Davutoğlu, HaberTürk televizyonunun canlı yayınında soruları yanıtladı.
Arap Baharı ile ilgili bir soru üzerine, Davutoğlu, Fas'tan
Mısır'a kadar olan coğrafyada son bir yılda olumlu bir süreç yaşandığını belirterek, başarı şansının en yüksek olduğu ülkenin
Tunus, başarısının en çok önem taşıdığı ülkelerin ise önce Mısır, sonra
Suriye olduğunu söyledi.
Avrupa Birliği
Dışişleri Bakanları Toplantısına
Türkiye'nin davet edildiğinin ancak sonra ilk önce
Kıbrıs Rum
yönetimi daha sonra da Mısır'ın bunu engellediği haberlerinin basına yansıdığının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, Mısır'ın bu daveti engellemediğini söyledi.
AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi
Catherine Ashton ile 1-2 saat önce bu konuyla ilgili bir görüşme yaptığını bildiren Davutoğlu,
ocak ayı sonunda yapılacak toplantıya katılacağını belirtti.
Orada iki uluslararası organizasyon olan
Avrupa Birliği ile
Arap Birliği arasında toplantı yapıldığı için Arap Birliği'nin, "bunu bu düzeyde tutalım" diye bir talebinin kendilerine söylendiğini ifade eden Davutoğlu, Mısır'ın, orada taraf olmadığı için engelleme veya durdurmasının söz konusu olmadığını vurguladı.
Libya'da halen zorlu bir sürecin devam ettiğine değinen Davutoğlu, ancak
Kuzey Afrika coğrafyasında bir aşamanın geçildiğini ve gelinen aşamada ortaya çıkan bütün devletlerin Türkiye ile ilişkilerinin eskisine göre çok daha kuvvetli olacağı beklentisinin arttığını söyledi.
-''
İran'la 25 saat sürekli müzakere''-
Şu anda gündemlerinde
Irak, Suriye ve
Lübnan yayında yaşanabileceklerin bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, İran'a gitmeden yaptığı açıklamada kastettiğinin de bu bölgedeki risk olduğunu belirtti.
Türk-İran ilişkilerinin çok köklü ilişkiler olduğuna işaret eden Davutoğlu, İran'da kaldığı 30 saatte yaklaşık 25 saat sürekli müzakere yaptıklarını ve bütün dosyaları konuştuklarını söyledi.
İran'ın mezhep yayılmacılığı üzerine bir
politika yürüttüğü konusundaki tezlere ilişkin soru üzerine Davutoğlu, İran gibi köklü geleneği olan bir ülkenin tek refleksinin mezhep refleksi olamayacağını bildirdi.
İran gibi bir devletin bütün politikasını mezhebe indirgemenin mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, İran'ın coğrafi özelliği ve İran
İslam Devrimi'nden dolayı oluşan tecrübe birikimine dikkati çekti.
Davutoğlu, "Türk-İran ilişkisi Şii-
Sünni rekabetinin bugün yansımasından ibaret bir ilişki biçimi değil. Bizim İran'la gizli bir savaşımız falan yok. Aynı coğrafyada olan ülkelerin
işbirliği ve rekabet ilişkisinden daha
doğal bir şey yok. Bazı konularda işbirliği yaparsınız, bazı konularda rekabet edersiniz" dedi.
Bölgede Arap Baharı ile yeni bir devinim bulunduğunu ve halkların yönetimlerde söz sahibi olma iradesini talep ettiklerini belirten Davutoğlu, "Bu devinim,
Tahrir hareketi, İran Devrimi'nin Şah'a karşı çıkan kitleleri kadar saygındır. Suriye halkının talepleri o ölçüde saygındır. Burada dış bir faktör aramak, birileri bunu
komplo yapıyor, 'Büyük
Ortadoğu Projesi' demek bu halklara saygısızlıktır" diye konuştu.
-"Tutumumuzda bir değişiklik yok"-
Suriye'deki olayların abartılı olup olmadığı yönündeki soruya Davutoğlu, "Hiçbir sosyal olgu, doğallığı olmaması halinde on ay böylesine yoğun bir şekilde devam edemez. Eğer gerçekten bu kadar abartılmış bir olgu olsaydı, Suriye gibi 30 yıldır bütün devlet makinesini, devlet aracını böyle olayları bastırmak üzere kurgulamış bir devlet bunları birkaç gün içinde bitirirdi" yanıtını verdi.
Kendisine her sabah Suriye'nin hangi köyünde ne olduğunun istihbaratının geldiğini vurgulayan Davutoğlu, "
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Suriye gibi bir komşu ülkede herhalde bilgi kaynakları twitter'a dayanmaz" dedi.
Davutoğlu, bugün dahil Suriye'nin pek çok şehrinin gündüz hükümetin, gece muhaliflerin elinde olduğunu söyledi.
Türkiye'nin Suriye'deki tutumunun değişip değişmediğinin sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin şu andaki tutumunun Arap Birliği inisiyatifine
destek vermek olduğunu belirterek, "Tutumumuzda bir değişiklik yok" ifadesini kullandı.
Arap Birliği inisiyatifi konusunda
Rusya'nın devreye girmesini de kendilerinin istediğini ifade eden Davutoğlu, "Rusya bizden rol çalıyor değil" diye konuştu.
İranlı yetkililerle dün yaptığı görüşmede Suriye ile konuşulmasını istediğini de ifade eden Davutoğlu, meselenin Suriye halkı için en doğru olanın yapılması olduğunu söyledi.
-Bölgeye uluslararası müdahale ihtimali-
Suriye'deki düzenin devamının kamu düzenini tehdit eder duruma geldiğini ve kritik eşiğin aşıldığını belirten Davutoğlu, bu aşamada her türlü imkanın kullanılarak değişimin gerçekleşmesi gerektiğini ama bu değişimin bir iç çatışmaya da yönelmemesi gerektiğini dile getirdi.
Bölgeye uluslararası müdahale istemediklerini yineleyen Davutoğlu, "Şunu da biz istemeyiz; bir tarafta NATO, karşı tarafta Suriye yönetimini destekleyen Suriye ve İran gibi bir denklem. O da başka bir
soğuk savaş dengesi getirir, biz bunu da istemeyiz" dedi.
Arap Birliği,
İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel mekanizmaların Suriye üzerindeki baskıyı artırması ve buradaki sürecin en kısa zamanda tamamlanmasını istediklerini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Halkıyla bu şekilde gerilime girmiş, savaşa girmiş bir yönetimin kalması mümkün değildir. Ya halkıyla bir barış arayışı içine girecek. Ve bu barış arayışını çok net uygulamalı göstererek yapacak ve yönetim devrine de hazır olduğunu gösterecek. Var mı hala bu şansı? Az da olsa var. Ya da ulusal meşruiyetini yitirdiği gibi, uluslararası meşruiyetini de kademeli olarak yitirecek, O'na destek veren ülkeler dahi, O'nun yaşama şansının kalmadığını veya etik olarak O'nun arkasında durulamayacağını fark edecek bir noktaya gelecek" diye konuştu.
"Bölgede dinler savaşı olur mu" sorusu üzerine ise Davutoğlu, böyle bir şeyi doğru görmediğini belirterek, "Ama Selefi ekol ile Şii ekol arasındaki gerilim çok arttı" dedi.
-Türkiye'nin
dış politikası-
Davutoğlu, dış politikada "Türkiye'nin batının sözcülüğünü yaptığı" algısının oluştuğunun belirtilmesi üzerine de bunun doğru olmadığını bildirdi.
Türkiye'nin dış politikasını tamamen Ankara'da özgün bir şekilde oluşturduklarına işaret eden Davutoğlu, bu politikaları oluştururken ABD ile de İran ile de ve diğer bütün taraflarla da görüştüklerini, politikalarının bazen batıya bazen de İran'a yakın durabileceğini söyledi.
İnsan haklarının batılı bir standart değil insani bir standart olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, insan haklarını ve taleplerini savunmanın batıyı savunmak anlamına gelmeyeceğini kaydetti.