Politika artık hiç şaka kaldırmıyor

Turgut Özal, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Erdal İnönü gibi isimler, siyasetin yanı sıra Türkiye'nin mizah kültürüne de damga vurdu.

Politika artık hiç şaka kaldırmıyor

Esprileriyle halkı güldüren, mizah ustalarına da ilham kaynağı olan İnönü, siyasi literatüre ‘Türk halkını limon gibi sıkıyorlar!’ deyimini hediye etmişti. İnönü ile aynı dönemde siyasette yer alan Demirel, Özal, Ecevit, Erbakan gibi isimler mizahçılar için, mizah kumaşı taşıyan renkli simalardı. Mizahçılar, siyasetin önemli aktörlerinin kendilerine attığı pası her daim alıyor ve mutlaka kaleye şut olarak gönderiyorlardı. İnönü gibi mizah dünyasını etkileyen taklitleri yapılan, karikatürleri çizilen politik şahsiyetler zamanla mizah sahnesinden çekildiler. Kimileri arkalarında bir yığın hatıra ve seven bırakarak öteki dünyaya göçtü, kimi de aktif siyasetten uzaklaştı ve köşesine çekildi. Mizahın aktörü politikacılar bir bir sahneden çekilince de mizah sanatçıları da malzeme bulmakta zorlanıyor. Haliyle de politikacılar mizah dünyasında bir zamanlar buldukları kadar geniş yer bulamıyor. Günümüzde mizah ustası isimler politik mizah için ya malzeme bulamıyor ya da kimilerinin eleştirdiği gibi politikacıları mizah yoluyla eleştirmekten korkuyor. Yarım asrı aşan zaman diliminde kendilerine has özellikleriyle ülke yönetimine damgasını vuran Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Erdal İnönü, Deniz Baykal, Tansu Çiler, Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut, Esat Kıratlıoğlu gibi siyasiler, ülkeye hizmetlerinin yanında Türk mizah kültüründe de unutulmaz izler bıraktı. Tansu Çiller Türkçeyi kullanmadaki hataları; Mesut Yılmaz reklam arası ağır konuşmaları; Yıldırım Akbulut, başbakanlığı döneminde çıkan fıkraları ile hafızalara kazındı. Erdal İnönü ses tonu ve “halkı limon gibi sıkıyorlar” esprisiyle, İsmail Cem güleç ve mahcup duruşuyla, Deniz Baykal polemikleriyle, Murat Karayalçın ilginç tavırlarıyla hiciv açısından sanatçılara çok zengin malzeme sundu. Siyasetin önemli kahramanları yavaş yavaş sahneden çekilince tiyatroculara akan zengin bir kaynak da yavaş yavaş kurumaya başladı. Çok eski bir geleneği olmasına rağmen, politik mizah geçmişte olduğu gibi bugün fazla satmıyor. Türk tiyatro ve sinemasına yıllarını veren ustalar, siyasete adını kalın harflerle yazdıran politikacıların mizaha sundukları zenginliklerle kolay kolay yerlerinin doldurulmayacağı görüşünde birleşiyorlar. Politik-hicivle insanlar güldürüldüğü gibi halk adına dolaylı bir muhalefet yapıldığını ifade eden tiyatrocular, günümüzde zayıflamış olsa da mizahta bu tarzın tümden yok olmayacağını dile getiriyor. İstenildiğinde bugün de bazı siyasetçilerin -eskilerin tadını vermese de- taklitlerinin yapılabileceğinin altını çizen bazı sanatçılar, biraz da yapılması çok zor olan bu alanda yetişen oyuncu sayısının azlığına dikkat çekiyor. Bazı sanatçılar ise siyaseti icra edenlerin günümüz koşullarında değiştiğini, gündemde daha çok ülke meselelerin tartışıldığını ve siyasilerin onlarla uğraştığına vurgu yapıp; “Tabiyatıyla mizaha yansıyacak konu çok fazla kalmıyor. Siyaset gençleşti. Daha hassas meseleler gündemde. Mizaha konu edildiğinde mizah ötesi bir şey olur. Bazı hususlar -mizahla da olsa- hafifletilemez.” görüşünü savunuyor. Siyasilerin hafızalarda kalan, literatüre giren sözleri Siyasetin en renkli siması hiç kuşkusuz (Sami) Süleyman Demirel’dir. Isparta İslamköy’de dünyaya gelen 83 yaşındaki Demirel, 7 defa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na getirildi. 