Pazartesi gününden başlayarak dört si
yasal partinin
seçim beyannamelerinde yer alan ekonomi programlarını,
hedeflerini ve bunları gerçekleştirmek için gösterdikleri kaynakları aktardık. Parti yetkililerine sorduğumuz soruların
yanıtlarını da paylaştık. Peki, partiler vaatlerini yerine getirebilirler mi? Kaynakları gerçekçi mi?
Ekonomi politikalarının özeti, 'sonuç ne'? Partileri tek tek değerlendirelim:
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
MHP,
bütçenin harcama tarafından işe başlayacak gibi görünüyor.
Güvenlik görevlilerine aylık ilave yaklaşık 230 YTL, işsiz
aile reislerine aylık ilave yaklaşık 200 YTL, emeklilere her yıl eylül ayında bir
maaş kış
yardımı, öğretmenlere aylık ilave 230 YTL geliştirme ödemesi planlanıyor.
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, beyanname sunumunda şunları söyledi: "
Programda yer alan sosyal
destek projeleri için yapılacak harcamaların mali boyutu, 2008 yılı fiyatlarıyla 12,5 milyar YTL olarak
hesap edilmektedir...Vergi ve
prim indirimi ile sosyal destek projeleri için gereken ilave kaynak 25,1 milyar YTL'dir. Vergi düzenlemeleri ve
faiz dışı fazlanın azalmasının kaynak sağlayıcı etkisi de 25,1 milyar YTL'dir"
Faiz dışı fazlanın azaltılması demek, faiz dışındaki harcamaların artması ya da bütçe gelirlerinin azalması demek. İkisinin bir arada olacağı zaten söyleniyor. Ancak, 'faiz dışı harcamaların GSMH'ye oranının 2.3 puan azaltılmasıyla kaynak sağlanacak' anlayışı doğru değil. Bu oranı azaltarak kaynak sağlanamaz. Oranı düşürmek demek, gelirler sabit iken harcamaların artırılması demek. Yani, her halükarda bütçe açığının artmasından bahsediliyor. Bunun anlamı, o bütçe yılında borçlanmanın artması demek.
MHP, enflasyon hedefi konusunda 'ısrarlı' görünmüyor. Beş yıllık dönem sonundaki yüzde 3'lük hedef, orta vadede nerede olacağımız konusunu açık bırakıyor.
MHP'nin
döviz kurunda 'kafasını karışık' bulduk. MHP'nin beyannamesinde, "Kurların piyasa şartlarına göre belirlendiği serbest döviz kuru politikası uygulanacaktır" deniliyor. "Ancak, piyasanın derin olmaması dikkate alınarak, kısa dönemde kurlarda aşırı dalgalanmalara ve spekülatif hareketlere müdahale edilecektir" notu düşülüyor. Diğer taraftan, kur politikasının "rekabetçi bir kur politikası uygulamak", "gerçekçi bir döviz kuru politikası uygulanacak", "Türk parasının uluslararası piyasalarda rekabeti yapay olarak önleyecek derecede değerlenmesine izin verilmeyecek" gibi hedefler de gösterilmiş. Bu farklılıkları sorduğumuzda, 'müdahale' anlamına gelecek kamu otoritesi girişimi olmayacağı bilgisi veriliyor.
MHP'nin nitelikli bir işgücüne gitme hedefi, asgari ücretli istihdamı artışı yerine nitelikli istihdamı artırıp, daha fazla gelir elde etme amacını doğru bir strateji olarak bulduk. Ayrıca, katma değerli
üretim konusunda da MHP'nin politika hedefinin doğru olduğunu düşünüyoruz. MHP'nin hedeflediği politikalardan biri de, KİT'lerin profesyoneller tarafından yönetilmesi planı. Bunun çok yerinde bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz.
'Özelleştirme gelirlerinin sosyal politikaların finansmanında kullanılması' hedefini, '
mesaj kaygılı' ve uygulanabilir olmayan bir hedef olarak bulduk.
Sonuç: MHP, seçim beyannamesine yazdığı ekonomi politikalarının genelinde, geçmişe göre daha liberal görünüyor; merkeze daha bir yaklaşmış bulduk.
