MHP'nin yaptığı büyük hata

Yüzde 58'lik evet gösterdi ki seçmen tercihleri yeniden şekilleniyor. Muhafazakâr milliyetçileri AK Parti, ulusalcı-laik kesimi CHP temsil ettiğine göre MHP kimi temsil ediyor?

MHP'nin yaptığı büyük hata

22 Temmuz seçimi öncesinde AK Parti'nin karşısına ciddi bir alternatif olarak çıkamayan CHP, kimi Atatürkçüleri farklı arayışlara itmişti. Bu süreçte Cumhuriyet Başyazarı İlhan Selçuk gazetesindeki ‘penceresinden' MHP'nin nihayet ‘aslına rücu ettiğini, milliyetçilik şiarını benimsediğini' ilan etmişti. Hatta Selçuk, seçim öncesi MHP'yi öven yazılar yazmış, solun güçlü olmadığı yerlerde CHP'ye olmasa bile en azından MHP'ye oy vermelerini telkin etmişti: “Laik Atatürk Cumhuriyeti'nin ‘varoluşu' ve ‘bütünlüğü' için dün bana işkence etmiş olanlarla bugün gerekirse el ele vermeyi yurtseverliğin doğal ve sade gereği sayıyorum! CHP'ye veremiyorsanız, oyunuzu MHP'ye verin!” Milliyetçi Hareket Partisi'ndeki değişim sinyalleri o dönem, İlhan Selçuk gibi birçok ismin gözünden kaçmamıştı. AK Parti'ye karşı CHP'yle birlikte hareket etmesi, milliyetçi söylemlerin yerini ulusalcı argümanlara bırakması, bölünme tehlikesini gündemden düşürmeyişi ‘tavandaki' değişimin ilk sinyalleriydi belki. Ne var ki taban, bu değişimden çok etkilenmemişti. 22 Temmuz seçimlerinde ‘Tek Başına İktidar' sloganıyla yola çıkan milliyetçi hareket, amacına ulaşamasa da Meclis'e girmeyi başarmıştı. Ancak MHP'nin anayasa değişikliği paketine ‘hayır' kampanyası yürütmesine rağmen birçok ‘ülkücünün' ‘evet' tercihini açıklaması, tabanla tavan arasında ayrışmanın işaretlerini veriyordu. Anayasa'yı değiştirme sürecine olumlu katkıda bulunmayan parti, istese de istemese de kendini CHP ve yargı oligarşisinin yanında konumlandırmıştı. Parti yönetimi bundan rahatsızlık duymadı; fakat Genel Başkan Devlet Bahçeli, tercihini tabana anlatmakta zorlandı. Nitekim partinin kalesi sayılan bölgelerden dahi ‘evet' oyları önde çıktı. Referandum sonucunda yüzde 58'lik sonuç, hükümet kanadını tatmin ederken, CHP, MHP'nin oylarını da hanesine yazarak yüzde 42'lik ‘hayır' oyunu çoktan üzerine almıştı. Muhafazakâr milliyetçilileri AK Parti, ulusalcı laik kesimi CHP temsil ettiğine göre, geriye şu soruyu sormak kalmıştı: 2011 seçimlerinde MHP, hangi toplumsal kesimi temsil edecek, nasıl bir siyasal söylemi esas alacak? TANRI DAĞI KADAR TÜRK, HİRA DAĞI KADAR MÜSLÜMAN Aslına bakılırsa MHP'deki değişim 2002 yılında başlıyor. 1960 ve 1970'lerde ‘Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman' söylemleri artık partinin eylemlerinde yok denecek kadar az. Kongre ve mitinglerde 10. Yıl Marşı'nın sıklıkla söylenmesi Cumhuriyetçi-Milliyetçi çizginin kalınlaştığının işareti. MHP'nin değiştiğini gösteren diğer bir işaret Bahçeli'nin nutukları. Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (A haberleri'>SETA) Vakfı'nın düzenlediği ‘Yükselen Milliyetçilik mi, Ulusalcılık mı?' konulu panelde konuşan araştırmacı yazar Ahmet Özcan, Alparslan Türkeş'le Devlet Bahçeli dönemindeki MHP arasında fark olduğu görüşünde. Özcan'a göre, Türkeş, Şamanist-ırkçı Türkçüleri tasfiye etmiş ve Türk-İslam sentezini MHP'nin esası yapmıştı. Anti-Kürt söylemlerden de özenle uzak durmayı tercih ediyordu. Ancak bugünkü MHP'nin bu gömleği atarak hem şehit cenazelerinden hem de teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın idamı gibi demagojilerden medet umması iki lider arasındaki farkın delili: “Partinin şu an elle tutulur ideolojik bir dili yok. Eskiden dillendirdiği Türk dünyası ve Osmanlı özlemi ülküsünü de yitirmiş durumda. Önceden ‘Türk- İslam' ülküsü deniliyordu, şu an ise İslami değerler daha geri planda tutuluyor.” Siyaset bilimcilere göre MHP tabanında sosyolojik bir deprem yaşanıyor. Parti, İç Anadolu'nun muhafazakâr, eğitim ve gelir düzeyi düşük ama toplumsal mobilizasyon talebi yüksek kesimlerinden Akdeniz hattında, Kürt sorununa tepkili, eğitimli, kentli ve laik kitlelere açılıyor. Muhafazakâr-milliyetçi bir partiden laikçi-milliyetçi, yani bildiğimiz ismiyle ‘ulusalcı' bir harekete doğru evriliyor MHP. Zaman gazetesi yazarı sosyolog Ali Bulaç, referandum sonrası en trajik durumdaki partinin MHP olduğunu söylüyor. Partinin âdeta muallâkta kaldığını belirten Bulaç, MHP'nin referandum sürecinde mecrasını kaybettiğine dikkat çekiyor: “Türk siyaseti açısından baktığımız zaman MHP nereye oturacak bilemiyorum.” Aksiyon yazarı Ahmet Taşgetiren, Bahçeli'nin referandum sürecinde takındığı politikadan hareketle, “MHP tabanı diye bir şey kaldı mı?” diye soruyor: “MHP yönetimi ne tabandaki muhafazakârlığı temsil edebildi ne de CHP'den ayrı bir ulusalcılık çizgisi oluşturabildi. MHP yönetimi tam bir fikrî hercümerç yaşıyor ve bunun bedelini ödüyor.” Siyaset bilimci ve sosyolog Prof. Dr. Doğu Ergil de tabandan ziyade Bahçeli ve çevresindeki ekibin partisi için büyük soru işareti taşıdığı görüşünde: “MHP'nin tabanından çok tavanı kayar bana göre, daha doğrusu kaymalı. Bu sonuçlarla MHP'nin tabanı ile tavanı arasında irtibatın koptuğu çok açık. Bahçeli bugün, hem liderlik üslubu açısından hem de partisinin artık Türk siyasetinde neyi temsil ettiği, neyi savunduğu ve kendi tabanına neyi vadettiği açısından büyük soru işaretleriyle karşı karşıya.” Prof. Dr. Ömer Faruk Gençkaya, partinin merkez sağ ve soldan gelen oyları bünyesinde uzun dönemli barındırma konusunda sorun yaşadığını vurguluyor. 1999 ve 2007'de muhafazakâr sağ ve merkez soldan MHP'ye gelen oyların eski mevzilerine döndüğünü belirtiyor. Dolayısıyla MHP'nin bir anlamda dönemsel ‘ödünç' oylarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığına dikkat çekiyor. CHP-MHP KOALİSYONU MÜMKÜN MÜ? Gençkaya, MHP'nin yumuşak bir üslup da izlese önümüzdeki süreçte oy kaybetme riski taşıdığına dikkat çekiyor. Bu konuda AK Parti (muhafazakâr-demokrat) ve CHP'nin (laik-liberal) performansının da önemli olacağı düşüncesinde: “MHP tabanının AK Parti'ye ne kadar kaydığı ya da kaymaya devam edeceğini ancak gelecek seçimlerde sınamak olanaklı. Bununla birlikte, muhafazakâr oyların AK Parti'de toplandığı, milliyetçi oylar üzerinde bir mücadele olacağı düşünülebilir. Ekonomik gelişmeler kadar açılım konusunda izlenecek yaklaşımlar da etkili olacaktır.” Kimileri ise MHP için başka bir senaryoyu dillendiriyor: MHP-CHP koalisyonu. Ancak MHP'nin bununla ilgili geçmişte acı bir tecrübesi var. Parti, 18 Nisan seçimlerinden (1999) sonra DSP ile kötü bir koalisyon dönemi yaşadı. 2002 seçimlerinde baraj altında kalması da eklenince partinin daha dikkatli politika izleyeceği öngörülebilir. Siyaset bilimciler, ‘hayır' oylarının CHP'nin hanesine yazılmasının bir proje olduğunu iddia ediyor. Prof. Dr. İhsan Dağı, bakın bu tezi nasıl dillendiriyor: “Hiç şaşırmadım bu kıvraklığa, çünkü son zamanlarda MHP'ye biçilen misyon, ulusalcı cephede isimsiz bir nefer olmak; oylarını al, ama partilerini ve liderlerini bir posa gibi kenara at! Referandumda provası yapılan yeni strateji MHP seçmenini CHP'ye aktarmak. Projenin pilot uygulaması Ege ve Akdeniz bölgelerinde başladı bile. Genel seçimler öncesi bazı ulusalcı MHP'lilerin CHP'ye transferi de hiç şaşırtıcı olmaz!” MHP Ülkü Ocakları Kurucu Genel Başkanı Ramiz Ongun, çözümü, partinin 100 yıllık kendi fikrî geleneğine dönmesinde görüyor. Bahçeli'nin kendi siyasi kadrolarından, bilim adamlarından, tabanından koptuğu için MHP'nin bu durumda olduğunu düşünüyor. Söylenen o ki, MHP ya vitrinini, söylemini, siyasetini değiştirecek ya da ulusalcı marjinal bir parti olarak önümüzdeki seçimlerde baraj altında kalacak. Başka bir seçenek ise birçok ülkücünün 12 Eylül referandumunda gösterdiği ‘demokrat refleksi' esas alarak MHP'yi yeniden inşa etmek. Dr. Murat Yılmaz*: MHP'nin stratejisi AK Parti'yi tecritti MHP, antikomünizm ve PKK terörü karşıtlığı dışında müspet bir program ve proje geliştiremedi. 90'lı yıllardaki büyüme ise, PKK terörü yanında merkez sağın oluşturduğu boşluğun bir kısmının işgali şeklinde oldu. Ancak merkez sağın kesin bir şekilde çökmesi ve yerini tartışmasız bir şekilde AK Parti'nin doldurması MHP'nin sağdaki büyüme alanını daralttı. Hatta tam aksine MHP, sağdan aldığı oyları kaybetmeye başladı. Öte yandan AK Parti'nin siyasi temsilcisi olduğu Türkiye'deki liberalleşme, demokratikleşme ve küreselleşme dalgası MHP'nin ideoloji ve misyon itibarıyla intibak edemeyeceği dünya ve Türkiye gerçeklerini ifade ediyordu. MHP'nin geleneksel olarak güçlü olduğu Orta ve Doğu Anadolu, bu gelişmeleri hayata geçiren yeni iş adamı ve aydın sınıfının da merkezini teşkil ediyordu. Bu ortak payda, MHP tabanının büyük kısmını yeni sosyolojik ve ekonomik sürece ve dolayısıyla siyaseten AK Parti'ye yöneltti. Buna karşılık Akdeniz, Ege ve Marmara hattında bu değişime reaksiyon duyan, merkez sağ ve merkez soldaki dağılmadan sonra yüzer-gezer hâle gelmiş, Kürt karşıtı ve laik seçmen kitlesi MHP'yi seçenekleri arasına almış durumda. MHP, ister istemez bu yeni seçmen kitlesine doğru büyüdü. Ancak bu büyüme, MHP'nin geleneklerini, kadrolarını ve ideolojik dengelerini yerinden sarstı. MHP genel merkezi, bu çatallanma karşısında AK Parti'yi iktidardan edecek bir ittifak sistemini çözüm yolu olarak gördü. Bu yüzden de, referandum bir güven oylamasına dönüştürüldü. MHP, anayasa değişiklik paketini görüşmeyi dahi kabul etmeden AK Parti'yi tecrit etme stratejisi izledi. Bu strateji, beraberinde CHP ile ittifak veya koalisyon düşüncesini getiriyordu. *Siyaset bilimci Prof. Dr. Birol Akgün*: “MHP kendini millete göre konumlandırmalı” MHP tabanı ile parti liderliği arasındaki siyaset yapma biçimi ve savunulan değerler açısından makas giderek açılmaya başlamıştır. Özünde bir çevre partisi olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin köklerinden evirilen MHP'nin liderlik kadrosu ve söylemiyle merkeze doğru dümen kırması önümüzdeki seçimlerde MHP'yi zor durumda bırakacak. Kamuoyu yoklamalarına göre, MHP bugün yüzde 10 barajına takılma riski taşıyan yüzde 9-11 arası bir oy bandına düşmüş bulunmakta. MHP liderliği referandum sonuçlarını doğru okuyamazsa, 2011 milletvekilliği seçimlerinde zorlanacak. MHP'nin seçmen tabanını genişletmesinin yolu, merkezin değerlerini taşıyan en önemli iki kurum olan ordu ve CHP'ye yakın bir duruş sergilemek yerine çevrenin değerlerinin temel taşıyıcısı olan millete yakın durmasıdır. Bunun yolu da PKK karşıtlığı ve AK Parti düşmanlığına saplanıp kalmak değil, kendi tabanının öz değerleriyle yoğrulmuş daha liberal bir milliyetçi programa dönmektir. En azından medya karşısına çıkan MHP temsilcilerinin görüntü, söylem ve üslup olarak temsil ettiği kitleyle daha uyumlu bir duruş sergilemesi tabanın MHP liderliğine olan güvenini güçlendirecektir.
<< Önceki Haber MHP'nin yaptığı büyük hata Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER