‘
Ahmet Necdet Sezer’e oy vermekle ne büyük hata yaptığımızı sonradan anladık. Şimdi aynı hatayı yapmayacağız. Cumhurbaşkanı mutlaka
Meclis içinden ve çok iyi tanıdığımız biri olacak.’
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç, birkaç ay önce bir özel sohbette yeni seçilecek
cumhurbaşkanının “profili” konusunda ne kadar kararlı olduklarını işte böyle açıklıyordu. Arınç’ın bu sözlerinin bir benzerini, bir süre önce Baş
bakanlık’ta görüştüğümüz üst düzey bir yetkili şu sözlerle dile getirdi: “Sadece yürürlükten kaldırdığımız yönetmelik sayısı 1500. Eğer
Çankaya Köşkü’nde Sezer değil de başka biri olsaydı, yaptığımız bu işlerin iki kat fazlasını yapardık!”
Arınç’ın ve
Başbakanlık’taki yetkilinin dile getirdiği bu sözlerin bir anlamı daha vardı.
Ankara kulislerinde, yeni cumhurbaşkanının Meclis dışından olabileceği dile getirilirken özellikle iki isim üzerinde duruluyordu. Bunlardan biri eski
Yargıtay Başkanı Sami
Selçuk, diğeri eski
Dışişleri Bakanı
Hikmet Çetin.
Sami Selçuk ismini öne sürenler onun, “1982
Anayasası bir ihtilal fermanıdır ve geçersizdir.” sözleriyle özdeşleşen “demokrat” kişiliğine vurgu yaparken, Hikmet Çetin için kulis yapanlar “
Amerika da onu istiyor.” diyorlardı. Arınç’ın sözleri, bir anlamda Hikmet Çetin ve Sami Selçuk’un
adaylığını aylar öncesinden düşürmüş oldu.
Böylece geriye şu iki soru kaldı: Çankaya’ya
Tayyip Erdoğan mı, yoksa onun uygun göreceği bir
AK Partili mi çıkacak? Eğer Erdoğan
cumhurbaşkanı adayı olmazsa kimi aday gösterecek? Cumhurbaşkanı adaylarının resmen ortaya çıkmaya başlayacağı 16
Nisan 2007 tarihine bir hafta kala henüz bu iki sorunun cevabı kesin değil. Kamuoyu ne kadar heyecanlı bir bekleyiş içinde ise Erdoğan aday olmadığı takdirde isimleri gündeme gelecek olan AK Partililer de o kadar heyecanlı ve gergin…
DEVLETİN MAHREMİYETİNİ GÖREN İKİ İSİM
Bir süre önce Ankara’da görüştüğümüz AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet
Fırat’ın deyimiyle, “lacivertlerini” giyip parti içinde
adaylık kulisi yapan çok sayıda AK Partili isim var… Ama şüphesiz Çankaya denklemini çözecek konumda bulunan üç kişi var: Tayyip Erdoğan,
Abdullah Gül ve Bülent Arınç. Hâlâ en güçlü
senaryo Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, Abdullah Gül’ün başbakan olması. Başbakan Erdoğan 53 yaşında Köşk’e çıkarsa, Abdullah Gül’ün AK Parti Genel Başkanı ve 57 yaşında ikinci kez başbakan olması hemen hemen kesin gibi. Gül’ün AK Parti’nin yeni yapılan
genel merkez binasının iç yapılanması ve dizaynı ile bizzat ilgilendiği, yakın kurmaylarına “Hazırlanın, yakında başbakanlığı devralıyoruz.” dediği dillerde.
Ama 20 yıldır Ankara’da
siyasetin içinde olan bir gözlemci
Aksiyon’a şu bilgileri veriyor: “Devlet, şu ana kadar bu partide mahremiyetini iki kişiye gösterdi. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan. Tayyip Bey’den önce Gül başbakan oldu v
e devletin bu mahrem yapısını öğrendi. Eğer Erdoğan Köşk’e çıkmazsa Abdullah Gül çıkar. Eğer hem Erdoğan hem Gül cumhurbaşkanı olmazsa, en güçlü aday Erdoğan’ın çok güvendiği bir kişi olan
Devlet Bakanı Beşir
Atalay. Ama yedi yıl olan cumhurbaşkanlığı süresinin kısaltılması ve cumhurbaşkanının yetkilerinin budanması gündeme gelir.”
Meclis Başkanı Arınç’ın adaylığına ihtimal vermeyen aynı gözlemciye göre, eğer Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa AK Parti’nin önümüzdeki seçimlerde Meclis’teki hâkimiyetini kaybetme ihtimali yüksek. Ülkede yeniden koalisyonlar dönemi başlar. Hatta, yeni dönemde AK Parti hükümet denklemlerinden dışlanır.
AK Parti; Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül dışındaki muhtemel cumhurbaşkanı adayları olarak ilk önce parti teşkilatlarında şu dört kişi için anket yaptırdı: Devlet Bakanı
Beşir Atalay, Devlet Bakanı
Mehmet Aydın, Millî
Savunma Bakanı Vecdi
Gönül ve Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan. Daha sonra
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı
Abdüllatif Şener başta olmak üzere parti içinden yükselen itirazlar üzerine bu liste şu şekilde genişletildi: Bülent Arınç, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül,
Abdüllatif Şener, Mehmet Ali
Şahin,
Nimet Çubukçu,
Cemil Çiçek, Ali
Babacan, Vecdi Gönül, Beşir Atalay, Mehmet Aydın,
Burhan Kuzu, Köksal Toptan,
Nevzat Yalçıntaş.
BİNALİ YILDIRIM SENARYOSU
Aksiyon, Ankara’daki siyasi gözlemcilere Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül dışındaki adayların şansını ve yarıştaki belirleyici özelliklerini sordu. Hemen belirtelim, ismi bu listede yer almamasına rağmen siyasi kulislerde
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın ismi de çokça geçiyor. Bu senaryoya göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
büyükşehir belediye başkanlığından beri yanında olan, halkın önündeki açılış törenlerinde bile “Binali” diye ön ismiyle hitap ettiği ve çok güvendiği
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı Çankaya’ya çıkaracak. Böylece kendisi AK Parti’nin başında kalarak kasım ayında yapılacak genel seçimlerde yeniden ezici bir çoğunlukla partiyi iktidara getirecek.
Ancak genel seçimlerin hemen ardından Bakan Binali Yıldırım
istifa edecek, böylece Recep Tayyip Erdoğan yeni Meclis tarafından cumhurbaşkanı seçilecek. Bu senaryoya karşı çıkan ve böyle bir gelişmeye ihtimal vermeyenlerin gerekçesi ise şöyle: “9. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel için Ekrem Ceyhun ne ise Erdoğan için Binali Yıldırım odur. Tayyip Bey, Binali Yıldırım’ı yanıbaşından ayırmaz.”
Şimdi gelelim isimleri ön plana çıkan AK Partililerin bu zorlu yarıştaki artıları ve eksilerine…
İlk sırada Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül var. 68 yaşındaki Gönül, AK Parti iktidarının başından beri parti içinde Cemil Çiçek ve
Abdülkadir Aksu ile birlikte “devletin bakanları” olarak görülenlerden. Tıpkı Aksu ve Çiçek gibi Ankara’da devletin bürokratik kademeleri ile ilişkileri iyi. Aslında
Mehmet Keçeciler’le birlikte 1970’li yıllarda dönemin Millî Selamet Partili İçişleri Bakanı Korkut
Özal’ın ekibinde yeralmış olmasına rağmen Mehmet Keçeciler gibi “gerici” suçlamalarına çok fazla muhatap olmamayı başarmış bir isim Vecdi Gönül. O yüzden
ANAP iktidarları döneminde Ankara ve
İzmir Valiliği,
Emniyet Genel Müdürlüğü yaptı. Sonra
Sayıştay Başkanı oldu. Başka bir partiden geliyor olması ve kritik olaylarda hep sessiz kalmayı
tercih etmesi tabanda soru işaretlerinin oluşmasına sebep oluyor.
