Olli Rehn'nin
Türkiye hakkında yaptığı açıklama çok ciddi şekilde eleştiriliyor. Hem Avrupa'da hem Türkiye büyük rahatsızlık oluşturan bu açıklamaları Zaman Gazatesi Yazarı
Selçuk Gültaşlı yorumladı.
İşte Gültaş'lının yorumu:
27
Nisan sürecindeki "adam gibi" duruşu ile Demokratların büyük takdirini toplayan Rehn, NATO zirvesi devam ederken öyle laflar etti ki, hem itibarını büyük oranda zedeledi hem de Türkiye'de AB üyeliğini destekleyenleri zor durumda bıraktı.
Hemen tespit etmek gerekir ki Rehn'in tehditlerinin ardından
Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği'ne seçilmiş olması "AB tehdit etti, Türkiye geri adım atmak mecburiyetinde kaldı." algılamasını kuvvetlendirdi.
Rehn'in söylediklerine gelince, Cumhurbaşkanı Gül'ün diplomatça "talihsiz" olarak nitelendirdiği ifadeler talihsizliğin fersah fersah ötesinde son derece küstah, vahim ve neticeleri itibarıyla Türkiye'deki AB algılamasını çok olumsuz etkileyecek niteliktedir. İşin ilginç yanı Rehn'in tecrübesinde bir siyasetçinin nasıl olup da bu lafları ettiğidir.
Zirvede Türkiye'ye tavırları açısından "küstah" olarak nitelenen Merkel ile "sopalık" olarak sınıflandırılan
Sarkozy ikilisinin muazzam
baskısı ile Rehn'in böyle bir işe soyunduğu yorumları yapılıyor.
Karikatür krizi ile şahikalara çıkan Avrupa'nın küstahlığı maalesef önceki gün Rehn'in sözlerinde yeni bir aşama kaydetmiştir. Rehn, özlü tehdidinde Türkiye'nin Rasmussen'i veto etmesi durumunda
müzakerelerin etkileneceğini söylüyor. Şimdi bu müzakerelere yakından bakalım:
-35 müzakere faslının neredeyse yarısı şu an
Rumlar ve
Fransızlar yüzünden donmuş durumda.
-Açılan fasıllar Rum kesimi yüzünden kapatılamıyor. Zaten bir kısmı müzakerelere açılamıyor yani "müzakerelerin açılması
teklif dahi edilemiyor".
-17
Aralık 2004'ün ucube kararları çerçevesinde Türkiye'nin üye olup olmayacağı kesin değil. Üye olsa bile herkesin bildiği bir üyelik olmayacak bu. Mesela Türklerin serbest dolaşım hakkı olmayabilecek ve Türkiye AB bütçesinden diğer üyeler gibi istifade edemeyebilecek.
- Sarkozy seçildiğinden bu yana Türkiye ile ilgili her AB belgesinden "üyelik", "
katılım" gibi kelimelerin temizlenmesi için olağanüstü çaba sarf ediyor.
Şimdi karşımızda fena halde
sakatlanmış bir müzakere süreci ve sürecin ne ile neticeleneceği kesin olmayan bir ilişki devam ederken, Rehn'in "müzakereler zarar görebilir" tehdidi birçok AB yanlısı Türk'te bile, Brüksel'in müzakereleri Türkiye'ye karşı bir
şantaj aracına dönüştürdüğü izlenimi uyandırmaktadır.
Peki, Türkiye'ye baskı yapan iki lider ile Ankara'nın
itiraz ettiği
Danimarka Başbakanı muhtemel üyelik ile ilgili ne düşünüyor? Fransız Cumhurbaşkanı daha NATO zirve kararlarının mürekkebi kurumadan ABD Başkanı Obama'nın Türkiye'nin üyeliğine verdiği desteğe sert şekilde "kendi işine bak" cevabı veriyor. Alakalı, alakasız her yerde Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu söylüyor. Türkiye ile üyelik kelimeleri yan yana geldiğinde
hasta oluyor.
Alman Başbakanı Merkel, NATO zirvesi başlarken Türkiye'nin itirazlarını bile bile, "bu
akşam Rasmussen'i genel sekreter atayacağız." diyebiliyor. Bu, "Türkiye diye bir
ülke mi var, orası da neresi?" demektir. Merkel de Türkiye'nin üyeliğine karşıdır. Şu an müzakerelere ses çıkarmamasının koalisyondaki Sosyal Demokratlardan kaynaklandığını herkes biliyor.
Artık genel sekreter olan Rasmussen de Türkiye'nin hiçbir zaman AB üyesi olacağını zannetmediğini kamuoyuyla paylaşmıştır.
Böyle bir ortamda ilerleyen sakat müzakere sürecini Türkiye'ye karşı kullanmak isterseniz, ülkenin AB üyeliğini sonuna kadar destekleyen çevrelerin de midesini bulandırırsınız. Bu insanlar da bir süre sonra "müzakereleriniz sizin olsun" deme noktasına gelir.
Merkel-Sarkozy ikilisinin zirvenin ilk gecesi verilen yemekteki küstahça çıkışları, Gül'ün daha sonra ikisi ile de görüşmeyi reddetmesi ile cevabını aldı. Gül, ikilinin görüşme taleplerini reddederken meseleyi sadece Obama ile müzakere edeceğini ve onu muhatap alacağını kendilerine iletti. Bu çok mühim bir mesajdır.
Babacan'ın Rehn'i araması, Ankara'nın rahatsızlığının ne boyutlarda olduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Türk heyetinde olanlar, en büyük hayal kırıklığının Rehn konusunda yaşandığını söylüyor.