MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuşma yaptı.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
"Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bütünüyle
darbeci göstermeye niyet ve teşebbüs etmek,
terörle mücadele eden kahramanları
terörist olarak göstermek ahlaksızlık ve edepsizlikle eşdeğer görülecektir. Evet, doğrudur; 28
Şubat sürecinde zulüm ve eziyet fazlasıyla yaşanmıştır. Ama eziyet, zorbalık ve haksızlıklar sadece 28 Şubat'ta yaşanmamıştır.
Biz ki, ihtilal ve müdahale dönemlerinin acısını, işkencesini, tokadını, hakaretini, darağacını ve insanlık dışı muamelelerini yaşamış bir maziden buralara kadar geldik. Gencecik fidanlarımızı görevli cellâtlar aramızdan alırken; vatan,
bayrak, millet ve
bağımsızlık diyen
dava arkadaşlarımızı vahşiler katlederken vakarımızdan sesimiz dahi çıkmamıştı. Şimdi soruyorum sizlere, 28 Şubatta yaşananlar zulümse, milliyetçi-
ülkücü hareketin yaşadıkları nedir ve nasıl tanımlanacaktır?
12
Eylül, 28 Şubat ve her türlü darbe girişimi mutlaka hukuki anlamda neticeye kavuşturulmalı ve
Türkiye bu yükten artık kurtulmalıdır. Zira sürekli darbeyi konuşmaktan,
darbeci isimlerini telaffuz etmekten ve geçmişe saplanıp kalmaktan aziz milletimiz bunalmış ve yorulmuştur.
AKP zihniyeti meseleyi kaşıyarak kendisine siyasal
rant elde edeceğini düşünüyorsa, bilsin ki dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olacaktır. Diğer taraftan hala muamma olan ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce vuku bulmuş 27
Nisan bildirisi ve sonrasında ki gelişmeler hala aydınlanmış değildir.
'DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ ŞAİBELİDİR'
Kaldı ki bu internet muhtırası AKP’yi sıçratmış ve seçimlerden açık ara galibiyetle çıkmasına neden olmuştur. Bildiğiniz gibi,
Başbakan Erdoğan 4
Mayıs 2007 tarihinde dönemin genelkurmay başkanıyla
Dolmabahçe’de bir araya gelmiş ve gizemini hala koruyan bir görüşme yapmıştır.
Bu görüşme şaibelidir. Bu görüşme soru işaretleriyle doludur.
Başbakan Erdoğan eğer ne konuşulduğunu açıklamazsa, internetten yayınlanan bildirinin danışıklı dövüş bir ilişki içinde tanzim edildiği kanaatine ulaşmamız kaçınılmaz olacaktır.
Tekraren sormak isterim ki, Dolmabahçe’de hangi vaatler verilmiş, hangi sözler karşılıklı olarak iletilmiştir?
Genelkurmay Başkanlığının sitesinden yayımlanan
27 Nisan bildirisi, AKP’nin siyaseten ivme kazanması için planlı, sistemli ve sinsi bir hamle midir?
Bunlar reddediliyorsa,
12 Eylül’e kadar uzanan AKP zihniyeti, neden kendisine karşı yapılan bu
demokrasi dışı müdahaleye sessiz durmayı
tercih etmiştir?
Üstelik internet bildirisinin failine toleranslı davranılarak ve iltifat gösterilerek son
model zırhlı otomobilin tahsis edilmesini Başbakan nasıl açıklayacak ve neyi bahane olarak ileri sürecektir?
Darbelerden
hesap sorulurken, 27 Nisan’ın pas geçilmesi bize göre tesadüf değildir. Bu işin içinde bir bit yeniği ve açığa çıkarılması gereken taraflar vardır.
İster istemez aklımıza; 27 Nisan’ın, AKP’nin
mağdur kisvesine bürünebilmesi için yapılan bir tezgâh olduğu hususu gelmektedir. Bu nedenle her şey netleştirilmeli ve şüpheler giderilmelidir.
Başbakan Erdoğan’ın, siyasi yasağının kaldırılmasına kadar geçen 116 günlük karanlık süreç gibi,
Dolmabahçe görüşmesi de belirsizliğe mahkûm edilmemelidir.
'KOZMİK ODADA NEYE ULAŞILDI?'
Bununla birlikte,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiası ve arkasından kozmik odanın altını üstüne getiren
arama ve tarama faaliyeti gibi hiçbir konu sümen altına itilmemelidir.
Yeri gelmişken muhataplarından cevabını duymayı isterim ki, bu kozmik odada neye ulaşılmıştır?"