CHP'li Öymen: Mantıklı değil.
MHP'li Çakmak: Halk
küçük paralara satıldı.
MHP'li Paçacı: Herkes memnunmuş.
Atabek: Seçmenin kaçının aklı ipotekli?
Pulur: Bravo aziz millete, güle güle
laiklik!
AKP'nin oy oranının yüzde 47'ye dayanması CHP'nin ise yüzde 20'de kalması bazı köşe yazarlarını ve siyasileri kötü etkiledi. Kimisi sandıktan beklediği sonuçlar çıkmadığı için seçmenin aklının ipotekli olduğunu söyleyecek kadar ileri giderken kimisi de
halkın yalan söylediğini ve
yardım olarak dağıtılan
yiyeceklerle kandırılıp satın alındığını ileri sürdü. Psikiyatristler ise hayal kırıklığına uğrayan köşe yazarları ve
siyasetçileri hoş görmek gerektiğini söyledi: "Ortada yas, kayıp reaksiyonu vardır. Yas reaksiyonu, bir sevdiğini, değer verdiğini ya da bir konuyu kaybeden insanlarda görülen normal insan davranışıdır. Bu kişiler hemen savunmaya geçmek yerine özeleştiride bulunmalıdır."
Onur Öymen: Seçim sonuçları mantık dışı
Eğer siz sıkıntı,
açlık çekmenize rağmen, hayatınızdan hiç memnun olmamanıza rağmen, sabahtan akşama kadar her gün hükümeti eleştirmenize rağmen gidip de hükümet partisine oy veriyorsanız, bu işte mantıkla açıklanamayacak bir şey var demektir. Nedir o? İktidarın maalesef çok uzun zamandan beri halkın dini duygularını siyasi amaçla kullanıyor olmasıdır, istismar etmeye çalışmasıdır. Yani halk bütün yaşadığı olumsuzluklara rağmen bu din unsurunu belki de dikkate alarak bu partiye oy vermeye devam ediyor demektir. İkincisi de demokratik
ülkelerde örneği görülmemiş bir şekilde çok miktarda
seçim öncesinde halka yiyecek, içecek, kömür dağıtılması...
Öyle yerler, öyle durumlar var ki bunu mantıkla izah etmek kabil değil. Kısa bir süre önce on binlerce insanın, hükümetin izlediği yanlış fındık
politikası dolayısıyla sokaklara döküldüğü, hükümete karşı çok kuvvetli tepkiler gösterdiği
Giresun gibi yerde AKP'nin fazla oy almasını mantık izah edemez. Tek geçim kaynağı var, fındık. O geçim kaynağıyla ilgili olarak halk büyük sıkıntı, ıstırap çekmiş, on binlercesi sokaklara dökülmüş, hükümete olağanüstü tepki göstermiş, orada
iktidar partisi seçim kazanıyor açık farkla. Bunu mantıkla izah edemezsiniz. Buna benzer tarımın yoğun olduğu bölgelerde,
Osmaniye gibi mesela, hükümetin bu kadar fazla oy almasını akılla açıklamak mümkün değil. Siyasette mantık dışı unsurlar örneklerini verdiğim gibi bu kadar fazla rol oynuyorsa bu son derece düşündürücüdür. (CHP Genel Başkan Yardımcısı, 23 Temmuz)
Cihan Paçacı: Artık söylenecek bir şey yok
Köylü, esnaf, herkes hayatından çok memnunmuş. Demek ki bu ülkede
fındık fiyatı iyiymiş,
terör hiç problem değilmiş, milli kaynaklarımızın yabancılara satışında bir sıkıntı yokmuş,
Cumhuriyet'in değerlerinin tahribatına yönelik herhangi bir kaygısı yokmuş vatandaşın. Vatandaş son derece mutlu demek ki. Şimdi
Müslüman bir
cumhurbaşkanı da seçersek ülkemiz daha mutlu hale gelecek. Bu vatandaş devletin kurumlarıyla çatışan, daha şimdiden bu halkın muhtırası diyen bir anlayışı tek başına iktidar yapmıştır. Artık söylenecek bir şey yok. (MHP Genel Sekreteri, 23 Temmuz)
Özgür Çakmak: Böyle kişiliksiz halk görmedim
Bu halka her şey layık. Bu halk
ihanete göz yummuştur, bu halkla yola çıkılmaz. Ortaya çıkan bu tablodan utanç duyuyorum. Halkımız maalesef küçük paralara satıldı. Şehidine ihanet eden bir halkla karşı karşıyayız. Bu tablonun tek sorumlusu halk. Halkımız bu kadar çıkarcı olmamalıydı. Ben bütün dünyayı neredeyse dolaştım ama bu halk kadar kişiliksiz bir halk görmedim. (İzmir'den MHP milletvekili adayıydı, ancak seçilemedi, 23 Temmuz)
Murat Şefkatli: Herkes hayatından memnunmuş
Milletin kararını anlamakta güçlük çekiyorum. Beklediğimizin altında oy aldık.
