1578 çalışanı ile
Türkiye'nin en büyük üçüncü
elektronik üreticisi olan
Sunny markasının sahibi
Mehmet Atmaca ile
Beylikdüzü'nde bulunan devasa
fabrikasında
iş dünyası, ekonomi, ve siyasetten beklentiler üzerine keyifli bir
röportaj gerçekleştirdik.
20 metre karelik bir dükkandan başlayıp bugün 110 bin metre karelik devasa
üretim tesisiyle
ülkemizin önde gelen şirketlerinden biri olan Atmaca Elektroniği okurken satır aralarında çok önemli ipuçları yakalaycaksınız. İlk ihracatını yaparken yükleme yapılan Tır'ın kasasına atlayarak
ürünleri kendi elleri ile yerleştirecek kadar işini seven ve yerinde bir an duramayan heyecan dolu bir işinsanı Mehmet Atmaca.
Röportaj: Sarper ERKILINÇ
Mehmet Bey, kendinizden bahsetmeyi sevmediğinizi biliyorum ama SUNNY'yi tanımak için sizi tanımak lazım. Mehmet Atmaca kimdir?
1970 yılında
Ağrı da başladı hayat mücadelemiz. Evli, 3 çocuk babası, lise mezunu, elektronik üretimi,
satış ve ihracatı üzerine ticaretle uğraşan 41 yaşında bir işadamıyım. Kendimden bu kadar (Gülüşmeler)
Nasıl başladı SUNNY serüveni ? Biraz geriye, o ilk günlere gidelim beraberce nerelerden geçtiniz,neler yaşadınız bugünlere gelirken ?
Şirketimiz 1979 yılında ağabeyim Hayrettin Atmaca tarafından kurulmuştur. Kendisi o tarihlerde Ağrı da her yıl
vergi rekortmeni olan birisiyken oradaki iş hacmi belirli bir kapasitede olduğu için 1987 yılında İstanbul'a gelmek için karar veriyor ve 24 sene önce beraberce İstanbul'a gelmemizle başlıyor serüvenimiz. 1987 de Eminönü'nde başladık buradaki ticaretimize. İki yıl boyunca ek olarak farklı iş kollarında çalışsakta 1989'da sadece asli işimiz olan elektroniğe devam etme kararı aldık. Bazı Firmaların bayilikleri de vardı memleketteyken. İstanbul'da bu işi kendi markamızla yapmanın daha yerinde olacağını düşündük ve bir marka arayışı içine girdik.
Düşündük, taşındık ve SUNNY ‘de karar kıldık.
İhracatı da düşündüğümüz için ‘'Atmaca'' ismi çok uygun olmuyordu. Kimisi ‘'Atmaga'' diyordu, kimisi ‘'Atmata'' diyordu ve telafuzu zor oluyordu.
Bu arada şunu yakaldım, ilk günden itibaren ihracatı düşündünüz öyle mi?
Tabiki, bizim
hedeflerimiz hep büyüktü ve ileriye dönük oldu. Büyük düşünüp bir işi yaparken birkaç adım sonrasını planladık. En büyüğünü nasıl yapabilir, nasıl en iyisi olabiliriz düşüncesinde olduk her zaman.
Şirket kuruldu, marka bulundu ve yola çıktınız…
Evet, ilk zamanlar Eminönü'nde yirmi metre kare bir yerimiz vardı. Orada montaja başladık.
Yurtdışından parçalar geliyordu ve biz hem montaj, hem satış yapıyorduk.Daha sonra işler biraz büyüdü ve
Bayrampaşa da bin metre kare bir yere geçtik. Otuz kadar
personel ile müzikseti montajı gibi işlerle başladık ve zamanla işler büyüdü, büyüdü,büyüdü 5-6 yer değiştirdik, personel sayımız sürekli arttı, yerlerimiz yetmez hale geldi ve gele gele bugünkü yerimize (Beylikdüzü Sunny Fabrikası) geldik. Burası yüz on bin bin metre kare alana sahip. Toplam çalışan sayısı 1578. Türkiye genelinde yedi yüz elli
teknik servisimiz var. Hamdolsun bundan sonra sayılarımızı nasıl daha da arttırabiliriz, nasıl daha büyük işler yapabiliriz bunun planlamalarını yapıyoruz.
