MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, ''Başkanlık
sisteminin tartışılmasını isteyerek, Cumhuriyetin
infaz hükmünü hazırlayan
Başbakan Erdoğan, kirli emellerini bir bir ortaya dökmeye devam etmektedir'' dedi.
''Başbakan Erdoğan'ın mihmandarlığında yürütülen yeni bir sistem inşa çabalarının kökeninde ve gerisinde çok tehlikeli bir niyet olduğu
tartışma götürmez bir gerçektir'' diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
''Durduk yere iki partili bir siyasal yapının özlemini açığa vurmak, en başta
demokrasiye ve çok sesliliğe duyulan tahammülsüzlüğün ve üzeri küllenmiş bir öfkenin eseri olsa gerektir. Bu kapsamdaki parlamentoların daha etkin işlediğini ve
yönetimde de istikrar sağlandığını iddia eden Başbakanın, örnek olarak ABD pratiğini ve deneyimini göstermesi kendisi açısından talihsizliktir, ancak arkasındaki suflörün kimliğini ikrar etmesi bakımından da anlamlı olmuştur.
Madem iş buraya kadar gelmiştir, bundan sonra da bu fitne ağızdan federalizmi
tavsiye edici düşüncelerin yayılması şaşırtıcı görülmemelidir. Arkasından, eyalet yönetimlerinin övüldüğü ve üniter yapının sorunları artırdığı hezeyanlarını bu kafa yapısından işitmek mümkün olacaktır. Başkanlık sisteminin tartışılmasını isteyerek de Cumhuriyetin infaz hükmünü hazırlayan ve buna da aziz milletimizi ortak etmeye çalışan Başbakan Erdoğan, kirli emellerini bir bir ortaya dökmeye devam etmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla, Recep
Tayyip Erdoğan, sürekli büyüttüğü nefretiyle, yıllardır
hesaplaşmak için fırsat kolladığı Cumhuriyeti darağacına çıkarabilmek amacıyla önümüzdeki seçimi bir dönüm noktası olarak
tayin etmiştir.
Başbakan için demokrasinin
kural ve içeriği önemli değildir. Kendisi için demokrasi vasıtadır ve
Türkiye'nin yıkılması ve Türk milletinin etnik kıvılcımla yanması için ara istasyondur.''
-''KÖR MAKASLA HAREKETE GEÇTİ''-
''İki partili yapının yerleşmesi için; iki dilli, iki devletli, iki milletli, iki bayraklı bir karanlığa girilmesi mi istenmektedir?'' diye soran Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, ''bir tarafta milleti 36'ya bölüp küçültürken, öbür tarafta siyasi terziliğe soyunduğunu ve bu defa da partileri kesip biçmek için küresel işbirlikçilerinden aldığı kör makasla harekete geçtiğini'' ileri sürdü.
12
Eylül rejiminin iki partili siyasi sistem oluşturma girişiminin aynısına bugün ''Başbakan Erdoğan'ın da niyetlendiğini ve ihtilal zihniyetiyle aynı karede buluştuğunu'' öne süren Bahçeli, ''
12 Eylülden sözde hesap sormaya çalışırken, perde arkasında el ele tutuşmasının çirkin vesikası böylelikle ortaya çıkmış ve kendisi suçüstü yakalanmıştır'' dedi.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Eğer süreç önümüzdeki seçimlerden sonra
iktidar zihniyetinin istediği gibi işlerse; yeni anayasada Türklük ifadesinin çıkarılması ya da etnik kimliklerin sıkıştırılması ve tanınması, ana dilde eğitimin sağlanması ve yaygınlaştırılması, milli ve üniter devlet sisteminin yıkılması ve
terörist başının salıverilmesi, Türk milletinin bölünmesi ve ayrışması, Cumhuriyetin
tasfiye edilmesi, Türklüğe dair ne varsa tahrip edilmesi, önce federasyon, arkasından konfederasyon ve sonunda da bağımsız
Kürdistan devletinin oluşması amaçlanmaktadır.
AKP ile
CHP arasındaki mutabakatın netleştiği ve birlikte
koalisyon şartlarının olgunlaşmaya başladığı bir ortamda partimizin bunlar karşısında yegane milli güç olduğu tartışmasızdır.
