Türkiye, son beş ayı politik tartışmalarla geçirdi.
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci,
Cumhuriyet mitingleri, 27
Nisan bildirisi ve
Anayasa Mahkemesi'nin '367' kararıyla gerilen
ülke gündemi, nihayet normale dönmeye başladı. MHP ve DSP'nin Meclis'teki
Köşk oylamasına katılmasıyla hafifleyen
tansiyon, 30
Ağustos resepsiyonuyla etkisini tamamen yitirdi
FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'ın davetiyle
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın bahçesinde bir araya gelen devletin zirvesi, ülkeye moral verdi.
CHP lideri Deniz Baykal'ın Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'le tokalaşması,
Başbakan Tayyip Erdoğan ile MHP lideri
Devlet Bahçeli arasındaki buzların erimesi ve
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın misafirlerini samimi havada ağırlaması olumlu bir tablo oluşturdu.
Asker-
sivil gerilimi bekleyenleri hayal kırıklığına uğratan resepsiyon, 'Zirvede barış' ve 'Kriz aşıldı' başlıklarıyla
gazete manşetlerine çıktı.
Türkiye'nin
demokrasiyi içselleştirdiğini belirten
Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin, millet adına görev yapan kişi ve kurumlar arasında sürtüşme olamayacağını vurguladı. Böyle bir durumu
halkın da kabul etmeyeceğini anlatan Şahin, "Türkiye, güçlü bir devlet geleneğine sahip. Hepimiz halkımız adına vazife yapıyoruz. TSK'nın değerli mensupları ile aynı hedefe kilitlendiğimizi biliyoruz." dedi. DSP Genel Sekreteri
Masum Türker de,
cumhurbaşkanlığı seçiminin Meclis'te neticelendiğini, bundan sonraki 2-3 gün içinde d
e devlet işleyişinin gerektirdiği yaklaşımların sergilendiğini vurguladı. Prof. Dr. Fuat Keyman ise Gül'ün Köşk'e çıkmasıyla birlikte normalleşme sürecinin başladığını, bu aşamadan sonra herhangi bir
kriz yaşanmayacağını belirtti.
Zafer Bayramı resepsiyonundaki birlik havası Türkiye'ye moral verdi
Türkiye son beş ayını cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla geçirdi. '
Cumhuriyet mitingleri,
27 Nisan geceyarısı bildirisi ve
367 krizi'
toplumda ciddi gerilimlere yol açtı. Ancak önceki günkü Zafer Bayramı resepsiyonu sancılı sürece noktayı koydu.
Gazeteler de bu olumlu havayı okurlarına, 'zirvede yumuşama' başlıklarıyla duyurdu. Sadece
Hürriyet gazetesinde farklı bir görüş yer aldı. Hürriyet yazarı
Fatih Çekirge, Genelkurmay Başkanı
Org. Büyükanıt'ın Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'a tepkili olduğunu savundu. Çekirge, yazısında yaptığının kriz haberciliği olmadığını da ifade etme gereği duydu. Köşe yazarları ise makalelerinde devletin zirvesinde gerginliğe değil, uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Taha Akyol (Milliyet):
Bu "yüce ulusumuz", seçtiği insanların itilip kakılmasına nasıl karşı çıktığını yapılan kaç seçimde verdiği oylarla kaç defa ortaya koydu?! Halk "bidon kafalı" olduğu için değil, aşağılanmayı reddetme onuruna sahip olduğu için! Bertolt Brecht'in dediği gibi, "Halkı feshedelim, yöneticilerimiz yeni bir halk seçsin?!" Mümkün mü bu?! Karşılıklı saygıdan başka çıkar yolumuz yok! Gerilim düşürülmeli, her şey normalleşmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı Gül, ayırımcı tutumlardan özenle sakınmalı, ısrarla uzlaşıcı tavrını sürdürmeli, kaygıları gidermeye daima özen göstermelidir. Askerler de meramlarını
Çankaya'daki olağan görüşmelerde anlatmalı, görüntülü tavırlardan sakınmalıdır. Dünkü törenlerde askerler ile
cumhurbaşkanı arasındaki ilişkilerin normalleşmeye başlamasının sevindirici işaretleri görüldü. Belli ki asker birkaç tavırla bu konudaki görüşünü ya da kanaatini belirtmiş oldu; artık normalleşme başladı...