Piyasa işleyişine saygılı, iş 'yasakçılığa' geldiğinde ise çok sert olmadan ölçülü. Bütçe politikasında,
iktidarının ilk birkaç yılını harcamalar açısından gözden çıkarmış; nedeni de,
yoksul kesimlere sosyal
transfer hedefi. Orta vadeli hedeflerinin vizyonunu ise doğru bir perspektife oturtmuş; 'çalışabilir nüfusu istihdam edilebilir nüfus haline getirmek'.
Demokrat Parti (DP)
Demokrat Parti, iddialı bir program öneriyor. Ancak, bizce bunun uygulanabilirliği tartışmalı. DP, programında "her yıl gelirlerin bir önceki yılın gelirine göre sabit fiyatlarla yüzde 5 oranında artırılması, giderlerin ise yine aynı esaslar çerçevesinde bir önceki yıl giderlerine nazaran yüzde 5 oranında azaltılması ilkesi çerçevesinde üç yıl içinde dengeye kavuşturulacaktır" diyor. Ne partinin ekonomi programını anlatan metinde, ne de yaptığımız görüşmede bunun nasıl olacağına ilişkin somut bir yanıt alamadık. Bütçenin harcama kalemlerindeki katılığı hesaba katarak, hangi kalemlerde reel olarak yüzde 5 gibi 'radikal' bir
kesinti yapılacağının yanıtı havada kaldı. Geliri, üç yıl boyunca reel olarak her yıl yüzde 5 artırma hedefine ise
vergi reformu,
kayıt dışı ile mücadele ve verginin tabana yayılması biçiminde yanıt aldık. Oysa, böyle bir reformda, kurumlar vergisi,
gelir vergisi oranlarının da düşürüleceği, asgari ücretten vergi alınmayacağı, istihdam üzerindeki vergi ve prim yüklerinin düşürüleceği söyleniyordu.
DP birçok alanda, ekonomi politikası planlarını "
teşvik getirilecektir", "teşvik sağlanacaktır" diye bitiriyor. Bunlardan biri, "Hedefimiz 1 milyon yeni KOBİ kurulması olacak ve böylece 5 milyon istihdam sağlamak". Doğrusu, tüm bu teşvikler sağlanırken, bütçe harcamalarından reel olarak yüzde 5'lik küçülme nasıl sağlanacak çok merak ediyoruz!
DP'nin yıllık ortalama yüzde 8
büyüme hızı, yüzde 6'nın altında
işsizlik oranı, yüzde 5'in altında enflasyon hedefinin nasıl sağlanacağı işte bu tablo içinde 'havada asılı' kalıyor.
MHP'den sonra DP'nin de döviz kuru ve reel faizler konusunda 'kafasını karışık' bulduk. Ekonomi programının bir yerinde, "Türk parasının konvertibilitesi ve dalgalı kur sistemi ile günlük piyasada oluşması temel yaklaşımımız olacak" denirken, bir başka yerinde "değiştirilecek kur politikası sayesinde" deniliyor. Diğer bir başka yerde ise "özellikle düşük kur politikasının sonucu olarak borçlanma ve sıcak para girişleriyle oluşan fazlalığın ekonomide yol açtığı dengesizlikler ve kırılganlıklar kur politikasındaki değişimle düzeltilecek" denilmiş. "Tamam da, nasıl değişecek?" diye sorduğumuzda, "Zorlama yok" diye yanıt aldık. Bu da, 'havada asılı' politikalar arasına giriyor. Bugüne kadar 'düşük kur-yüksek faiz' klişesini
eleştiri bağlamında çok kullanan DP, bu 'sarmaldan' nasıl çıkacağımızı söylemiyor!
Enflasyon da yüzde 5'in altı olarak tanımlandığından 'muğlak' kalıyor.
DP'nin bizce kayda değer hedefi, sayısı 10'a yaklaşan reformlar. Hukuk, kamu
yönetimi gibi reformlarla, seçim ve siyasal partiler yasalarının değiştirilmesi hedeflenmiş.
