Önceki gün New York'ta başlayan 69. BM Genel Kurulu birçok yönden tarihe geçmeye aday. Dünyanın yaklaşık 160 ülkesinden hükümet ve devlet başkanları burada, az çok tüm ülkeler İŞİD ile mücadeleyi konuşuyor, herkesin gözü Türkiye'nin bu mücadelenin neresinde olacağında, hatta ABD Dışişleri Bakanı Kerry açıkça "artık kelimeler yetmez, aksiyon bekliyoruz" diyor, yetmiyor akşam Suriye'deki İŞİD unsurlarına hava harekatı başlıyor ama Türk heyetinin neredeyse tek gündemi var; Cemaat’le mücadele. Pazartesi öğleden sonra ABD'nin önemli düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının önemli bir bölümünü Hocaefendi ve Cemaati şikayete ayırdı.
FOTOĞRAF VERMEK İSTEMEDİLER
Detayları paylaşmadan önce ABD'nin havasını yansıtmak için bir iki küçük anektot aktarayım. Erdoğan'ın New York temasları Yahudiler’in önemli şemsiye kuruluşlarından Dünya Yahudi Konseyi ile görüşerek başlayacaktı. Erdoğan ile Yahudi Konseyi arasındaki ödül polemikleri ve daha önce yapılan sert açıklamalardan sonra herkesin gözü bu buluşmadaydı. Ancak toplantının başlamasına az bir zaman kala toplantının iptal edildiği açıklandı.
Gerekçe ile ilgili taraflardan farklı açıklamalar geldi. Türk tarafı 'Yahudi Konseyinin talebi üzerine yapıldığını' söylerken Yahudi Konseyi kaynakları 'programların çakışması nedeniyle ileri bir tarihe ertelendiğini' söyledi. Yahudi Konseyi kaynaklarının anlattıklarından edindiğim izlenim şu; sanki bir bahaneyle toplantıyı iptal edip Erdoğan ile fotoğraf vermek istemediler. En azından anlatımları bu yöndeydi.
TOPLANTI BASINA KAPATILDI
Bugün'den Adem Yavuz Arslan'ın haberine göre, diğer önemli ayrıntı ise CFR deki toplantının şeklinde. Bu arada hükümet ve havuz medyasının düne kadar CFR'ı "Neocon yanlısı operasyon üssü" olarak tanımlayıp hükümete karşı operasyonların merkezi olmakla suçladığını da hatırlatalım. Hükümet açısından bu durum artık sıradanlaştı. Yani Türkiye'de farklı konuşup ABD'de farklı davranmak rutine bindi.
CFR toplantısına gelirsek. ABD tarafı ısrarla toplantının basına açık olmasını istiyor. Ancak Erdoğan ekibi de aynı şekilde kapalı olmasında ısrarcı olmuş. Sonuçta toplantıya basın alınmadı. Ama CFR da Erdoğan'ın konuşmasından başlıkları tweet attı, ardından da ses kaydını web sitesine koydu.Diplomasiyi biraz takip edenler bu tercihin ne anlama geldiğini bilirler.
AKREDİTASYON AYIBI ABD’DE
Erdoğan'ın 59 dakikalık konuşması ise başlı başına ayrı bir inceleme konusu. Mesela Erdoğan basın özgürlüğüne saygılı olduğunu, medyaya baskı yapılmadığını anlattı. Ancak Türkiye'deki akreditasyon ayıbını bizzat ABD'ye taşıdı. Zaman, Cihan, STV ve Bugün'e yasak koydu. Bir kamu kurumu sayılabilecek olan Türkevi'ndeki programa alınmadık. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın programlarını izleyemeyeceğim söylendi.
Erdoğan, bu yönde soru gelmediği halde uzun uzun anti semitik olmadığını anlatti ki bu toplantıyı takip eden Amerikalı uzmanların bile dikkatini çekti. Hatta bazı uzmanlar bu yönde tweetler attılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikan basınının Türkiye'ye İŞİD konusunda haksızlık yaptığını iddia ederken İŞİD ile mücadelede Türkiye'nin alacağı rolle ilgili sorulara ise net cevaplar vermedi. Aynı durumu akşam katıldığı TV programında da sürdürdü.
Paralel paranoya zirve yaptı
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalı başladığından bu yana 'paralel devlet' diyen Erdoğan ABD'de de aynı söylemi sürdürdü. Hatta çıtayı biraz daha yukarı çıkardı. Mesela, Amerika’ daki bazı düşüne kuruluşları ve medya organlarının Fethullah Gülen'in kontrolünde olduğunu iddia etti.
