Dila Hemşire ile özel röportaj

Müjgan Gönül ile fırından yeni çıkmış pide sıcaklığında ve lezzetinde bir söyleşiye hazır mısınız?

Dila Hemşire ile özel röportaj

"Sahurda Davul çalma geleneği kaldırılırsa çok üzülürüm" Oyuncuları hep ekranlarda kendilerine verilen rolleri yaparken görüyoruz. Onları sevip iyice içimizde yer edindiklerinde ise ister istemez tanımak istiyoruz. Kimilerimiz onlara benzemeye çalışıyor, kimilerimiz onlardan güç alıyor!.. Hangi kanalda hangi dizi olursa hangi oyuncu olursa olsun, illa hepsinin bir hayran kitlesi, bir merak edeni oluyor.. Samanyolu izleyicisi bu konuda çok şanslı. Mesela bu Ramazan Samanyolu TV’nin reytingi yüksek dizisi Kollama’nın en çok örnek alınan oyuncusu Necip amir rolündeki Mehmet Özgür, Ramazan’da otuz gün boyunca sevenleri ile iftar açıyor. Merak edenler onun Ramazan ayı hakkındaki fikirlerini yakından takip edebiliyor. Bizde Ramazan ayında ekranda göremediğimiz ama gerçekten çok sevilen ve hakkında birçok şey merak edilen oyuncularımız var. İşte bunlardan biri Samanyolu Televizyonunun en gözde dizisi Tek Türkiye’nin Dila Hemşire rolündeki Müjgan Gönül ile sımsıcak ve lezzetli bir Ramazan sohbetini sizlerle paylaşıyoruz. Müjgan Hanım, Sanırım kısa bir süre sonra çekimler başlayacak. Bir yandan da Ramazan geliyor gümbür gümbür. Zor olacak herhalde.. Zor ama bambaşka bir güzelliği de var tabi ki. Birde sizin için önemini öğrenebilir miyiz? Ramazan atmosferi size neler hatırlatıyor? Ramazan ayının gelmesi neden insanın içini kıpır kıpır eder ister istemez bir huzur verir? Ne kadar güzel ifade etmişsiniz, kesinlikle öyle, ister istemez bir huzur hakim oluyor hayatımızda. Bir gün önce sıradan bir gün yaşarken, ertesi gün tarif edilemeyecek bir manevi atmosferin içinde buluyoruz kendimizi. Sanırım buda Ramazan ayının bir kerameti. Her yıl bu mübarek aya tekrar kavuşabildiğimiz için şükrediyorum ve kendi adıma en güzel şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Bu sene Ramazan ayının ilk günlerini ailemle ve sevdiklerimle bir arada geçirmekten dolayı da ayrı bir keyifliyim, daha kolay geçtiğini hissediyorum bu uzun günlerin. Çekimler olduğunda ise epey zorlandığım oluyor ama ALLAH yardım ediyor ve bayram gelip çattığında da bir ayın nasıl gelip geçtiğini anlayamadığımı görüyorum. Ramazan ayına özel bir planınız olur mu? Küçük de olsa. Kimi dua listesi çıkarır kâğıda yazar, her iftar o kişilere güzel dualarda bulunur, kimi iftarda illa hurma olacak pide olacak onsuz olmaz der. Kimi sahura özel yemekler yapar ve o onun olmazsa olmazıdır. Sizin böyle bir alışkanlığınız var mı? Ramazanla özdeşleşen bir yemek kültürünüz ya da faaliyetiniz? Her sene muhakkak en az bir kerede olsa Sultan Ahmet' de oruç açmaya, iftar sofrasında bol bol misafir ağırlamaya ve misafirliğe gitmeye çalışırım, ailemle ve arkadaşlarımla teravih namazlarına giderim. Henüz çekimlere başlamadığımız için bu sene gayet yoğun ve güzel geçiyor Ramazan ayım. İftarda hurmayla oruç açmak Ramazan’la özdeşleşen bir geleneğimiz oldu, sofrada hurma ararım ama olmazsa da problem olmaz. Çünkü gözümüzü gönlümüzü midemizi doyuracak leziz yemekler her zaman olur sırada. Ramazan ayıyla özdeşleşen yemek kültürüne gelince, sanırım babamın sadece Ramazan ayında, pide hamuruyla yapmış olduğu adını bilmediğim hatta şu anda adını kendim koyduğum Ramazan pizzası diyebilirim. Ramazan’ da sizin için daha bir anlam kazanan mekân var mı? Şöyle sahuru da şurada yapsam, iftarda burada olsa gibi yad ettiğiniz bir mekan var mı? Ramazan ayı ve mekân diye sorunca hemen aklıma Sultan Ahmet Camii geliyor. Gerçekten çok güzel oluyor orada iftar yapmak, teravih'e gitmek, teravih’ den sonra uzun uzun o meşhur caddede gezmek, her gördüğümüzü alıp yemek istemek.. Macunlar, pamuk şekerler, kitapçılar, közde pişirilen kahveler, nargileciler, Osmanlı dönemine ait kıyafetler içinde fotoğraf çektiren insanlar... Gerçekten