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak):
Türk devlet sisteminin ve kimi merkezî güçlerin Gül'ün cumhurbaşkanlığını, sivilleşme sürecindeki derinleşmeyi içlerine sindirmeleri zaman alacaktır. Muhtemelen kimi iniş çıkışlarla, dirençlerle bezenecek; ama her şeye rağmen "
siyaset ve toplum ekseni"nden kopmayacak bir "normalleşme süreci" yaşanacaktır.
Bu noktada normalleşme sürecinin rayından çıkmamasını, askeri ve siyasi kimi kısa devreler yaşanmamasını sağlamak, önce hükümete ve siyasi partilere, ardından sivil toplumsal güçlere düşmektedir.
Ergun Babahan (Sabah):
Abdullah Gül,
Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanıdır. Herkesin bu gerçeği kabul edip buna göre davranması ülkeye fayda sağlar. Aksi davranışlar devletin tepesinde gerilim yaşanmasına yol açar ki, bu da uzun vadede ülkenin zararına olur. Kurumlar, kurallarla işler, kaprislerle değil. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk ve kurallar devletiyse, var olan kurallara uyulduğu, demokrasi ilkesine saygı duyulduğu sürece, işleyen kuralların sonuçlarına saygı duymak zorundayız.
Mehmet Barlas (Hürriyet):
Başta
Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere tüm askerî bürokrasiden de "Anayasa'ya sadakat" bekliyoruz. Bir diğer beklentimiz de, özellikle Ankaralı habercilere dönük.
Televizyon magazin haberlerinde Bülent Ersoy'la mesela Gülşen'in kapışmaları
reyting getirebilir. Ama Ankara'da seçilmişlerle atanmışların sürekli kapışmak üzere oldukları yolundaki zorlama haberlerden reyting veya
tiraj beklemek, sadece mesleki deformasyondur.
Özetle Anayasa'ya, cumhuriyetin kazanımlarına, hukuk devletine, demokrasiye, kendisi gibi olmayanların haklarına,
yaşam tarzlarına özen göstermek ve saygılı olmak, sadece AK Partililerden beklenilmiyor.
Hasan Cemal (Milliyet):
Türkiye'yi germek yanlıştır. Türkiye'nin bugün gerilim ve kutuplaşmaya değil, her zamankinden çok yumuşamaya ihtiyacı vardır. Bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle, askeriyle siviliyle herkese, tüm kurumlara sorumluluk düşüyor. Gerginlikten sakınmak şart. Siyasal tansiyonu düşürelim. Türkiye artık 'gerçek gündemi'ne dönmek ve boğayı boynuzlarından yakalamak zorunda. Sivil anayasa... Ekonomide mali disiplini kalıcı kılacak sosyal güvenlik,
vergi gibi reformlar... Güneydoğu'da barış ve huzura kapıyı açacak hamleler... Yapacak çok iş var! Kısacası: Türkiye değişime kilitlenmek zorunda, bunalıma değil.
Oktay Ekşi (Hürriyet):
İstesek de istemesek de ortada meşruiyetini reddedemeyeceğimiz bir cumhurbaşkanı var. Ortada bin yılı aşkın süredir bağımsız yaşamış bir ulusun uzun süre boyunca oluşturduğu "devlet" gelenekleri var. Ortada, milletin hakemliğiyle ulaşılmış bir sonuç var. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın duygularını da, CHP'de somutlaşan tepkileri de anlıyoruz... Kişisel olarak bunların çoğunu paylaştığımızı da söyleyelim. Ama iterek, kakarak, tavır koyarak ve daha da önemlisi yeni kuşaklara kötü örnek teşkil eden yanlışlar yaparak bir yere varma olanağı yok. Bunu görelim.
Milletin verdiği karardan ve onun sonuçlarından memnun olmayanlara söylüyoruz. Kavgayı böyle "beyhude" denecek zeminlerde vermeyin.
Şamil Tayyar (Star):
Türkiye, Çankaya Köşkü'nde korkularıyla yüzleşiyor. Geçmişte
Başbakanlık ve
TBMM Başkanlığı'nda bu korkularının ne kadar yersiz olduğunu gören Türkiye, Çankaya Köşkü'nde de bu korkularından kurtulabilir. Anlaşılan o ki, zamana ihtiyacımız var. Ne kadar sürer bilemem. Belki 3 ay, 6 ay... Önemli olan, bu yüzleşme sürecinin tahriklerle istenmeyen yöne çekilmemesi, siyasi ve iktisadi istikrarı bozucu noktaya taşınmamasıdır. Başarılabilirse, Türk demokrasisi kazanır. Bunun için herkesin sabırlı olması, sağduyulu hareket etmesi lazım.
