Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Türkiye'nin
kredi görünümünü pozitiften durağana çeviren uluslararası derecelendirme kuruluşu S&P'yi eleştirdi. S&P'nin kararını Türkiye'ye hiç gelmeden sağda-solda duyduklarıyla verdiğini söyleyen
Başbakan Erdoğan, "Bizim tabii ki bu derecelendirme kuruluşlarıyla olan, bizim derecelendirmemiz de çok farklı olur." şeklinde konuştu.
Ekonomi Bakanlığı tarafından bu yıl 7.'si düzenlenen Türkiye
Yatırım Dayanışma Konseyi Toplantısı Dolmabahçe'deki
Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde gerçekleştirildi. Başbakan Erdoğan'ın
başkanlık ettiği toplantıya,
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan, Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan,
Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, IMF Başkanı Christine
Lagarde,
Dünya Bankası Kıdemli Başkan Yardımcısı Mulyani Indrawati, 17 çok uluslu
firma yöneticisi, Türk iş dünyasını temsilen
TOBB,
TÜSİAD, TİM ve YASED yetkilileri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yatırım Danışma Konseyi toplantılarının Türkiye'de yatırım ortamının iyileşmesine önemli katkılar sağladığını ve ufuk kazandırdığını söyledi. Türkiye'nin 2002 – 2011 yılları arasında 9 yılda toplam 10,5 milyar dolar uluslar arası doğrudan yatırım çektiğini aktaran Başbakan Erdoğan, 2002 öncesi ise bu rakamın 1 milyar doları aşamadığını aktardı.
2007 yılında Türkiye'nin 22 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım çekerek tarihi bir
rekora
imza attığını aktaran Erdoğan, "2008 ve sonrasında küresel
ekonomik kriz nedeniyle tüm dünyada uluslararası yatırımlarda önemli bir azalma oldu. Ancak Türkiye 2008 yılında 18,5 milyar dolar, 2009 yılında 8,4 milyar dolar, 2010 yılında 9 milyar dolar ve 2011 yılında 16 milyar dolar uluslararası yatırım çekmeyi başardı." dedi.
BM
Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD)'nın Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan
ülkelerin yatırımlarını yüzde 18,5 artıracağı tahminini hatırlatan Erdoğan, "Türkiye, bu tahminin kat kat üzerine çıkarak, 2011 yılında uluslararası doğrudan yatırımlarını tam yüzde 76 oranında artırdı.
OECD ülkelerinde doğrudan yatırımlar yüzde 18,
Avrupa'da yüzde 30 oranında artarken, dikkat ediniz burada altını çiziyorum, Türkiye'de doğrudan yatırımlar yüzde 76 oranında artmıştır. Türkiye, çektiği doğrudan yatırımlar itibariyle, 34 OECD ülkesi arasında 16'ıncı sırada iken, 2011 yılında iki sıra yükselerek 14'üncü sıraya yerleşmiştir." şeklinde konuştu.
'TÜRKİYE, ÇİN'DEN SONRA EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKE'
Küresel kriz sürecinde Türkiye'nin gösterdiği başarının sadece doğrudan yatırımların artırılmasından ibaret olmadığını aktaran Erdoğan, "Türkiye ekonomisi, 2011 yılında yüzde 8,5
büyüme başarısını göstererek, dünyada Çin'den sonra en hızlı büyüyen ekonomi olmuştur. 2002'de 230 milyar olarak devraldığımız
milli gelir, 2011 yılında 772 milyar dolara yükselmiş; yaklaşık olarak veriyorum bu rakamı, 3 bin 500 dolar olan
kişi başı milli gelir ise, yaklaşık 3 kat artışla 10 bin 444 dolar olmuştur. Satın Alma Gücü Paritesi'ne göre kişi başına milli gelir ise, 2002 yılında 8 bin 700 dolar iken, 2011 yılında 16 bin 500 dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Türkiye'nin ihracatı, 2002 yılındaki 36 milyar dolardan, bugün 135 milyar dolara ulaştı ve halen de artmaya devam ediyor." dedi.
Türkiye'nin, küresel krizin en ağır şekilde seyrettiği son 2 yıl içinde, istihdamını 3,5 milyon kişi artırdığını belirten Başbakan Erdoğan,
Uluslararası Çalışma Örgütü İLO'nun verilerine gör Türkiye'nin, dünyada istihdamını en hızlı artıran, işsizliğini en hızlı düşüren ülke olduğunu dile getirdi.
