Sözcü'den aktarılan habere göre Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan Adayı Murat Kurum’un “Kanal İstanbul Projesi gündemimizde değil” sözlerine ilişkin Kadıköy İskele Meydanı’nda açıklama yaptı. Açıklama sırasında "İstanbul'da yalana, talana, Murat Kurum'a izin verme" sloganları atıldı.
“İSTANBUL TARİHİ YOK OLACAK”
Açıklamada, Kanal İstanbul Projesi’nin, İstanbul’un doğasını bozacağı vurgulandı, “Bu proje İstanbul’un son tarım alanlarını, göllerini, derelerini, ormanlarını, bizimle birlikte yaşayan hayvanları, endemik bitki çeşitliliğini ve İstanbul’un tarihini yani bölgedeki binlerce yıllık kültür varlıklarını yok edecek” denildi.
“MURAT KURUM’A OY VERMEYİN”
Açıklamada, İstanbullulara "Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak ilan ediyoruz: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak işlediği suçlara yenilerini eklemek isteyen Murat Kurum’a biz İstanbullular geçit vermeyeceğiz. Yeni rant ve talan politikalarına izin vermeyeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bu seçimde de ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ deseniz de mücadele etmeye devam edeceğiz, size ‘Kanalı yaptırmayacağız.’ İstanbul halkını yerel seçimlerde Murat Kurum’a oy vermemeye, her daim kenti ve doğayı talan eden rant projelerine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz" çağrısında bulunuldu.
"GERÇEKLERİN GİZLİ KALMAMAK GİBİ BİR HUYU VAR"
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu adına basın açıklamasını Fatoş Osmanağaoğlu okudu. Osmanağaoğlu, şunları söyledi:
* "Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak bugün bir kez daha İstanbul’un Kanal ve Yenişehir projesine ihtiyacı olmadığını, bu projenin sahiplerinin herhangi birinin de İstanbul’a faydası olmayacağını söylemek için buradayız. AKP’nin İBB başkan adayı Murat Kurum’un adaylığı açıklandığından bugüne, İstanbul halkının ezici bir çoğunluğunun karşı olduğunu bildiği 'çılgın proje' Kanal İstanbul Projesi ile ilgili sorulara yanıt vermediğini ya da 'gündemimizde yok' gibi yanıtlarla geçiştirdiğini görüyoruz. Bakanlığı döneminde 'en önemli projesi' olduğunu söyleyen Murat Kurum’u Ulaştırma Bakanlığı yalanlıyor. Projenin devam ettiğini, doğruluğu tartışılır olsa da yüzde 20’sinin tamamlandığını ve Çevre Düzeni Planı ve İmar Planları’na karşı açılan iptal davalarının süreçte gecikmeler yaratmasına rağmen 2028’e kadar yüzde 45’inin tamamlanmasının hedeflendiği belirtiliyor.
* Kurum’un 'gündeminde olmayan' ve hatta Erdoğan’a 'başka önceliklerim var' diyebileceğini iddia ettiği sırada Kanal İstanbul projesinin 'kalbi' olarak ifade edilen Arnavutköy Dursunköy’de bir projenin ihalesi daha yayımlandı. Gerçeklerin gizli kalmamak gibi bir huyu var, tıpkı Kurum’un mal varlığı beyanında unuttuğu üçüncü evi gibi. İstanbul 11. İdare Mahkemesi Murat Kurum ve Bakanlıkla aynı fikirde değil herhalde ki bu İstanbul’un ekolojik ve kentsel yıkımı anlamına gelen; Kanal İstanbul Yenişehir Rezerv Yapı Alanı 1. Etap Projesine ilişkin imar planlarını, 2’inci etabın imar planlarını ve 3’üncü etabın imar planlarını şehircilik ilke ve esaslarına, planlama tekniklerine ve hukuka uygun olmadığı için oybirliği ile iptal etti. Böylece kanalın çevresine kurulması planlanan Yenişehir’in konut inşaatları yapılacak bütün etaplarının planları iptal edilmiş oldu. Fakat bu iktidarı durduruyor mu, tabii ki hayır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Gebze - 3. köprü - Çatalca arasında Kuzey Ormanlarını bir kez daha boydan boya yaralayacak ve binlerce orman alanını yok edecek bir Yüksek Hızlı Tren projesinin de hazırlığı içindeler."
"TARIM ALANLARINI, ORMANLARINI, BİNLERCE YILLIK KÜLTÜR VARLIKLARINI YOK EDECEK"
Projenin İstanbul halkını doğrudan etkileyen yıkıcı sonuçları olacağını, işçileri, emekçileri, emeklileri yani bir avuç zengin dışında yaşamını açlık sınırında ya da altında sürdürmeye çalışan milyonları etkileyeceğini belirten Osmanağaoğlu şöyle devam etti:
* "Yıllardır söylüyoruz, bu proje İstanbul’un son tarım alanlarını, göllerini, derelerini, ormanlarını, bizimle birlikte yaşayan hayvanları, endemik bitki çeşitliliğini ve İstanbul’un tarihini yani bölgedeki binlerce yıllık kültür varlıklarını yok edecek. Bir de bunun İstanbul halkını doğrudan etkileyen yıkıcı sonuçları olacak, işçileri, emekçileri, emeklileri yani bir avuç zengin dışında yaşamını açlık sınırında ya da altında sürdürmeye çalışan milyonları etkileyecek. İstanbul ciddi anlamda su sorunu olan bir kent/metropol. İSKİ’nin İstanbul su durumunu gösteren raporlarının neredeyse hergün haber manşetlerinde olduğu bir dönemdeyiz ve bu projenin katkısı ile yok edilecek göller ve orman alanları nedeniyle ve iklim değişikliğinin de doğrudan tetiklenmesi sonucunda susuzluğumuz garantilenmiş olacak ve 'kentsel ısı adası' etkisi tüm canlı yaşamı etkileyecek.
* Tabii bu durumdan yoksullukla, gıdasızlıkla, çocuklarının okul masrafları ile boğuşan, kiralarını ödemek dışında ellerinde yaşamak adına hiçbir şey kalmayan İstanbullular etkilenecek. Gerçekler gün gibi ortada iken Murat Kurum İstanbullulara ne vadediyor? Cevabı kendisi İBB adaylığı sitesinde vermiş 'yeni yollar, otobanlar'. Kanal İstanbul’un, İstanbul için ilave minimum 1,5 milyon insan demek olduğunu biliyoruz. İstanbul’un ciddi bir ulaşım sorunu olduğu da hepimizin malumu, İstanbullunun bu sorununu çözecek en önemli vaat 'toplu taşıma' iken Murat Kurum metro projeleri yerine yol/otoban vadediyor. Niye? Cevabı biz verelim, çünkü en ucuz ve doğaya da en az zarar verecek çözüm kendisinin ve iktidarın umrunda değil. Murat Kurum’un çözüm diye bize yutturmaya çalıştığı sadece inşaat sermayesinin kasasını doldurmaya yarayacak, bu nedenle Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesini gerçekleştirmek için her yolun mübah olduğunu düşünüyor. Tüm yollar, otobanlar Kanal İstanbul’a çıkıyor.
"HALKIN YILLARCA EMEK VERİP ALDIĞI YERLERE SERMAYE ADINA EL KONULUYOR"
* Kanaldan kazı nedeniyle ortaya çıkacak en az 2 milyar metreküp hafriyatın nasıl taşınacağı çözülemeyen bir sorun. Bu hafriyat İstanbul’un 50 yıllık hafriyatına eşit. Bu hafriyatın günde 10 bini aşkın hafriyat kamyonu ile taşınması bekleniyor. İstanbul’un/İstanbullunun açık biçimde zehirlenmesi anlamına gelen bu projeyi gerçekleştirmek için yeni yol da lazım otoban da tabii. Zararı halka ve doğaya ama Murat Kurum için bunun bir önemi yok çünkü öncelikleri farklı. Geçen yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız Maraş’tan Diyarbakır’a, Adıyaman’dan Hatay’a, Adana’ya kadar yayılan depremde, resmi rakamlarla 53 bin üzerinde canımızı yitirdik, kentler yıkıldı, yok oldu, halklar halen çadır kentlerde ve konteynerlerde bunun acısını yaşarken iktidar bu acıdan da fırsat çıkararak yeni rantların peşinde. Yeni Afet Yasası ile kamu yararı iddiasıyla ‘kamulaştırma’ adı altında halkın malına çökme uygulaması, AKP iktidarında acele kamulaştırma acele el koymaya dönüştü, halkın yıllarca emek verip aldığı yerlere sermaye adına el konuluyor."
"AYNI SENARYOYU İSTANBUL’DA DA SAHNEYE KOYMAK İSTİYORLAR"
Rantçı yaklaşımın depremi fırsata çevirdiğini savunan Osmanağaoğlu şunlara dikkat çekti:
* "Depremi fırsata çevirenler, Murat Kurum’un sitesinde gördüğümüz üzere aynı senaryoyu İstanbul’da da sahneye koymak istiyor. Yeni Afet Yasası ile kuzeyde Arnavutköy’den güneyde Küçükçekmece’ye kadar halk yerinden sürülecek ve mülksüzleştirilecek. Bu yasa ile kentler, tarım alanları, ormanlar kısaca her yer rezerv yapı alanı olarak ilan edilebiliyor. Kentlerde halkın izinli, tapulu ve deprem riski olmayan konutlarına da el konularak 'kentsel dönüşüm' adı altında inşaat şirketlerinin daha da zenginleşmesi sağlanacak. 'Dönüşüm' iddiasıyla evi elinden alınan ve yerine inşa edilen konutlar için halk borçlandırılacak ve borcunu ödeyemeyenler ise mülkiyet hakkını kaybedecek. Ayrıca afet bağlamında olmasa da araziler ihale edilebilecek.
* Kabul edilen yasa ile özellikle İstanbul’da büyük bir yer değiştirme ve sermaye için rant ortaya çıkarılacak. TOKİ iştirakı olan Emlak Konut’un 2002’den bu yana İstanbul’da tamamladığı konut sayısı 80 bin 788. Fakat bu konutlar halkın ihtiyacı için mi inşa ediliyor? Hayır, zira İstanbul Planlama Ajansı’nın verilerine göre bu 80 bin 788 konutun, 68 bin 644’ü lüks konut statüsünde. Murat Kurum, depremden etkilenecek halka hemen 100 bin konut (kiralık), 5 yılda da 300 bin konut vadediyor ve İstanbullunun buna inanmasını bekliyor. İstanbul’da bir apartmanda ortalama 100 m2 bir konutun maliyeti 3 milyon üstünde, Kurum’un hibe ve geçici konutlar için vadettiklerini gerçek olsa bile İstanbullu'nun kendi evlerini geri almaları mümkün olmayacak ve yerlerinden edilecekler.
"SAHTE SEÇİM VAATLERİNE KARNIMIZ TOK"
* Sahte seçim vaatlerine karnımız tok. Biz bu filmi daha önce gördük. İmar aflarının mucidi, Kanal İstanbul’un en büyük savunucusu, 6 Şubat depremlerinin Şehircilik Bakanı Murat Kurum İstanbul'u en iyi ben yönetirim iddiasında ama deprem bölgesindeki halkın bir yıldır yaşadıklarını da bildiğimizden bu sözlerin 'boş seçim vaati' olduğunu ve halkın bu vaatlere karnının tok olduğunu söylüyoruz. İstanbul’un ciddi bir boş konut stoğu olduğuna göre gerçekten halkı düşünüyor olsaydınız bu konutlara ihtiyacı olan halkı yerleştirirsiniz, bugünün rakamlarıyla 350 milyar 176 milyon TL maliyeti olduğunu söylediğiniz Kanal projesinden vazgeçtiğinizi ilan eder ve halkın evlerini yeniden alabileceği çözümler önerirdiniz.
* Fakat yaptıklarınızın yapacaklarınızın garantisi olduğunu biliyoruz; İstanbul’da Tozkoparan, Tokatköy ve Fetihtepe’de 'kentsel dönüşüm' projeleriyle insanların evlerini polis eşliğinde yıktırdığınızı unutmadık. Şubat ayında toplanan vergileri düştüğümüzde Gölcük depreminden bu yana toplanan deprem vergisi 1 trilyon TL’yi aşmış durumda. Murat Kurum 2018-2023 yılları arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yaptı. Kurum’un bakanlığı döneminde 2 deprem vergisi kalemi için toplanan toplam verginin bugünkü parasal değeri 208 milyar liraydı. Yalnızca bu kaynak ile bile en az 100 bin konut yapılabilirdi.
"RANT PROJELERİNE KARŞI MÜCADELE ETMEYE ÇAĞIRIYORUZ"
* Aslında bir televizyon programında, İstanbul’da Kanal İstanbul’a direnişin de önemli simgelerinden Şahintepe Mahallesi halkından bir vatandaşımızın şu sözleri çıplak gerçeğin bir sunumu, 'Kanal İstanbul var diye bizi sürgün ettiniz buradan. Şu anda kendi evimde kalamıyorum. Sabahın 05.00’inde gelip komşumun evini yıktılar. Binlerce polisle bize işkence ettiler. Biz buranın vatandaşıyız'. Tüm bunlar yaşanırken, iktidar ve onun eski Bakanı bize 'beni İstanbul Belediye Başkanı yapın' diyor.
* Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak ilan ediyoruz: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak işlediği suçlara yenilerini eklemek isteyen Murat Kurum’a biz İstanbullular geçit vermeyeceğiz. Yeni rant ve talan politikalarına izin vermeyeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bu seçimde de “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deseniz de mücadele etmeye devam edeceğiz, size 'Kanalı yaptırmayacağız'. İstanbul halkını yerel seçimlerde Murat Kurum’a oy vermemeye, her daim kenti ve doğayı talan eden rant projelerine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz."
"SAZLIDERE BARAJI TAMAMEN YOK EDİLİYOR"
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanvekili Ülkü Sakalar ise Kanal İstanbul'la ilgili şunları dile getirdi:
* "Sloganlar zaten her şeyi ortaya koyuyor. O kadar güzel anlatıyor ki genç arkadaşlarım İstanbul'u. Biz hepimiz burada Ankara'dan İstanbul'un yönetilerek, Ankara'dan planlama yapılarak İstanbul'un mahvedilmesine izin vermemek üzere toplandınız. İyi ki geldiniz. 2019 yılından bu yana Sayın Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kazandıktan sonra planlamalar nedense daha çok Ankara'dan yapılmaya başlandı. Kanal İstanbul yirmi senedir gündeminde yokken hükümetin Aralık 2019 yılında birden bire çevre düzeni planları yapılmaya başlandı. Şu anda İstanbul'a belediye başkan adayı olduğunu söyleyen Murat Kurum tarafından Çevre Şehircilik Bakanı 2018 yılından sonra göreve geldikten sonra ilk inşaatlarından biri. Arkasından yedi etap olarak planlanan Kanal İstanbul dedikleri bizim beton İstanbul'a dönüştürme planı dediğimiz planlar ilk üç etabı planı çıktı. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak biz durmadık.
* Biz İstanbullunun halkını hakkını korumak üzere seçildik. İstanbul'un İstanbullunun hakkını İstanbul'un yeşilini, İstanbullunun evini korumaya da söz veriyoruz. Şu anda karşı açtığımız davalar devam ediyor. Ne yazık ki bizim açtığımız davaları bakanlık nerede yanlış yapıyoruz diye sorgulayacağına açılan bu davalarla biz gecikmeye uğradık diye savunmalara kalkıyor. Bu da çok acı bir olay. Bakın 350 milyon metrekare alandan bahsediyoruz. Yenişehir rezerv alan dedikleri alan 350 milyon metrekare alan. Burada 14 milyon metrekare arkeolojik sit alanı var. Dünyanın en eski yerleşimlerinden birisi olan İstanbul'un altını üstünü mahvetmek üzere getirilmiş bir plan bu. Siz duyarlı İstanbullular iyi ki buradasınız. İyi ki sahip çıkıyorsunuz ve biz de sizin adınıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. 45 kilometre uzunluğunda bir kanaldan bahsediliyor.
* Dünyanın en eski iki kıtayı birleştiren bir boğazına paralel bir kanal. Akla zarar. Dünyada hiçbir ülkede paralel bir kanal insan eliyle var olan bir boğaza çok yakın bir mesafede yapılmış bir şey değil. Üzerine yedi tane köprü planlanıyor. İstanbul'un çok önemli su kaynağı Sazlıdere Barajı tamamen yok ediliyor. Tarsus Gölü'nün çok önemli bir kısmı mahvediliyor ve tuzlu su haline geliyor. Küçükçekmece Gölü tamamen tuzlu su haline geliyor. İstanbul'u görmeyenler İstanbul'da yaşamayanlar hayatında Sazlıdere Barajı'nı görmemiş olanlar Ankara'dan plan yapıp bir de gelip İstanbul'da Belediye Başkan adaylığına soyunuyorlar. Onlara gereken cevabı siz buradan veriyorsunuz. Hepinize çok teşekkür ediyoruz. Şahintepelilerin, İstanbulluların yanındayız. Biz de asla İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak buna izin vermeyeceğiz."