DP'nin ekonomi politikaları konusunda parlak olan yaklaşımı ise KİT ve
özelleştirme politikası. DP, 'kamu yararı' tanımını yeniden yapmayı, bazıları dışında tüm KİT'leri ya özelleştirmeyi, ya da
tasfiye etmeyi planlıyor. Özelleştirmenin açık, net ve şeffaf bir yöntemle yapılması için; hükümet tarafından yapılmaması, idarenin yeniden yapılandırılarak bağımsız, varlık yönetim şirketi yapısında olması hedefleniyor.
DP, işsizlik sigortasının kapsamını, yararlanma koşullarını ve biriken fonun kullanımına ilişkin esaslarını değiştirmeyi düşünüyor.
Türkiye'de politikacıların yarım yüzyıllık 'her köye yol, su ve elektrik' vaadini, 'siber dünya' sosuna batırıp, 'Her köye internet' sloganıyla yenilemesini ise en çok
Radikal İnternet Editörü
Serdar Kuzuloğlu 'kutsayacak' olmalı!
Sonuç: DP, seçim beyannamesine yazdığı ekonomi politikalarının genelinde, çok 'radikal' bütçe hedefleri koyarak, ekonomi programına itibar kazandırmayı hedeflemiş. Ancak, bunun içinin boş kaldığı, hesapsız olduğu anlaşılıyor. Harcamalardaki kesintinin nereden olacağı belli değilken, gelirlerdeki artışın ise vergi reformuyla sağlanacağı anlaşılıyor. Ancak bunun, en iyimser yaklaşımla iki yıl sonrasında sonuç getireceğini hesaba katmak gerekiyor. Ayrıca beklenen artışın da her yıl reel olarak yüzde 5'e erişmesi çok zor. DP'nin ekonomide neredeyse her şeye teşvikten söz ettiğini, bunun parasal boyutunun hesaplanmadığını, gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. '
Reformlar dizisi' biçimindeki hedefini kayda değer buluyoruz. "Beyannameye her şeyi yazalım" düşüncesi ile programın kurgusu unutulmuş (ya da düşünülmemiş), "nasıl?" sorusunun yanıtı yok.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
CHP'nin 'Pusula 07' başlıklı
seçim bildirgesinde yer verilen ekonomi politikalarında ilk göze çarpan, ilave harcamalar. Bunların bir bölümü yoksullara yardım niteliği olan sosyal transferler, bir bölümü de azgelişmiş bölgelere ilave yatırım harcaması ve tarımı destekleme harcaması içeriyor. Boyutu 18 milyar YTL olarak açıklanıyor. Yani GSMH'nın yüzde 3'ü. Bu kadar ilave kaynak bulunması gerekiyor. Nasıl? Bunu sorduğumuzda, vergi reformundan ve
kayıt dışı ile mücadeleden geleceği bildirildi. Bu harcamaların hemen 'cepten çıkan' bir özelliği var. Oysa bunların kaynağı olarak gösterilen vergi reformu ve kayıt dışı ile mücadele kanalından gelecek gelirler, iki yıldan önce olanaklı değil. Anlamı, harcamalar artacak, fark borçlanma ile sağlanacak demek.
CHP, seçim bildirgesinde faiz dışı fazla konusunda bir hedef göstermemiş. Bunu sorduğumuz parti yetkilileri faiz dışı fazlanın kademeli olarak düşürüleceğini söylüyor. Bu yaklaşım, '
piyasaları şimdiden ürkütmeyelim' düşüncesiyle ortaya konuluyor olmalı. Oysa, gelir gelmez 18 milyar YTL'lik ilave harcama ve vergi azaltıcı bir plan demek, faiz dışı fazlanın doğrudan yüzde 3.5'e düşürülmesi demek. Yani, bu hesap (CHP'nin resmi hesabı) bize yüzde 3.5'i işaret ediyor.
CHP'nin de iddialı hedefleri var. Yüzde 6'nın üzerinde tutulacak bir
büyüme oranı, yüzde 7'nin altına düşürülecek bir işsizlik oranı gibi.
Vergi reformu ile vergi yüklerinin düşürülmesi, böylece girdi maliyetlerinin düşürülmesi hedefleniyor. Böylelikle, içeride üretim olanaklarının artacağı, ara malı ithalatına karşı avantaj oluşacağı düşüncesi var. Ancak, bu reformun zaman alacağı, birkaç yıldan önce beklenen yararı olmayacağı hesaplanmamış.