2002 yılından itibaren ekonomide ve
finans sisteminde oluşturulan sağlam yapı ve kamu maliyesinde sağlanan iyileşmeler ve titizlikle uygulanan yapısal reformların Türkiye'nin
rekabet gücünü artırdığına işaret eden Erdoğan şöyle konuştu: "Ekonomimizin büyüme performansını artırarak sürdürmesi ve cari açığın azaltılabilmesi için yatırım,
üretim, istihdam ve ihracat politikaları arasında bütünlüğü titizlikle muhafaza etmeye devam edeceğiz. İstikrar ve güvenden asla taviz vermeden, tedbiri elden bırakmadan, yere sağlam basarak geleceğe ilerleyeceğiz. Esasen, Türkiye'nin
disiplin konusunda yere ne kadar sağlam bastığı,
12 Haziran 2011
seçimleri öncesinde çok net olarak bir kez daha görülmüştür. 9,5 yıldır her seçim ve her halkoylamasında yaptığımız gibi, 12 Haziran
2011 seçimlerinde de mali disiplinden asla taviz vermedik, popülist politikalara asla tevessül etmedik."
'TÜRKİYE ASLA POPÜLİZME PİRİM VERMEZ'
Krizin ciddi etkisi altında olan bazı Avrupa ülkelerinin yaklaşan seçimler nedeniyle popülist uygulamalar yaptığını ve tedbirleri geciktirdiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin ise popülizme asla
prim vermediğini belirtti.
İsim vermeden uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşu
Standard & Poor's (SP)'u eleştiren Başbakan Erdoğan, "Rekor seviyede büyüyen, dış ticaretini artıran, işsizliğini rekor seviyede düşüren, istikrar ve güvenden asla taviz vermeyen bir ülkenin, bazı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları tarafından farklı şekilde değerlendirilmesi, bizim anlayışla karşılayabileceğimiz bir durum değildir." ifadelerini kullandı.
S&P'nin Türkiye'nin kredi görünümünü pozitiften durağana çevirmesini art niyetli olarak yorumlayan Başbakan Erdoğan, "Daha önceleri de ifade ettim… Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının bu objektif olmayan tavırları artık ekonomi çevrelerince de ciddi şekilde tartışılmalıdır. Büyüyen, gelişen, çok başarılı performans sergileyen bir ülkeyi, soru işaretlerine, kuşkulara, tereddütlere maruz bırakmak, yatırım akışını engelleyecek değerlendirmeler yapmak, takdir edersiniz ki bu kadar kolay olmamalıdır. Türkiye,
2023 yılı için önüne çok büyük hedefler koymuştur ve bugünden, bu hedeflere doğru kararlılıkla ilerleyen bir ülkedir. Bu derecelendirme kuruluşları ya Türkiye'ye hiç uğramıyorlar, sağda solda duyduklarıyla böyle bir değerlendirme yapıyorlar ve bu tür değerlendirmelerle bu adımlar atılırsa bizim tabii ki bu derecelendirme kuruluşlarıyla olan bizim derecelendirmemiz de çok farklı olur." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin 2023 hedeflerinin sadece AK Parti'nin ve hükümetin hedefleri olmaktan çıkarak milli hedefler haline geldiğini dile getiren Erdoğan, "Biz, hakkımızda yapılan haksız ve mesnetsiz değerlendirmelere
kulak asmadan, karalama kampanyalarına aldırmadan yolumuzda ilerleyecek. 2023 yılında da 2 trilyon dolar milli geliriyle dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olan bir Türkiye'yi inşa edeceğiz." diye konuştu.
Türkiye'de yatırım ortamını iyileştirmek için sürekli atılım ve reform içinde olduklarını anlatan Erdoğan şunları söyledi: "Yıllık olarak yapılan Yatırım Danışma Konseyi toplantıları, yatırım ortamının iyileşmesine eşsiz katkılar sağladı. 7 toplantının tamamına katıldım, konsey üyelerini dikkatle dinledim, notlarımı aldım. Bakan arkadaşlarım, bürokrat arkadaşlarımız aynı şekilde notlarını aldılar ve buradaki önerileri büyük bir titizlikle hayata geçirme çabası içinde olduk. Dünya Bankası ve
Uluslararası Para Fonu gibi çok önemli uluslararası kuruluşlarımızın yöneticilerinin katkılarından da Konsey toplantıları sayesinde etkin bir şekilde yararlandık."
Türkiye'nin ihracatta
emek yoğun teknolojiden bilgi yoğun teknolojiye geçişin sağlanması amacıyla yeni
teşvik sisteminin açıkladığını dile getiren Erdoğan, "Yeni teşvik sistemimiz ile, stratejik sektörlerde yatırımların artmasını; ithalata bağımlı olduğumuz ürünlerin üretiminin Türkiye'de yapılmasının desteklenmesini, cari açığın gerilemesine katkı sağlanmasını amaçlıyoruz." dedi.