ANAP’ın kurucusu Mehmet Keçeciler, Kenan
Evren Köşk’te olduğu sürece Özal hükümetlerinde bakan olamazken, Gönül üst düzey bürokrat olarak bütün görevlere gelebildi. Nitekim bir televizyon programında
emekli Orgeneral Kemal
Yavuz, “Keşke Vecdi Gönül’ü cumhurbaşkanı yapsalar.” dedi. Gönül ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 1965’te askerliklerini Ankara
Polatlı’daki
Topçu Okulu’nda yedek
subay olarak yaparken Yavuz da yüzbaşı rütbesiyle burada görevliymiş.
Bütün bu özelliklerinin yanısıra Vecdi Gönül, kısa zamanda AK Parti içinde de
kilit bir rol üstlenmeyi başardı. Örneğin 2002 seçimleri öncesinde milletvekili adaylarını belirleyen birkaç kişilik komisyonun üyelerinden biri de oydu. Buna karşılık cumhurbaşkanlığı yarışındaki eksik tarafı olarak şu gösteriliyor: Siyaseti gölgede bırakan ve onu Millî Savunma Bakanlığına taşıyan “müstakil” kişiliği…
O yüzden Vecdi Gönül’den uzun yıllar parti doğrultusunda bir cumhurbaşkanlığı profili çizmesi beklenmiyor. Bir siyasi gözlemci bunu kinayeli bir yaklaşımla şöyle dile getiriyor: “Vecdi Gönül, Köşk’e çıktığı anda Tayyip Bey’in elinden kayar!”
BAKAN AYDIN: BİLDİĞİM ŞEYLER VAR
Devlet Bakanı Prof. Mehmet Aydın… Vecdi Gönül, Beşir Atalay ve Köksal Toptan dışında onun eşinin başı açık. Genelde pozitif bir imaja sahip. 64 yaşındaki Mehmet Aydın hem Gazeteciler ve
Yazarlar Vakfı’nın
Abant toplantılarına hem de Fener Patriği
Bartholomeos’un himayesindeki çevre konferanslarına katılan bir ilahiyatçı. Devletin yerleşik kurumlarıyla ilişkileri iyi. En büyük dezavantajı “siyasetçi” kimliğine bir türlü bürünememesi.
Nitekim siyasi kulislerde onun için yapılan değerlendirme şöyle: “Ne hükümette, ne partide ne de Meclis’te, mütefekkir akademisyen kimliğini gölgeleyecek ikinci bir kimliğe izin vermedi.”
AK Parti camiasından kulis bilgileri yansıtmalarıyla tanınan
Hürriyet yazarları
Ahmet Hakan Coşkun ve
Cengiz Özdemir’in, Aydın’ın adaylığı aleyhine yazılar yazmaları da dikkate değer. Çünkü bu yazıların parti içindeki ağırlıklı eğilimi yansıttığı söyleniyor. Her iki yazar da Aydın’ın adaylardan biri olduğu ilân edilir edilmez partinin çeşitli toplantılarında Erdoğan’a abartılı övgüler yaptığının örneklerini köşelerine taşıdılar. Ama Bakan Aydın, 4 Nisan 2007 akşamı
İstanbul’da
Sabancı Üniversitesi’nde katıldığı
Mevlana gecesinde, Aksiyon Editörü
Faruk Mercan’a, Hürriyet’te çıkan bu iki yazı için şunları söyledi: “Her iki
arkadaş da aslında beni iyi tanır. Aday olacağım diye bu yaşta tarzımı değiştirmem söz konusu değil. Kaldı ki bildiğim başka şeyler var. Fiilen bu işin içindeyim.” Aydın’ın bu sözlerini, “Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olacağı belli. Ben niye gelin güvey olayım?” biçiminde yorumlamak mümkün. Nitekim, birkaç gün önce de cumhurbaşkanlığı şansının sorulması üzerine, “Ziyade olsun, ben hâlimden memnunum.” cevabını vermişti.
Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan… 64 yaşındaki Toptan,
Doğru Yol Partisi’nden (DYP) geliyor. DYP kökenli olmasına rağmen muhafazakâr imajını zedelemeden koruyabilmiş bir siyasetçi. Ancak, kendisine duyulan sempatiye rağmen parti tabanının adaylığına sıcak bakacağına dair şüpheler var. Öte yandan devlet kurumlarının sıcak baktığı bir isim kendisi. Nitekim Hürriyet gazetesinin “
Cumhuriyetçi” yazarı
Tufan Türenç, “Keşke Köksal Toptan cumhurbaşkanı olsa.” başlığıyla bir yazı bile yazdı, onun bu makama nasıl yakıştığının analizini yaptı.
Erkan Mumcu ile birlikte AK Parti’nin merkez sağı temsil eden yüzlerinden biri olan Toptan, Mumcu olaylı bir şekilde partiden gidince parti içinde daha da önemli hâle geldi. Onun bir diğer özelliği AK Parti’de hemen herkesle insanî ilişkilerinin çok iyi olması. Ama iş cumhurbaşkanlığı konusuna gelince şu söyleniyor: “Şansı en zayıf adaylardan biri.”
Meclis
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu… Aylar önce bir televizyon programına katılmak üzere geldiği İstanbul’da Kuzu, gazetecilerle sohbetinde Erdoğan aday olmadığı takdirde Köşk’e en layık adaylardan biri olduğunu gerekçeleriyle uzun uzun anlattı. Anayasa profesörü olmasının da verdiği özgüvenle açıktan oynayan,
doğal adaylardan biri olduğunu Meclis’te milletvekilleri ile konuşan, hatta bunun için “istişare toplantıları” yapan bir aday Kuzu… Fakat, siyasetçi kimliğinin yeni olması ve siyasi tecrübesinin yeterli görülmemesi cumhurbaşkanlığı adaylığı yolunda en büyük dezavantajı gibi görünüyor.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener… Parti içinde adaylara yönelik eğilim için ilk etapta dört isimle yapılan ankete açıkça tepki gösterip “Ben de varım.” çıkışını yapması hemen dikkat çekti. Zaten daha öncesinde
CHP lideri Deniz
Baykal’ın, “Ondan iyi bir cumhurbaşkanı olur.” övgüsüne mazhar olmuştu. “Şarabın tadı dışında herşeyini bilirim”, “Millî Görüş’ün kökünden değilim” gibi çıkışları, her zaman büyük medyaya hoş gelen demeçleri, ailesinin “
modern” yüzünü temsil eden çocuklarıyla ilgi odağı oldu. Ama, büyük medyaya yakınlaştıkça, parti tabanından değişik tepkiler aldığı kulislerde konuşuluyor. Ankara’daki derin yapıların Erdoğan ve Gül kadar Şener’e de ihtiyatla yaklaştığı vurgulanıyor. 53 yaşındaki Şener’in, bürokraside güçlü ekibi olduğu biliniyor.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek… AK Parti’ye son anda katılan Cemil Çiçek, Milli Mücadele ekolünden gelen bir isim. Bir süre önce AK Parti Genel
Merkezi’ndeki bir sohbette Genel Başkan Yardımcısı Mir Dengir Fırat’ın, daha Çiçek’in adaylığı telaffuz edilir edilmez, “Yok olmaz, mümkün değil.” dediği biliniyor. 59 yaşındaki Çiçek, zina yasası ve kaçak Kur’an Kursu’na ceza konusunda parti içi ve dışında tartışmaların odağına oturmuş ve değişik tepkiler almıştı. Ayrıca, 301. maddeyle ilgili olarak her kesimden yükselen eleştirilere muhatap olmuştu.
Şemdinli davasının iddianamesini yazan Van
Cumhuriyet Savcısı Ferhat
Sarıkaya’yı
ihraç eden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (
HSYK) toplantısına katılıp, Sarıkaya’ya biraz daha hafif bir ceza verilmesi yönünde ağırlığını koymaması da yarıştaki şansını azaltmış durumda. “Adalet Bakanı, HSYK’nın başkanıdır. Eğer o toplantıya katılıp, ihraçtan sonraki en ağır ceza olan kıdem durdurma ve
yer değiştirme cezası verelim deseydi, Sarıkaya ihraç edilmezdi.” görüşü yaygın olarak benimsenmiş durumda. Bu sebeple bakan olmasına rağmen, yarışta Köksal Toptan’ın gerisinde değerlendiriliyor.
Devlet Bakanı Prof. Beşir Atalay… Belki
sürpriz olacak ama siyasi kulislerde Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullan Gül’den sonra şansı en yüksek görülen adaylardan. Hem Erdoğan’a hem Gül’e yakın. Ama asıl belirleyici özelliği, Erdoğan’ın ona karşı tutumu. Erdoğan onunla yanyana gelince çok rahatlıyor. Erdoğan’ın sırdaşlarından biri olan Beşir Hoca’nın özelliği, çok ketum olması ve asla sır vermemesi.” Eşinin başı açık olan 60 yaşındaki Atalay,
Kırıkkale Üniversitesi kurucu rektörü. Abdullah Gül’ün başbakan olduğu birinci AK Parti hükümetinde Millî Eğitim Bakanlığı ona verilmişti, ama Cumhurbaşkanı Sezer’den veto yemiş olmasına rağmen eşi türbanlı olmadığı için Ankara derinliklerinde “ehven-i şer” olarak görülen bir isim…
İstanbul
Milletvekili Prof.
Nevzat Yalçıntaş… Yalçıntaş,
Aydınlar Ocağı eski başkanı sıfatıyla sağ kulvarda bir kimliğe sahip… Ama AK Parti’nin Meclis’teki kapalı grup toplantılarında birkaç defa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı çıkış yapmış olması “dezavantaj” hanesine yazılmış durumda. Bir siyasi gözlemci, “Tayyip Bey hocayı aday göstermez. Çünkü Köşk’e çıkarsa zaman zaman karşı karşıya geleceklerini bilir.” diyor. Nevzat Yalçıntaş’ın, Sezer’in cumhurbaşkanı seçildiği 2000 yılında Fazilet Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı olarak 113 oy aldığını da hatırlatalım.
ERDOĞAN’IN ŞANSI NEDEN ARTTI?
Köşk’ün adaylarından biri olan Mehmet Aydın’ın, “Bildiğim şeyler var.” sözlerinden çıkan sonuç, Erdoğan’ın Köşk adaylığının hemen hemen yüzde 90’a yaklaştığı… Yakın zamana kadar Erdoğan’a, “aday olma” telkininde bulunan iş ve medya dünyasından pek çok kişi şimdiden Erdoğan’ın adaylığını benimsemiş veya kabullenmiş bir durumda.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ertuğrul Özkök’ün 30
Mart 2007 tarihli yazısında açıkça, “Kimse askeri,
cumhurbaşkanlığı seçimi minderine çekmeye uğraşmamalıdır.” diye yazması bunun kanıtı. Son olarak Türkiye
Odalar ve
Borsalar Birliği Başkanı Rıfat
Hisarcıklıoğlu da, “Anayasal sürecin işlemesini istiyoruz.” yaklaşımıyla bunu gösterdi.