Haluk Şahin (Radikal):
Engeller kalktı. Herkes demokrasi mücadelesini, mağduriyet mazeretleri üretmeden, demokrasi ringinde yapabilir. Daha doğrusu yapabilmeli. Eğer AKP iktidarı, kendi içlerinden gelen Gül'ün cumhurbaşkanlığından da güç alarak, sosyolojik muhafazakârlaşmayı siyasal mekanizmalarla hızlandırmaya kalkışırsa; yani, zaten başladığı İslami toplum mühendisliğine hız verirse işin tadı hızla kaçar ve Türkiye kötü yerlere sürüklenir. Yok, böyle olmaz,
özgürlük vaatleri doğru çıkarsa Türkiye yeni ufuklara ilerler... Şu an alacakaranlık... Umarım, sabah olmaktadır.
[TEPKİLER]
Kurumlar arası sürtüşme olmaz
Mehmet
Ali Şahin (Adalet Bakanı): Millet adına görev yapan kişi ve kurumlar arasında bir sürtüşme olmaz. Milletimiz de zaten bunu kabul etmez. Türkiye artık demokrasiyi içselleştirdi. Hangi görevde olursak olalım halkımız adına, milletimiz adına bu görevlerde bulunuyoruz. Bu görevlerde kaldığımız sürece sadece milletimize
hizmet etme ekseninde kalacağız.
Türk demokrasisi kazandı
Prof. Dr. Fuat Keyman (
Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi): Bana göre herkes yaşadıklarından gerekli dersi çıkardı. Bundan sonra da gerginlik kokan birtakım olaylar yaşayabiliriz. Ama bunlar kesinlikle kriz çıkarabilecek mahiyette olmayacak. Bu süreçte Türk demokrasisi kazandı. Fakat reel sorunlarla ilgilenemediğimiz için daha çok bunları konuşacağız.
Halkın özgür iradesi yansıdı
Hakkı Keskin, (Almanya'daki Türk kökenli milletvekili):
AB üyeliği karşıtları geçmişte birçok kez Türkiye'yi, politikasını askeriyenin isteğine göre yapmakla suçlamışlardı. Oysa Türkiye, gerek
Parlamento gerek cumhurbaşkanı seçimlerinde geçerli tek kıstasın demokratik kurallar ve halkın özgür iradesi olabileceğini kanıtlamıştır. Ülke demokratik olgunluğunu göstermiştir.
Alışma sürecinde anlayış gerekli
Masum Türker (DSP Genel Sekreteri): Cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlanmıştır. Artık gelişmeler Gül'ün duruşuna ve uygulamalarına bağlıdır. Bazı kesimler bir alışma süreci yaşayacaklardır. Bu alışma sürecinde meseleler fazla büyütülmeden karşılıklı dile getirilmeli. Ancak hayat bir günden ibaret değil. 2-3 gün içinde devlet işleyişinin gerektirdiği yaklaşım sergileniyor.
Karşı çıkanların tabanı kalmadı
Dr. Murat Yılmaz (Siyaset Bilimci): Abdullah Gül cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde çok iyi bir performans sergiledi. Krizi üst düzeye çıkartacak tavırlardan kaçındı. Yapılan örtülü ve açık bütün tehditlere direnerek teslim olmadı. Problemlere demokratik ve sivil bir inisiyatifle çözmeye çalıştı. Bu aşamadan sonra da ne CHP'nin ne de ordunun karşı çıkmayla ilgili bir devam ettirilebilir bir tabanı kalmadı.
Artık gündem normalleşecek
Prof. Dr.
Nevzat Tarhan: Türkiye belki de hiçbir dönem bugün olduğu kadar çok siyaset konuşmadı. Ama bu durum bana göre çok olumlu. Çünkü konuşarak, tartışarak halk siyasette askeri istemediğini söylemiş oldu. Toplum onaylamadığını ya da doğru olmadığını düşündüğü durumu bu şekilde ifade etti. Resepsiyondaki görüntü de halkın istediği bir tablo olduğu için Türkiye artık normal gündeme dönebilecek.
Dayatma, Türkiye'ye zarar verir
Hasan Celal Güzel: Artık Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi ile kriz bitmeli. Yeni anayasa ile de tamamen noktalanmalı. Milletin önüne anti-demokratik dayatmalar bir daha çıkarılmamalı. Aksi takdirde dayatmalar Türkiye'ye çok büyük zarar verir.
ZAMAN