Tandoğan ve
Çağlayan mitinglerinin tek faydası, ‘ikna odaları’nın mucidi Prof. Nur
Serter’i parlamentoya taşımış olması...
Şimdi kıymetli bir mebus olan Serter’in gösterdiği yararlılıklar ‘ikna odaları’ ve ‘miting tertipçiliği’yle sınırlı değil.
Cevval bir aktivist olarak her platformda karşımıza çıktı ve kendisini ‘görünür’ kıldı.
Televizyon televizyon do laşmalar, toplantılar, paneller, bayraklı yürüyüşler, bitmek bilmez
laiklik savunuları,
türban yergileri...
Bu kadar cevvaliyet bir karşılık bulacaktı elbette.
Deniz
Baykal doğrusunu yaptı.
Ben de olsam Serter’i partime davet ederdim.
Siyasi bir figür olmadığı dönemlerde basbayağı siyasi faaliyetler yapan Serter, bilgi ve birikimini bundan sonra
Meclis çatısı altında değerlendirecek.
Fakat Serter, kendisini görünür kıldığı platformlardaki Serter gibi değilmiş.
Kitaplarına baktığımızda, başka bir Serter’le karşılaşıyoruz ve şaşırıyoruz.
Ben herhangi bir kitabını
okumadım, imzasının bulunduğu herhangi bir varakpareye de bakmadım.
Doğrusu, aklıma gelmedi.
Merak da etmedim.
Kendisini ‘görünür’ kıldığı platformlardaki gibiyse, ne diye bakacaktım ki?
Bildiğimiz
Nur Serter’di işte...
Fakat, zahmet edip de bakanların tanıklığı, bize bilmediğimiz, tanımadığımız, tanıdığımızda şaşıracağımız, farklı hususiyetlere sahip bir Nur Serter’i işaret ediyor ki, şaşırmakla kalmayıp
küçük dilimizi yutuyoruz.
Mesela, ‘Dinde Siyasal
İslam Tekeli’ isimli kitabında
Atatürkçülüğü ‘dar kalıplar’ olarak niteliyormuş.
Nasıl yani?
Basbayağı ‘dar kalıplar’ olarak niteliyormuş ve bununla da yetinmeyip,
‘Atatürkçü kalıplara sığınarak düşünmeyen insan yetiştirme eylemine son verilmesini’ istiyormuş.
Bitmedi...
Bir başka kitabında da (İnsan Merkezli Eğitim, Sarmal Yayınevi, 1997), gençleri Atatürkçülük dışındaki fikirlere kapamanın demokratik olmayacağından bahisle şunları söylüyormuş:
‘Atatürk milliyetçiliği diye sunulan, içi boşaltılmış hamasi kalıpların ardına sığınarak, Atatürkçü gençler yetiştirmede başarı elde edilmiş midir?’
Bitti mi?
Hayır...
İşte bir Nur Serter cümlesi daha:
‘Gençliğin kimi beğenip beğenmeyeceğine, neyin yanlış ya da doğru olduğuna, hangi inanca bağlanıp bağlanmayacağına, hangi tutum ve davranışın erdem olması gerektiğine karar vermek için Atatürk’ten teyit arar duruma getirilmesi, zaman içinde bireyin aklına, mantığına, düşüncesine, kararlarına olan güveni zedelemekte, robot insan üretimini hızlandırmaktadır. Atatürk gibi akla değer veren bir lideri kullanarak düşünemeyen insan yetiştirmek, ancak Atatürkçülüğü anlayamayan fanatik Atatürkçülerce başarılabilirdi...’
Bütün bu sözleri niçin alıntıladım?
Nur Serter’e, ‘Sen geçmişte böyle düşünüyordun. Şimdi neden böylesin?’ demek için mi? Bu hanımefendiyi intisaplı bulunduğu çevrelerin gözünden düşürmek için mi?
Hayır.
Bilakis, bunların doğru cümleler olduğunu hatırlatmak için.
CHP’de
siyaset yapan Nur Serter bundan sonra bu cümlelerin neresinde duracak? Merak ettiğim husus bu...
Merak ettiğim ikinci husus da şu:
Doğru şeyler (politik bakımdan) yanlış insanlar tarafından dile getirildiğinde sorun olmuyor da, doğru insanlar tarafından dile getirildiğinde neden kıyametler koparılıyor?
İşte benzeri doğruları yazan Engin Ardıç kaç gündür ‘Atatürk düşmanı olmadığını’ kanıtlamaya uğraşıyor ve üstelik dilinde tüy bitti.
Yazık günah değil mi?
AHMET KEKEÇ - STAR
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da bugünkü yazısında 'Nur Serter’e sorular ' sordu.
MADEM...
Her kafayı çıkaran AKP’ye yakın isme, eskiden söylediklerini anımsatıp, "Baba ne iş?" diye sorabiliyoruz...
Madem...
Yeni bir pozisyon elde eden "Eski İslamcı"nın karşısına geçip, "Sen bundan 15 yıl evvel şöyle demişsin... Şimdi ver bakalım hesabını" diye
posta koyabiliyoruz...
O zaman...
Bu
hesap sorma tarzı neden "CHP milletvekili" sıfatını taşıyan biri için işlemesin ki?
Eğer Ömer
Dinçer’den hesap soruyorsak...
Eğer
Başbakan Erdoğan’dan hesap soruyorsak...
Eğer Cumhurbaşkanı Gül’den hesap soruyorsak...
Eğer yeni YÖK Başkanı Yusuf
Ziya Özcan’dan hesap soruyorsak...
Pek tabii ki...
CHP milletvekili Nur Serter’den de hesap soracağız...
Ama önce Nur Serter imzalı bir okuma parçası...
Hep birlikte okuyalım:
"Gençliğin kimi beğenip beğenmeyeceğine, neyin yanlış ya da doğru olduğuna, hangi inanca bağlanıp bağlanmayacağına, hangi tutum ve davranışın erdem olması gerektiğine karar vermek için Atatürk’ten teyit arar duruma getirilmesi, zaman içinde bireyin aklına, mantığına, düşüncesine, kararlarına olan güveni zedelemekte, robot insan üretimini hızlandırmaktadır. Atatürk gibi akla değer veren bir lideri kullanarak düşünemeyen insan yetiştirmek, ancak Atatürkçülüğü anlayamayan fanatik Atatürkçülerce başarılabilirdi..."
* * *
Ve şimdi de soralım bakalım, eskinin "
İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı", bugünün CHP
Milletvekili Nur Serter Hanım’a...
BİR Bu satırları ne zaman yazdınız?
İKİ Hálá aynı kanaati taşıyor musunuz? Eğer değiştiyseniz hangi noktada ve neden değiştiniz?
ÜÇ Sözünü ettiğiniz "fanatik Atatürkçüler" kimlerdir?
DÖRT "Her konuda Atatürk’ten teyit aramak" ne demektir? Birkaç örnekle bunu açıklayabilir misiniz?
BEŞ Tarikat üyeliğiniz söz konusu mu? Beyti Nur adlı tarikatın içine girdiniz mi?
ALTI Beyti Nur tarikatının yayın organında
makale yayınladınız mı?
YEDİ Herhangi bir yayın organında doçentlik sınavınızı Beyti Dost tarikatının size sağladığı ruhi destekle kazandığınızı yazdınız mı?