Yedi düvele karşı!
Memleketin hallerinden memnun musunuz? Ben değilim.
Raydan çıkacakmış gibi bir hali var
Türkiye'nin...
Savaş tam tamları çalıyor.
Sivil olsun, asker olsun, iktidarda olsun, muhalefette olsun bütün Türk büyüklerinin ağzından ateş damlıyor.
Başbakan sert, bağırıyor:
"İnceldiği yerden kopsun!"
Bayılırız bu oyuna.
Şoven milliyetçi duyguları kabartmak kolaydır bu
ülkede.
Çabuk gaza geliriz.
Düğmeye basmak yeterlidir.
Medya zaten teşnedir.
Tiraj da,
reyting de vardır hesaplarda.
Manşetler atılır.
Köşeler yazılır.
TV kameraları çalışır.
Duygular köpürtülür. Bol bol duygu sömürüsü yapılır.
Farklı düşünenler sindirilmek istenir, hatta vatan hainliği ile damgalanırlar.
Özellikle böyle dönemlerde hislerden arınmış, soğukkanlı
kurmay hesaplarına, akla dayalı analitik düşüncelere kırmızı
kart gösterilir.
Göz açıp kapayıncaya kadar sahnelenen bu oyuna gelince, adı genellikle değişmez:
"Yedi düvele karşı Türkiye!"
Bu hazin oyunu kim bilir kaç kez seyrettik. Ama maalesef Türkiye'ye hep pa
halıya patladı.
Çünkü her seferinde gerçek gündeme ilişmekten kaçındık, boğayı boynuzlarından yakalayıp yere yatırmayı göze alamadık.
Kürt meselesi...
Ermeni meselesi...
Kıbrıs... Doğru olanı yapabildik mi bütün bu alanlarda?
Sanmıyorum.
Yapabilseydik, Türkiye onca yıl bu sorunların kısırdöngüsünde kıvranmazdı. Kıramadık bu Allah'ın belası döngüyü...
Demokrasinin, hukukun,
özgürlük ve
insan hakları düzeninin yollarında yürümek yerine, tabu ve yasaklardan oluşan bir duvarın arkasına saklanıp yaşayabileceğimizi
sandık.
Olmadı, kendimizi aldattık.
Devekuşu gibi kafamızı kuma gömerek, birtakım sorunları halının altına süpürerek ülkemizde kalıcı barış olabilir sandık.
Olmadı, kendimizi aldattık.
Birtakım sorunlarda çözümsüzlüğü çözüm sandık, kendimizi öyle inandırdık, böyle gelmiş, böyle gider sandık.
Olmadı, kendimizi aldattık.
Bu yüzden yıllar yılı bedel ödedik. Maddi ve manevi enerjimizi boş yere tükettik. Kalkınma yolunda nal topladık. İnsanımızın aş ve iş sorunlarını çözemedik. Çocuklarımızın geleceğini güvence altına alamadık.
Ama daha hâlâ savaş tam tamları çalmayı ne güzel de biliyoruz. Kamuoyunu kolayca gaza getirebiliyoruz. 'Şanlı tarihimiz'den güç alarak kan ve
gözyaşı vaat edebiliyoruz insanlarımıza...
Ne duruyoruz?..
Kalkın ey ehli vatan!
Haydin yürüyün!
Kuzey Irak'a da dalalım.
Dağı taşı da topa tutalım.
Bize
Amerika ne yazar?..
Avrupa da kim oluyormuş?..
Barzani mi karşı duracakmış?..
Bizler, yedi düvele karşı kılıç sallamış atalarımızın torunları değil miyiz, bütün dünyaya kafa tutarız.
Öyle mi?..
Sahnelenen oyun böyle...
Yazın bir kenara:
Tuzak kuruluyor!
Görmeye çalışın.
Türkiye'yi Batı'dan koparmak isteyenler...
Türkiye'nin yüzünü Doğu'ya çevirmek isteyenler...
Türkiye'nin AB yolunu dinamitlemek isteyenler...
Türkiye'nin ikinci
sınıf da değil, üçüncü sınıf demokrasiye mahkûm olmasını isteyenler...
Türkiye'nin otoriter bir rejim ile içine kapanık, dünyayla kavgalı, istikrarsız bir ülke olmasından çıkar elde etmek isteyenler...
Türkiye'nin özgürlükler düzeninden 301'ler ile ilelebet uzak kalmasını isteyenler...
Türkiye'nin farklı kültürlerden oluşan dokusunu paramparça ederek bu topraklarda barışın canına okumak isteyenler...
Bakın, hepsi ayakta.
Etekleri zil çalıyor.
Bütün bu olumsuzlukları isteyenler, görmüyor musunuz, yerlerini almışlar, Türkiye'nin yedi düvelle savaş oyununu seyretmeye hazırlanıyorlar.
Daha önemlisi:
22 Temmuz öncesinde başaramadıklarını, yani demokrasinin defterini iyice dürmenin tertiplerini yapıyorlar.
Farkında mısınız?
Değilseniz, çok yazık.
İyi pazarlar!
HASAN CEMAL/MİLLİYET