Bahçeli, partisinin Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Özellikle üçüncü yargı paketinin yürürlüğe girmesiyle 12
Eylül öncesindeki olaylardan dolayı cezaevinde tutulurken
tahliyelerine karar verilen bazı
ülkücülerin maruz kaldıkları muameleler ve
hakaretler bu çevrelerin nasıl haddi ve seviyeyi aştıklarını gayet net olarak göstermiştir." dedi.
GEÇMİŞ YARALARI KAŞIYORLAR
Üçüncü yargı paketinin yürürlüğe girmesinin ardından Bahçeli, bu kapsamda adaletin sağlanmasına ve hukuktaki eşitlik ilkesinin hayata geçirilmesine tahammül edemeyen malum mihrakların, geçmişin kabuk bağlamış yaralarını kaşıyarak tekraren ideolojik saflaşmayı
teşvik etmeye çalıştıklarını kaygıyla izlediklerini ifade etti.
Bahçeli, "
12 Eylül öncesinde Marksist ve bölücü kesimin sayısız cinayetleri anayasal düzene karşı işlenen tek suç kategorisine sokularak yalnızca bir cezaya çarptırılması, buna karşılık ülkücülerin suçlanmasına neden olan her olayın adli suç kapsamına alınarak ayrı ayrı değerlendirilmesi, geçmişte haksız ve eşit olmayan bir uygulamanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu adaletsizliğin ve eşitsizliğin düzeltilmesi için Meclis'te saygı duyulması gereken bir karar alınmış ve bu doğrultuda irade tecelli etmiştir. Geçmişteki üzücü hadiselerden dolayı
demir parmaklıklar ardında tutulan bazı kişilerin cezalarının infazı durdurularak serbest kalmaları mümkün olmuştur.
ÜLKÜCÜLERİN NE KATİLLİĞİ NE FAŞİSTLİĞİ KALDI
Ne var ki bu gelişme karşısında birden bire
tartışma ve eleştiriler zirve yapmıştır. Eski tüfekler, anamuhalefet CHP'nin sözcüleri, medya ve değişik
sivil toplum kuruluşlarına yuvalanmış 12 Eylül öncesinin aşırı uçları hezeyan içinde ortalığı velveleye vermiş ve ayağa kaldırmıştır. Özellikle CHP'nin bölücülük konusunda heyecanlı ve istekli bir genel başkan yardımcısının Meclis'i, sözüm ona
katilleri
kurtarma yeri olarak göstermeye çabalaması asıl ve gizli çarpık anlayışını deşifre etmesi bakımından anlamlı olmuştur. Bu kapsamda nefret dehlizinde insanlıklarını kaybeden güruh, ülkücülerin ne katilliğini ne de faşistliğini bırakmıştır.
BİZİM VİCDANIMIZ RAHAT
Manşetler,
Bahçelievler'deki 7 TİP'linin öldürülmesini tekrar ısıtmış, bunun üzerinden ülkücü düşmanlığı yeniden hortlatılmak istenmiştir. Klasikleşmiş ve klişe haline gelmiş bu bayat taktiklerin, ajitasyona dayalı bu
tahrik kampanyasının milletimizin gönlünde makes bulması elbette mümkün değildir. Bu itibarla bizim içimiz rahat, vicdanımız müsterihtir" şeklinde konuştu.
SANKİ DEVRİMCİLER SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK
Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü;
"Ancak yıllardan beri devamlı surette 12 Eylül'den önce Marksistlerin, devrimcilerin ve bölücülerin
mağdur,
Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in ise saldırganlığın adresi olduğu tezi ve iftirası gündemde tutulmuştur. 'Sanki devrimciler sütten çıkmış ak kaşık gibi takdim edilmiştir. Bu hayâsız, vicdansız ve insafsız
propaganda medyada hasbelkader yer bulmuş eski militanlar tarafından sürekli
servis edilmiştir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket, yargısız infazlarla her fırsatta yüz yüze kalmış ve sınanmıştır. Son günlerdeki bazı
gazete ve ekranlardaki yayınların muhteviyatına bakıldığında ne demek istediğimiz kolaylıkla anlaşılabilecektir.
MANŞETLERİ ELEŞTİRDİ
Nitekim kısaca belirtmek gerekirse;
√ Katilleri kurtarıyorlar, Aydınlık, 11 Temmuz 2012
√ Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Milliyet, 11 Temmuz 2012
√ Katliamcılar dışarıda, Sözcü, 11 Temmuz 2012
√ Katiller özel reformla serbest, Taraf, 11 Temmuz 2012
√ Katiller demokrasisi, Yurt, 12 Temmuz 2012'
gibi söz ya da başlıklar bazı gazete sütunlarında yer bulmuştur. Bir defa katillik gibi kabul edilemez bir hakaret ve suçlamayla ülkücüleri yan yana getirmeye çalışanlar önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir.
Bahçelievler olayının üzerinde tezgâh kurarak ülkücü avına çıkan ahlaksızlar, 1980 öncesinde binlerce Milliyetçi-Ülkücü'ye nasıl kıyıldığını -insanlıkları az da olsa iflas etmemişse- hatırlamaya çalışmalıdır.
6 ÜLKÜCÜ ÖĞRETMEN ÖLDÜ AĞZINIZA ALMADINIZ
Meydana çıkan şu çelişki abidesine bakınız ki, Bahçelievler'deki yedi TİP'linin ölümünü istismar ederek bitmeyen bir husumetin temsilciliğine soyunanlar, mesela 18 Eylül 1979 tarihinde
Adana Endüstri
Meslek Lisesi Lojmanları'nda 6 Ülkücü öğretmen kardeşimizin canice katledilmesini nedense hiç ağızlarına almamışlardır.
ÜMRANİYE'DE 5 ÜLKÜCÜ ÖLDÜRÜLDÜ
Ayrıca 15
Mart 1978 tarihinde
Ümraniye'de, 5 Ülkücü işçiye insanlık dışı yol ve yöntemlerle canavarca düzenlenen saldıranları kimse ikrar etmemiş ve bunu da kınamamıştır.
O KATİLLER DE SALINDI
Bu hunhar olayların failleri hukukun yanlış yorum ve değerlendirmesinden dolayı idam ve müebbet cezası almadan belli bir süre cezaevinde kaldıktan sonra salıverilmişlerdir.
Bu aşamada sormak lazımdır ki, Bahçelievler'de ölenler insandır da, Adana, Ümraniye ve daha bir çok yerde canları alınan
dava arkadaşlarımız önemsiz ve değersiz varlıklar mıdır?
ÖCALAN HAK MÜCADELESİ VERİYOR ÜLKÜCÜLER KATİL
Ölümde bile taraf tutan, kinlerini dökülen kanlarla bileyen merhametsiz ve sevimsizler, üzülerek görüyorum ki her fırsatı değerlendirerek Milliyetçi-Ülkücü hazımsızlığı zinde ve diri tutmaktadırlar.
Bunlar için 30 bin kişinin katili
İmralı canisi bile
özgürlük ve hak mücadelesi veren ve serbest kalması gereken birisidir; ama geçmişte yalnızca meşru müdafaasını yapan ülkücüler katildir."