PROF. DR. OSMAL ŞAHİN - SAMANYOLUHABER.COM
GÜVEN İNŞASI 10
Fethullah Gülen Hocaefendi “Güven Telkin Etme ve Şeffafiyet” başlıklı Kırık Testi’de “Gelecek nesillerin tenkidine medar olacak hususlardan kaçınmak şartıyla muhataplara güven telkin etme”nin ehemmiyeti üzerinde duruluyor. “Muhataplara güven telkin etmek” ne demektir ve bu vazife yerine getirilirken gelecek nesiller nezdinde tenkit ve ithamlara maruz kalmamak için hangi hususlara dikkat edilmelidir?” sorusuna cevap verirken güven inşası adına önemli tespitlerde bulunmaktadırlar.
Yazıda, mü’minin, Allah’a (celle celâluhu), Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) ve O’nun haber verdiklerine gönülden inanıp kabul ve tasdik eden ve aynı zamanda açık-kapalı her hâliyle çevresindekilere güven vaad eden, yeryüzünde emn ü emanın temsilcisi olarak yalan ve aldatmadan fersah fersah uzak bulunan, özü sözü bir, tam bir emniyet ve güven insanı olduğuna dikkat çekilerek, bir mü’minin sahip olması gereken hassasiyetler ele alınmaktadır:
““Güven telkin etme” derken, “idare-i maslahatçılık yapma, oportünist davranma, ‘güvenilir insan intibaı’ bırakmak suretiyle çevresindekileri idare etmeye çalışma” gibi bir anlayışı kesinlikle kastetmiyor, kabul etmiyoruz; kabul etmiyoruz çünkü böyle bir anlayışın, Müslümanlıkla, dinimizin temel prensipleriyle telif edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla imanımızın gereği olarak bizim, her türlü hâl ve hareketimizde, tavır ve davranışımızda dosdoğru olmamız, doğrulukla oturup doğrulukla kalkmamız ve her zaman, herkesin başvuracağı bir güven kaynağı hâline gelmemiz gerekir ki, işte bizim ‘güven telkin etmek’ten kastımız da budur.”
Mü’min olmanın gereği olan sıfatlarla vasıflandığı zaman, özü sözü bir, tam bir emniyet ve güven insanı olmak gibi haller mü’minin karakteri haline gelir.
Vehimleri İzale ve Ortak Platformlar
Yazının devamında, bütün Dünya’da güven duygusu ciddi manada tahrip edildiğinden dolayı kafaların çok karışık olduğundan, paranoya derecesinde insanların birbirlerine önyargı ile yaklaştığından, kimsenin birbirine güvenmediğinden, siz hayatınızı hep doğruluk çizgisinde sürdürseniz bile, yine de yeryüzünün değişik coğrafyalarında, bir kısım insanların bu kasvetli atmosferin tesiri altında kalıp, sizi yakından tanıyacakları ana kadar size karşı belli bir korku, endişe ve önyargı içinde olacakları hatırlatılarak nasıl bir yol takip edilmesi gerektiğinden bahsedilmektedir:
“Bir yolunu bulup mutlaka hem hâl dili, hem de beyan kabiliyetinizle doğruluğa kilitli, emniyet vaad eden bu iç dünyanızı, tabiî hâlinizi ifade etmeniz, ortaya koymanız ve böylece başkalarına bir güven insanı olduğunuzu anlatmanız gerekir. Aksi takdirde ister evliya, isterse asfiya olun, eğer muhatabınızda size karşı bir güven duygusu hâsıl olmazsa hiç kimseye olumlu bir şey anlatamaz, ruhunuzun ilhamlarını aktaramaz ve gönüllere kendi değerlerinizi kâmet-i kıymetince duyuramazsınız.
Bunun için yapılması gerekenlerden biri, farklı kültür ve anlayıştaki insanlarla bir arada olunabilecek zemin ve platformlar tesis etmektir. Meselâ, muhataplarınızı kendi mekânlarında ziyaret edip çaylarını içer, onları çay içmeye davet eder; yemeklerini yer, yemek yedirir ve böylece ortak zeminleri değerlendirip size karşı zihinlerde oluşabilecek muhtemel yanlış anlama ve yanlış telakkileri gidermeye çalışırsınız. Evet, farklı kültür ve anlayıştaki insanlarla aranızda bir hat tesis etmeniz, bir köprü kurmanız çok önemlidir. Çünkü sözlerinizle her zaman ifade edemeseniz dahi, ortak zemin ve müşterek platformlarda, çok defa tavır ve davranışlarınızla, lisan-ı hâlinizle bir güven insanı olduğunuzu ortaya koyabilme imkânı bulursunuz.”
Hocaefendi mahrem kabul edilebilecek konularda bile bazı paylaşımlarda bulunulmasının önemine ve usulüne dikkat çekmektedirler: “Ayrıca asayiş ve güvenlik açısından gerekli tedbirleri almak şartıyla, olabildiğince şeffaf olmalı, şeffafiyet içinde hareket etmeli ve mahrem telakki edilen hususlarda dahi –tabir caizse– muhataplarınızı mahremirâz edinmelisiniz. Böylece herkese çok güvendiğinizi, kimseye karşı bir endişe taşımadığınızı ortaya koymuş ve bu suretle insanların güvenini kazanmış, onlardaki endişeleri gidermiş olursunuz. Kanaat-i âcizanemce çeşit çeşit paranoyaların yaşandığı günümüzde böyle bir anlayışa ciddi ihtiyaç var. Evet, basın-yayından mektebe, ailelerin birbirine gelip gitmelerinden müesseseler arası köprüler kurmaya kadar her alanda böyle bir itimat duygusunun teminine zaruret derecesinde ihtiyaç bulunmaktadır.”