Obama’ya da anlattım
Erdoğan'ın konuşmasındaki bölüm özetle şöyle: "Türkiye'de 30 yıldır faaliyette olan bir örgüt var. Elebaşı 99'da Türkiye'den ayrıldı, faaliyetleri buradan idare ediyor. Düşünün, bir ülkenin yargısı bu örgütün etkisi altına giriyor. Polisler amirlerinin talimatıyla değil, Pensilvanya'dan gelen talimatla hareket ediyor.
Örgütle mücadeleye başladığımızda sadece emniyet ve yargı değil, devletin birçok kritik noktasına sızdıklarını ve örgüt çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterdiklerini gördük. Uluslararası istihbarat taşeronluğu yaptıklarını gördük. Bu son derece tehlikeli örgütün gerek Türkiye gerek ABD'de, yurtdışında elverişli bir taşeron olarak kullanıldığını görüyoruz. Başkan Obama'ya bunları anlattım. 'Model ortaksak, stratejik ortaklığımız varsa, bir teröristi şunu bunu biz size nasıl teslim ediyorsak, biz de ülkemizin birliğini bütünlüğünü yıkan kişiyi Pensilvanya'dan deport edin. Etmiyorsanız bize teslim edin. Umuruyorum, bu örgütle mücadelede işbirliği yapacaklardır."
Mücadele için destek
Erdoğan Hizmet Hareketi'ni yine 'Haşhaşiler' olarak tanımlarken, bir yandan da MGK kararlarına atıf yaptı. Hizmet Hareketi'nin eğitim ve sivil toplum aktivitelerinde bulunduğunu ama bunların 'samimi olmadığını' iddia eden Erdoğan ABD makamlarından da mücadele için destek istedi.
‘Anti semitik değilim'
Erdoğan CFR’da ayrıca uzun uzun anti semitik olmadığını anlattı; "Antisemitist yaftası, zaman zaman benim şahsıma da yöneltiliyor. İsrail’in uluslararası hukuka sığmayan, insan haklarını çiğneyen, insan hayatını hiçe sayan katliamlarını eleştirmek, antisemitizm değildir. Gazze’ye yardım götüren uluslararası bir gemiyi durdurup, 10 kişiyi katleden bir devletten hesap sormak, antisemitizm değildir. Gazze’de, ayrım yapmadan, parkta, bahçede, sahilde, okulda, hastanede, camide, evlerinde masum çocuk ve bebekleri katleden bir yönetimi eleştirmek, takdir edersiniz ki antisemitizm değildir. Bizim eleştirilerimiz, asla ve asla Museviler’e değil; sadece ve sadece İsrail yönetimine ve onun politikalarınadır. Hiç kimse bunu çarpıtmasın."
Erdoğan konuşmasının sonunda sorulara da cevap verdi. CFR uzmanlarından Steven Cook'a göre Erdoğan paralel devlet konusunda 'bir çeşit paranoya' içinde. Twitter’ dan görüşlerini paylaşan Cook Erdoğan'ın antisemitik olmadığını ispatlamaya çalıştığını yazdı. CFR’deki toplantının ses kaydı yayınlandığı zaman gördük ki CFR gibi ünlü bir düşünce kuruluşu ve toplantının moderatörlüğünü yapan ünlü gazeteci Ferid Zekeriya Erdoğan'ı rahatsız edebilecek konularda sorular sormamış.
Mesela 17 Aralık yolsuzluk skandalı, basına yapılan baskılar, cadı avı, anti demokratik yasaklar, internet yasakları gibi konularda hiç soru gelmemiş. Ya da ‘Cemaat yabancı istihbarat örgütlerinin taşeronu' dediniz. Kim bu istihbarat örgütü? diye bir soru gelmemiş.
Erdoğan zaten akredite uygulayarak, programlarına beraberinde getirdiği havuz yöneticileri dışında kimseyi almayarak bu sorulardan kaçmıştı. Böylece CFR’da da herhangi bir şey sorulmamış oldu.
Haass: Obama iade talebini reddetti
Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu genel görüşmeleri için, ilk kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla New York'a gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Sekreteri Ban ki Moon ile görüştü. Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass'ın "Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama'dan Fethullah Gülen'i istedi ama vermedi" şeklindeki tweetinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Ben böyle birşey söylemedim" dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, söylediği iddia edilen "Obama Gülen'i iade edin talebimi geri çevirdi" sözlerine ilişkin olarak da “Barack Obama'ya talebimi ilettim ancak henüz beklediğim yanıtı alamadım” dedi.