Böyle iddialı konuşmamın nedeni son günlerde edindiğim anket bilgileri. İki gün önce Raymond James-
Turkey’in en güvenilir şirketlerden biri olan
KONDA’ya yaptırdığı anketin sonuçları yayımlandı. KONDA’nın tahminine göre kararsızlar dağıtıldıktan sonra 22 Temmuz'da oylar, AKP yüzde 45,
CHP yüzde 20, MHP yüzde 16 şeklinde dağılacak.
Yine güvenilir kamuoyu araştırması şirketlerinden
ANAR ve
SONAR’ın yaptıkları son anketlerde de KONDA’nın tahminine çok yakın sonuçlar çıkmış bulunuyor. ANAR, AKP’ye, SONAR da bazı muhalefet partilerine düzenli araştırma yapıyor. Bu şirketlerin müşterileri yapılan anketleri yayımlamadıkları için kesin
oy oranları veremiyorum. Ama bu iki kuruluşun anketlerinde AKP’nin yüzde 41-43 arası çıktığını, CHP’nin yüzde 20 civarında, MHP’nin de barajın üzerinde olduğunu birinci elden biliyorum.
Güvendiğim bu üç şirketin nitel olarak aynı tahmini yapmaları, 23 Temmuz günü oluşacak parlamento aritmetiğinin tahminini kolaylaştırıyor: Yüzde 40’ın üzerinde oy almasına rağmen 310 civarında milletvekili çıkaracak bir AKP, büyük bölümü DTP’li olmak üzere 40 kadar bağımsız milletvekili, kalan 200 vekili de CHP ile MHP’nin paylaştıkları bir parlamento.
Görüldüğü gibi AKP’nin yeniden tek başına
iktidar olması çok yüksek olasılık. Ama bu kez, her defasında bize "Rus ruleti" oynatan
seçim sistemimiz nedeniyle daha fazla oy almasına rağmen daha az milletvekiline sahip bir AKP. Paradoksal olarak bu tablo daha güçsüz bir AKP iktidarı anlamına gelmez. Aksine oy oranını artırmayı başaran, üstelik yüzde 40’ı bulan bir AKP iktidarının meşruiyeti kolay kolay tartışılmaz. Bununla birlikte siyaseten daha güçlü bir iktidar siyasal tıkanıklığı daha kolay aşacağı anlamına gelmiyor.
23 Temmuz'un ilk tartışması
cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. 367’yi bulmadan
cumhurbaşkanı seçmek artık fiilen olanaksız. 310 civarında tahmin ettiğim AKP
sandalye sayısına tüm bağımsızları ekleseniz bile 367'yi bulmak söz konusu değil. Cumhurbaşkanının seçimi AKP’yi CHP ya da MHP ile uzlaşmaya zorlayacak. Çok ilginç bir stratejik müzakereye şahit olacağız. Artan desteğine rağmen AKP türbanlı eşe sahip adayını seçtirebilir mi? “İşte adayım ya seçilmesine yardımcı olursunuz ya da yeniden seçime gideriz” restini çeker mi? Yoksa bu iddiasından vaz mı geçer? Kısa vadede
Türkiye’nin siyasal istikrarı önemli ölçüde bu sorulara verilecek yanıtlara bağlı olacak.
Ancak siyasal istikrara orta vadeli bir perspektiften bakıldığında anayasa
reformu dahil kapsamlı bir siyasal reform ön plana çıkıyor. AKP’nin
seçim bildirgesi henüz yayımlanmadı ama bu metinde 1982
Anayasası’nın daha demokratik ve özgürlükçü, daha
sivil bir anayasa ile değiştirileceği vaadinin yer almasını bekliyorum. Başarısız cumhurbaşkanlığı deneyimi AKP’ye iki şey öğretmiş olmalı. Eğer
vesayet demokrasisi altında iktidar olmayı kabul ediyorsanız devletin kurumları ile uzlaşacaksınız. Yok gerçekten iktidar olmak istiyorsanız toplumun çoğunluğunu arkanıza almak zorundasınız.
Gerçek iktidarın yolu yeni bir anayasadan ve toplumsal mutabakatın ortaya çıkmasını sağlayacak yeni bir seçim sisteminden geçiyor. Yeni anayasa için 367 şart değil. 330’u bulmak yeterli. Bildiğiniz gibi bu çoğunlukla
anayasa değişiklikleri zorunlu olarak referanduma gidiyor. Ama yeni bir anayasanın zaten referandumsuz kabul edilmesi doğru olmaz. İşte bu noktada DTP’li bağımsızlar büyük önem kazanıyor. AKP’nin önereceği yeni anayasayı MHP’nin
destekleyeceğini sanmıyorum. CHP’nin tavrını ise şimdiden kestirmek zor. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ya da bunun alternatifi olarak yetkileri kısıtlanmış bir cumhurbaşkanı vesayet demokrasisi yandaşı CHP tarafından destek görmeyecektir.
Bana göre 22 Temmuz sonrasının en kritik sorusu şu olacaktır: AKP anayasa değişikliklerini
Kürt kökenli milletvekillerinin desteği ile mi referanduma götürmeyi başaracak?
Seyfettin Gürsel-Referans