Esnaf halinden memnun,
köylü memnun,
toplum bu kadar memnunmuş hayatından. 71 milletvekiliyle
Meclis'te olsak ne olur, olmasak ne olur. Bu milletvekillerinin içinde bulunmam çok şey ifade etmeyecek. (MHP Genel Başkan Yardımcısı, milletvekili seçilemedi, 23 Temmuz)
Erdal Atabek: Seçmenin kaçı aklını kullanabiliyor?
Seçmenin kaçta kaçının aklı ipoteklidir? Seçmenin kaçta kaçı gerçekte aklını kullanabilmektedir? Seçmenin kaçta kaçı 'özgür iradesi'yle hareket etmektedir?' Seçmenin kaçta kaçının 'bilgi birikimi' vardır? Kaçta kaçı öngörüye sahiptir? Seçmenin kaçta kaçı 'seçici bellek' taşımaktadır. İşin bu yanı ne düşünülmekte ne de bilinmekte. (Cumhuriyet, 23 Temmuz)
Cüneyt Arcayürek: Bir paket yiyeceğe...
Halkımızın büyük çoğunluğunun laik, cumhuriyeti savunan, yolsuzluk ve yoksulluğa karşı çıkan partiler yerine; laiklik karşıtı, dış sorunlarda ulusal yararlara sahip çıkmayan, teslimiyetçi siyaset anlayışında olan bir partiyi ve onun iki
torba kömür, bir paket yiyecek ve dağıtılan 300 milyon liraya ağzı bozuk liderini bu denli yeğleyeceğini
hesap edemedik... (Cumhuriyet, 23 Temmuz)
Cüneyt Arcayürek dün ise şunları yazdı: "
Yolsuzluktan
yoksulluktan, yakınarak partilerin, gazetelerin kapılarını sürekli aşındıranların, bundan böyle yolsuzluktan, hele yoksulluktan söz etmeye hakkı yok.
İşsizlikten kıvranıyormuş, milyonlarca insan, memurlar,
emekliler, geçim sıkıntısı içindeymiş... AKP iktidarına ateş püsküren fındık üreticileri... esnaf siftah edemiyor...
Anadolu esnafı inliyormuş... Geçiniz efendim bunları. Seçim sonuçları tüm bunların doğru olmadığını kanıtlıyor... Yüzde 46'ya her çevre kendi gözüyle bakıyor. Sonuçta iş dünyamız memnun. İç ve dış medya memnun, ABD elbette memnun..."
Hasan Pulur: Bravo aziz milletime!
Bravo aziz milletime, aferin yüce milletimize, şükranlarımızla birlikte takdirlerimizle... Tabii hepsine değil, bir bölümüne... Demek onların laiklikten yana korkuları yokmuş, zaten
destekledikleri AKP lideri Erdoğan, bir tarihte "Laiklik elden gidecekmiş diyorlar, eeee millet isterse gider!" dememiş miydi? İşte o gün, bugündür... Güle güle laiklik! ... Siz "Şeyini şey ettiğimin şeyi!" diyen Meclis Başkanı'na bugüne kadar katlanmadınız mı? Bundan sonra da katlanıverin ne olacak? Daha nelere katlanacaksınız, hele bekleyin! ... Hele hele "Al ananı git!" lafı kimsenin kılına bile dokunmaz. Eğer bir ülkenin yarısı böyle düşünüyorsa 'Cumhuriyetin elden' gittiği ya da gideceği endişesini asla paylaşmıyorsa, geriye kalanlara seyretmek düşer. (
Milliyet, 23 Temmuz)
Bekir Coşkun: Göbeğini kaşıyan adam mutlu
Demek ki karşıdan gelen her iki kişiden birisi AKP'li. Oysa ben bugüne kadar 'AKP'ye oy verdim' ya da 'Vereceğim' diyen bir tek kişiye olsun rastlamış değildim. Herkesin AKP'ye karşı olduğu bölgelerden AKP çıktı. '
İflas ettik' diyen esnaf, AKP'ye oy verdi anlaşılan. 'Bittik' diyen köylü de... Neden insanlar AKP'ye oy vereceklerini-verdiklerini gizlerler?.. Bunda utanılacak ne var?.. Kişi bir kabahat işlediği zaman bilinsin istemez... Bu seçimlerle millet, laik cumhuriyetin bir 'ılımlı İslam'a' dönüştürülmesini onaylamıştır. AKP'nin kafasındaki Türkiye'yi gerçekleştirmesine destek anlamındadır. Türkiye'nin değişen yüzünün daha da değişmesine onaydır." (
Hürriyet 24 Temmuz)
Coşkun, 5 Temmuz'da ise şöyle yazmıştı: "Arkadaşlar bilinen seçim çalışmalarına çoktan başladılar. Evlere torbalar gidiyor:
Pirinç,
makarna, nohut... Parti değil, zahire ambarı sanki. Bisküvi... Mercimek... "Göbeğini kaşıyan adam" mutlu mutlu, bu nohutlu demokrasiye katkıda bulunmak için bugünü bekliyordu. Torba geldikçe göbeğini kaşıyarak soruyordur: "Kurutulmuş dolmalık
kabak neyin de yok mu?"
