ERHAN BAŞYURT YAZDI
Perşembe günü yayınladığımız "İşte karartılan
Balyoz delilleri" manşetimiz,
darbe sanıklarının serbest oldukları dönemde nasıl "suç unsuru taşıyan"
belgeleri yok ettiklerini ortaya koydu.
Balyoz sanığı bir
general görev yaptığı kolorduda, 2002'de aynı yerde görev yapan yine Balyoz sanığı iki generale ait suç unsuru taşıyan,
fişleme ve takip belgelerini yok ettiriyor.
Şimdi 3'ü de
tutuklu...
Demek ki,
Balyoz darbesi ile ilgili tutuklamalar zamanında yapılabilseydi, ek delillere de ulaşmak mümkün olurdu.
Gölcük'te gizli bölmede ele geçirilen çuval içindeki belgeler için de yok etme girişiminde bulunulduğunu, mahkemeye sunulan yazışmalar gün yüzüne çıkardı.
Delil karartmak da bir suç...
Ama asıl yok edilen suç belgelerinin içeriğine bakmak lazım.
BUGÜN, Perşembe günkü manşetinde Balyoz sanıklarına ait yok edilen 3 belgenin kopyasını yayınladı.
İçlerinde en dikkat
çekici olanı, dönemin
Kolordu Komutanı Korgeneral
Engin Alan'ın 24
Aralık 2002'de kaleme aldığı, altında imzası bulunan belge.
3 sayfalık belge, adeta darbe çalışması ve yasal yetkinin dışına çıkılmasının abidesi gibi.
"...İrticai faaliyetler, birinci öncelikli tehdit olarak ele alınacak, bölücü ve irticai faaliyetlere karşı bütün personel bilgilendirilecek, azami ölçüde dikkatli olunacak, gelişmeler sürekli olarak izlenecek..." deniyor.
Ardından, "03 Kasım 2002 seçimlerinden itibaren oluşan atmosfer çerçevesinde, irticai faaliyetler ve oluşumlarda artış, buna paralel olarak takip ve kontrol altında bulunan kategorili personelin tutum ve davranışlarında da olumsuz değişikliklerin olabileceği değerlendirilmektedir" ifadelerine yer veriliyor.
Balyoz darbesi tutuklu sanığı Alan, "irticai faaliyetlerin" PKK terörü ile eşit önceliğe sahip olduğunu belirtiyor.
AK Parti'nin iktidara gelmesinin de "irticai faaliyetleri" artırdığını öngörüyor.
"İrticai faaliyetler" ile ne kastediliyor derseniz onu da belgenin devamında görüyorsunuz:
"Türban ve benzeri isteklerin; laik cumhuriyet ilkelerine karşı dine dayalı bir devlet düzeni kurmaya yönelik, din ve vicdan hürriyetini aşan sistemli çabaların bir parçası olduğu..."
Başka bir deyişle, başörtüsü bir "irticai faaliyet" olarak görülüyor.
"İstanbul'daki 23 adet İmam Hatip Lisesi'nde (İHL) öğrenim gören 8056 kız öğrencinin yüzde 90'ı Milli Güvenlik Bilgisi Dersi dışındaki tüm derslere türbanlı olarak katılırken" şeklinde bir bilgiye yer veriliyor belgede ve alınan tedbirler sıralanıyor.
"İstanbul İl Emniyet Komisyonu toplantılarında bu husus gündeme getirilmiş, konunun hassasiyeti fotoğraf ve belgelerle ortaya konularak il/ilçe yöneticileri tarafından gerekli tedbirlerin alınması gerektiği ısrarla vurgulanmıştır...
-Değişik zamanlarda ordu karargâhında toplantılar düzenlenmiş Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmenleri konu hakkında bilgilendirilmişlerdir.
-Okullardaki gelişmeler MGBD öğretmenleri vasıtasıyla devamlı olarak takip edilmiş ve İstanbul Valiliği'nin Kılık-Kıyafet Yönetmeliği doğrultusunda reaksiyon göstermesi sağlanmıştır.
-Milli Eğitim Bakanlığı'nda kadrolaşmaya yönelik olarak muhtelif seviyelerdeki 6000 vekil müdürün görevden alınması ve bunların yerlerine başka atamaların yapılmasını içeren plan aşamalı olarak uygulamaya konmuştur."
Korgeneral Alan tüm bu çalışmaları sıraladıktan sonra da, takip ve fişlemelerin sürdürüleceğini, düzenli raporlara dönüştürüleceğini kaydediyor.
Subay eşlerinin de aynı amaçla takip edilmesi ve fişleneceği vurgulanıyor.
"Belli bir ideolojiyi temsil edecek şekilde giyinen personel uyarılacak. Bu personel titizlikle takip ve kontrol edilecektir" deniliyor.
Alan'ın yok edilen belgesinde, yetkilerinde olmadığı halde düzenli takip yapıldığı, istihbarat toplandığı, okullarda Milli Güvenlik hocası
subayların da
ajan gibi kullanıldığı ve fişlemeler yapıldığı görülüyor.
Alan, hükümetin icraatlarının da takip altına alınıp, sistemli şekilde raporlandığı ve öğretmen atamalarına bile müdahale edildiğini ortaya koyuyor.
Neresinden tutarsanız tutun suç unsurlarından oluşuyor bu belge...
Resmi kayıtlı belgenin yok edilmesi de bunu teyit ediyor.
Engin Alan, bu raporu yazdıktan 3 yıl sonra 2005'te
korgeneral rütbesi ile
emekli oldu.
Alan, 28 Ocak 2011'de MHP'den siyasete atıldı.
MHP lideri Devlet Bahçeli'ye danışman oldu.
Bahçeli'nin 11 Şubat'taki Balyoz tutuklamalarıyla ilgili yapacağı yorumlar bu nedenle merak ediliyordu.
Salı günkü grup toplantısında Bahçeli, tutuklanan 163 darbe sanığı için şöyle konuştu: "Bunların içinde Güneydoğu'da terörle amansız bir mücadele sergileyen emekli ya da
muvazzaf askerlerin de bulunması aklımıza bu değerli şahsiyetlerden intikam alındığı hususunu getirmektedir."
Kim intikam alıyor? Savcılar mı? Hâkimler mi?
Peki, kimin intikamını alıyorlar? PKK'nın mı?
MHP lideri Bahçeli, Alan'ın yok edilmeye çalışılan belgesini gördükten sonra da böyle düşünüyor mu?
Alan'ın başörtüsü, imam hatipliler, mütedeyyin insanlar hakkındaki kanaatini de paylaşıyor mu?
Peki, başörtülüleri bölücü tehdit ile eşitleyen yaklaşıma ne demeli?
Bu belgede PKK ile mücadele yok.
Aksine onu geri plana atan ve inançlarını yaşamak isteyen kitleleri
hedef seçen bir düşünce var.
Bu belgede yer alan ifadeler
referandum öncesi MHP ile ters düşüyor.
Ya MHP değişti ya da birileri Bahçeli'yi yanılttı.
MHP'nin "intikam" açıklamasını tashih etmesi gerekiyor.