AKP'nin ılımlı, istikrar
vaat eden,
Türkiye'yi kucaklayan
siyasetinin rüzgârıyla
seçmenlerin yarıya yakınına ulaştığı bir
seçimde bu sonuç MHP için önemli bir başarıdır. Nitekim, DSP faktörünü bir kenara koyarsanız anamuhalefet partisi, DYP, hatta Meclis'te bağımsız milletvekilleriyle temsil edilecek olan DTP dahil tüm partilerin oylarında azalma söz konusudur. Bu da MHP'deki artışı ayrıca önemli kılarken, aynı zamanda bu artışın anlamını çözümleme ve Meclis'teki gücünü bu istikamette kullanma adına ona bir sorumluluk yüklemektedir.
MHP'nin milliyetçiliğe özel bir vurgu yaptığını biliyoruz. Seçim sürecinde çokça tartışılan bölücülük, AB,
Kuzey Irak, küreselleşme, nihayet
ekonomik şartlar gibi başlıklar MHP'nin söyleminde de ağırlıklı bir yere sahip oldu. Türkiye'nin toplumsal siyasal gündemiyle milliyetçilik arasındaki canlı ilgi, artık Meclis'te olan bu siyasi ve kültürel damarın ne söyleyeceği ve nasıl bir çizgide çözümler üreteceği hususunu öne çıkarttı. Öte yandan seçim atmosferinde tüm partilerin başvurduğu sert üslup, meydanları hareketlendirmeye dönük kışkırtıcı dil MHP'de de mevcuttu. Burada hiçbir partinin diğerine söyleyeceği bir söz yok. Ayrıca geçmiş seçim dönemlerine b
akıldığında, sandıktan en yüksek oyu almaya dönük siyasal stratejilerin karşılıklı olarak sertleşmeyi, uçlara savrulmayı, ötekilerle kendisini kesin bir "iyi-kötü" bağlamına yerleştirmeyi
hedeflediği görülür. Herhalde hiçbir parti seçmenlerine "onlar da iyi ama biz daha iyiyiz" diyemez, partilerin
politikalarını akademik bir değerlendirme üzerinden aktaramaz. Şimdi seçim bitti. Diğerleri gibi MHP için de sözün yeni bağlamı önümüzdeki Türkiye, somut problemler ve çözüm teklifleri.
MHP'nin seçim stratejisi
MHP bu seçimlerdeki konumunu AKP ile kendisi arasındaki mesafeyi derinleştirme, bir tür karşılıklı simetri oluşturma,
cennet-
cehennem kadar bu iki partiyi birbirinden ayırma üzerine kurmuştu. AKP'nin
CHP'yle gerilim üzerinden oyları kolonize etme ve "merkez sağ kodları çalıştırarak" bu coğrafyayı kendi çatısı altında toplama stratejisine karşı MHP'nin uygulaması kendisi açısından yanlış değildir. Ayrıca şunu hesaba katmak gerekiyor: AKP ile MHP'nin hedef kitlesindeki seçmen profili sosyo-kültürel özellikleri itibarıyla birbirinden çok farklı değildir. AKP politikalarına karşı MHP'nin çekirdeğindeki bir kesimin ateşli eleştirelliği yanında çok daha büyük bir kesim mesafeli, mahiyet değil derece farkına dayalı bir
itiraz üzerinde konumlanmaktadırlar. Böyle bir sosyal zeminde AKP'ye karşı ılımlı bir MHP'nin başarı düzeyi bugünkünün çok daha gerisinde olacaktı. Burada MHP'nin temsil ettiği siyasetin kendi dünyası için sahicilikten yoksun olduğunu, sadece mevcut şartlardaki akılcı bir stratejinin ürünü olarak o şekilde üretildiğini söylemiyoruz. Partiler aynı zamanda merkezlerindeki elitlerin
ülke algısını kitlelere ulaştırma ve buradan bir seferberlik çıkartma doğrultusunda davranırlar, MHP de öylece yaptı.
Seçim, tüm bu söylediklerimizi de içeren bir ortak muhakemenin neticesi olarak ortaya çıktı. Elbette vatandaşın ülkenin sorunları ve çözüm yolları üzerine adeta bir kişi gibi düşünüp oyunu partilere pay etmesi söz konusu değil. Ancak hangi partiye, nasıl bir söyleme ne ölçüde ihtiyaç olduğu, ülkenin sorunlarıyla dile getirilen çözüm yolları arasındaki güç ve
iktidar ilişkilerinin ne tür bir kompozisyona göre düzenlenmesi gerektiği yolunda ortaya çıkan irade, Türkiye'nin ortak aklı ve gerçekliğidir. Bu çerçeveden bakıldığında MHP'ye söyleneni şöyle anlamak mümkün: Bu ülkenin milliyetçi bir duyarlılığa, tutuma ve bu yönde oluşturulacak politikalara ihtiyacı var. Temsil ettiğin görüşler asgarisinden mevcut ılımlı-liberal iktidarın denetlenmesi bakımından önemli. Ötesi ise siyaset sahnesindeki performansınla ilgili.
Türkiye'deki
egemen muhalefet geleneği, iktidar ne yapıyorsa eleştirmek, onun oluşturduğu gündemin itirazcı cephesinde yer almak biçimindedir. Muhalefet partileri, iktidar politikaları konusunda olumlu bir tutum almayı bırakın, söz söylemeyi dahi ciddi bir zaaf olarak görmekte, böyle davrandıklarında seçmen kitlelerini kaybedeceklerini sanmaktadırlar.