Bu
ihanet reçetesinin müşterileri, MHP'nin olduğu bir ortamda hiçbir fesada ve hainliğe izin vermeyeceğini çok iyi bilmektedirler. Bunun için iki partili bir yapı özlemi vardır. AKP, mültezim memurları gibi milletimizin her değerine göz dikmiştir. İki partili arayışını dile getirerek, bu ülkede kurulan tüm partilere oy ve gönül vermiş vatandaşlarımıza
hakaret etmiştir. Başbakan Erdoğan bilmelidir ki, şayet geçmişte iki partili bir sistem var olmuş olsaydı, bugün asla AKP diye bir parti olmazdı, olamazdı.
Bu son gelişmeler Başbakanın demokrasiden zerre kadar nasibini almadığını ve Türkiye'de otokrat bir yönetimin yerleşmesi için her yolu denemeye başladığını göstermiştir.''
-BAŞKANLIK SİSTEMİ-
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ile Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Başkanlık konusunda görüntüde ters düşmelerinin'' dikkat
çekici olduğunu belirten Bahçeli, ''Zahiriyi kurtarmaya dönük olan bu rol paylaşımının arkasında ve özünde aynı bakış açısının olduğuna dönük kuşkularımız çok fazladır'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan için Başkanlık sisteminin ''tek adamlığa yönelik heveslerinin bastırılamaz bir yansıması'' olduğunu öne süren Bahçeli, şunları söyledi:
''Türkiye'nin siyasi ve yönetim biçimini değiştirmek için başlatılan seferler, her zaman milletimizin heybetli bağrına çarpacak ve yok olmaktan başka bir akıbeti olmayacaktır. Başbakan Erdoğan, tiranlığa özenmektedir ve gide gele
Ortadoğu sultanlarını kendisine örnek almaya başlamıştır. Ama arkasına bakmadan ülkesinden kaçanların ve posterleri meydanlarda yakılanların acı sonlarını da aklından hiç çıkarmaması hayrına olacaktır.''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan ne kadar haddini aşsa da kadroları ne kadar yolsuzluğa ve hıyanete bulaşmış olsa da tek çıkar yol sandıktır ve bunun dışında milletimizi
baskıya karşı direnmeye çağırmanın kabul edilemez olduğu aşikardır'' dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''
Milliyetçi Hareket'' olarak her sorunun kaynağını bildiklerini ve sorunların çözümü için milletin yetkilendirmesini istediklerini söyledi.
Bahçeli, ''Çünkü biz diğerlerinden daha iyi yaparız, daha fazla donanımlıyız. Çünkü biz çalışmaya ve milletimizle bütünleşmeye daha çok hazırız'' dedi.
''Uzayan kol benimki olsun mantığıyla, devletin kaynaklarının yağma edildiğini'' öne süren Bahçeli, ''AKP markalı
ihale mafyaları,
arazi çeteleri, orman talancıları hukuksuzluktan istifade ederek vurgunlarını alabildiğine çoğaltmışlardır. Üstelik milletimiz alacakaranlık ortamlara çekilerek istismar edilmiş, yalanlarla avutulmuş ve gerçekleri görmemesi için her türlü hileye başvurulmuştur. Bu dönem tüm ayıp ve kara gündemiyle yaşanmış ve geride kalmıştır. Şimdi ileri bakmanın ve ufka odaklanmanın zamanı gelmiştir'' diye konuştu.
Merkezine insanı alan ve sosyal, kültürel,
psikolojik taraflarını gözeten bir
ekonomik sıçramaya mutlak anlamda ihtiyaç bulunduğunu belirten Bahçeli, şöyle dedi:
''AKP, hem demokrasi yorumunda ve kabulünde, hem de
özgürlük algısında yanılmıştır, kandırmıştır ve kendi pis emellerine bu kavramları alet etmiştir. İnanıyorum ki Baasçı bir zihniyete sahip olan ve sultanlık peşinde koşan Başbakan Erdoğan'ın, demokrasiyi ve özgürlükleri hakkıyla savunmasına şaibeli geçmişi asla müsaade etmeyecektir.
AKP döneminde, kaynakla
üretim arasındaki sosyal organizasyon bozulmuş, gemisini kurtaranların
kaptan, gemiciği olanların armatör olduğu bir devir herkesin gözü önünde vasat bulmuştur. Türkiye önümüzdeki seçimlerde artık soluklanmalı ve geçmişin muhasebesini yaparak çıkaracağı derslerle geleceğe koşmalıdır. Türkiye'ye ses vereceğiz, sesimize
kulak verilmesini isteyeceğiz.''
-''TUNUS'TA BAŞLAYIP MISIR'A SIÇRAYAN...''-
Tunus'ta başlayıp Mısır'a sıçrayan, Ortadoğu ülkelerine yayılma eğilimi gösteren gelişmelere de değinen Bahçeli, şunları kaydetti:
''Ne üzücüdür ki bu ülkelerde nispi bir kalıcı huzurun, hakkaniyetin sağlanabildiği tek dönemler de Türk hakimiyetinin olduğu devirlerdir. 17. yüzyıldan itibaren sömürgeciliğin iştahını artıran ve ilgisini çeken bu topraklar üzerinde ve toplumlar nezdinde hesaplar ve oyunlar bugüne kadar hiç bitmemiştir.''
''Elbette ki Fas'tan başlayıp Orta Asya'ya kadar uzanan topraklardaki ülkelerin mükemmel yönetildiklerini, demokratik olduklarını, hakkaniyet içinde bulunduklarını söyleyemeyiz'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
''Önümüzde, bir diktatörden kurtulmak isterken, tam bir kargaşa ve belirsizliğe sürüklenen ve milyonlarca insanın
mağdur olduğu ve katledildiği
Irak örneği durmaktadır. Demokrasi ararken devletlerini, insanlarını kaybedenlerin, ülkelerini tam bir küresel kanlı projelerin merkezi yapanların, kısaca, gökte
yıldız ararken önündeki kör kuyuya düşenlerin ibret verici hallerini hatırlamakta bu açıdan yarar vardır. Bahsettiğimiz topraklar üzerindeki Müslümanlar, büyük acılar çekmektedirler.
Zorlama ve müdahaleci kuvvetlerin dışarıdan dayattığı değişimlerin sonuç vermesi tartışmalıdır. Temenni ederiz ki hak,
adalet, eşitlik, istikrar, insanca yaşama, özgürlük gibi değerler kendi toplumsal zeminlerinden ivme kazansın ve değişimin dinamikleri sosyolojik karşılık bulabilsin. Türk-
İslam yönetim havzalarında yaşayan milyonlarca kardeşimiz için samimi dileğimiz budur.''
-''ÜLKEMİZE SİRAYET ETMESİ RİSKİ...''-
''Bugünkü kargaşa ve kaosun genel gidişatı ister istemez Büyük Ortadoğu Projesi'nin varlığını hatırlattığını'' ifade eden Bahçeli, ''Öncelikle, Ortadoğu'yu etki ve tesir altına alan kaosun, ülkemize sirayet etmesi riski üzerine iyi düşünmek gerekmektedir'' diye konuştu.
Bahçeli, şunları söyledi:
''Bölücü odakların
ayaklanma provaları yaptığı bir süreçte, yakın coğrafyalardaki kargaşanın kendi vatanımızda karşılık bulmaması için herkes sorumlu davranmalı, sözlerinin nereye varacağını iyi hesap etmeli ve tahriklere karşı çok dikkatli olmalıdır. Bugün komşu ülkelerde sokaklara taşmış olan kalabalıklara kulak verilmesini temenni eden iktidar zihniyetinin,
Allah korusun yarın ülkemizde bir kalkışma için fırsat kollayanların eline malzeme vermekten kaçınması gerekmektedir.
Ayrıca, Başbakan Erdoğan ve AKP'nin çıkarması gereken dersler arasında ise baskı, zulüm ve iktidar gücünü kötüye kullanmanın nelere yol açabileceği hususları yer almaktadır. Yolsuzluğun, işsizliğin ve yandaşları kayırmanın toplumdaki öfkeyi nasıl bir anda patlattığını ve dış yönlendirmelere açık hale getirdiğini bu vesileyle görmek lazımdır. Dileğim seçimin, siyasi partilerin, sandığın, millet iradesinin ne olduğunu hala anlayamamış görünen otokrat dürtüleri uyanmış Başbakan Erdoğan'ın bu son hadiselerden sonuç çıkarmasıdır.
Ayrıca, Türkiye'de işleyen demokratik bir sistem vardır ve siyasetteki değişimin adresi ve yeri sandıktan başkası değildir. AKP iktidarının gitmesinin tek yolu demokratik yollardan geçmektedir ve bu milletimizin tercihiyle hayata geçecektir. Başbakan Erdoğan, ne kadar haddini aşsa da kadroları ne kadar yolsuzluğa ve hıyanete bulaşmış olsa da tek çıkar yol sandıktır ve bunun dışında milletimizi baskıya karşı direnmeye çağırmanın kabul edilemez olduğu aşikardır.''