Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu,
Türkiye'nin artık sadece
krizleri engelleyen, krizlere tepki veren bir
diplomasi ile yetinemeyeceğini ve şimdi rahatsızlık doğuranın da bununla yetinmemesi olduğunu belirterek, "
Küresel düzenin yeniden yapılanmasında en fazla katkıda bulunabilecek aktörler sıralaması yapılsa, dünyanın kanaat önderlerine bu soru sorulsa, 'ilk 10
ülke yazın' diye, eminim hemen hemen bütünü Türkiye'yi yazacaktır" dedi.
Türkiye'nin yaklaşık 180 büyükelçisini biraraya getiren Üçüncü
Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuşan Davutoğlu, Türkiye'nin küresel düzendeki yeni rolü ile ilgili şunları kaydetti:
"Biz bekleyip yeni düzen oluştuktan sonra tepki veren bir ülke olamayız. Bunun bedelini Birinci Dünya Savaşı'nda yaşadık. Eğer bir düzensizlik varsa, bu düzensizliği ilk sorgulayacak ülkelerin başında geleceğiz ve eğer yeni bir düzen kurulacaksa, o düzenin temel taşını atan ülkelerin başında geleceğiz. Buna hakkımız var, buna tecrübemiz var, buna gücümüz de yeter. Bu kadar iddialı bir söylem dile getirdiğimizde hemen tepki veriliyor; 'Gücünüz yeter mi?'. Evet, yeter."
Bakan Davutoğlu Türkiye'nin gücünün nelere yettiğini örneklerle anlatarak, bu çerçevede dünyada üç
restorasyon dönemini aktardı. Bunlardan ilkinin
Fransız Devrimi dönemi olduğunu, uluslararası
sistemin radikal bir şekilde değiştiğini hatırlatan Davutoğlu, Osmanlı'da millileşme diplomasisinin o döneme denk geldiğini, o dönemdekinin dengeleri gözeten ve korumacı bir diplomasi olduğunu kaydetti. Bunun iyi gelişmiş bir refleks olduğunu ancak bununla yetinilemeyeceğini söyleyen Davutoğlu, ikinci restorasyon döneminin Birinci Dünya Savaşı sonrasına denk geldiğini, Cumhuriyetin kurulması ile yaşandığını hatırlattı. Davutoğlu, bu dönemdeki diplomasi ile sadece sulh üzerindeki bir diplomasinin Türkiye'nin bütünlüğünü sağlayacağı anlayışının yerleştiğini, özelliğinin de kurucu ve tanıtıcı bir diplomasi olduğunu anlattı.
Davutoğlu, bugün de yine tanıtıcı diplomasiyi sürdüreceklerini, yine Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyeceklerini belirterek, "Ama yeni reflekslerle ve güçlendirilmiş bir şekilde, özgün karakter ve daha küresel iddialar taşıyarak" dedi. Üçüncü restorasyon döneminin
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, BM sisteminin kurulduğunu, çift kutuplu yapının ortaya çıktığını ve Türk diplomasisinin da
ittifak içinde etkin rol olarak engelleyici ve krizlere doğru tepki verici bir karakter kazandığını bildirdi.
Bakan Davutoğlu artık yeni bir döneme girildiğini belirterek şunları kaydetti:
"Artık sadece krizleri engelleyen, krizlere tepki veren bir diplomasi ile yetinemeyiz. Çünkü
2. Dünya Savaşı sonrası dönemin aksine uluslararası sistem statik değil, öyle olsaydı o sistemdeki konumumuzla yetinip, ki bazıları bunu istiyor bizden, bununla yetinen, kriz çıktığında tepki veren bir ülke konumunda kalabilirdik belki, hayatımızı bu şekilde idame ettirebilirdik. Şimdi rahatsızlık doğuran ve uluslararası toplumda 'Türkler ne yapmak istiyor' sorusunu sorduran anlayışın sebebi bununla yetinmememiz.
Hayır bununla yetinmeyeceğiz, bunu çok açık ifade etmek istiyorum. Son 8 yıl içinde bununla yetinmeyeceğimizi gösterdik. Neden? Çünkü bununla yetinmemiz tarihin akışının gerisinde kalmamız anlamına gelir. Bu dünya statik değil, dinamik bir dünyaya dinamik tepkiler vermemiz lazım. Eğer dünya sürekli değişiyorsa biz de statik olamayız. Bizim yapmamız gereken, zihninizdeki dünya resmini bu yıllık toplantılarla değerlendirmek."
Davutoğlu, bu konferansta Ocak 2010 ve Ocak 2011 arasındaki dönemde neler yapıldığının bir sorgulaması olacağını söyleyerek, bunun bir muhasebe dönemi olduğunu ve kendisinin hükümeti ve
bakanlığı temsilen bu dönemde doğru bir
politika uygulandığını düşündüğünü bildirdi. Davutoğlu, "Bunun gururunu yaşıyorum, küresel bir düzene şu anda bakılsa ve küresel düzenin yeniden yapılanmasında en fazla katkıda bulunabilecek aktörler sıralaması yapılsa, dünyanın kanaat önderlerine bu soru sorulsa, 'ilk 10 ülke yazın' diye, eminim hemen hemen bütünü Türkiye'yi yazacaktır" diye konuştu.