İşsizlik konusunda ise yüzde 7'nin altına düşürme hedefini CHP'nin kendi retoriği açısından çelişkili buluyoruz. Seçim bildirgesi yayımlanana kadar, ekonomi bültenlerinde Türkiye'nin gerçek işsizlik oranının yüzde 16 olduğu iddia ediliyordu. Bu çelişkiyi ve yine ekonomi bültenlerinde iddia edilen 'her yıl ilave 1.5 milyon istihdam sağlama' iddiasını sorduğumuzda yanıt, 'bu, parti yetkili kurullarının değerlendirmesi değil, bültende yapılan bir değerlendirme' biçimindeydi. Ekonomi bültenlerini hazırlayanlarla, seçim bildirgesini hazırlayanların aynı kadro olduğunu anımsatalım!
CHP'nin de enflasyon hedefi, yüzde 5'in altı olarak belirlenmiş. Ne zaman? Belli değil. CHP de, diğer muhalefet partileri gibi 'enflasyonla mücadeleyi askıya alma' taraftarı görünüyor.
Döviz kuru konusunda, CHP'nin de DP ve MHP gibi 'kafası karışık'! Bildirgenin bir yerinde, "yüksek reel faiz-düşük kur-borçlanma kıskacı, piyasa kuralları içinde aşılmalıdır" denilirken, bir başka yerde ise "
Merkez Bankası, görevini özerk bir yapı içinde özen ve kararlılıkla yerine getirirken, ekonomi yönetiminden sorumlu birimlerle uyumlu çalışmalıdır" denilmiş ve şu şartlar da sayılmış; "reel faiz düzeyinin sabit
sermaye yatırımları için caydırıcı olmaması; piyasalarda oluşacak olan döviz kurunun ihracat, turizm ve diğer döviz getirici faaliyetler açılarından sürekli bir rahatsızlık kaynağı oluşturmaması" gibi.
Bu konuda MHP, DP ve CHP'nin benzer görüşleri paylaştıkları söylenebilir. Görünüşte,
Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusuna önem veriyorlarmış gibi tavır alıyorlar, ancak diğer tarafta, döviz kurunun Merkez Bankası politikaları ile 'düzeltileceğini' düşünüyorlar. Bunun da, 'ekonomi yönetiminde uyum' ambalajında, Merkez Bankası'na siyasal 'telkinle' yapılacağını anlıyoruz. Çünkü, bu yöndeki sorularımıza verilen yanıtlar, 'piyasa koşullarında' biçimindeydi. Siyasal partilerin çoğu, AKP'nin açtığı yoldan yürüyor. Sahnede
bağımsızlık tiradı, kuliste
Bizans entrikası! Biz, hiçbirine itibar etmiyoruz. Hangi siyasal parti çıkar da, "Atama bağımsız bir kurul tarafından önerilecek, başkan ve kurul üyelerinin
görev süresi 10 yıl olacak ve tekrar atanamayacaklar" biçiminde yasa değişikliği önerisi getirirse, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusunda ciddi olduklarını düşüneceğiz!
Daha önce CHP ekonomi bültenlerinde, "
Sıcak paranın ülkemizde kalış süresini uzatmaya özendiren, öngörülebilir düşük oranlı vergi uygulaması ile spekülatif sermaye hareketlerine denetim getireceğiz" denilirken, seçim bildirgesinde buna yer verilmedi. CHP'nin, iktidara gelmesi halinde sıcak paranın ani çıkışıyla 'kabağın kendisinde patlamasını' istemediği anlaşılıyor. İktidarda olma, iktidar ortağı olma durumu, CHP'yi gerçek dünyaya yaklaştırmış. Bu konuda Mustafa
Özyürek şöyle demişti: "Dünyanın hiçbir ülkesinde de uygulanmadığını tespit ettik".
Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidar partisi AKP, seçim beyannamesinde dört buçuk yılın 'reklamına' yer vermiş. Biraz 'yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatı' havası
baskın. Bu yüzden, ekonomi politikasında yeni unsurlar, yeni planlar az sayıda. Bunlar da, iktidar olmanın sorumluluğu ile olsa gerek, sınırları zorlayan nitelikte değil zaten.
İktidar deneyimiyle, AKP'nin beyannamede dikkat çeken yaklaşımı, sayısal hedef telaffuz ederek kendisini bağlamamak olmuş. Ne bütçe hedefinde, ne de enflasyon hedefinde sayı yok! Diğer partiler hedefleri için '5 yılın sonu' biçiminde vade belirlerlerken, AKP'nin 2013 yılı hedeflerinden bahsetmesi bizce hem ilginç hem de avantajlı bir
iletişim illüzyonu ortaya çıkarıyor.
AKP'nin kaydadeğer bulduğumuz iki önemli politika hedefinden biri,
Gaziantep milletvekili adayı Mehmet Şimşek'in özel olarak vurguladığı mikro reform ve rekabetin geliştirilmesi hedefi.
Yoksullara yapılan sosyal yardım ve transferlerde 'sadaka kültürü' yarattığı eleştirisiyle karşılaşan AKP, bu dönemd
e devletin sosyal tarafına 'kurumsal' bir kimlik kazandırma yaklaşımı sergiliyor. AKP'nin seçim beyannamesinde, "Yurttaşların gelir durumu ve geçim şartlarını da içeren 'Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi', sosyal yardımlaşma ve
dayanışma kapsamında üretilen envanter ve
yoksulluk profili tespitine dönük çalışmaların birleştirilmesi. Bu şekilde oluşturulacak merkezi bilgi sistemiyle özellikle sosyal güvenlik şemsiyesi altında olan nüfusa toplu bir bakışın mümkün kılınması" deniliyor.
Bu bakışı, kime ne kadar yardım yaptığını bilemeyen devletten; yoksulunu, sosyal transferini ve envanterini bilen devlete geçişi getirmesi bakımından çok önemsiyoruz.
Sonuç: MHP, DP ve CHP hızla girilen seçim süreci nedeniyle olsa gerek, ekonomi politikası kurgusunu bütünlükleri olan ve tutarlı bir biçimde yapamamış. Ekonomik politikaların kurgusu ve tutarlılığı kadar zaman boyutu açısından da tutarsızlık var.
Planlanan harcamalar hemen yapılırken bunlar için sağlanacak kaynak iki-üç yıl sonra hasılat sağlayacak reformlardan bekleniyor.
Hem harcamaları artırıp hem de enflasyonu düşüren, aynı zamanda da istihdamı artırıp işsizliği düşürme iddiası iktisadi açıdan tutarsız.
AKP ise sadece 2013 hedefleri koyup, diğer parametrelerde kendini bağlayıcı sayısal hedefleri telaffuz etmemiş. 2013 yılında 800 milyar dolarlık
milli gelire ulaşma hedefi gerçekçi değil; bunun için yıllık yüzde 9.5'luk bir büyüme gerekiyor.
Ortak nokta: Aynı düşünüyorsanız hemen yapın!
MHP, DP ve CHP'nin, hâttâ iktidar partisi AKP'nin de buluştuğu tek ortak nokta şu: Vergi reformu ve kayıt dışı ile mücadele. Böylelikle girdi maliyetlerini yüksek tutan dolaylı vergi oranlarını aşağı çekmek olanaklı hale gelebilecek. Bir başka konu istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması. Böyle bir fotoğraf ilk kez ortaya çıkıyor. Seçimden sonra oluşacak yeni Meclis'in ilk işi, kapsamlı bir vergi reformu ve kayıt dışını önleyen düzenlemenin yasalaştırılması olmalı. Vergi reformu ve kayıt dışının azaltılması, sadece kamu gelirini artırmak değil, aynı zamanda devletin sosyal transferlerine kaynak sağlamak ve gelir dağılımının düzeltilmesi, haksız rekabetin azaltılması için de çok bir fırsat. Böyle bir adım,
sivil siyaset, uzlaşma ve Meclis'in itibarını yükseltmek için önemli bir fırsat aynı zamanda.
UĞUR GÜRSES - RADİKAL