1993’te TBMM’ce 9’uncu Cumhurbaşkanlığı’na seçilen Demirel, 40 yıla yaklaşan fırtınalı mücadelesiyle Türk siyasetine damgasını vurdu. Bu sürede “Ben altı kere gittiysem yedi kere geldim”, “Bulun 226’yı düşürün”, “Benzin vardı da biz mi içtik?”, “Demokrasilerde çare tükenmez”, “Dün dündür, bugün bugündür”, “Enkaz devraldık”, “Gap’ı kimseye gaptırmam”, “Güniz Sokak’ta Nazmiye ile tavuk besleyecek değiliz”, “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim”, “Şapkamı alır giderim”, “Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz”, “Kırk günde kabak yetişmez” (1978’de CHP’nin 40 günde Türkçe bilmeyen öğretmenleri alıp öğretmen yapması için demiştir), “Çankaya’nın şişmanı” (Turgut Özal için), “Devlet bazen rutinin dışına çıkabilir” (Susurluk skandalı sonrası), “Fırat’ın kenarındaki bir kuzudan ben sorumluyum” gibi onlarca sözüyle akıllarda kalan Demirel, konuşma tarzı ve mimikleriyle her dönem mizahçıların vazgeçmeyecekleri bir adres oldu. Bitkisel hayata girdikten 172 gün sonra 5 Kasım 2006 günü 81 yaşında hayatını kaybeden şair, gazeteci, yazar, eski başbakan (Mustafa) Bülent Ecevit, 32 yaşında atıldığı Türk siyasetinde beş kez başbakanlık yaptı. Nev-i şahsına münhasır mimikleri, yumuşak ve mahcup ses tonu, Türkçeyi kullanmadaki seçiciliğiyle Ecevit’in darb-ı mesel haline gelen sözleri: “Toprak işleyenin, su kullananın”, “Yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getireceğiz”, “Eğer tribünden sahaya inmezseniz, birileri düdüğü çalar, her şey biter”, “Bizim iki gücümüz: Hak ve halk”, “Eşitlik her zaman adil değildir”, “Aslında sorun, CHP’yi eski yörüngesine veya yeni yörüngesine oturtma sorunun da ötesindedir. Hatta sorun ‘ya ben, ya Bülent’ sorununun da ötesindedir. Tekrar söylüyorum, asıl öncelikle ölçülmesi gereken şudur: CHP’de buyruk mu işleyecek, hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz…” 81 yaşındaki Necmettin Erbakan, 1969’da Konya’dan bağımsız adaylığını koyup, Meclis’e girdi. 1974’te kurulan MSP-CHP koalisyonunun bozdurulmasından sonra kurulan dörtlü koalisyonda yer alan Erbakan, başbakan yardımcılığı ve ekonomik kurul başkanlığı görevini üstlendi. 1974-1978 yıllarında Kıbrıs Zaferi’nin kazanılmasında büyük rol oynadı. Erbakan, 12 Eylül ihtilalinin getirdiği yasaklarla Eylül 1987’ye kadar politikadan resmen uzak tutuldu. 1987’deki referandumla yeniden siyasi haklarını elde eden Erbakan, Refah Partisi’nin Genel Başkanlığı’na seçildi. 1995 genel seçimlerinde tekrar Konya’dan milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. 28 Haziran’da hükümeti kurma görevini alarak 7 Temmuz’da güvenoyuyla başbakan oldu. Kravatları, üslubu, meselelere yaklaşımıyla her zaman tartışılan Erbakan, “Fasa fiso” (Susurluk skandalı için), “Taklitçiler” gibi pek çok sözü literatüre geçti. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal (1927-1993), 1983 yılında Anavatan Partisi’ni kurdu. Ve aynı yıl yapılan genel seçimlerde partisinin başarılı olması üzerine hükûmeti kurmakla görevlendirildi ve böylece Türkiye’nin 19. başbakanı oldu. 1987 yılında yapılan seçimler sonrasında tekrar hükûmet kurdu ve başbakan olarak görev yaptı. 31 Ekim 1989’da TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve 9 Kasım 1989 tarihinde bu görevine başladı. 