MHP siyasetinin ipuçları
Esasen siyasi partilerin aynı zamanda birer bürokratik yapı olduğunu atlamamak gerekir. Her zaman "gerçek şartlarında" halkın içinde olan alt kademe ile adeta kurgulanmış diyebileceğimiz özel şartlarda halkla temas kuran üst kademe arasında algı, yorum, siyaset farkı kaçınılmazdır. Vatandaş, zorlama muhalefet ile hakkıyla ortaya konulan eleştiriyi birbirinden gayet iyi ayırabilmektedir. Sahicilik algısından, ikna edici gerekçelerden, vatandaşın gerçekliğinden kopuk muhalefet tarzının ilgili partiye bir fayda sağlaması beklenemez. Bir siyasi seslenişin vatandaşta karşılık yaratması sözün kudreti kadar karşılık geldiği gerçeklikle ilişkilidir.
Seçimin ardından geçen şu kısa süre içindeki MHP'nin tutum ve beyanları bu söylediklerimiz açısından dikkat
çekici farklılıklara ve özelliklere sahiptir. Birincisi MHP, yukarıda anlatmaya çalıştığımız türden klasik bir muhalefet anlayışıyla davranmayacak gibi görülmektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi kritik bir konuda CHP ile
ittifak yaparak krize oynama ve seçimden zaferle çıkmış AKP'nin aslında o kadar da güçlü olmadığını gösterme gibi bir politika yerine, daha baştan Meclis'e gireceğini açıklamış, "uzlaşma için Erdoğan'ı bekliyoruz" gibi kompleks kokan laflar etmemiş, topu ve sorumluluğu bütünüyle AKP'ye atarak bu Türkiye
koalisyonunun "dış baskılardan bağımsız bir şekilde" en akılcı uzlaşmayı kendi içinde yapması için ona fırsat tanımıştır. Seçim öncesi sık sık gündeme gelen CHP MHP koalisyonunun mümkün olmayacağının, bu parti ile ilişkilerin hasımlık veya hısımlık ilişkisi üzerinden götürülmeyeceğinin ipuçları da böylece ortaya konmuştur.
İkincisi, seçimde olduğu gibi önümüzdeki dönemde de siyasetin gündemini oluşturan, milliyetçiliğin yakın ilgi alanındaki konular hakkında MHP'nin nasıl davranacağı henüz bilinmemektedir. Bir siyasi parti hakkında kanaat üretenlerin ona duygusal olarak da ilgisiz kalamamaları, uçlara savrulmaları hali o partinin makul şartlarda anlaşılmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Bu durum o partinin "kendi dili"nden daha çok ilgili çevrelerin "bağlamı"ndan anlaşılmasına
destek verir. Bir dönem koalisyon ortağı olarak iktidar da olmuş MHP'nin tanınıp bilindiği yanılsamasının gölgesinde aslında en az tanınan partilerden birisi olduğunu düşünmek gerekiyor. Daha seçim öncesi ulusalcılarla MHP'lilerin kol kola olduğunu zanneden hayli hatırı sayılır bir kitle vardı. MHP'nin temsil ettiği değerlere ve sosyal tabanına hiçbir ilgi göstermeyen kimi insanlar, ilhamını AKP hasımlığından alan bir anlayışla "solcular CHP'ye, sağcılar MHP'ye oy versin" diyebildiler. MHP önümüzdeki dönem kendisini kamuoyuna daha iyi anlatma, temel konulara ilişkin nerede durduğunu gösterme, söyleminin ikna edici gerekçelerini açıklıkla ortaya koyma konusunda ciddi bir şansa sahiptir. Gündemdeki konular MHP'nin can damarını oluşturan konulardır; bunlara ilişkin görüşlerini yerel kodlar üzerinden giden ateşin bir belagatle değil evrensel
bağlama yerleştirildiğinde de akılcı, açıklayıcı, ikna edici bir millilik perspektifinden ortaya koyması şaşırtıcı olmaz. MHP'nin omurgasını oluşturan politikacılarının tecrübesi, entelektüellerinin birikimi ve işadamlarının küreselliğe ilişkin müktesebatı bu istikamette bir muhalefetin akıl zeminini oluşturmaktadır. Esasen Türkiye gibi artık kozasını delmiş bir ülkede iktidar alternatifi olmanın yolu da kozasını delme cüretinden ve ferasetinden geçmektedir.
Üçüncüsü, Türkiye'deki milliyetçi siyaset, DTP'nin Meclis'e girmesiyle birlikte çok önemli bir
test ve performans alanıyla karşılaşmıştır. Türkiye'nin birliğini nasıl sağlayacağı konusunda fikri ve tavrı en önemli aktörlerin arasında herhalde MHP başlarda sayılmalı. Sorunun girift geçmişi, kanayan yaraları, acılı insanların varlığı kolay ve risksiz bir çözümün mümkün olmayacağının karineleridir. Ancak en yüksek kazanımla çözüm anı gelinceye kadar durumu koruma siyaseti zamanla sürekli durumu korumaya dönmekte, yeni acıların seyircisi olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. "DTP'lilerle
kavga edecek misiniz?" diye soran, daha baştan MHP'yi potansiyel bir kaba güç olarak gören anlayışı şaşırtacak, ancak kendi tabanı için olağan karşılanacak bir birlik çizgisi MHP'de mevcuttur.
"Yeni" kelimesinin kimi sevimsiz çağrışımlarını paranteze almak kaydıyla MHP'nin kendisini yenileyen bir parti olduğunu söyleyebiliriz. Şimdilik öncü işaretleri ve niyetleri görülen bu yenilenmenin ölçüsü, anlamı siyasetin güncel zemininde şekillenecektir. MHP'nin söyledikleri ve yaptıklarıyla birlikte ilgiyle takip edilen bir parti olacağı muhakkaktır.
M. NACİ BOSTANCI - ZAMAN