VAN'DAKİ GÖÇ'Ü DURDURUN" ÇAĞRISI
BDP'li Kışanak, yaptıkları ön çalışmada Van'ı 7 bölge esasına göre planlamak ve belediyelerini de bu bölgelere göre dağıtarak belli bir sorumluluk altına gireceklerini savundu.
Milletvekili Gültan Kışanak, "Bu yardımların daha sistemli ve ihtiyaç sahibine doğrudan ulaşmasında daha etkili olacaktır. Halen Belediyelerimizin bütün sağlık, danışmanları ve teknik ekipleri çalışmalarını sürdürüyor. Bugünden itibaren her gün 30 bin kişi sıcak yemek çıkartan mutfaklarımız mevcuttur. Bundan sonra da bu çok daha organize ve planlı bir şekilde devam edecektir. Onun için bir kez daha hükümete; 'Şimdiye kadar yaptıklarınız yeter, biran evvel kalıcı konutları temin edin, konteynerleri,
prefabrik evleri kurarak Van'daki göçü durdurun' çağrısı yapıyoruz" dedi.
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Van depremiyle bölge yönetimlerinin nasıl bir ihtiyaç olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını savundu. Kışanak, afet yönetimi konusunda yetkinin bölge yönetimlerinin elinde olmadığı için acının büyüdüğünü öne sürerken, "Önümüzde yeni bir anayasa yapma süreci var. Halkın ihtiyaçlarını karşılayacak, siyasal, sosyal ve
ekonomik sorunları çözecek yerel yönetimleri güçlendiren bölge yönetimlerinin oluşmasına olanak sağlayan bir düzenlemenin yapılmasıdır. Bölge yönetimleri kurulmasındaki ısrarımız devam edecek. Yerel yönetimlerini güçlendirmeyen, hiçbir irade artık 21. yüzyılda demokratik bir yönetim olarak kabul edilmiyor. Türkiye'de bu katı merkezi yönetim anlayışından bu yeni anayasa döneminde kurtulacağını
ümit ediyoruz" dedi.