Hamzaçebi, partisinin
Ataşehir İlçe Teşkilatı 2. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada,
Türkiye'de 9 ay önce bir
seçim yapıldığını ve seçimin üzerinden bir yıl bile geçmemesine rağmen siyasetin gergin bir süreçten geçtiğini, oysa bu süreçte siyasetin rahatlaması, normalleşmesi, hükümetin ülkenin sorunlarının çözümü konusunda adımlar atması, atacağı adımlarla çözüm projeleri konusunda muhalefetten
destek istemesi gerektiğini söyledi.
Bir gerginliğin bitip başka bir gerginliğin başladığını ifade eden Hamzaçebi, şöyle konuştu:
''Bugünlerde
toplumu geren en önemli konu, 4 4 4 olarak isimlendirilen ve Türkiye'nin 1997 yılından bu yana çok şey kazandığı bir projeden vazgeçilmesini, tekrar geriye dönülmesini ve Türkiye'nin kazanımlarının yok edilmesini amaçlayan bir proje. TBMM'de yapılan görüşmelerin demokratik olmayan bir şekilde
AK Parti tarafından müdahale edilmesi ile gerilen bir siyasi süreci yaşıyoruz. Siyasette herkesin görüşü farklı olabilir.
Hükümetler farklı düşüncelerde hareket edebilirler. Ancak herkesin bu düşünce ve projelere karşı ifade edeceği şeyler vardır. Hükümetlerin getirdikleri doğrudur diye bir şey yok. Türkiye 1997 yılından bu yana 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimle çok büyük şeyler kazanmıştır. Kızlarımızın
erken yaşta evlilikleri azalmıştır. 16 yaşında evlenen kızlarımızın evlilik oranlarında yüzde 44 oranında bir düşüş meydana gelmiştir. 17 yaşındaki kızlarımızın
doğum yapma oranı yüzde 36 oranında azalmıştır. Bunlar çok büyük kazanımlardır. Okullaşma oranı yüzde 99'a çıkmıştır. Yani neredeyse her çocuk okula gidiyor. Bütün bunlardan 'Bu
düzenleme 28 Şubat'ta geldi' diye vazgeçmek, '28 Şubat'tan intikam alacağım' diye o dönem ne geldiyse hepsini ters düz etmek
akıl alacak bir iş değildir.''
Türkiye'nin demokrasiden uzaklaştığını savunan Hamzaçebi, şunları kaydetti:
''(Parasız eğitim istiyoruz)
pankartı açan gençlerin 15 yıl
hapis cezasıyla yargılandığı bir ülkedir Türkiye...
Şemsiye, pankart çubuğu ve kartpostal gibi eşyaları, eski 68 kuşağının öğrenci liderlerinin kartpostallarını suç örgütünün, suç unsurları sayan bir yargı anlayışına sahiptir. Parasız eğitim pankartından
terör örgütü yaratan bir yargı sistemi vardır. Hapishanelerde 135 bin insanımız vardır. Bunun yarıya yakını
tutukludur. 10 yıla yakın tutukluluk süreleri vardır. Hiçbir demokratik ülkede görmediğimiz ölçüde bir tutukluluk süresi vardır. '
Tutukluluk sürelerini kısaltalım' dediğimizde tutuklulara mahkum gözüyle baktığı için muhtemel
mahkumlar serbest kalır düşüncesiyle bu sürelerin kısıltılmasına karşı tavır koyan bir hükümet var. Tutuklu milletvekilleri ayıbını yaşayan bir
Türkiye Cumhuriyeti vardır. Böyle bir ayıbı toplum olarak yaşıyoruz.''
Nevruz gerekçesiyle
terör örgütünün güvenlik güçlerine yönelik eylemlerini hiçbir şekilde tasvip etmediklerini belirten Hamzaçebi, ''Ancak bir Nevruz'u bile sakin bir şekilde kutlayacak ortamı yaratamayan bir hükümet vardır. Yasaklamadan da bu kutlamaların yapılması sağlanabilirdi'' dedi.
Deniz Feneri konusunda hala iddianamenin hazırlanamadığını ifade eden Hamzaçebi, ''Parasız eğitim pankartından 15 yıl
hapis cezası çıkartan savcılar, Deniz Feneri iddianamesini daha ortaya koyamamıştır. Türkiye'nin iki 12
Eylül'ü vardır. İlki
12 Eylül 1980 darbesi. İkincisi 12 Eylül 2010 tarihinde yapılmış olan
referandum. 'Yetmez ama
evet' diyen kesimlerimiz oldu. Bir umut, bir başlangıç olarak görenler oldu. Çünkü hükümet öyle tanıtmıştı. 'Daha demokratik yargı' diyordu. 'Daha fazla temsil' diyordu. '
Kamu çalışanlarına toplu
sözleşme' diyordu. Bugün geldiğimiz noktada 12 Eylül 2010 referandumundan bağımsız bir yargının ortaya çıkmadığı
tescil edilmiştir'' diye konuştu.
-Terör konusu-
Hükümetin en son terör konusunda yeni bir planı uygulamaya koyacağını açıkladığını ifade eden Hamzaçebi, şunları kaydetti:
''Onun işaretlerini verdi. 'Artık terör konusunda terör örgütünü muhatap almayacağız' dedi. Yapmış olduğu açıklamalara baktığımızda hükümetin bu konuda herhangi bir planının, projesinin olmadığı ortaya çıkmaktadır. Hükümetin terörü önleme konusunda hiçbir düşünce ve projesi yoktur. Oslo'da örgütle görüşen Başbakan'ın temsilcilerinin yarın örgütle tekrar masaya oturmayacağının hiçbir güvencesi yoktur. Terör, güvenlik politikalarıyla önlenebilecek bir sorun değildir. Tekrar 1990'ların anlayışına döndüğünüz zaman siz terörü sadece güvenlik güçleri meselesi olarak gördüğünüz zaman Türkiye'yi bir çıkmaza götürmüş olursunuz. Biz bütün toplum kesimleriyle, etnik kökeni, inancı ne olursa olsun barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz. Ben buradan sayın Başbakan'a bir çağrıda bulunuyorum. Türkiye'yi germekten lütfen vazgeçin. Toplumu kucaklayın. Her seçim sonrası yaptığınız
balkon konuşmalarını apartmanın merdivenlerinden indikten sonra çöpe atmayın. Tekrar o balkon konuşmalarına dönün.''
AA