Dindar nesilden sosyal tekamüle mi?
Başbakan’ın “
dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz” açıklaması tartışılmaya devam ediyor. Tartışmalar geçmiştekilerde olduğu gibi irtica, gericilik-ilericilik ekseninde değil, dindar olan olmayan ayrımının doğru olup olmadığı veya devletin gücünü kullanarak dindar bir nesil yetiştirmenin ne kadar etik olduğu üzerine yoğunlaşmış durumda.
Başbakan bu açıklamayı neden yapmış olabilir? Sorumluluk mevkiinde bulunmanın verdiği saikle mi bu açıklamayı yapmıştır? Yani, sosyal tekamülün, dolayısıyla toplumsal kalkınmanın, dindar bir nesil, dolayısıyla dindar bir toplumla mı mümkün olabileceğini düşünmektedir?
Tekamül, “kemal” kökünden gelen bir kelime olup, ‘olgunlaşma, mükemmelleşme’ manalarına gelir. “Sosyal tekamül” kavramı, ondokuzuncu asrın biyolojik tekamül nazariyelerinden alınmışsa da, sosyolojideki manası, cemiyetin bir uzuv gibi olgunlaşması değildir. Sosyolojik izahlara göre sosyal tekamül, cemiyet hayatını meydana getiren fertlerin, kainatta insanın üstünlüğünü bariz ortaya koyan bir seviyeye gelmeleridir.
İnsan, ‘egoist’ bir karakterde olduğu için, üstünlüğünü ortaya koyabilmesi zor olabilir. Ancak, insanı, diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerinden birisi, tabiatındaki egoizmin yanında, diğergamlığın da bulunmasıdır. Bir zıtlıklar meşheri olan insanın potansiyel kabiliyetlerinden bazılarını
baskı altına alırken, bazılarının da gelişip neşv-ü nema bulmasına imkan verecek bir iradesi vardır.
İstihsalin çoğalıp, rekabetin arttığı, refahın cazibesiyle manevi hazların gölgelendiği günümüz dünyasında, şahsın, iradesini kullanıp kemale erebilmesi çok zordur. Adalet mekanizmasının da, zihinlerde tam olarak ne kadar adil olup olamadığına dair soru işaretlerini ortaya çıkardığını nazara alırsak, cemiyetin en mükemmel seviyeye ulaşması olarak
tarif edebileceğimiz, “fert ve cemiyetin menfaatlerinin zıt olmayacağı” inancının kalplerle yerleşebilmesinin zorluğu da ayrıca ortadadır.
Bu şartlarda, toplumumuzun, maddi hedefleriyle paralel bir biçimde, manevi olarak da ilerleyip, “hakiki tekamüle” ulaşması nasıl mümkün olacaktır?
Din faktörü
Din, ilkel kabilelerden,
modern şehir devletlerine kadar her toplumun en önemli unsurlarından birisi olmuştur.
Tarih boyunca dünyada duvarsız, edebiyatsız, yazısız, töresiz çok topluluklar olmuş; ancak mabutsuz ve mabetsiz toplumlar olmamıştır.
İslamiyet’in ruhunda, başkalarını en az kendin kadar düşünme, komşun açken tok yatmama, ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşma, misafiri aziz bilme, yapılan işlerde
Allah rızasını esas alma gibi burada sayamayacağım kadar çok haslet vardır. İslam’da Allah hakkı
evet çok önemlidir ancak bizzat dinin Şarisi kul hakkının kendi hakkından daha önemli olduğunu söylemektedir.
İnsan bir çok zorlukla mücadele edebilir ancak ona en zor gelen mücadele açlıkla olan mücadelesidir. Bu yüzden ekonomi geçmişte olduğu gibi günümüzde de en hayati müesseselerden biridir. Çıkan krizler, kargaşalar, anlaşmazlıkların altında hep
ekonomik mücadeleler vardır.
Nitekim Türkiye’de çıkan krizlerin altında da hep ekonomik nedenler başı çekmiştir. İslam, “sen çalış ben yiyeyim” fikr-i menhusunu ortadan kaldırmak için faizi
yasaklarken; günümüz kapitalist ekonomik sisteminde bu yasak uygulanmamıştır. Her emrinde bir hikmet bulunan İslam’ın bu emrinin yerine getirilmemesi neticesinde meydana gelen ekonomik krizlerde toplumsal kargaşayı engelleyen faktör yine “ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne” egoist düşüncesini zekat ve sadakayla ortadan kaldıran İslam olmuştur. Nitekim en ufak bir krizde dayanamayıp hemen sokaklara dökülen
Avrupa halklarının içler acısı hali bu tezimizin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu ispat etmektedir.
İşte din’in yukarıda ifade edilen, ferdin şahsi hayatına, oradan da topluma olan pozitif katkılarına inandığı için mi “dindar bir nesil yetiştirmek” istemektedir sayın Başbakan?
“Devlet dindar bir nesil yetiştirebilir mi? Bu mümkün müdür veya ne kadar doğrudur” tartışmaları farklı konular, ancak, dinin, toplumsal kalkınmaya katkısı da yadsınamaz. Ben, Başbakan’ın malum açıklamasıyla bu gerçeği vurguladığına inanıyorum.
Taha ÜNAL
Din Sosyoloğu
[email protected]