Emin Çölaşan: Haksızlıklar sorun değilmiş
Demek ki Türk milletinin yaklaşık yarısı, sokakta ve her yerde karşılaşıp konuştuğumuz veya tanımadığımız her iki kişiden biri AKP'den memnunmuş. Neden böyle olduğu haftalarca tartışılması gereken karmaşık bir olaydır. Bu demektir ki, işsizlik, yoksulluk, terör,
dış politika yenilgileri, haksızlık, adaletsizlik, gelir dağılımı, bizim insanımızın yarısı için sorun değildir. Esnaf,
çiftçi, memur,
işçi, emekli, ev kadını, öğrenci... İnsanlarımızın yarısı durumundan ve ülkenin gidişinden memnun. Her şey iyi gidiyor! Milletimizin yarısı oylarını 'istikrar' için kullanmıştır ve dört yıl daha her şey daha da iyiye gidecektir. Örneğin borsa yükseldikçe yükselecek, bu yükseliş milletimize yarayacaktır!" (Hürriyet, 24 Temmuz)
Psikiyatrist görüşü: Hata yaptıklarını kabul etmeliler
Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı: İnsanoğlu ortama uyum sağlayabilen ve değişkenlikleri olan bir yapı. Bu nedenle ülkemizde de her seçimde değişik sonuçlar çıkabiliyor. Tahmin etmek kolay olmuyor. Ciddi anlamda çalışma yapan anket şirketleri, bilimsel ve yöntemsel olarak doğru yapanlar, sonuca yakın tahminlerde bulunabiliyor. Köşe yazarları eğer objektif olarak yazıyorsa sadece anlık deneyimleri etkisi altında değil, mesleki ve yazarlık deneyimlerinin etkisiyle yazıyor. Halkın dönemsel kararıyla yazarların kararı uyumsuzluk gösterebilir. Nitekim de böyle oldu. Her insanda olduğu gibi yazarlarda da 'kayıp reaksiyonu' olmuştur. Kendi iç dünyalarında kaybı dengeleyici bir açıklamanın yapılması gerekir. Sürekli yanlış yaptım duygusuna kapılmanın da sıkıntıları olabilir. Yas reaksiyonu, bir sevdiğini, değer verdiğini ya da bir tartışmayı kaybeden insanlarda görülen normal insan davranışıdır. Yanlış bir tahmini çözmek için köşe yazarının yapacağı en güzel açıklama, tahmin edemediğini, hata yaptığını kabul edip arkasından kendi yorumunu yapmasıdır.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Por. Dr. Sedat Özkan: Herhangi bir konuda düşünce üreten bir insan, iki hususa dikkat etmelidir. Konuyu objektif bir analize tâbi tutarak mı yapıyor, yoksa kendi görüşünü geçerli kılan ön bakış açısıyla mı değerlendiriyor? Herkes yanılabilir ancak yorum yaparken kesin çıkarımlara varmamak gerekiyor. Topluma görüş sunan insanların keskin önyargılı çıkarımlar içerisinde olmamaları gerekir. Psikiyatride köşe yazarlarının bu tutumları için bir adlandırma yapılamaz. Sadece bir insan tutumudur. Beklenen tepki, direkt savunmaya girmek yerine gerekçelerini ortaya koymaya çalışırken, kendisini de daha objektif bir tahlile tutabilmesidir. Sınavda başarısız olan öğrenciden de, herhangi bir konu hakkında yanılan köşe yazarından da hemen savunmaya geçmek yerine eksiklik ya da yetersizliğin ne olduğunu konusunda bir özeleştiri yapması beklenir.
Yeditepe Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Verimli: Köşe yazarları AKP'ye karşı farklı bir tablo çiziyor. AKP aldığı sonuçla beş sene daha ülke kaderinde etkili olacak bir siyasi parti. Çok önemli bir gücü temsil ediyor. Bazı yazarlar, karşıtlıklarını açıkca sürdürmek yerine birdenbire 'U' dönüşü yapıyor. Bunun altında geleceklerinden duydukları korkunun yattığı kanaatindeyim. Akla yakın bir
takım mazeretler üreten rasyonisazyon yani 'akla yakın hale getirme', 'Ben yaptım ama niye yaptım bir sor' davranışıdır. Rasyonalize etmek sağlıklı bir davranış biçimi değil. Biraz içgörü (kendisini görme) kazanarak daha gerçekçi yaklaşım doğru olacaktır.
RADİKAL
İşte Türk basınının hali !!!