Yapılan herşey
kayıt altında Tantan,
faili meçhuller ve karanlık olayların aydınlatılması için devlet arşivlerini adres gösterdi.
Sadettin Tantan Türkiye'nin en karanlık dönemlerinden olan 1990'lı yılların aydınlatılabilmesi için devletin arşivlerini adres gösterdi. Siyasete atıldıktan sonra 57. Hükümet'te üstlendiği
İçişleri Bakanlığı döneminde de yaptığı operasyonlarla gündeme damgasını vuran Tantan, Türkiye'nin 1990'ların karanlık süreci ile yüzleşmeye hazırlandığı bir dönemde, savcılara devletin arşivlerini işaret ediyor: “Biz o büyük operasyonların altına
imza atarken bütün o dosyaları nerden çıkardık? Uzaydan getirmedik ki. O yolsuzluk dosyaları, sumen altında bekletiliyordu. Devletin arşivleri her türlü zenginlik içindedir. Her şey kayıt altındadır. Soruşturmaları yürüten savcıların oraya girmeleri gerekiyor.”
Ankara Cumhuriyet Savcılığı 1990'lı yıllarda işlenen faili meçhul siyasi cinayetlerle ilgili
soruşturma yürütüyor. Bu cinayetlerin devlet politikası olup olmadığı da
tartışma konusu oldu. Bu gelişmeleri siz nasıl yorumluyorsunuz?
Sadece 1990'lara bakmamak lazım, geçmiş dönemlere de bakmak gerekiyor.
Araştırma yapmadan bunlar çıkmaz ortaya. Yani parlamentonun bir
Meclis Araştırma Komisyonu kurması gerekiyor. Bir de adli araştırmanın olması lazım. Şahıslar üzerinden sadece ifadeler alınmak suretiyle yapılan çalışmalar netice vermez. Bütün istihbarat teşkilatlarının geçmişten bu yana verdiği raporlar, veremedikleri, verip de sumen altında tutulan, üstü örtülen raporlarının araştırılması lazım.
Arşivler yeterli mi konuda?
Somut olayların araştırılabilmesi için oraya girmek gerekiyor. Devletin arşivleri fışkırıyor adeta. Tüm bilgiler devletin arşivlerinde var. Geçmişten bu yana sumen altında bekletilen ne kadar şey varsa açığa çıkarılması lazım. Bütün bunlar ortaya çıkar. Devletin arşivleri her türlü zenginlik içindedir. Her şey kayıt altındadır.
Nerededir mesela?
MİT'te vardır, Jandarma
İstihbarat Teşkilatında vardır, Emniyet istihbaratında vardır. Her tarafta vardır.
Mali sistemde baktığınız zaman bankalarda,
sigorta şirketlerinde, maliye bakanlığında yani bütün devletin kurumlarında bilgi
belge vardır.
O dönemi aydınlatacak bütün bilgi belge var mıdır?
Devletin arşivlerinde vardır. Hiçbir şey yazısız değildir. Her tarafta belgesi vardır. 1990'lı yıllarda 13 binin üzerinde
müfettiş vardı. Şimdi biz o çıkardığımız bütün dosyaları (Buffalo,
Balina gibi dev operasyonları kastediyor) nereden çıkardık? Uzaydan getirmedik ki, devletin sumen altında bekleyen o yolsuzluk dosyaları, kasalarda bekletilen dosyalardı. Biz onları çıkardık. Ve dünyanın parasını hazineye geri kazandırdık.
Mesela Yeşil'in dönemin
Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar tarafından alınan çok kapsamlı bir ifadesi var. Bu
tutanak nerededir?
Polis arşivinde de, adli arşivde de o ifadeler vardır.
İstenirse bulunur yani?
Bn de zaten onu söylüyorum. Şimdi onun bir yazılı arşivi vardır. Bir de arşive konmamış bilgisi vardır. Ama o bilgiler İstihbarat teşkilatlarında yer alır. Bazı duyumlar mesela, onlar istihbarat teşkilatınca not altına alınır. İstihbarat notu. Onlar alt alta toplanır süzgeçten geçirilir, takip altına alınır o çok uzun bir süreç.
Kozmik Oda soruşturmasında olduğu gibi savcı veya hakimler bu arşivlere de girse o süreç tamamen aydınlanır mı?
Hepsi aydınlanır.
Bütün her şey açığa çıkar. Yani yüzde yüz açığa çıkmaz belki - yüzde yüz hiç bir şeyi çıkaramazsınız- ama yüzde 70'de çıksa büyük bir muvaffakatiyet olur.
Ordunun kozmik odaları gibi
emniyet ve MİT'in de yerleri var mıdır?
Her kurumun kendine göre çok
gizlilik hassasiyeti içinde yerleri vardır.
Devlet sırrı diye bilgi var mıdır?
Devlet sırrı diye bir şey yok. Her bilgi her zaman kullanıma sokulur. Sokulmayan durur.
Bizim halkımız hep öldürenin yanında olur
PKK'ya karşı Hizbullah'ın devlet tarafından kullanıldığı iddiasına ne diyorsunuz?
Bir yanda azılı bir grup var. Diğer yanda bu azılı grupla mücadele eden bir başka grup var. Devlet kimin yanında yer alır? Şimdi bakın devlet görevlileri mücadele etmekten bıkmıştır. Bir başka grup çıkarsa bunu temizlerse, birisinin birisini öldürmesi gibi. Halkımız hep öldürenin yanında olur. Yani bu Türkiye'nin genel kabulü bizim toplumun yaşadığı kanı. Bizim için de birinci tehdit PKK, sonra Hizbullah'tı.
Devlet “bir
örgüt diğerini öldürdü ne güzel oldu” der mi?
Bunu devlet demez de yerel idareci söyler.