Sandığın
halkın önüne yaz aylarında konulmasının yegane sebebi
Meclis'in
cumhurbaşkanı seçememesi. Türkiye'nin olağan
seçim mevsimi sonbahardır. Yaz ortasında seçimi ilk kez yaşıyoruz. Sıcağın ve tatilin etkisi başlangıçta çok konuşuldu. Ancak pek etkilediği de söylenemez. Partilerin kampanyaları hız kesmedi. Siyasî bilinç geliştiği için
seçmenin büyük bölümü tatile bir günlüğüne ara verdi. Katılım oranı, bu gerçeği daha açık ortaya koyacak.
Demokrasi dışı odakların hazzetmediği sandığı halkın önüne koyabilmek kuşkusuz önemlidir. Bugün
demokrasi bayramı... Halkın
iktidar oyununa katılabildiği tek zemin
sandık. Gelişmeleri uzaktan izleyen halk, bugün tribünden sahaya inecek. Ve yeni bir Meclis ortaya çıkaracak.
Hükümet de, cumhurbaşkanı da bu Meclis'ten seçilecek. Bir oyun değerinin bu kez daha da kıymetlendiğini söylemek yanlış olmaz.
Milletin vekilini seçmesinin ötesinde anlamları var çünkü. Biraz da bu yüzden içeride ve dışarıda herkesin gözü bu
akşam sandıktan çıkacak sonuçlarda...
Kabinde oy
pusulasıyla baş başa kalan vatandaş,
destek vereceği partiyi belirlerken hayatın diğer alanlarında olduğu gibi basit ve sıradan bir işaret değil '
mühür' basıyor. Mührün
yönetim dilinde simgesel ve derin anlamları var. Burada 'Mühür kimdeyse Süleyman odur' diye bilinen yaygın atasözünü hatırlatmak isterim. Bugün mühür yönetenlerin değil, bizatihi halkın elinde... Ve bir günlüğüne de olsa Sultan Süleyman halk... Dolayısıyla bir günlük
sultanlığın kıymetini iyi bilmek lazım... Mührün bir daha ne zaman geri geleceği belli değil, belki 5 yıl gibi uzun süre sonra. Oy kağıdına 'pusula' denilmesi de çok manidar. Zira doğru yol ve yön ancak pusula ile bulunabilir.
Bugüne kadar herkes konuştu. Kitle
iletişim araçlarının çeşitlendiği günümüzde seçmen dört koldan
propaganda bombardımanına tutuldu. Bir süredir sadece miting meydanları değil, televizyon ve bilgisayar ekranları,
gazete sayfaları partilerin reklamlarından geçilmiyor. Seçmenin tercihini etkilemek için neredeyse bütün yollar kullanıldı. Unutulmazlar arasına giren polemikler, vaatler ve meydanlarda yaşanan renkli davranışlar
siyaset tarihindeki yerini aldı. Bugün söz gerçek sahibinin, karar da... Her bir vatandaşın oyu aynı değerde. Sesi gür çıkan da bir, sesini bir adım öteye duyuramayan da... Sıfatı, konumu ne olursa olsun her birey ülkenin yönetimine eşit düzeyde katkı yapacak. Demokrasinin fazileti burada işte.
Hiç şüphesiz yarın güneş farklı bir Türkiye'nin üzerine doğacak. Siyasî kavgaların, dışarıdan müdahalelerin yorduğu ve yıprattığı Meclis, yenilenmiş, tazelenmiş olarak yoluna daha güçlü devam edecek. Herkes sandıktan çıkacak sonucu kabullenmek, içine sindirmek zorunda. Hiçbir partinin 'Biz doğruyuz, halk yanlış yaptı' gibi absürt gerekçenin arkasına sığınma lüksü yok. Yeni siyasî yapıyı
Ankara mühendisleri değil, bizzat halkın kendisi dizayn edecek. Siyasete gerçek ayarı sandık yapacak. Türk halkı
sürprizi sever. Her seçimde az çok, anketlerin öngöremediği sürprizlere rastlanır. Bu ihtimali göz ardı etmemek lazım. Son iki seçimi bir düşünün, birden çok sürprize
imza attığını görürsünüz. İlk kez oy kullanacak
seçmen sayısı hiç de az değil. Ayrıca
genç seçmen kategorisine girenlerin oranı da çok yüksek. İki seçim aralığında partisini değiştiren seçmen yüzdesi de düşük değil. Onun için bu topraklarda her seçim bir muammadır.
Sonuçta halk mührü eline alınca siyaset mühendislerinin işaretiyle değil, vicdanı ve kendi doğruları ile hareket eder.
Anadolu sağduyusu her türlü sandık cambazlığına galip gelir. Beklenen veya sürpriz sonuçlarıyla 'en doğru' ortaya çıkar. İstikameti halkla aynı olanlar korkmasın... Millet kendisine yaslananları mahcup etmez.
MUSTAFA ÜNAL/ZAMAN