Peki, bu noktalara gelirken ciddi bir ekip çalışması yapılmıştır, kriterleriniz vardır mutlaka…
Öncelikle biz işlerimize başlarken iyi, kaliteli ve güvenilir insanlarla yol yürümenin önemini biliyorduk. Bu bizim ekip kurarken ve personel istihdam ederken en önemli
tercih noktamız olmuştur. Büyümenin en büyük etkenlerinden biri de budur. Yetişmiş insan, güvenilir insan, işini seven, kendi işiymiş gibi çalışan insanları tercih etmek çok önemli
İçten motorlu insanlar diyorsunuz…
Yani
evet kendimde öyleyimdir. İşime adeta aşığım, iş olsun yirmi dört saat çalışayım hiç uyumamayım. İnsan aşkından ayrılmak ister mi? Bizimki de öyle bir şey işte. Bu kadar çok seviyorum işimi. Zaman zaman seyehatlerimiz oluyor,sabah uçağım 06.00'da inse bile eve gidip hazırlanıp saat 07.30'da en geç 08.00'da işte oluyorum.
Sabah mutlaka 08.00'dan önce işte olmam lazım. Personel de sizi bu şekilde görünce etkileniyotr tabi
Bir nevi yönetim stratejisi bu?
Doğru bir tespit. Hamdolsun etrafımızda yetişimiş çok güzel insanlar var ve hep birlikte yürüyoruz.
Bugün itibari ile bulunduğunız noktaya gelirken nasıl bir strateji izlediniz,özellikle büyüme ve kurumsallaşma aşamalarında süreçleri nasıl yönettiniz ? Kaldı ki bunlar çok zahmetli ve çok zor süreçler…
Biz bu sürece girmeden önce danışmanlardan faydalandık ve onlarla süreçleri götürdük. Mesleği sadece bu iş olan insanlar var, bu insanlardan faydalanmak lazım. Onların bilgi birikimi çok fazla çünkü. Zamanın da bir çok şirketin kurumsallaşma aşamalarını yönetmiş insanlar var ve onlar doğruları-yanlışları tecrübeleri ile biliyorlar. Onlarla birlikte sizin de bilgi birikimleriniz oluyor. Beraberce bu süreçleri yönetmek lazım. Biz bu şekilde başarıya ulaştık ve devam ediyoruz.
Profesyonel destek almayı tavsiye ediyorusunuz…
Tabi tabi, tek başına yürümez bu süreçler. Bilgili insanlardan faydalanmak lazım. İstişare etmek laızm. Bildiniz gibi bu bir sünnettir aslında. Tek başına ben kurumsallaşacağım derseniz bu çok zordur.Bir de vizyonel bakış açısına sahip olmak ve istemek çok önemli. Ayrıca iş sahibinin sürekli işinin başında olması lazım. Bazı iş sahipleri ben kurumsal bir şirketim, artık işi müdürlere devrettim, ben ilgilenmiyorum diyebiliyorlar. Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Birebir bütün işe hakim olmanız, bütün birimleri
kontrol etmeniz lazım. Bir
takım şirketler bakıyorsunuz ki sırf bu süreçlerde iş sahibi işin başında olmadığı için çok farklı sıkıntılarla karşılaşıyorlar ve başarılı olamıyorlar.
Siz Türkiye'nin en büyük üç elektronik üreticisinden birisiniz, bu noktaya gelirken başarıyı getiren etkenlerden birkaç örnek verebilir misiniz ? Sizin için en önemli şeyler ve olmazsa olmazlar nelerdir?
Bire bir kontrol, işin başında sizin olmanız,insanların işin başında sizin olduğunuzu görmesi çok önemlidir. Ayrıca insanlara hedef vermek, performanslarını ölçmek, haklarını vermek, ödüllendirmek, çalışan ile çalışmayanı ayrıt etmek, birisi çok iyi çalışıyorsa onu onore etmek lazım.Bunlar çok önemli şeylerdir.
Heyecan dinamiğini gözeten ve buna göre hareket eden yada denge siyaseti güden patron profillerinden bahsedilir hep... Ya siz ?
Profesyonelce çalışmak lazım. Duygusallık kötü bir durum iş konusunda. Çok fazla duygusal olmamak lazım. Karşıdaki insana da eziyet bu. Onun geleceği ile de oynuyorsunuz. Kötülük yapıyorsunuz aslında duygusal davranarak. Daha başka yerlerde daha başarılı olabilecekken performanssız bir şekilde personeli tutmak çok doğrun bir anlayış değil. Bu açıdan heyecan dinamiğini gözeten bir
yönetici olmak lazım.
Bu kadar hızla değişen ve gelişen teknolojiyi nasıl takip edebiliyorunuz ?
Dünyayı dolaşıyoruz, fuarları geziyoruz ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Gezen kaplan aç kalmaz diyorsunuz (gülüşmeler)
Evet, yani biliyorsunuz bir de internet mefhumu var. Yirmi dört saat istediğiniz siteye, istediğiniz bilgiye ulaşabiliyorsunuz ve yenilikleri takip edebiliyorsunuz. Bunun dışunda 38 mühendisimizin çalıştığpı
Ar-Ge departmanımız var. Ar- Ge mühendislerimizin işi bildiğiniz üzere sürekli yenilik yapmak, teknoloji geliştimek ve hamdolsun bu yönde sıkıntımız yok.
Başarı ile çalışyıoruz.
Sektörünüz bugün artık gözlüksüz 3D TV'ler üretiyor ve bu teknolojinin yarın hangi boyutlara geleceğini kimse kestiremiyor. Atmaca Elektronik olarak sizin bu yönde yenilik üreten çalışmalarınız var mı?
Elbette, Türkiye'de ilk kez içinde uydu alıcısı olan televizyonu biz ürettik. Bu Türkiye için bir yenilik. Herşeyini bizİm mühendislerimiz yapıyor ve insanlar gayet memnunlar. 3D'ye gelince,
fiyatlar çok yüksek olduğu için şu an insanlar çok tercih etmiyorlar.Fiyatlar bir hayli yüksek, makul seviyelere gelince bizim de bu yönde üretimimiz başlayacak.
Türk tüketicisine göre fiyatlar yüksek diyorsunuz…
Alım gücü belli insalarımızın. Gözümüz çok yüksekte değil. Biz genelde alım gücüne göre üretiyoruz, piyasadaki fiyat aralıklarını kontrol ediyoruz, tüketicinin almaya imkanı var mı yok mu bunları sürekli kontrol ediyoruz ve ona göre yürüyoruz.
Türkiye'de iş dünyasına hakim ve iş dünyasının önünü açmak için kurulmuş olan sivil toplum kuruluşları var. Bunlarla çalışmalarınız var mı ? Mesela geçtiğimiz hafta TUSKON Başkanı Rızanur Meral ile yaptığım röportaj da TUSKON'un bir çok yurt içi-yurt dışı programlarından bahsettik. Siz de katıldınız mı bu toplantılara ?
Bu toplantılara biz de katıldık. TUSKON'un burada düzenlemiş olduğu Dünya
Ticaret Köprülerine (
World Trade Bridge) katıldık, stand açtık ve bazı projeleri gerçekleştirdik. Severek katıldığımız programlar bunlar.
Afrika dan çok insan geliyor ve bu kapsamda biz Mısır'a yatırım dahi yaptık. Oralardan talepler geliyordu fakat biz buradan gönderince bazı sıkıntılar oluyordu. Biz de çözümü oraya fabrika kurarak bulduk. Talebi ancak bu şekilde karşılayabildik ve hamdolsun orada da durumlar gayet iyi.
Söz yurtdışı yatırımlara ve programlara gelmişken şunu sorayım, hedef pazarlarınız nereler ve şu an nerelerde güçlüsünüz?
Biz 5-6 yıl öncesine kadar
Avrupa'ya daha çok ihracat yapıyorduk ve pazarımız orasıydı. Biraz da Arap yarımadası vardı ama son zamanlar da komşu ülkeler de anormal bir hareketlilk oldu. Özellikle
Suriye,
İran,
Irak,
Romanya yani kısacası etrafımızdaki bir çok ülkeye satışlarımız oldu. Suriye ile çok ciddi ticaretler yaptık fakat
Libya ve Suriye'ye ticaretlerimiz şu an itibari ile durdu. İnşallah orada ki sıkıntılar biter de yeniden ticaretlerimiz başlar. Siparişleri beklemeye aldık. Tabi aslında burada ticaret önemli değil, inşallah akan kanlar durur bir an önce ve
Allah oraya da istikar nasip eder, yüzleri güler kardeşlerimizin.Bu ticaretlerin gelişmesinde hükümetimizin izlediği yol haritalarının çok önemli olduğunu da belirtmek lazım. Hedef pazarlar olarak ise şu an komşu ülkelere yaptığımız ticareti daha da büyütmek isitıyoruz. Bunun yanında Avrupa hala bizim için çok önemli ama komşu ülkelerin talepleri daha fazla şu anda.
Almanya,
Fransa Hollanda gibi ülkelerin talepleri de önemli.
Komşu ülkeler, ticaret, milli temsil ve müktesebatımızın oralarda yeniden canlandırılması çok önemli. Siz bu konuya bakış açınız nedir?
Bu kapsam da şu anda İran'a fabrika kurmayı düşünüyoruz. Oralara gidince örnek olmak lazım. Ahlakımızla, duruşlumuzla, karakterimizle. Zaman zaman üzücü şeyler duyuyoruz ve bunlara çok dikkat etmek lazım. İnsanlar bize şu an da inanıyorlar, güveniyorlar ve seviyorlar. Geçtiğimiz hafta İran da bize nasıl bir sevgi olduğunu bir kez daha gördüm. Türkiye hayranlığı var. Türkiye'yi çok seviyorlar ve biz Türkiye ile ticaret yapmak istiyoruz, neden
Kore ile yapalım, neden Çin ile ticaret yapalım ikimiz de Müslümanız paramız birbirimize gitsin diyorlar. Bu düşünceler hoş şeyler tabi.
Biraz da hedeflerinizden bahsedelim ? Yakın, orta, uzak…
En büyük hedefimiz insan sayısını, yani istihdamı arttırmak.Çalışan sayımız olan 1500'ü 3000, 5000 yapabilirmiyiz diye düşünüyoruz. Buraya her aldığımız personel bize mutluluk veriyor. En büyük hedefimiz bu.
Başbakan Erdoğan'ın istediği de bu…
Evet, biz de bunu istiyoruz. Bu gerçekten bizemutluluk veriyor. İnşallah orta vade de 3 yıl içinde çalışan sayımızı 3000'e çıkartacağız. 5 yıl içinde de ise 5000'i hedefliyoruz.
Bunlar aynı zamanda üretim bandının ve satış ağınızın genişlemesi ile orantılı durumlar.
Hamdolsun işlerimiz iyi, satışlarımız iyi ve ihractta iyi gidiyor. Herşey daha güzel olacak ve çok
şükür hiçbir şikayetimiz yok.
Üretim bandı demişken, ürünleriniz ve bantlarınız…
Biz LCD TV, uydu alıcısı (ki bu alanda Türkiye'de bir numarayız) üretiyoruz. Sunny markası dışında
Digiturk ve D-Smart'a da üretim yapıyoruz. Elektirkli ev aletleri üretiyoruz. 5-6
model elektrikli süpürge, bunun dışında Kettle gibi 20'ye yakın modelde ev aleti üretimiz var.Bunların yanında halen isteğe göre tüplü TV üretiyoruz. Daha çok dış piyasaya üretiyoruz ama iç piyasada da talep oluyor. 3 tane LCD TV üretim bandımız var. 4 tane uydu alıcısı üretim bandımız var. Bütün ürünlerin dizaynı, tasarımı, içindeki ana boardların üretimine kadar kendimiz yapıyoruz.Çerçeve tasarımını,kalıplarını yine kendimiz yapyoruz. Sattığımız ürünlerin yüzde 95'i
yerli, yüzde 5'i
ithal. Ağırlığımız yerli ürün Türk Malı…
Kriz dönemini nasıl atlattınız ? Türkiye'de bir çok firma bundan ciddi mana da etkilendi gibi gözüküyor…
Tedbirlerimizi aldığımız için etkilenmedik ama firmaları vurduğuna da inanmıyorum. Bu
kriz esnafımızı, sanayicimizi, işadamımızı adam etti ve kendisine getirdi. Tedbir almayı öğretti en azından. Ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz bunları gördük.Bir de bunları fırsata dönüştürmek lazım. Bu gibi durumlarda her şeyi sıkıca kontrol ediyorsunuz, çıkış yolları arıyorsunuz ve daha fazla koşturuyorsunuz . Ciromuz biraz düştü ama o da çok önemli rakamlar değil.
Kriz firmalara çok şey öğretti. Büyümedikçe, sağlamlaşmadıkça ayakta kalamayacaklarını gösterdi ve öğretti. Bu çok önemli bir kazanım oldu aslında firmalara.
Kriz dönemi ve sonrasında iş dünyasında ortaklık kültürü daha çok konuşulur oldu…
Türkiye'de bu kavram tam oturmuş değil. Bu kültür tam oluşmadığı için bir çok sıkıntı yaşanıyor. Türkiye'nin bu kültüre alışması lazım. Zeminin oturması lazım. Bakıyorsunuz şirketler büyüyor, büyüyor ve sonrasında çöküyor.Kurumsal yapısı oturmuş şirketlere bir şey diyemeyiz. Eğer kurumsal yapısı oturmuş şirketler bunu yapıyorsa yapsınlar. Şirketlerin bu yapıları oturmuşsa çok zorun çıkmaz. Diğer türlü çok zor…
Geçmiş dedik, bugün dedik, yarınları konuştuk. Şüphesiz ki iş dünyasının başarılı olmasında ya da başarısız olmasında siyasi otoritenin çok büyük etkisi var. Sizin yaklaşmakta olan genel seçimlerden beklentiniz, siyasilerden beklentileriniz nelerdir?
Tek arzumuz
koalisyon olmasın. Bu Türkiye için çok önemli ve inşallah tek başına bir
iktidar olur. Diğer türlü Türkiye için, ekonomi dünyasına yön veren işadamları, sanayiciler için çok kötü olur. Şu anda bir istikar durumu mevcut, Türkiye iyiye gidiyor. Dünya'yı dolaştığımız için bunu daha yakından görebiliyoruz. Beklentimiz tek başına bir iktidarın olması ve istikrarın devam etmesi. Tabi hükümetten de memnunuz. Değişmesini de çok fazla arzu etmiyoruz. Türkiye çok hzılı büyüyor ve söz sahibi bir ülke haline geldi. Bu çok önemli, bir çok sanaiyici de bunu görüyor ve memnun bu durumdan. Siyasilerden isteğimiz canla başla çalışsınlar, sanayicisine, işadamına, çiftçisine, esnafına destek olsunlar dürüst olup önümüzü açsınşlar ve milletimize en iyi şekilde
hizmet etsinler.
Beklentimiz istikar diyorsunuz sizde…
Bizim beklentimiz istikrar…