çok renkli bir görüntü oluşuyor ve çok keyif veriyor insana. Ramazan size hayatın dönümlerinden hangisini hatırlatıyor. Doğum, yaşam ve olgunluk, yaşlılık, ölüm…… İftar yapmamıza az bir zaman kala sanırım ölümü hatırlatıyor, açlıktan ölen insanları. Gerçi ALLAH her verdiği canın rızkını da veriyor ama başkası onun payına düşeni almazsa, maalesef bu yüzden açlıktan ölen insanlar olduğunu görüyoruz. İftardan sonra ise yeniden can buluyoruz, minnetle şükrediyoruz ALLAH' ın verdiği nimetlere ve sanırım bu da doğuma benziyor. Oruçluyken ise muhtaç insanların yardımına koşmaya, kimseyle kavga etmemeye, öfkeyi kontrol edebilmeye çalışmak hayatın olgunluk kısmına benziyor. Sadece ALLAH rızası için bunları yapmaya çalışmak ise yaşama beziyor. Diğer aylara nazaran fazladan ödüllendirildiğimiz bu ayda ibadetlerimize daha fazla özen göstererek, eksiklerimizi kapatmaya çalışmak da yaşlılık kısmına benziyor. Hep deriz ya yaşlanınca namaz kılarım, ibadet eder, orucumu tutarım diye, sanki yaşlanabileceğimizin garantisi verilmiş gibi. Çocuklarımızın ilerde Ramazan’ı daha hoş hatırlaması için Karagöz ve Hacivat Orta oyununa, Meddahlara daha çok mu yer vermeliyiz? Yoksa artık farklı şeyler mi üretmeli yeni nesil için? Yeniliğe her zaman açık olmalı ama asla özümüzü değerlerimizi kaybetmemeliyiz. Yetişen yeni nesile sevdirmeliyiz orta oyunlarını, perde oyunlarını, insanların eğlence kültürünün geçmişte nasıl, günümüzde nasıl olduğunun farkına varabilsin gelecek nesiller ve bizler. Çok güzel değerlerimiz var bizim. Köklü, sağlam, geçmişli, tarihli bir milletimiz. Güzel geleneklerimizi koruma altına almalıyız ki tarihimizi, geçmişimizi unutmayalım. Sahurda çalan davulların kaldırılması çok büyük bir yanlış mı olurdu? Sonuçta gece gümbür gümbür çalan bir davul o vakitte uyuyan çocuk ve bebekleri korkutabilir. Ya da hastayı rahatsız edebilir. Bu gelenek tamamen kaldırıldı denilse ne hissedersiniz? Çoook üzülürdüm. Davul sesi duymadan sahur mu olur, herkes camlara çıkar gecenin o saatinde, birbiriyle iki kelam sohbet eder, olağanüstü bir halde ancak böyle bir durum söz konusu olabilir belki. Tabi yaşlıları ve bebekleri de düşünmek lazım, arabalarında alarm olanlar belki alarmlarını kapatabilir. Onların sesi davuldan daha çok rahatsız ediyor ve gürültü çıkarıyor. Bana gelince ben hiç rahatsız olmuyorum davul sesinden hatta çok da keyif alıyorum, 5 yaşında yeğenim var Şafak, davulcu geçerken onu uyandırayım diye bizde kalıyor, Daha çok küçük ama o da hiç rahatsız olmuyor, hatta çok eğleniyoruz. Bu güzellikleri kaybetmemeye çalışmalı hatta olabildiğince sahip çıkmalıyız, binlerce turist geliyor yurtdışından bu renkliliği görmek ve yaşamak için. Unutamadığınız bir Ramazan hatırası var mı? Artık tam anlamıyla oruç tutmaya başladığım zamanlardı, çünkü çocukluğumda yarım gündü tuttuğum oruçlar. Biraz büyüyüp dayanma gücümde artınca hafta sonları tam gün oruç tutmaya başlamıştım ve bir gün oruç tutarken herkesten gizli çekirdek yemiştim, ama kimseye söylemedim. O günde misafirlerimiz vardı iftarda. Büyükler beni bir övüyorlar bir pohpohluyor aman da kızımız büyümüş oruçta tutuyormuş aferin sana diye.. Bende hiç bozuntuya verip çekirdek yediğimi söylememiştim ama bir yandan da çok utanmıştım. Ve tabi 61 gün nasıl oruç tutacağım ben diye kara kara düşündüğümü hatırlıyorum..Bunlar çoğumuzun başından geçen çok tatlı olaylar. Ramazan ayı için, izleyicilerinize, fanlarınıza, Türkiye’mize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Tüm İslam Dünyasının Ramazan ayının mübarek ve bereketli geçmesini, dualarımızın, dileklerimizin kabul olmasını diliyorum. Bu güzel ay ile ilgili konuşmak bile keyif verici. İnşallah okuyucularda okurken keyif alır. Hoş geldin Ramazan diyorum, ve duayla diğer Ramazan ayına ulaşmayı umut ediyorum..
<< Önceki Haber Dila Hemşire ile özel röportaj Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER