Veli Küçük 'öylesine' söylemedi !

"Küçük'ün cevaplarına bütüncül olarak bakıldığında birtakım mesajlar ve pazarlıkların hâlâ masada olduğunu görmek mümkün..." Adem Yavuz Arslan yazdı.

Veli Küçük 'öylesine' söylemedi !

Küçük Paşa susarak ne dedi? Ergenekon Davası'nın Perinçek ile birlikte en önemli sanıklarından Veli Küçük'e sorulacak çok soru vardı. Savunmasında ve çapraz sorgularda önemli bilgilerin ortaya dökülmesi bekleniyordu. Ama 'vatan millet Sakarya' edebiyatıyla savunmasına başlayan Küçük 'hiçbir zaman yasaların dışına çıkmadım' dedi. Turşu tarifinden Avcılar Atıcılar Kulübü'ne kadar 'gayri ciddi' bir savunma bile yaptı denebilir. Bir ara Perinçek ağzıyla konuşup CIAF tipi komplosuna getirdi işi. Küçük savunmayı sulandırınca sorular da önemini kaybetmiş oldu. Hakkında çok ciddi iddialar olan Küçük, derli toplu iddialara cevap vermek yerine 'küçümser' ifadelerle iddianame ve savcıyla dalga geçmeyi tercih etti. Ama savunmasını baştan savma yaptığı anlamına da gelmiyor. Küçük'ün cevaplarına bütüncül olarak bakıldığında birtakım mesajlar ve pazarlıkların hâlâ masada olduğunu görmek mümkün. Son cümlesi 'ya aklanmalıyım ya da yok olmalıyım' da 'öylesine' söylenmiş bir söz gibi durmuyor. Küçük'ün suya sabuna dokunmayan savunmasını, Yargıtay'dan gelen haber daha da önemli hale getirdi. Yargıtay, Danıştay ve Cumhuriyet Baskını davalarının Ergenekon'la birleştirilmesi gerektiğine karar verdi. Yıllarca sürecek hukuki bir tartışma başlayabilir. Davayı Ankara'ya taşımak da mümkün. İddianame aşamasından başlayarak sürekli sulandırılmış, savunma aşamasında hafife alınmış, rotasından sapmış bir davanın yeri de değiştirilerek özünden koparmak mümkün. Bütün sanıkların benzer mantıkta savunma yapmaları tesadüf olarak algılanabilir mi? Arşivler öyle demiyor! Veli Küçük 'benim bölgemde faili meçhul olmaz' dedi ama arşivler hiç öyle demiyor. Savunmasının her paragrafı ayrı yazı konusu ama faili meçhul olaylar serisinin bir kesimine bakalım. Kutlu Savaş'ın Susurluk Raporu'na göre Veli Küçük'ün Jandarma Alay Komutanı olduğu dönemde Adapazarı-Bolu-İzmit bölgesinde 'anormal işler' oluyordu. Faili meçhul cinayetlerin azdığı 1990'ların başında terörle mücadelede 'konsept' değişimine gidildi. MGK'ya sunulan 5 Temmuz 1993 tarihli raporda uyuşturucu ticareti ve mafya yapılanmaları ile PKK arasındaki ilişkiler anlatılıyordu. Raporda Behçet Cantürk'le birlikte çok sayıda Kürt ailenin ismine yer verildi. Toplantının hemen akabinde de Başbakan Çiller'e 'PKK'ya yardım eden işadamları' listesi ulaştırıldı. Çiller'in 'hesap soracağız' açıklamalarına müteakip Mehmet Eymür, MİT'te Kontr Terör biriminin başına dönerken Korkut Eken de Emniyet'e 'danışman' olmuştu. Cantürk, 14 Ocak 1994 akşamı eşini arayıp '10' dakika sonra evde olacağını söyledi ama evine ulaşamadı. Cesedi bir gün sonra Sapanca- Kırkpınar yakınlarında şoförü Recep Kuzucu ile bulundu. Bir ay sonra 25 Şubat'ta Cantürk'le ilişkili Av. Yusuf Ekinci ölü bulundu. 28 Mart'ta Hendek'te Liceli Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan ölü bulundu. Cantürk'ü öldüren silahla Fevzi ve Salih Aslan'ı öldüren silah aynıydı. Listedeki isimler tek tek kayboluyordu. 3 Haziran'da ise Cantürk'e yakınlığı ile bilinen Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay Düzce'de ölü bulundu. 1990'lı yıllarda Şırnak'ta meydana gelen faili meçhuller ise ayrı bir tartışma konusu. Yine aynı Susurluk raporunda Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım'a ait olduğu belirlenen cep telefonunun, o günlerde Giresun Jandarma Bölge Komutanı olan Veli Küçük adına kayıtlı olduğu yazıyor. Bu telefon ilişkisi Küçük ile Çatlı ve diğer Susurlukçuların ve özellikle de Yeşil'in bağlantılarını ortaya koyuyordu. Bu telefonun da Kocaeli bölgesinde kullanıldığı tespit edildi. Küçük 'benim bölgemde faili meçhul olmaz' dedi ve bütün bu cinayetleri yok saydı. Belki de Küçük haklıdır, cinayetler onun için faili meçhul olmayabilir. ADEM YAVUZ ARSLAN - BUGÜN
<< Önceki Haber Veli Küçük 'öylesine' söylemedi ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER