Baş
bakan Yardımcısı
Bülent Arınç, ''Biz güçlü bir partiyiz. Fikri güçlü, inancı güçlü, samimiyeti var, çalışkan, bilgili, birikimli ben size 10 isim sayayım, siz 20 daha ilave edin. Var mı
CHP'de böyle? Şu anda soruyorum. Zar zor bir tane seçtiniz, hala adam yerine ısınamadı'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
AK Parti Antalya İl Başkanlığı tarafından
Erdem Bayazıt
Kültür Merkezi'nde düzenlenen, ''Siyaset Akademisi''nin açılışında, akademiye 400'den fazla kursiyerin
kayıt yaptırdığını ve bunun çok önemli bir rakam olduğunu söyledi.
Kursiyerlerin içinde kadınların da bulunduğunu belirten Arınç, son 4-5 yıldır
siyaset akademisiyle yeni bir çığır açıldığını ifade etti. Kurslara katılmak için AK Parti'li olmanın gerekmediğini vurgulayan Arınç, siyaset akademisinin bilimsel bir çalışma olduğunu, konularında uzman kişilerin
ders verdiğini bildirdi. Kursta başarılı olanların
sertifika aldığını anımsatan Arınç, ''Siyaseti meraklı olan, bizzat yapmak isteyen, siyasette yükselmek isteyen arkadaşlarımızın bu sertifikaları ciddi bir referans olarak gösterdiklerini biliyorum. Son
seçimlerde 6 binden fazla
aday müracaat etmişti, en büyük referansı da siyaset akademisini bitirmek... Bunu görmekten mutluluk duydum'' diye konuştu.
Arınç, ileriki günlerde
yerel seçimlerin yapılacağını hatırlatarak, aday olmak isteyenlere siyaset akademisini bitirmelerini
tavsiye etti. Belli konularda bilinçlenmek, eğitim almak ve siyasette daha güçlü hale gelmek isteyenlerin siyaset akademisine katıldıklarını dile getiren Arınç, akademi konusunda başka partilerin de teşebbüse geçtiklerini, ancak bu kadar güçlü olmadıklarını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, salonun çok kalabalık olduğunu belirtti ve ayakta duran kadın katılımcılardan birine kendi koltuğuna oturmasını
teklif etti. Arınç, ''Ayakta kaldınız, anayasayı değiştirdik, gelin benim koltuğuma oturun. Temelli değil canım'' dedi.
Kadınlara pozitif ayrımcılık olduğunu vurgulayan Arınç, erkeklerin ayakta kalabileceğini ama kadınların mutlaka oturmaları gerektiğini söyledi. Ayakta duran kadınlardan biri Arınç'ın koltuğuna, diğeri ise gösterdiği başka bir koltuğa oturdu.
Antalya'ya Uluslararası Kadın ve
Medya Sempozyumu için geldiğini belirten Arınç, etkinlikte önemli konuların tartışıldığını söyledi.
Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü'nün başarılı çalışmalar ortaya koyduğunu ifade eden Arınç, toplantının yapıldığı Erdem Bayazıt Kültür Merkezi'nin isminin çok değerli bir insanın adını taşıdığını, Erdem Bayazıt'ı çok iyi bildiğini, bir dönem kendileriyle ilgilendiğini ve
destek verdiğini, ağabeylik görevini yerine getirdiğini, ancak birkaç yıl önce hayatını kaybettiğini belirtti.
Bayazıt'ın aynı zamanda bir
şair olduğunu ifade eden Arınç, ''Erdem Bayazıt gibi gençliğe yön vermiş, istikamet kazandırmış insanların böyle kültür merkezlerine isim olarak verilmesi gerçekten çok güzel'' dedi.
Kendisinin de TBMM'de
başkanlık yaptığını hatırlatan Arınç, bu dönemde tesislere geçmiş meclis başkanlarının isimlerini vererek, unutulmadıklarını gösterdiğini vurguladı.
Toplantıda çalınan müziği eleştiren Bülent Arınç, ''Salona girerken
müziklerle hepimiz harekete geçirilmek istendik. Ama eksiklikler var. Bize son seçimde 5 puan ekleyen bir müzik vardı. (Aynı dağın yeliyiz biz) burada çalınmalıydı. Böyle lagada lugada müzikle olmaz. Ben öyle insanlar biliyorum ki bu müziği cep telefonunu yükleyenler var. İnsanların bu kadar ruhunu okşayan,
gözyaşı dökmesini sağlayan bir müzik yapılmamıştır'' diye konuştu.
Arınç, bu müziğin ve klibin her türlü insanı kucakladığını, 75 milyonu temsil ettiğini ve AK Parti'nin oylarını artırdığını söyledi.
Bu sırada katılımcılardan birinin cep telefonundan müziği dinletmesi üzerine Arınç, ''Bu müziği 'şurada çalacağız' deyin, şurada 5 dakika dinlerim'' dedi.
-AK Parti'yi anlattı-
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, toplantıda AK Parti'yi anlattı. Kendisinin 1971 yılından bu yana siyasetin içinde olduğunu anımsatan Arınç, ''5'inci dönemimdeyim. Bu dönem sonunda emeklilik gözüküyor. Mecburi emeklilik. Bundan da çok memnunum'' dedi.
Geçmiş dönemlerde de emekliliğe ayrılmayı planladığını ancak imkan tanınmadığını ifade eden Arınç, ''
Meclis başkanlığından ayrılırken 'bize ihtiyaç duyulmuyor' diye düşünmüştüm.
Nisan ayında
cumhurbaşkanı seçme imkanı tanısalardı, bunu gerçekleştirecektim. Bize cumhurbaşkanını seçtirmediler. Çok engel çıkardılar ama hokkabazlıkla mücadele edemedik. Ama ahdettim. Temmuzda seçimi kazandık, ağustosta da 'gül gibi' cumhurbaşkanımızı seçtik'' diye konuştu.
Siyasetin iddia,
dava, gönül,
hizmet işi olduğuna işaret eden Arınç, siyasetin milleti sevme ve hizmet etme yolu olduğunu belirtti. Siyasete
gönüllü olarak katılmak isteyenlere uzun soluklu, çizgisini hiç bozmadan idealist bir şekilde yollarına devam etmeleri çağrısında bulunan Arınç, günübirlik hedeflerle siyaset yapılamayacağını ifade etti.
Arınç, 15 aylık partiyken 2002 seçimlerine girdiklerini ve yüzde 35 oyla tek başına
iktidara geldiklerini dile getirerek, AK Parti'nin üç dönem üst üste oylarını artırarak iktidarı kazandığını vurguladı.
Son 60 yılda 3 dönem üst üste ve oylarını artırarak iktidara gelen tek partinin AK Parti olduğunn altını çizen Arınç, ''Bu, bize
Allah'ın bir lütfu'' dedi.
Seçimlerde diğer partilerin kendileri karşısında birleşmelerine rağmen AK Parti'nin oyunu her defasında artırdığına işaret eden Arınç, 3 genel, 2 yerel seçim ve 2 referandumda halkın AK Parti'den yana oyunu kullandığını bildirdi.
Son seçimde AK Parti'nin 21 milyon 500 bin oy aldığına değinen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dünya AK Parti'yi inceliyor, bizde ise gözünü kapatıp gece yapıyorlar. Biz bunlara da şefkatle bakıyoruz. Her iki insandan biri bize oy verdi. Bu kadar büyük başarının ne mana ifade ettiğini sayfalar dolusu kitap değil, günler sürecek araştırma değil, bir
karikatür özetliyor. Başbakanımız
Tayyip Erdoğan, karşısında boyunları bükükçe iki kişiye sesleniyor; 'söyleyin bakalım bana, ikinizden hanginiz AK Parti'ye oy verdi' diyor. Karşısındakilerden de biri Sayın Kılıçdaroğlu, diğeri de Sayın Bahçeli.''
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1965 ve 1969 yıllarındaki seçimlerde tek başına iktidara geldiğini ancak daha sonra bittiğini dile getiren Arınç, Anavatan Partisi'nin de tek başına iktidarı kazanmasına rağmen aynı sonla karşılaştığını belirtti. AK Parti'nin ise üç dönemdir iktidarda olduğunu anımsatan Arınç, ''Allah nazardan saklasın'' ifadesini kullandı.
-AK Parti'nin başarısının sırrı-
Siyasette gençlerin ve kadınların önemli taşıdığına dikkati çeken Bülent Arınç, parlamentoda en fazla kadın milletvekiline sahip partinin AK Parti olduğunu söyledi. Arınç, AK Parti'nin üye sayısının her geçen gün arttığını bildirdi.
AK Parti olarak iktidarda 3 dönem ve 10 yıl yaşadıklarını dile getiren Arınç, partinin kendi kendini sınırlayan bir tüzüğünün bulunduğunu ve bu tüzüğün parti içi
demokrasi için önemli olduğunu vurguladı. Geçmişte top ve
tüfekle hükümetlerin değiştirilebildiğini ifade eden Arınç, şunları söyledi:
''Top tüfek o dönem işe yarıyordu, artık o da yok. Darbecilerden
hesap sorulduğu gündür şimdi. Artık topun, tüfeğin lafı yok.
Milletvekilleri 3 dönemden fazla seçilirse milletvekili olamayacak. Belediye başkanları 3 dönemden sonra ilçesinden
başkan adayı olamayacak. Parti bu sayede sürekli hareket içinde. Faydalı değişim, dönüşüm içinde. Gözüm hiç arkada değil. Biz gittiğimiz gün partimizi daha güçlü kılacak çok güzel kadrolarımız var. AK Parti, kendi içindeki sürekli eğitim, değişim, dönüşüm ve sürekli gençleşmeyle nice yıllar milletin hizmetinde olacak. AK Parti'yi başarılı kılan unsur bir defa güven duyulan insanlarla kurulmuş olmasıdır. Hiçbir şaibeye bulaşmamış, yolsuzluklarda hiç ismi geçmemiş, bazılarının
aile fotoğraflarına girip de sonradan
banka batıranlardan olmamış, ilkeli siyaset yapmayı cesur, kararlı siyaset yapmayı benimsemiş ve halka ilan etmiş bir kadromuz var bizim.
Türkiye'de siyaset bitmişti biz kurulmayınca. Partiler, iktidar, muhalefet bitmişti.
Parlamentoya güven azalmıştı.
Milletvekili yakasına
rozet takıp sokağa çıkamıyordu. Neden? Çünkü siyaset yalan mesleği haline gelmişti. Yolsuzlukla eş anlamlı anılır olmuştu. Milleti unutmuşlardı, hizmet yoktu. Koalisyonlar sadece
koltuk hesabıyla yapılıyordu. Aralarında siyasi irade benzerliği yoktu. Bir parti bu tarafa çekiyor, bir parti bu tarafa çekiyordu. Aralarında müşterek bir güçlü irade gösteremiyorlardı.''
-''Akşam 100 lirayla yatan, 50 lirayla kalkmıştı''-
En büyük
ekonomik krizlerin de bu dönemlerde yaşandığına işaret eden Arınç, şöyle konuştu:
''En büyük batırmalar, havuzları boşaltmalar, ceplere pompalamalar, siyasetin anlamını kaybettiği günlerdi. 2000-2001 yılında Türkiye'de herkes malını mülkünü bir gecede kaybetti. Akşam 100 lira ile yatan sabah 50 lira ile kalkmıştı. İflaslar olmuştu. Binlerce işsize on binlercesi eklenmişti. Simitçi
akşama kadar
simit satar, kazandığı 50 lirayı döviz bürosuna gidip dolara çevirirdi. Memur maaşını alır, döviz bürosuna giderdi. Milletvekili maaşını alır, dolara çevirirdi. Bunu yaptığımız zaman sıfırlar eklenirdi.
Kurtalan ekspresi gibi. Başta bir '1' var ardında onlarca rakam. 6 sıfırlı Türk parası,
Afrika paraları kadar değersiz bir duruma düşmüştü.''
Türkiye'de yaşanan o günlerde yeni bir
ümit olarak yeni bir siyaset anlayışı, yeni bir kadro ile siyasetten köşe
bucak kaçmış insanların
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yepyeni bir parti kurduklarının altını çizen Arınç, milletin kendilerine inandığını ve güvendiğini söyledi.
-''Başbakanımızdan başkasını düşünmüyorduk''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, seçimlere girildiğinde karşılarına engeller çıkardıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Seçime 1 ay kala Erdoğan'ın milletvekili adaylığını iptal ettiler. O günlerde çokça televizyonlara çıkıyoruz. O dönem partinin grup başkanıyım. DYP'den
Ufuk Söylemez, Anavatan Partisi'nden Mesut Yılmaz'ı hatırlıyorum. Hepsi birden bana biraz da alaycı ifadeyle (Sizin başbakan adayınız kimdir?) diye sormazlar mı? Arkadan da gülüyorlardı. Neydi bunun anlamı. (Sizin çok güvendiğiniz insan milletvekili,
muhtar ya da başbakan da olamayacak) diyorlardı. (Boşuna seçimlere giriyorsunuz) diyorlardı. Onlara karşı dedim ki. Genel başkanımız, başbakan adayımız seçimlere giremiyor. (Peki
Tansu Çiller seçilemezse Doğru Yol Partisi'nin başbakan adayı kim?) dedim.
cevap veremediler. İkinci bir isim söyleyemediler. CHP'de
Baykal seçilemezse (Ey CHP senin başbakan adayın kim) diye sordum. İkinci isim yok. Hiçbiri cevap veremedi. Ben onlara 10 başbakan adayı saydım. Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin,
Veli... Var mı bir itirazınız? Allah selamet versin, başbakanımızdan başkasını düşünmüyorduk. Çünkü o liderimizdi, halkın sevgilisiydi, seçimi onunla kazanacaktık. Onu çekip almakla bize en büyük
darbeyi vurmuşlardı. Bir kişiyle bir parti kurulmaz. O kişi ya da başkasından mahrum olduğunuzda (
harç bitti, paydos mu?) diyecektik. Ağzıma gelen 10 ismi saymıştım. Bizim 326 milletvekilimiz var ve bunun içinden 10 hükümet çıkar. Her biri bakan seviyesinde, her biri çok değerli arkadaşımız. Bunun için uzaydan yeni bir insan gelmesine gerek yok. Biz güçlü bir partiyiz. Fikri güçlü, inancı güçlü, samimiyeti var, çalışkan, bilgili, birikimli ben size 10 isim sayayım, siz 20 daha ilave edin. Var mı CHP'de böyle? Şu anda soruyorum. Zar zor bir tane seçtiniz, hala adam yerine ısınamadı. DSP nereye gitti, Anap nerede, DYP'ye ne oldu? (Sayın Bahçeli'den başka şu var) diyebiliyor musunuz? Öbürüne hiç dokunmayacağım. Onlar başka. Onlar birisine bir talimatla şu veya bu noktada göreve geliyorlar. Bizim gücümüz buradaydı. İyi, güvenli, güvenilir, bilgili, çalışkan milletini seven insanlarla biz yola çıktık.''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''12
Eylül darbesi Türkiye'de terörün yeşermesi için uygun bir zemin hazırladı. Kendini
Kürt kimliğiyle ifade etmek isteyenlere yasaklar konuldu. Öncesinde de vardı, darbe bunu daha da sağlamlaştırdı'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Antalya İl Başkanlığı tarafından Erdem Bayazıt Kültür Merkezi'nde düzenlenen, ''Siyaset Akademisi''nin açılış toplantısında konuştu.
AK Parti iktidara gelinceye kadar Türkiye'nin durumu hakkında bilgi veren Arınç,
ülkedeki siyasetin parçalı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Sol, sosyalist, solun ortası, ortanın solu, demokratik sol, sosyal demokrat. Solda 80 tane... Sağ, milliyetçi, aşırı sağ, biraz daha ılımlılar. Merkez sağ, orada da merkez sol vardı. Solcu, sağcı sonunda farklı
renklere büründü. Alaim-i Sema 'Gökkuşağı' gibi oldu. Eskiler bilirler. Ne bu 7 renk. Biz 'Muhafazakar demokratız' dedik. Sol mu sağ mı? Ortanın ucunda mı? Koyu kırmızı mı? Biraz daha kaba rengi mi?
Hayır, muhafazakar demokrat. Ne bu? muhafazakarlık, gericilik değil toplumun değerlerine sahip çıkmak. Bunlar aile,
inanç, kültür, tarih değerleri... Bizi bir arada bin yıldan bu yana tutan ve bizi birbirimize kardeş yapan ortak değerlerimiz. Bu, çok güzel bir düşünce.
Çocuk gelir bizi öper,
yaşlı kadın gelir arkanızı sıvazlar. Böyle bir şey. Buna Türkiye'de kimse sahip olmadı. Rahmetli
Menderes ve
Özal müstesna.''
AK Parti'ye gösterilen sevginin kendilerini ayakta tuttuğuna inandığını vurgulayan Arınç, ''10 senedir başımıza neler geldi, ne çoraplar ördüler. Hepsinden Allah'a
şükür başımız dimdik çıktık. Biz muhafazakarız. Değerlerimize bağlıyız. 'Onun için 4 4 4, onun için şahsiyetli dış
politika' diyoruz. Onun için 'Suriye'deki zulüm dursun' diyoruz. Muhafazakarlık, gericilik anlamında değil, değerlere bağlı olmak anlamında... 'Hüdai nabit' derler eskiler, çekersin kökü yoktur, ottur aslında. Biz 'hüdai nabit' değiliz. 'Ne harabi, ne harabatiyiz. Kökü mazide olan atiyiz'. Şair böyle söylemiş. Kökümüz mazide. Allah'a hamdolsun. 'Sultan
Alparslan' denildiği zaman gözlerimiz ışıl ışıl oluyor.
Fetih 1453'ü izlediğimiz zaman ağlamaklı oluyoruz.
Tarihimizi hatırlıyoruz'' diye konuştu.
Antalya'nın İstanbul'dan sonra vakıflarda en zengin il olduğuna dikkati çeken Arınç, Osmanlı'yı ayakta tutan değerlere saygı duyduklarını, o nedenle Neslişah Sultan'ın cenazesine katıldıklarını vurguladı. Neslişah Sultan'ın cenazesine omuz verdiklerini dile getiren Arınç, birilerinin geriden bakarak, ''Ne kadar gerici bu adamlar'' diye söylenmiş olabileceğini söyledi.
-''Demokrasi ayrımcılık kabul etmez''-
Demokratlığın halkla birlikte olmak anlamına geldiğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
''Türkiye'de yaşayan 75 milyon etnik kökeni ne olursa olsun, mesleği ne olursa olsun söz sahibi olsun. Halkın talepleri başımızın üzerindedir. Bir milyon kişinin değil, bin kişinin bile bizden isteği olsa buna cevap vermek bizim görevimizdir. Demokrasi böyle bir şey. Halkın hangi kesiminden olursa olsun o taleplerin
özgürlük içinde yerine getirilmesi lazım. Demokrasi ayrımcılık kabul etmez. Bu ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Kıyafetlerinden dolayı aşağılanan insanlarımız vardı. Başını örtmek ya da açık tutmak o insanın kendi isteğidir. Onun iradesine kimse karışmamalıdır. Bir kadın başını açarak, kıyafetini kendi seçerek bir tercihte bulunmuşsa buna saygı duymak bizim için bir görevdir. Başını örten ya da kıyafetini giyen bir hanımefendi sizin hoşunuza gitmeyebilir ama onun tercihidir. Ona saygı duymak bizim için görevdir. Biz sadece başörtülü ya da başı açıkları değil aslında kadınları bu şekilde kategorize etmek kadınlarımıza en büyük
hakarettir. 'Senin başın açık, senin kapalı' bunu biz yapmıyoruz. 10 senedir de yapmıyoruz. Kadınlarımızın kendi tercihine saygı göstermek bizim boynumuzun borcudur.
Ayrımcılık sadece bu değil bölgesel ayrımcılık var. Zengin-fakir,
Alevi-
Sünni, Türk-Kürt nereden yetişmiş, nasıl yetişmiş. Bunların hiçbirisi bizim için birinci öncelik değil. Onu
yurttaş olarak, insan olarak kabul ediyoruz. Ayrımcılıkları kaldırıyoruz. Ben TRT'den sorumluyum. TRT bir kanalında
Kürtçe, bir kanalında da da
Arapça yayın yapıyor.''
-''
12 Eylül darbesi''-
Başbakan Yardımcısı Arınç, 12 Eylül 1980'de yapılan darbenin sorumlularının yargılanmasına başlandığını belirterek, şunları söyledi:
''
12 Eylül darbesi Türkiye'de terörün yeşermesi için uygun bir zemin hazırladı. Kendini Kürt kimliğiyle ifade etmek isteyenlere yasaklar konuldu. Öncesinde de vardı, darbe bunu daha da sağlamlaştırdı. Kendisine 'Kürt' diyen insanlar cezaevine konuldu.
İşkence, zulüm yapıldı. Kürtçe konuşmak kanunla yasaklandı. Ana dili Kürtçe olan,
Türkçe'yi öğrenememiş nice yaşlı insan ve erkek 'sen nasıl Türkçe konuşmuyorsun' diye azarlandı, hakaret edildi, cezaevine konuldu. Kendini ifade edemeyen insanlar terörle tanışmış oldu. Terörün pek çok sebebi var ama biri de bu. Cezaevinden çıkar çıkmaz 'Bunun hesabını sormazsam namerdim' diyenler olduğunu biliyorum. Bugün çok şükür ki bütün kötülüklerin hesabı bu dönemde sorulacak.
Bugün sadece 12 Eylül darbesini yapan o iki yaşlı insan yargılanmayacak. Bugün 27 Mayısların, muhtıraların, 12 Eylüllerin, 28 Şubatların da hesabı soruluyor. O iki yaşlı insanın şahsında bugüne kadar cuntacılık yapan, darbecilik yapan, müdahaleyi aklından geçiren, kaşını kaldıran, iki satırlık yazı yazarak hükümetler düşüren, milletin iradesine karşı, 'Sen cahilsin, sen bunları bilmezsin, bu ülkeyi ancak biz yönetiriz' diye iki de bir zart zurt darbeler peşinde koşanlar yargılanıyor.''
Bundan sonra darbenin akıllara gelmesinin kolay olmayacağının altını çizen Arınç, ''Biz özgürlüklerin mücadelesini yaptık. Anayasaları, yasaları değiştirdik. Gönlünden 'Bu adamları devirsek daha iyi olacak' diyenlere karşı dimdik durduk. Milletin emanetini sokağa bırakmadık.
27 Nisan gecesi 'size cumhurbaşkanı seçtirmek istemiyoruz' diyenlere 28 Nisan sabahı 'Haddini bil, otur oturduğun yere' dedik. Bunu dediğimiz için millet bize yüzde 47 verdi. Çünkü millet korkak siyasetçiden sıtkını sıyırmış durumda. Ciddi olmayan insanlardan sıtkını sıyırmış. Biri kaşını kaldırdığında ödü patlayandan, biri öksürdüğünde elindeki kağıdı titreyerek yere düşürenlerden değildik. Herkes haddini bilecek. Millet bana emanet verdi. Ben bu emaneti sokakta bırakamam'' diye konuştu.
Bülent Arınç, demokrasinin sonuna kadar milletin iradesine sahip çıkmak olduğunu belirterek, şöyle dedi:
''Öyle şapkasını alıp kaçan sonra da 'Niye şapkanı aldın?' diyenlere, 'Ne yapacaktım ya şapkamı da mı bırakacaktım?' diyor. Ondan övünüyor. Adam şapkasını bırakmamakla övünüyor. Sonra diyor ki 'Bak onlara bile bırakmadım şapkayı, hiç olmazsa kaçırdım'. Bizim bırakacak şapkamız yoktu, çünkü bizim niyetimiz yoktu. Biz çok şükür milletin emanetini bırakmadık. '12 Eylül'den sen niye müdahil değilsin?' diye sormuşlar. 'Millet beni cumhurbaşkanı yaptı, benim hesabım bitti' diyor. İşte biz niye ayaktayız ve birileri de niye siyasetten çekilse daha iyi olacak noktasına geldi.''
CHP, MHP ve parlamento dışındaki partilerin oylarının AK Parti'nin yarısı kadar etmediğine işaret eden Arınç, ''Yüzde 50'yle geldik. Bir sene olmadı, yüzde 55'e yakınız. Millet verecek. Kurban olduğum Allah zaten veriyor da... Millet hizmet gördüğü için verecek. Biz hizmet siyaseti yapıyoruz. Laf değil, icraat yapıyoruz'' diye konuştu.
-Yapılan yatırımlar-
Ulaşımda önemli hizmetler yapıldığını vurgulayan Arınç, Antalya Havalimanı'ndan dakikada 3
uçak kalktığını ve yurt dışına, yurt içine uçakların hareket ettiğini belirtti.
Türkiye'de barajlar, göletler konusunda da atılımlar yapıldığını dile getiren Arınç, bazı projeleri toplu açılışlarla gerçekleştirdiklerini, çünkü tek tek yapmaya vakitlerinin yetmediğini ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eğitim alanında yapılan çalışmalara değinerek, Türkiye'de daha önce 80 olan üniversite sayısının 160 çıktığını belirtti. Arınç, ''Şırnak'ta üniversite var haberiniz var mı? Hakkari'de var, Iğdır'da var, yani misal olarak veriyorum. 'Her yerde olur da Iğdır'da olamaz' derdiniz. Rektörü de Oxford'tan geldi. İbrahim bey. Arkadaşlar çok şükür, şu anda 81 ilin her birind
e devlet üniversitesi var. Bazı illere ikinci, üçüncü üniversiteleri açtık'' diye konuştu.
AK Parti döneminde 327 bin öğretmenin atandığını vurgulayan Arınç, ilk ve orta öğretimde yeni derslikler yapıldığını söyledi. Atanamayan öğretmenlere de seslenen Arınç, ''Ümitlerinizi kaybetmeyin, inşallah yakın bir zamanda yapılacak atamalarla onlar da atanacaklardır'' dedi.
Arınç,
dış politikada da Türkiye'nin cazibe merkezi olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin her yerde sözüne güvenilen, danışılan bir ülke olduğunu bildirdi.
Millete hükmeden değil, hizmet eden bir anlayışla hareket ettiklerini dile getiren Arınç,
özürlü insanların rahat bir ortamda yaşamaları için de önemli yatırımlar yapıldığını belirtti. Arınç, ''Her 6-7 evde bir engelli olduğunu biliyor musunuz? O engelliler için biz ne kadar destek veriyoruz biliyor musunuz? Şimdi bir asgari
ücret tutarında destek veriyoruz, yakın zamanda da artıracağız. 'Önceden ya o ölsün, ya da ben öleyim' diye dua ediyorduk, şimdi ise 'yaşasın' diye dua ediyoruz'' diye konuştu.
Son
büyüme rakamlarına göre Türkiye'nin dünyada yüzde 8.5'le Çin'le
rekabet ettiğini ifade eden Arınç, ''Global ekonomik kriz Avrupa'yı kasmış kavurmuş. İtalya'da hükümet değişti, Portekiz'de, İspanya'da, İzlanda'da,
Yunanistan'da hükümet değişti. Eskiden derlerdi ki, '
Halep oradaysa, arşın burada'. Ben diyorum ki 'Türkiye burada, Yunanistan orada'. Bize en yakın orası'' dedi.
Toplantıda kursiyerlere da önerilerde bulunan Başbakan Yardımcısı Arınç, iyi arkadaşlıklar kurmalarını, yeni çevreler, yeni bilgiler edinmelerini istedi.
AA