Güvenilir bir insan olmak yetmez, ayrıca yersiz endişe ve vehimler de izale edilmelidir...
Hocaefendi insanlara güvenememe paranoyası içerisinde bulunan insanların bu hale düşmelerindeki saikleri ise şöyle açıklamaktadırlar: “Bir kısım kimseler dünyanın değişik yerlerinde belli yollarla iktidara yürümüş, iktidar olmuş ve halklar üzerinde hâkimiyet kurmuşlardır. Onlar bu uğurda, meşru-gayrimeşru ellerindeki her türlü imkânı kullanmış, belli yerlere gizlice nüfûz etmiş ve gelip o ülkenin imkânları üzerine konmuşlardır. İşte bu tür insanlar çevrelerine bakarken hep kendi iç dünyaları adesesinden bakar, değişik hareket ve oluşumları, faaliyet ve kıpırdanmaları kendi yaptıklarına kıyas edip öyle değerlendirir ve neticede kendi levsiyatlarını başkalarında da tahayyül edip insanlarla muamelelerini bu anlayışa göre belirlerler…
İşte bazılarının bu yanlış kanaatlerini izale etme adına o insanlarla görüşmeli, onlara sizi müşâhede etme ve iç dünyanıza muttali olma imkânını sunmalı ve böylece endişe edip durdukları o hususların sizlerde bulunmadığını görmelerini sağlamalısınız. Evet, dünyalarına el uzatacağınız hissi karşısında böyle bir talebinizin olmadığını, dünyevî imkân ve iktidarlarını onlarla paylaşma gibi bir sevdanızın bulunmadığını diliniz döndüğünce ifade edip lisan-ı hâlinizle ortaya koymalısınız…”
Gelecek Nesiller ve Tarihe Not Düşmek
Hocaefendi yazının devamında gelecek nesillerin tenkidine medar olacak hususlardan kaçınmak için yapılan işlerin ve samimi niyetlerin kayıt altına alınarak dosyalanmasının ve arşivlenmesinin zaruretine vurgu yaparak önemli tespitlerde bulunmaktadırlar:
“İşte yapılan bu iyi niyetli faaliyetlerin gelecekte dile dolanmaması, değişik itham ve iftiralara malzeme yapılmaması için, yapılan işler ve samimi niyetler kayıt altına alınıp tarihe not düşülebilir, dosyalanıp arşivlenebilir. Yapılan bu kayıtlarda, bütün bu faaliyetlerin arkasındaki niyetinizin, hiç kimseyi idare etmek veya kullanmak olmadığını, hiçbir şekilde takiyye yapmadığınızı, dinî duygu ve düşüncenizden taviz verme gibi bir anlayış içinde de kesinlikle bulunmadığınızı; insanların kafalarındaki endişe ve paranoyaları izale etmek için ve onların insanlıklarına duyduğunuz saygıdan dolayı ortak mekân ve müşterek platformlarda onlarla diyalog kurmaya çalıştığınızı ifade edersiniz. Böylece gelecek nesillerin ilk elden ve ilk kaynaktan hâdiseleri doğru okuyup doğru değerlendirmelerine imkân hazırlamış olursunuz.”
Yazıda, ayrıca, günümüzdeki ve gelecekteki nesiller açısından zihinlerde var olan veya olması muhtemel bulunan şüphe ve tereddütlerin izale edilmesi adına ciddi bir cehd ve gayret gösterilmesinin mü’mine merhamet ve şefkatin gereği olduğuna ve başkalarının su-i zanna düşmelerine ve hasede girmelerine meydan verilmemesi, kıskançlık ve gıpta damarlarının tahrik edilmemesi için çok dikkatli ve hassas olunmasının önemine dikkat çekilmektedir:
“Herkesin hissiyatını hesaba katma, mevcudiyetinizi hazmedemeyen insanların haset, gıpta, rekabet ve tenafüs duygularını tetiklememe çok önemlidir. Bunun için de bizim bütün mü’minlere karşı zillet ölçüsünde derin bir tevazu ve mahviyet anlayışı içinde olmamız, aidiyet mülâhazasından veya aidiyet mülâhazası gibi anlaşılabilecek söz ve beyanlardan, tavır ve davranışlardan alabildiğince uzak durmamız gerekir. Evet, hiçbir mü’mine olumsuz bir söz söylettirmeme ve onları yanlış yorumlara sevk etmeme bizim mü’min kardeşlerimize olan re’fet, şefkat ve düşkünlüğümüzün bir gereğidir.”
Hocaefendi’nin bu yazıda ele aldığı konular üzerinde ciddi müzakereler yapılarak stratejiler geliştirilmesine ve bunlara uygun olarak bir yol haritası çıkarılmasına zaruret derecesinde ihtiyaç bulunmaktadır.