Oysa, yakın zamana kadar sadece ‘derin Ankara’nın değil, “İstanbul dükalığı” olarak nitelendirilen iş çevrelerinin ve büyük medyanın da Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasına pek sıcak bakmadığının işaretleri vardı. Nitekim Ömer Koç ve
Güler Sabancı’nın, “Erdoğan partisinin başında kalsın.” çıkışları söz konusu oldu. Ama gözden kaçmayan ayrıntı Koç ve Sabancı’nın, Erdoğan’ın Köşk’e çıkmaması gerektiğini “
siyasi istikrar” gerekçesine bağlamalarıydı. Nitekim bir süre sonra
Koç Holding Onursal Başkanı
Rahmi Koç, “Özal ve Demirel Köşk’e çıktıktan sonra pişman oldular. Erdoğan da aynı duruma düşer.” uyarısından sonra şunu ilave etti: “Ama demokrasiye inanıyorsak, cumhurbaşkanını seçmenin Meclis’in işi olduğunu kabul edeceğiz.”
Son zamanlarda “sivilleşme” yönündeki sert çıkışları ile tanınan siyaset bilimci Prof. Mümtaz’er Türköne’ye göre, Erdoğan’ın Çankaya adaylığını güçlendiren en önemli faktörlerden biri,
TÜSİAD’ın ve büyük medya kuruluşlarının Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına olan itirazlarını kaldırmaları oldu. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engelleyici tarzda siyasete yapılacak bir müdahalenin ekonomiyi de sarsacağını belirten Türköne’ye göre, kimse bu sorumluluğu almak istemiyor. Vatanseverlik duygusunun da askerleri cumhurbaşkanlığı seçiminde tarafsız bir konumda kalmaya mecbur bıraktığını öne sürüyor.
Türköne’nin bir diğer öngörüsü ise Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması ile devlet içindeki dengelerin yeniden oluşacağı. Ne demişti
Başbakanlık’taki üst düzey yetkili: “İnsanlar henüz farkında değil. Sadece devlet daha etkin işlesin diye kaldırdığımız yönetmelik sayısı 1500. Köşk’te Sezer değil de başka biri olsaydı, devletin işleyişi çok daha hızlı olurdu.” Aynı Başbakanlık yetkilisinin çok önemli bir vurgusu daha vardı o gün: “Köşk’e çıkacak kişi mutlaka Erdoğan olmalı. Bu devletin tamamen demokratikleşmesinin de bir gereğidir.”
Peki, Erdoğan
Çankaya Köşkü’ne çıkarsa ve Abdullah Gül başbakanlık koltuğuna oturursa AK Parti’nin iç yapısı bundan nasıl etkilenecek? Siyasi kulislere göre kısa vadede parti içinde bir genel başkan yarışı olmaz. Zaten güçlü bir genel başkanı adayı olarak gösterilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek, hesaplarını Abdullah Gül sonrasına göre yapıyor. Başından beri “Erdoğan cumhurbaşkanı, Gül başbakan” formülünü dile getiren ve bunu televizyonlarda ifade eden Gökçek, kendisini Erdoğan ve Gül’den sonra partinin üçüncü genel başkanı olarak hazırlıyor.
Abdullatif Şener, Mehmet
Ali Şahin gibi isimlerin genel
başkanlık yarışına girmeleri beklenmezken, belirli bir delege hâkimiyeti olan Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın daha ziyade “ağabeylik” pozisyonunu sürdüreceği vurgulanıyor.
Kritik bir diğer soru ise Erdoğan Köşk’e çıkarsa kasımda yapılacak genel seçimlerde nasıl bir sonuç ortaya çıkacağı. Siyasi gelişmeleri çok yakından izleyen bir strateji uzmanı şöyle diyor: “Şimdi denklem değişti. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını engelleyemeyeceğini görenler artık ikinci hamlenin hazırlığında. Yeni
hedef, AK Parti’nin kasım seçimlerinde tek başına iktidara gelmesini engellemek.” İlginç olan, “Kimse Meclis’in işine karışmasın” yazıları yazan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni
Ertuğrul Özkök’ün de, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını benimseyen bu yazılarında sık sık seçimlerden sonra AKP-DYP koalisyonundan söz etmesi…
Hakan Çağrı - Aksiyon