17 Nisan 1993 tarihinde geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle görevi sırasında 66 yaşında vefat etti. Elindeki kalemi, özgüveni, kiloları, gözlükleri, bıyıkları ile tanınan Özal’ın unutulmayan beyanları arasında şunlar yer aldı: “Benim memurum işini bilir”, “Fifty fifty kardeşim”, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz”, “Bir müzik koy da havamızı bulalım Semracığım”, “Allah’ın verdiği canı O’nun izninden başka alacak yoktur. Biz de O’na teslim olmuşuzdur”, “Sen onu git küçük Turgut’a anlat” (Torununu kastederek), “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız.” Siyasetin bu başrol oyuncularının yanında Tansu Çiller Türkçeyi kullanımındaki hataları, Mesut Yılmaz reklam arası ağır konuşmaları, Yıldırım Akbulut başbakanlığı döneminde çıkan fıkralarla, Erdal İnönü’ “halkı limon gibi sıkıyorlar” esprisiyle İsmail Cem güleç ve mahcup duruşuyla, Deniz Baykal polemikleriyle, Murat Karayalçın belli tavırlarıyla toplum hafızasında silinmeyecek izler bıraktı. Taklit aslını yaşatır Ercan Akışık (Tiyatrocu): Mizahta malzeme bitmez. Evet, bir dönem çok yaygın olan politik mizah eskisi kadar yapılmıyor. Halihazırda istense Recep Tayyip Erdoğan’ın, Atilla Koç’un, Kemal Unakıtan’ın, Deniz Baykal’ın da fevkalade taklitleri yapılabilir. Evet, kabul etmek gerekir ki ülke yönetiminin son 50 yılına damgasını vuran Demirel, Özal, Ecevit, Erbakan, İnönü gibi isimler hiciv açısından çok zengin malzeme sunuyorlardı. Bazen Demirel’in, Erdal İnönü’nün kıvrak zekâsını kıskanırdım. ‘Benim göremediğimi onlar nasıl görüyorlar?’ diye merak ediyordum. Örneğin; Demirel’e hangi üst başlık sorulursa sorulsun, ‘Dün dündür, bugün bugün’ sözünü çözmeye çalışıp, ‘Peki yarın ne olacak?’ diye düşünüyordum. Ama şimdiki (sanki) siyasetçiler fazla ipucu vermiyor gibi... Yine de toplum talep ettiği sürece bu sahada üretim yapılabilir. Biz de, ‘yenilmeyen hiçbir taam, taklidi yapılmayan hiçbir siyasetçi yoktur.’ derler. Taklit her zaman aslını yaşatır; fakat dozunu göz ardı etmemek lazım. Nerede durup, nerede kalkacağını; rencide edici ve küçük düşürücü tavırlardan kaçınmak gerekir. Bana göre politik mizah tatilde Hamdi Alkan (Oyuncu): Ben yıllarca politik liderlerimizin tiplemelerini yaptım. Konjonktür değişmediği sürece siyasi mizah ilgi görüyordu. Memlekette iyi bir gidişat var. O dönemin kişi ve kişilikleri daha renkliydi. Liderler arasındaki polemikler günlerce konuşulurdu. Ancak şimdi koşullar ve siyaseti icra edenler biraz daha değişti. Daha çok mesele var. Onlarla uğraşıyorlar. Tabiatıyla (benim için) mizaha kalacak konu çok fazla kalmıyor. Siyaset gençleşti. Daha hassas meseleler gündemde. Mizaha konu edildiğinde mizah ötesi bir şey olur. Bazı hususlar -mizahla da olsa- hafifletilemez. Bir tiplemede kişinin dünya görüşü, mimikleri ve diğer özellikleri yansıtılmak istenir. Önceden politikacıların yanında Ali Şen, Fatih Terim gibi tiplemeler vardı. Kilolarım itibarıyla da Demirel’i sahnelemem çok kolaydı. (Vatandaşlar beni çeviriyor; ‘o tiplemeleri özledik’ diyor) Bu demek değil ki günümüz siyasi tiplemeleri oynanmaz. Bir ara Kemal Unakıtan’ı sahneledim. Koşullar, halkın ihtiyacı yeniden politik mizahı yaygın bir şekilde buluşturabilir. Ama benim açımdan bu iş şimdilik tatilde... En fazla siyasiler üzülmeli Ali Poyrazoğlu (Tiyatro ve sinema oyuncusu): Siyasetçinin verdiği veya bizlerin onlardan yakaladığı ipuçlarıyla politik mizah yapılır. Onlardan elde ettiğimiz malzemeleri oyunlarımıza renk katan unsurlar haline getiririz. Turgut Özal’ın kendisi bir gün bana, ‘Taklidimi yapın, mizah sağlıklı bakış getirir.’ demişti. Bundan dolayı ekranda veya sahnedeki taklitlerine sinirlenmezdi. Tiyatrocular birtakım ‘mizahi dokundurmalarla’ daha bütüncül ve tarafsız bir şekilde muhalefet yapar. Böylece siyasetçileri daha parlak ve düzeyli hale getirir. Eskiden bu yana ‘siyasetçi mi sanatçıyı meşhur eder, sanatçı mı siyasetçiyi?..’ sorusu hep tartışılmıştır. Ama buna kesin bir cevap verilememiştir. Her çağda sanatçılar kendilerini yönetenlere karşı birtakım eleştiri yöntemleri geliştirmişlerdir. Bu şekilde hem onların kendilerine hem de toplumun birtakım olaylara farklı bir gözle bakma fırsatı doğar. Politik mizahın 2 bin 500 yıllık mazisi muhteşem örneklerle doludur. Bu dönemde azalması malzemenin azaldığı manasına gelmez. Eğer bugün politik mizah fazla olmuyorsa en fazla siyasetçilerin üzülmesi gerekir. Mizah yoksa, ülkede bir sıkıntı var demektir Haldun Dormen (Tiyatro-sinema oyuncusu, yönetmen): Bir ülkede mizah yoksa sıkıntı var demektir. Demek ki birtakım şeyler gerektiği gibi işlemiyor. Belki de günümüzde politik mizaha gerek duyulmuyor. Ama çıkacaktır. Birilerini taklit etmek çok zordur. İyi bir taklitçi iyi bir tiyatrocu anlamına gelmeyebileceği gibi tam tersi bir durum da söz konusu. Bazen bir karikatürün sayfalarca yazıyı tek çizgide anlattığı gibi mizahta yaşanan olumlu ya da olumsuzluğu çok güzel bir şekilde aktarabilir. Mesela Levent Kırca taklitte çok başarılı. Bir de taklit sanatında yetişmiş oyunculara bakmak gerekir. Hayata alaycı bakan tiyatrocu olarak şekli ne olursa olsun mizahın olmadığı yerde bir sorun vardır. Her zaman hadiselerin gülünecek bir tarafı vardır. Bir zaman evlerde çocuklar siyasilerin taklidini yapıyordu Süheyl Uygur (Tiyatrocu): Vatandaş eski siyasilerin taklitlerinden bıkmış olabilir. Şimdi tek kişilik gösteriler moda. Ayrıca günümüzde eski siyasiler gibi mizaha yol açan simalar da yok. Demirel’in her hareketi insanları güldürürdü. İnönü’nün esprili tarzı ve genel yapısı kolay taklit edilirdi. Mesut Yılmaz’ın konuşma biçimi, hep gündem oluşturuyordu. Değil tiyatrocular, evlerde bile çocuklar siyasi parti başkanlarının taklitlerini yapıyordu. Bir dönem, her komedyen siyasilerin taklidini yapıyordu Rasim Öztekin (Tiyatrocu): Siyasette özellikle Demirel, Erbakan ve Özal çok renkli tiplerdi. Dolayısıyla taklitleri ciddi ses getiriyordu. Kendilerine has çizgileriyle bir dönem her komedyen mecburen bu karakterlerin taklidini yapıyordu. Günümüz politikacılarının da mizahı sahnelenebilir. Fakat mizahın şekli değişti. Taklit üzerinde pek bir şey yok. Birkaç yıl önce değil siyasi liderlerin, Cem Karaca, Barış Manço, İbrahim Tatlıses gibi birçok ünlü sanatçının da mizahı yapılıyordu. Artık bu sanat başka bir yere kaydı. Kişilerin espri anlayışı değişti. Stand-up türü gösteri gibi bir trend revaçta. Mizah ve muhalefet bir arada yürür. Politikacıların birtakım çelişkileri olduğu sürece mizah yoluyla eleştirisini yapmak mümkün. Demirel, Özal, Erbakan, İnönü, Ecevit; tüm bu liderlerin yıllar içinde kalın çizgilerle belirlenmiş tavırları kafalara kazındı. Taklitleri ilgi uyandırıyordu. Çok güzel reaksiyonlar alınıyordu. Fakat şimdi taklit dönemi yok. ZAMAN PAZAR
<< Önceki Haber Politika artık hiç şaka kaldırmıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER