''
Anayasa Mahkemesi, 12
Eylül ihtilalinin kaldırdığı
senatoyu fiilen ihdas etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, Parlamentonun üstünde bir senato konumundadır'' dedi.
Kurtulmuş, parti genel merkezinde düzenlenen il başkanları ve il müfettişleri toplantısında yaptığı konuşmada, ''başta Anayasa'da olmak üzere hukuk, eğitim, yargı ve ekonominin üzerine kurulan
vesayet düzeneklerine'' değindi.
Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının ardından
Türkiye'nin ''ulus devlet olarak kurulduğunu ancak devlete uygun ulusun inşa edilemediğini'' öne süren Kurtulmuş, Batı ülkelerinde uluslaşma ve demokratikleşmenin birlikte yürütüldüğünü, Türkiye'de ise demokratikleşmenin, millet egemenliğinin arka plana itildiğini kaydetti.
Demokrat Partinin
iktidara gelmesiyle dönemin ''iktisadi ve siyasi elitlerinin'' rahatsız olduklarını, durumdan rahatsız kesimlerin gayretleriyle hazırlanan 1961 Anayasası ile de ''bürokratik oligarşinin vesayet sistemini kurumsallaştırdığın'' ifade eden Kurtulmuş, ''
Milleti kendi başına bırakırsanız bu millet
seçim yapmayı bilmez, 'tek başına bırakırsanız davulcuya, zurnacıya kaçar' örneğinden hareketle 1960 ihtilalinden bu yana vesayet düzenekleri kurulmuştur'' görüşünü dile getirdi.
-''KARARLAR MİLLET DENETİMİNDEN KAÇIRILDI''-
Kurtulmuş, 1961 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesi, Senato ve Yüksek Askeri
Şura ile yargı sistemi, güvenlik ve askeri kararların millet denetiminden kaçırıldığını, 1982 Anayasası ile de Türkiye'deki
siyaset alanının daraltıldığını öne sürdü. Bu dönemde kurulan
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Milli
Güvenlik Kurulu ve YÖK'ün de vesayet sisteminin en kalın halkaları olduğunu savunan Kurtulmuş, son olarak da ''Derviş Restorasyonu'' olarak tanımladığı düzenlemelerle
Merkez Bankasının yapısının değiştirildiğini, kurulan üst kurullar aracılığıyla da
ekonomik kararların milletin denetiminden uzaklaştırıldığını iddia etti.
''Böylesine vesayet düzenekleri içerisine hapsolmuş bir
demokrasiye demokrasi demek mümkün değildir. Bu sistemin adı bürokratik oligarşidir'' görüşünü ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
''Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası ile siyasetin tabanı milletten ayrılmıştır. Siyasette oligarşik bir demokrasiye döndürülmüştür. Son olarak da sisteme 2001'deki yargı brifingleriyle yargı oligarşisi eklenmiştir.
2007 yılında anayasa değişliğini iptal eden Anayasa Mahkemesi, hukuk sisteminde yeni bir dönemi başlatmış,
12 Eylül ihtilalinin kaldırdığı senatoyu fiilen ihdas etmiştir. Türkiye'de Anayasa Mahkemesi parlamentonun üstünde bir senato konumundadır.''
-''CHP'DEN İPTAL BAŞVURUSUNU GERİ ÇEKMESİNİ RİCA EDİYORUM''-terfi ettirdiğini'' söylediğini anımsatan Kurtulmuş, ''CHP'nin
Ergenekon avukatlığından, milletin avukatlığına terfi etmesinin en güzel göstergesi olarak Sayın Kılıçdaroğlu'ndan CHP'nin Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu iptal başvurusunu geri çekmesini rica ediyorum'' diye konuştu.
Anayasa Mahkemesinin, anayasa değişikliğine ilişkin kanunun iptal edilmesine yönelik başvuruyu esastan görüşmemesi gerektiğini savunan Kurtulmuş, başvuruyu gündemine alan Anayasa Mahkemesinin ''kendisine verilmeyen bir yetkiyi bir kez daha parlamentonun üstüne çıkarak kullanmaya kalkıştığını'' söyledi.
-MHP'NİN ''OLAĞANÜSTÜ HAL'' TEKLİFİ-
Türkiye'deki vesayet sistemini perçinleyen olgulardan birinin de
terör olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
''Ne zaman daha çok demokrasi gündeme gelse, artan ya da artırılan terör olayları Türkiye'de demokrasinin önünü kesecek bir
araç olarak görülüyor. Türkiye'de terörü önlemenin demokrasi,
insan hakları ve hukuk devleti çerçevesinde olmaktan başka hiçbir yolu yok. Bu çerçevede hiçbir kimsenin
olağanüstü hal gibi demokrasi dışı yolları
teklif dahi etmemesi gerekir. Olağanüstü hali teklif edenlerin parlamentoda bulunması de kendileri açısından yaman çelişkidir. Bu millet, partileri milletin sorunlarını çözsün diye
Meclise gönderiyor. Bir parti düşünün ki 'biz bu sorunları çözemiyoruz, gelip başkaları çözsün' diyor, olağanüstü hal istemek 'biz demokrasi açısından seçilmiş kişiler olmayı kabul etmiyoruz, seçilmemiş olan kişiler sorunları çözsün demek'. Bunun demokrasi ile bağdaşır yanı yoktur.''
Millete dönük yüzü nedeniyle milletten rahat oy alan ''sağ liberal revizyonist' siyasetçilerin Türkiye'nin siyasi hayatında mevcut olduğunu anlatan Kurtulmuş, bu akımın da karar mercine milleti koymak yerine, Türkiye'deki sorunları çözmek yerine, iç ve dış şartları arkalarına alarak sorunları revize etmeye çalıştıklarını savundu.
Sağ liberal revizyonistlerin dışarıdan gelen yardımlarla Türkiye'nin demokratikleşmesini sağlamayı amaçladıklarını öne süren Kurtulmuş, ''Dış
desteklerle Türkiye'nin demokratikleşmesini beklemek tersinden tanzimatçılıktır. Elden gelen öğün olmaz o da her
vakit bulunmaz. 'Başkaları bize demokrasi, insan hakları getirecek, sistemimizi vesayetten kurtaracak' demek fevkalade büyük bir saflıktır'' dedi.
-''ASKERİ, BÜROKRATİK, SİVİL VE EKONOMİK VESAYETE
KARŞI ÇIKACAĞIZ''-
Kurtulmuş, ''Askeri, bürokratik vesayete karşı çıkacağız,
sivil ve ekonomik vesayete karşı çıkacağız. Neoliberal sistemin küresel vesayet sistemlerine karşı çıkacağız. Bunlardan birine sahip çıkıp diğerlerine karşı durmak asla Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sağlamaz'' diye konuştu.
Demokrasilerde parayı basma hakkının millette olduğunu belirten Kurtulmuş, 2001 yılında değiştirilen
Merkez Bankası Yasası ile para basma yetkisinin milletten alınarak Merkez Bankasına verildiğini, birçok ekonomik karar alma yetkisinin de üst kurullara verildiğini kaydetti.
Uygulanan neoliberal yöntemlerle ekonominin vesayet altına alındığını öne süren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
''Gerçekten vesayeti kaldıracak mıyız, yoksa kaldıracakmış gibi mi yapacağız. 8 yıldır iktidarda olan bir partinin 'vesayeti kaldıramadım' deme hakkı yoktur. 'Bürokratik oligarşi' lafını biliyor oldukları halde bu sistemi şimdiye kadar değiştirecek her türlü tedbiri ortaya koymaları gerekir. Bunun başlangıcı da Anayasa ile başlayacak siyasi ve hukuk reform sürecidir. Milletin söz hakkından bahsedip yüzde 10 barajını korumak, demokrasiye
eleştiri getirmektedir. Siyasi Partiler Yasası, Anayasa, Meclis İç Tüzüğü gözden geçirilmeli ve her birinin de demokratik şartlarda çalıştığı
kontrol edilmelidir. Saydamlık ve
hesap verilebilirlikteki kurumsallaşmanın olmaması demokratikleşmeye engeldir. Devlet sırrı v
e devletin çatık kaşının olduğu yerde demokrasi olmaz. Bunu siyasi iktidar kaldırabilir.
Acımasız neoliberal uygulamalarına son verilmeli. Türkiye temsili demokrasiyi kurumsallaştırmalı, bu neoliberal yapıdan bizi kurtarmalıdır. Özgürlükleri konuşmadan demokrat olunmaz. Ekonomik haklar insan hakları olarak görülmeli. İnanç özgürlükleri de yine demokrasinin teminatıdır. Bir diğer hak kültür alanındadır. Demokratikleşmeyi sağlayıcı her çalışmaya destek vereceğimizi ifade edebilirim.''
-''BAŞKALARININ İSTİHBARATIYLA TERÖRİST AVLANMAZ'-
Numan Kurtulmuş,
terör olaylarınıN son dönemde artış gösterdiğine de işaret ederek, AK Parti'nin
terörle mücadele konusunda ''pusulasız yola çıktığını,
yol haritası olmadığını'' öne sürdü.
''Başkalarının istihbaratıyla
terörist avlanmaz'' diyen Kurtulmuş, Türkiye'nin milli
savunma sanayini kurmak zorunda olduğunu, uçaklarını, bilgisayar yazılımlarını ve teknolojik silahlarını kendisinin yapması gerektiğini vurguladı.
Ortamın vahim bir tablo arz etmesine rağmen, siyasetin ''siperde çömelme'' ile uğraştığını belirten Kurtulmuş, ''Bu kadar basit konular tartışılıyorsa oradan çözüm çıkmaz. '
Başbakan ile
Genelkurmay Bakanı niçin çömelmiş' diyen adam 'ben Türkiye'nin terör meselesiyle ilgilenmiyorum' diyor aslında. Başbakan ve Genelkurmay başkanı görevini yerine getirmiştir, aferin... Bu üslup siyasetin seviyesini gösteriyor'' dedi.
Kurtulmuş, terörün çözümü için olağanüstü halin teklif dahi edilemeyeceğini belirterek, terörün sadece bir parti, etnik grup ya da Türkiye'nin bir bölgesinin değil tüm vatandaşların, insanlığın düşmanı olduğunu belirtti. Terörle mücadele esnasında kişileri kamplara ayıran siyasetten vazgeçilmesi gerektiğini de vurgulayan Kurtulmuş, Meclis'te bütün tedbirleri bir elde toplayan, sürekli koordinasyon sağlayan terörü önleme ihtisas komisyonu kurulmasını istedi.
Numan Kurtulmuş, terörle mücadelede ''profesyonel antiterör grubunun'' oluşturulmasının gerekli olduğuna işaret etti.
Saadet Partisinin ''Kongreden İktidara'' ismi verilen kongresinin 11 Temmuz 2010 tarihinde
Atatürk Spor Salonu'nda yapılacağını belirten Kurtulmuş, Türkiye'nin tıkanan siyasetine çözümün Saadet Partisi olduğunu söyledi.
AA