Demokrasinin bittiği yer,
iktidar-muhalefet uyumunun iflas ettiği ânı işaretler daima. Siyasi irade varlığını devam ettirdiği müddetçe
siyaset dışı çözüm yolları aranmaz. Siyasetçi kendine duyduğu saygıyı ve özgüveni kaybetmedikçe, siyaset dışı unsurların haksız muamelesine maruz kalmaz.
Türk
demokrasisi bunca acı tecrübeye rağmen hâlâ müspet muhalefet düşüncesini arıyor. İktidarlar muhalefetten şikâyetçi, muhalefetler de iktidardan bizâr. Hâlbuki siyaset iki kanatlı; iktidar muhalefete muhtaç, muhalefet iktidara. Ne yazık ki bu ilişki tastamam oturmadı rayına ve demokrasi kazalarına
kurban gitti umutlarımız ve beklentilerimiz... Mesela 27
Mayıs bir demokrasi faciasıdır. Herkes bir miktar hata yapmıştır; ancak muhalefetin az bir gayreti ve iyi niyeti ile atlatılabilecek bir hadise idi. O gün İsmet Paşa ve
CHP demokrasiden yana tavır alabilseydi, yakın tarihimize böyle bir kara leke sürülmemiş olacaktı.
Demokrat Parti hiç mi hata yapmamıştı? Tabii ki yapmıştı; ancak iktidara yaptığı hataların hesabını, ancak sandıkta
halk sorabilirdi. Müspet muhalefet icraat denetimidir, kışkırtma mercii değil. Bunu anlayamayan muhalefet, yanlışı yanlışla bertaraf etmek istedi ve gizli
işbirliği ile durumu kotarmaya yeltendi. O gün bugündür iflah olmuyor CHP...
İktidar olmak adaletli olmayı, hakkaniyet içinde davranmayı gerektirir. Olgunluk daima iktidara düşer. Kızmayacak, küsmeyecek ve halka odaklanmaktan başka bir şey düşünmeyecek. Muhalefet icraatları denetleyecek; semboller üzerinden ayrımcılık yapıp
ağız dalaşına girmeyecek. Maalesef bu denge çok partili hayata geçtiğimizden beri tam kurulamadı. Belki bu dönemde ilk defa bir fırsat yakalandı. O yüzden 22 Temmuz
seçim sonuçlarını masaya yatırarak, herkes doğru bir çıkarım yapmak zorunda. Halkın şu talebi çok açıktır: İktidardan kendisini huzur ve refaha kavuşturacak icraat bekliyor; muhalefetten de
kavga değil demokratik denetim istiyor...
22 Temmuz sonrasında, MHP'nin müspet ve demokratik yaklaşımı yeni döneme ait muhalefet anlayışı adına umut vericidir.
Cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürmeyen MHP kurmayları, DTP milletvekilleri ile demokratik bir
diyalog kurdu. Seçim öncesi yapılan polemikleri bir kenara bırakmak yeni bir sayfa açmaktır ki,
Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP bunun ilk işaretlerini verdi. Pazar günü
Başbakan Erdoğan ile Devlet Bahçeli'nin Söğüt'te verdiği anlamlı fotoğraf siyasi tarihimize geçecek kareler arasında yerini aldı.Demek ki muhalefet, çıtayı bir noktaya koyarak siyasette seviyeyi belirleyebiliyor.
DSP'nin bugünkü tavrı da çok önemli. Onlar da MHP gibi kendi adaylarını belirledi ve cumhurbaşkanlığı seçiminin bir didişme meselesi değil yarışma meselesi olduğunu ispat etti. DSP,
yemin törenini ve Çankaya'daki resepsiyonu
protesto etmeyerek hem gerilimden yana olmadığını halka arz etti hem de "hırçın sol" imajına
boyun eğmedi. DTP kimi zaman anlamsız çıkışlar yapmakta; ancak onların da siyasette diyalog yolu aradıkları gözüküyor. Bu çok önemli. "Etnik milliyetçi" ile başlayıp "
terör örgütüne
destek veren parti"ye kadar uzanacak bir imajın ne kendilerine bir faydası var ne de
bölge halkına.
Muhalefet partileri elbette
eleştiri yapacak, yapmak zorundalar; demokrasinin sağlıklı işlemesi ancak bu şekilde sağlanır. Yeni dönemde muhalefet partileri, iktidarı iyi denetleyebilirse hem kendileri puan kazanır hem iktidar, icraatlarına dikkat eder hem de Türk demokrasisi en önemli sınavları başarı ile geçmiş olur. Hırçınlaşan yalnızlaşır! Siyasette bu hep böyle olmuştur; hep böyle olacaktır. "Keskin
sirke küpüne zarar" sözü en çok siyaset için geçerlidir.
Şimdi halk, hizmet için koşuşturan bir iktidar ve onun yanlış yapmasını engelleyecek bir muhalefet bekliyor. Özlenen tablo budur!
EKREM DUMANLI - ZAMAN